Diyarbakır başsavcılığının başlattığı bir soruşturma kapsamında dün sabah saatlerinde Mezopotamya Ajansı muhabirleri Delal Akyüz İzmir’de, Fırat Can Arslan da Ankara’daki evine düzenlenen baskınla gözaltına alınmıştı. T24 editörü Sibel Yükler de aynı saatlerde Ankara’daki evinde gözaltına alınmıştı.
Soruşturma resen başladı
Diyarbakır Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu savcılarından Ahmet Faruk Karakuş’un ‘resen’ başlattığı soruşturma kapsamında 24 Temmuz’da gazeteciler hakkında gözaltı, arama, el koyma kararı verildi ve sabah 5’te gazetecilerin evine operasyon düzenlendi.
Önce aradılar, sonra baskın yaptılar
Diken’den Canan Coşkun’un haberine göre, üç gazeteci ve avukatlarına gözaltı kararının neden verildiğiyle ilgili bir bilgi verilmedi. Bu sırada Bianet editörü Evrim Kepenek’in de aynı soruşturma kapsamında evinde arama yapıldığı duyuldu. Polisler eve gitmeden önce Kepenek’e telefonla ulaşmış ve ifadesinin alınması için emniyete çağırmıştı. Kepenek emniyete gitmeden polisler eve baskın yaptı ve onu plastik kelepçeyle gözaltına aldı.
Gerekçe tweet ve retweet
Kepenek’ten sonra Diyarbakır’da gazeteci Evrim Deniz de aynı soruşturma kapsamında gözaltına alındı. Gerekçe, Arslan’ın Diyarbakır’daki gazetecilerin yargılamasına katılan savcı ve hâkim eşinin görev yerinin Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) kararnamesiyle değiştirilmesiyle ilgili tweet’iydi. Diğer gazeteciler de bu tweet’i yeniden paylaştığı için gözaltındaydı.
‘Neden retweetledin?’
Ankara TEM’de tutulan gazetecilerden Sibel Yükler’e Fırat Arslan’la ne gibi bir ilişki ve irtibatı olduğu, Arslan’ın tweetini yeniden paylaşmaktaki amacının ne olduğu soruldu. Yükler, Arslan’ın hesabını gazeteci olduğu için takip ettiğini belirterek şunları söyledi:
“Paylaşılan haberde ismi geçen savcı ve hâkimle ilgili bilgiler HSK kararnamesiyle duyurulmuş, kamuoyuna açık bilgilerdir. Diyarbakır’daki gazetecilerin duruşmasında bizzat avukatlar tarafından savcı ve hâkimin evli olmasının yargılamanın tarafsızlığını zedeleyeceği için dosyadan çekilmesi talep edilmiş ve reddedilmişti. Bu talep mahkeme tutanaklarına girmiştir ve bu da herkesin ulaşabileceği açık bir bilgiye dönüştü. O gün bu durumu birçok haber sitesi haber yaptı, çünkü bu başlı başına haber konusudur. Ben de Fırat Can Arslan’ın paylaşımını kamu yararı için yeniden paylaştım.”
Emniyet: ’Kod adın var mı’
Gazetecilere emniyette ayrıca şu sorular yöneltildi:
- Bu zamana kadar herhangi bir suçtan gözaltına alındınız mı?
- Kendinize ait pasaport ve sürücü belgeniz var mı?
- Legal ve illegal olarak yurtdışına çıktınız mı? Çıktıysanız nereye ve ne amaçla gittiniz?
- Aile bireyleri, yakın akrabalarınızdan PKK/KCK terör örgütü içerisinde faaliyet yürüten ya da faaliyetlerinden dolayı etkisiz hale getirilen örgüt mensupları var mıdır?
- Aile bireyleriniz, yakın akrabalarınız ve çevreniz size nasıl hitap eder? Kullandığınız takma ad, mahlas, kod adınız var mı?
- Herhangi bir parti, sendika ya da derneğe üyeliğiniz var mı? Varsa ne amaçla üye oldunuz?
Savcı ifade almadı
Emniyet sorgusundan sonra Ankara, İzmir ve Diyarbakır’da gözaltında tutulan dört gazeteci bulundukları şehirdeki adliyelere sevk edildi. Burada savcılık tarafından sorgulanmayı beklerlerken Arslan dışındakilerin adli kontrol şartıyla hâkimliğe sevk edildiği, Arslan’ın da Terörle Mücadele Kanunu’nun 6’ncı maddesinin 1’nci bendinde düzenlenen ‘terörle mücadelede görev almış kamu görevlilerini hedef gösterme’ suçlamasıyla tutuklamaya sevk edildiği öğrenildi.
Sorguyu kalem memuru yapacaktı
SEGBİS ekranı aracılığıyla hâkimlik karşısına çıkarılan gazeteciler, karşılarında bir yargıç bulamadı. Gazetecilerin avukatlarından Nuray Özdoğan’ın aktarımına göre, gazetecilerin ifadesi önce Diyarbakır’daki hâkimlik kalemi memurları tarafından alınmak istendi. Avukatlar itiraz edince hâkim yarım saat sonra salona geldi ve gazetecileri sorguladı. Fırat Can Arslan, buradaki ifadesinde “Yaptığım paylaşımda sadece HSK kararnamesini paylaştım. Hiçbir yorum katmadım. Hedef gösterme gibi bir niyetim ve amacım yoktu” dedi.
Hâkim Sait Duran, Arslan’ın ‘kaçma şüphesi’ bulunduğunu ve adli kontrolün yetersiz kalacağını öne sürerek tutuklanmasına karar verdi. Oysa Duran, geçtiğimiz haziran ayında Kırşehir’de başlatılan bir soruşturma kapsamında gözaltına alınmış, haftada iki gün karakola imza verme şartıyla serbest bırakılmıştı.
Sicil numarası yazmıyor
Hâkim, suçlama konusu tweette savcı Mehmet Karababa ve hâkim eşi Seda Karababa’nın isim ve sicil numaralarının belli olduğunu iddia etti, ancak Arslan’ın tweetindeki kararname görsellerinde Karababa çiftinin sicil numaraları kırpılmıştı.
Hâkim, Arslan’ın savcı Mehmet Karababa’nın hakkında iddianame hazırladığı gazetecilerden de bahsederek yeni görev yerini belirttiğini, kanun maddesine göre, kimliğini açıklamak, yayınlamak ve hedef göstermek unsurlarının oluştuğunu öne sürdü. Hâkim Duran’ın suçun unsuru olarak tarif ettiği bilgiler, HSK’nin resmi internet sitesinde herkesin ulaşabileceği bir şekilde yüklü halde duruyor. Sitede 2010’dan başlayarak yargı mensuplarının hangi şehirlerde görevlendirildikleri bilgisine ulaşmak mümkün.
Tutuklamaya dayanak yapılan yasa maddesiyse bir yıldan üç yıla kadar hapsi öngörüyor. Hâkim, verilmesi muhtemel cezaya göre tutuklama tedbirinin ‘ölçülü’ olacağına hükmetti.
Kararı kâtip okudu
Diyarbakır’daki gazeteci Evrim Deniz’in sorgusunda da ilginç şeyler yaşandı. Avukatların anlatımına göre, sorgu tamamlandıktan sonra hâkim makamını bırakıp gitti. Hâkimliğin kararını da kâtip okudu. Avukatlar yaşanan duruma itiraz edince hâkim bir süre sonra salona döndü ve sorgu tutanağını imzaladı.
‘Denetimden uzak tutma aracı’
Sınır Tanımayan Gazeteciler’den Erol Önderoğlu, gazetecilerin Terörle Mücadele Yasası kapsamında gözaltına alınmasını Diken’e değerlendirdi. Önderoğlu, şunları söyledi:
“Yargının ‘terörle mücadelede görev alanları hedef gösterme’ suçunu bir sistemli yargılamaya dönüştürmesi ve bir tutuklamaya konu etmesi yeni sayılır. Bu durum, yargının kendi camiasını korumaya almak için maddeyi en geniş şekilde yorumladığı bir pratiğe dönüştü. Dolayısıyla kamuoyunun bilgilendirilmesinin faydalı görüneceği durumlarda terörle mücadele konseptiyle alakası olmasa bile yargıçların savcıların korunması ve medya ilgisinden uzak tutulması için bu kanunun maddelerinin kötüye kullanıldığını son yıllarda daha çok yaşamaya başladık. Gazetecilerin -sonuçta beraat etseler dahi- terörle mücadele yasası kapsamında yıllarca yargı önünde yıpratılması çok eskiye dayanmıyor. Son tutuklamanın dayandırıldığı yasa maddesi, gazetecilerin özellikle yargı camiasının ya da iktidar ileri gelenlerinin ‘terörle mücadele eden’ sıfatı kazandırılarak kamuoyu denetiminden uzak tutulmasının bir aracı haline geldi.“