KHK’lı hemşire Raife Camcı, “Kurum müdürleri mevki yükseltmek adına AKP gibi düşünmeyen herkesi hedef gösterip kendi koltuklarını güvenceye almak istiyorlar” dedi.
15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra binlerce kişi Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edildi. İhraç edilenler için 23 Ocak 2017 tarihinde kurulan OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu, 22 Mayıs 2017 tarihinde çalışmalarına başladı. Komisyonun raporuna göre, 125 bin 678 kamu görevlisi ihraç edildi. Raporda, komisyonun 117 bin 828 dosyayı kararı bağladığı, 5 bin 250 dosyanın ise hala devam ettiği ortaya çıktı. Dosyası karara bağlanan kişilerden biri de 6 yıl önce Diyarbakır 112’de hemşire olarak çalışan Raife Camcı oldu.
Duvar’dan Semra Yansit’in haberine göre, 6 Ocak 2017’de bir kararnameyle işten atıldığını söyleyen Camcı, “İhraç edilmem beni oldukça şaşırtmıştı. Çünkü benimle ilgili hiçbir zaman ne bir soruşturma açılmıştı ne de bir davam vardı. İhraç edildikten sonra OHAL Komisyonuna başvurdum. OHAL Komisyonunun süresi bir yıl iken bahanelerle uzatıldı ve dosyam 6 yıl OHAL Komisyonu tarafından incelendi. On gün önce komisyon tarafından işe dönüşüm reddedildi. Ret almamın gerekçesi de ise kurum kanaatidir” dedi.
“KOLTUKLARINI GÜVENCE ALTINA ALMAK İSTİYORLAR”
Çalıştığı kurumun kanaatine göre ve hiçbir somut delil olmamasına rağmen OHAL Komisyonun niyet beyanları göz önüne alarak karar almasına tepki gösteren Camcı, şunları söyledi: “Kurumun müdürü, başhekimi ya da sağlık müdürü her kimse çalışanıyla ilgili bir kanaate varıyor. ‘Olma ihtimalini düşünüyorum’ ifadesi sizi yıllardır haksız yere mağdur edebiliyor. Varılan kanaatin hiçbir hukuksal zemini bulunmuyor. Çalıştığın yerdeki kurum yetkililerinin ihtimaller dahilinde size etiketledikleri sıfatlar oluyor ve siz de size etiketlenen sıfatlar yüzünden, hiçbir somut delil olmadan işinizden oluyorsunuz. Kurum müdürleri mevki yükseltmek adına AKP gibi düşünmeyen herkesi hedef gösterip kendi koltuklarını güvenceye almak istiyorlar.”
“ALINAN KARAR LEKELENMEME HAKKINA BİR SALDIRIDIR”
Kendileri gibi düşünmeyen kişileri lekeleyen bir sistemin olduğuna vurgu yapan Camcı, “Yürütülen hiçbir soruşturmam yok. OHAL komisyonu hangi belgeyi kendisine delil olarak sundu da böyle bir karar aldı? Delil bulamadıkları birçok kişiye de kurum kanaati diyerek ret cevabı verdiler. Ben Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) üyesiyim. Sendikacı olduğum için bana bu tavır gösterildi. İhraç olan birçok arkadaşım SES üyesidir. Bize yaklaşım şudur: Farklı düşünüyorsanız ve farklı kurumlardaysanız ve idarecilerle sürekli çatışma halindeyseniz, idarecilerin yaptığı uygulamaları deşifre ediyorsanız, mobbing ve fazla çalışmaya itiraz ediyorsanız idareciler tarafından zaten hedef gösteriliyorsunuz” dedi.
“İŞE İADE EDİLMEKLE SORUN BİTMİYOR”
Camcı, sözlerine şöyle devam etti: “Batman’da Bölge İdare Mahkemesi, bir arkadaşımız hakkında ‘hiçbir somut delil olmadan, bir kişiyi herhangi bir örgütle ilişkilendiremezsiniz ve bu lekelenmeme hakkının ihlalidir’ kararı verdi. Arkadaşımızın işe iadesine karar verildi. İşe iade edilmekle de sorun bitmiyor. İşe iade edildikten sonra kurum müdürlerine dava açılıyor mu ya da onlarla ilgili bir soruşturma başlatılıyor mu? Kurum müdürleri ne hakim ne de savcılardır. Eğer ki bizimle ilgili bir şikayetleri varsa suç duyurusunda bulunsalardı.”
“KURUM MÜDÜRLERİ HAKKINDA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNACAĞIM”
“Ben de Diyarbakır’da Bölge İdari Mahkemesi’ne başvuracağım. İşe iade kararı aldıktan sonra kurum müdürleri hakkında suç duyurusunda bulunacağım” diyen Camcı sözlerini şöyle sonlandırdı:
“6 yıldır beni mağdur ettiler. AKP’li olmayan hiç kimseyi kurum amiri yapmazlar. Bu süreci bir terbiye etme ve arındırma olarak gördüler. Bizi bu süreçte kendilerince ekmeğe muhtaç edip terbiye edeceklerini düşündüler. Ancak öyle bir şey olmadı.
Biz yine mücadelemizden ve fikrimizden vazgeçmedik. Çoğu arkadaşımızın ihraç edilme gerekçesi; abisi, ablası ya da bir akrabası şu ya da bu dernekte çalışıyor diyeydi ya da KHK ile kapatılan Ahmedê Xanî Derneği üyesi olması sebep gösterilmişti. Bu örnekler çoğaltılabilir. Suçun şahsiliği diye bir kavram var. Bu kavram Türkiye’de uzun bir zamandır ihlal ediliyor. Ülkede uzun zamandır Anayasa çiğneniyor ve hukuk garabeti işlendi.”
KHK’lı hemşire Raife Camcı, “Kurum müdürleri mevki yükseltmek adına AKP gibi düşünmeyen herkesi hedef gösterip kendi koltuklarını güvenceye almak istiyorlar” dedi.
15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra binlerce kişi Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edildi. İhraç edilenler için 23 Ocak 2017 tarihinde kurulan OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu, 22 Mayıs 2017 tarihinde çalışmalarına başladı. Komisyonun raporuna göre, 125 bin 678 kamu görevlisi ihraç edildi. Raporda, komisyonun 117 bin 828 dosyayı kararı bağladığı, 5 bin 250 dosyanın ise hala devam ettiği ortaya çıktı. Dosyası karara bağlanan kişilerden biri de 6 yıl önce Diyarbakır 112’de hemşire olarak çalışan Raife Camcı oldu.
Duvar’dan Semra Yansit’in haberine göre, 6 Ocak 2017’de bir kararnameyle işten atıldığını söyleyen Camcı, “İhraç edilmem beni oldukça şaşırtmıştı. Çünkü benimle ilgili hiçbir zaman ne bir soruşturma açılmıştı ne de bir davam vardı. İhraç edildikten sonra OHAL Komisyonuna başvurdum. OHAL Komisyonunun süresi bir yıl iken bahanelerle uzatıldı ve dosyam 6 yıl OHAL Komisyonu tarafından incelendi. On gün önce komisyon tarafından işe dönüşüm reddedildi. Ret almamın gerekçesi de ise kurum kanaatidir” dedi.
“KOLTUKLARINI GÜVENCE ALTINA ALMAK İSTİYORLAR”
Çalıştığı kurumun kanaatine göre ve hiçbir somut delil olmamasına rağmen OHAL Komisyonun niyet beyanları göz önüne alarak karar almasına tepki gösteren Camcı, şunları söyledi: “Kurumun müdürü, başhekimi ya da sağlık müdürü her kimse çalışanıyla ilgili bir kanaate varıyor. ‘Olma ihtimalini düşünüyorum’ ifadesi sizi yıllardır haksız yere mağdur edebiliyor. Varılan kanaatin hiçbir hukuksal zemini bulunmuyor. Çalıştığın yerdeki kurum yetkililerinin ihtimaller dahilinde size etiketledikleri sıfatlar oluyor ve siz de size etiketlenen sıfatlar yüzünden, hiçbir somut delil olmadan işinizden oluyorsunuz. Kurum müdürleri mevki yükseltmek adına AKP gibi düşünmeyen herkesi hedef gösterip kendi koltuklarını güvenceye almak istiyorlar.”
“ALINAN KARAR LEKELENMEME HAKKINA BİR SALDIRIDIR”
Kendileri gibi düşünmeyen kişileri lekeleyen bir sistemin olduğuna vurgu yapan Camcı, “Yürütülen hiçbir soruşturmam yok. OHAL komisyonu hangi belgeyi kendisine delil olarak sundu da böyle bir karar aldı? Delil bulamadıkları birçok kişiye de kurum kanaati diyerek ret cevabı verdiler. Ben Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) üyesiyim. Sendikacı olduğum için bana bu tavır gösterildi. İhraç olan birçok arkadaşım SES üyesidir. Bize yaklaşım şudur: Farklı düşünüyorsanız ve farklı kurumlardaysanız ve idarecilerle sürekli çatışma halindeyseniz, idarecilerin yaptığı uygulamaları deşifre ediyorsanız, mobbing ve fazla çalışmaya itiraz ediyorsanız idareciler tarafından zaten hedef gösteriliyorsunuz” dedi.
“İŞE İADE EDİLMEKLE SORUN BİTMİYOR”
Camcı, sözlerine şöyle devam etti: “Batman’da Bölge İdare Mahkemesi, bir arkadaşımız hakkında ‘hiçbir somut delil olmadan, bir kişiyi herhangi bir örgütle ilişkilendiremezsiniz ve bu lekelenmeme hakkının ihlalidir’ kararı verdi. Arkadaşımızın işe iadesine karar verildi. İşe iade edilmekle de sorun bitmiyor. İşe iade edildikten sonra kurum müdürlerine dava açılıyor mu ya da onlarla ilgili bir soruşturma başlatılıyor mu? Kurum müdürleri ne hakim ne de savcılardır. Eğer ki bizimle ilgili bir şikayetleri varsa suç duyurusunda bulunsalardı.”
“KURUM MÜDÜRLERİ HAKKINDA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNACAĞIM”
“Ben de Diyarbakır’da Bölge İdari Mahkemesi’ne başvuracağım. İşe iade kararı aldıktan sonra kurum müdürleri hakkında suç duyurusunda bulunacağım” diyen Camcı sözlerini şöyle sonlandırdı:
“6 yıldır beni mağdur ettiler. AKP’li olmayan hiç kimseyi kurum amiri yapmazlar. Bu süreci bir terbiye etme ve arındırma olarak gördüler. Bizi bu süreçte kendilerince ekmeğe muhtaç edip terbiye edeceklerini düşündüler. Ancak öyle bir şey olmadı.
Biz yine mücadelemizden ve fikrimizden vazgeçmedik. Çoğu arkadaşımızın ihraç edilme gerekçesi; abisi, ablası ya da bir akrabası şu ya da bu dernekte çalışıyor diyeydi ya da KHK ile kapatılan Ahmedê Xanî Derneği üyesi olması sebep gösterilmişti. Bu örnekler çoğaltılabilir. Suçun şahsiliği diye bir kavram var. Bu kavram Türkiye’de uzun bir zamandır ihlal ediliyor. Ülkede uzun zamandır Anayasa çiğneniyor ve hukuk garabeti işlendi.”