Ali Fuat Yılmazer’in savunması soluksuz biçimde devam ediyor..
ERGENEKON KUMPAS DEĞİL
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin görülen dava duruşmasının 10’uncu celsesinin üçüncü oturumu, Çağlayan’daki İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ediyor. Duruşma, dönemin İstihbarat Dairesi C5 Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer’in savunması ile devam etti. Savunmasında, “Olsa olsa benim bu davada görevi ihmalden suçlanmam söz konusu olabilir” diyen Yılmazer, “Terör örgütü üyesi” olduğu iddiasının soyut olduğunu söyledi. Ergenekon operasyonlarının kumpas olduğu iddiasının ise buna temel oluşturduğunu kaydeden Yılmazer, şöyle devam etti:
“Bu operasyonların tamamen sıralı amirlerimin bilgisi ve talimatıyla gerçekleştiğini anlatmaya çalışacağım. Ergenekon kumpas değildir. 2001 yılında Tuncay Güney’den elde edilen belgeler 2007 yılında yapılan operasyona temel teşkil etmiş değil. O günlerde şiddet içeren ulusalcılık faaliyeti kimsenin inkar edemeyeceği bir tehdit olarak gelişiyordu. Cemaatçi bilinenler karşıydı bana. Hanefi Avcı ve Sabri Uzun vardı cemaatçi listede. Benim adım hiçbir zaman yoktu. Hanefi Avcı’ya göre, benim yaptığım delilikti.
Coşkun Çakar, Ali Fuat Yılmazer, Ramazan Akyürek, bu ilişkiden örgüt üyeliği çıkmaz. Somut delil gösterilmiyor. Bylock örgüte delil olamaz. Herkes orada var ben orada da yokum. Benim arkamda kimin olduğunu herkes gayet iyi biliyor. Yetkim yok adli işlem için. Cerrah söyledi. Beşir Atalay benim arkamda durmuş. Çünkü Başbakan’ın iradesi var. Ben neye göre cemaatçiyim? Hakkımdaki tek listeyi Aydınlık yayınladı. Emniyet bu belgeyi reddetti. Bu sahte bir belgeydi. Ama savcılık bunu temel almış. Tuncay Güney, Veli Küçük’ün arşivcisi. Kara propaganda uzmanı. Hem MİT hem jandarma hem cemaatle ilgiliydi. Emniyet içinde cemaat yapılanmasından ilk söz eden Hanefi Avcı’dır. ‘Haliç’te Yaşayan Simonlar’ kitabında var. Hanefi Avcı ‘Danıştay, Zirve Yayınevi, Hrant Dink olayının arkasında örgüt yok’ dedi. Buna kim inanır. Örgütlü siyasal hedefleri olan yapı var” şeklinde konuştu.
‘ANLATSAM TÜRKİYE KALDIRMAZ’
Yılmazer, 2009’da startı verilen KCK operasyonlarına da dikkat çekerek, “KCK’da neleri tespit ettiğimi anlatsam kimse bunu kaldıramaz, Türkiye bunu kaldıramaz. Devrimci Karargah’da neler gördüğümü anlatsam kaldıramazlar” dedi. Derin devlet anlayışından geldiklerini ifade eden Yılmazer, “Biz fişlemeci bir milletiz. Derin devlet anlayışından geliyoruz. Kimse bize inanmaz çünkü bu şekilde bir hukuk yok” ifadesinde bulundu.
‘BAŞBAKAN ÖYLE KİTAPLAR VARKİ SİLAHTAN VAHİMDİR DEDİ’
Oda TV operasyonuna ilişkin ise Yılmazer, şunları aktardı: “Ahmet Şık ve Nedim Şener operasyonda çıkan belgeler neticesinde gözaltına alındı. Polisle hiçbir alakası yok. Başbakan’ın ‘Öyle kitaplar var ki silahtan daha vahimdir’ şeklinde beyanı oldu. Zaten o operasyondan sonra da beni görevden aldılar.”
Verilen aranın ardından Yılmazer, savunmasına devam edecek.
Ali Fuat Yılmazer’in savunması soluksuz biçimde devam ediyor..
ERGENEKON KUMPAS DEĞİL
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin görülen dava duruşmasının 10’uncu celsesinin üçüncü oturumu, Çağlayan’daki İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ediyor. Duruşma, dönemin İstihbarat Dairesi C5 Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer’in savunması ile devam etti. Savunmasında, “Olsa olsa benim bu davada görevi ihmalden suçlanmam söz konusu olabilir” diyen Yılmazer, “Terör örgütü üyesi” olduğu iddiasının soyut olduğunu söyledi. Ergenekon operasyonlarının kumpas olduğu iddiasının ise buna temel oluşturduğunu kaydeden Yılmazer, şöyle devam etti:
“Bu operasyonların tamamen sıralı amirlerimin bilgisi ve talimatıyla gerçekleştiğini anlatmaya çalışacağım. Ergenekon kumpas değildir. 2001 yılında Tuncay Güney’den elde edilen belgeler 2007 yılında yapılan operasyona temel teşkil etmiş değil. O günlerde şiddet içeren ulusalcılık faaliyeti kimsenin inkar edemeyeceği bir tehdit olarak gelişiyordu. Cemaatçi bilinenler karşıydı bana. Hanefi Avcı ve Sabri Uzun vardı cemaatçi listede. Benim adım hiçbir zaman yoktu. Hanefi Avcı’ya göre, benim yaptığım delilikti.
Coşkun Çakar, Ali Fuat Yılmazer, Ramazan Akyürek, bu ilişkiden örgüt üyeliği çıkmaz. Somut delil gösterilmiyor. Bylock örgüte delil olamaz. Herkes orada var ben orada da yokum. Benim arkamda kimin olduğunu herkes gayet iyi biliyor. Yetkim yok adli işlem için. Cerrah söyledi. Beşir Atalay benim arkamda durmuş. Çünkü Başbakan’ın iradesi var. Ben neye göre cemaatçiyim? Hakkımdaki tek listeyi Aydınlık yayınladı. Emniyet bu belgeyi reddetti. Bu sahte bir belgeydi. Ama savcılık bunu temel almış. Tuncay Güney, Veli Küçük’ün arşivcisi. Kara propaganda uzmanı. Hem MİT hem jandarma hem cemaatle ilgiliydi. Emniyet içinde cemaat yapılanmasından ilk söz eden Hanefi Avcı’dır. ‘Haliç’te Yaşayan Simonlar’ kitabında var. Hanefi Avcı ‘Danıştay, Zirve Yayınevi, Hrant Dink olayının arkasında örgüt yok’ dedi. Buna kim inanır. Örgütlü siyasal hedefleri olan yapı var” şeklinde konuştu.
‘ANLATSAM TÜRKİYE KALDIRMAZ’
Yılmazer, 2009’da startı verilen KCK operasyonlarına da dikkat çekerek, “KCK’da neleri tespit ettiğimi anlatsam kimse bunu kaldıramaz, Türkiye bunu kaldıramaz. Devrimci Karargah’da neler gördüğümü anlatsam kaldıramazlar” dedi. Derin devlet anlayışından geldiklerini ifade eden Yılmazer, “Biz fişlemeci bir milletiz. Derin devlet anlayışından geliyoruz. Kimse bize inanmaz çünkü bu şekilde bir hukuk yok” ifadesinde bulundu.
‘BAŞBAKAN ÖYLE KİTAPLAR VARKİ SİLAHTAN VAHİMDİR DEDİ’
Oda TV operasyonuna ilişkin ise Yılmazer, şunları aktardı: “Ahmet Şık ve Nedim Şener operasyonda çıkan belgeler neticesinde gözaltına alındı. Polisle hiçbir alakası yok. Başbakan’ın ‘Öyle kitaplar var ki silahtan daha vahimdir’ şeklinde beyanı oldu. Zaten o operasyondan sonra da beni görevden aldılar.”
Verilen aranın ardından Yılmazer, savunmasına devam edecek.
Ali Fuat Yılmazer’in savunması soluksuz biçimde devam ediyor..
ERGENEKON KUMPAS DEĞİL
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin görülen dava duruşmasının 10’uncu celsesinin üçüncü oturumu, Çağlayan’daki İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ediyor. Duruşma, dönemin İstihbarat Dairesi C5 Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer’in savunması ile devam etti. Savunmasında, “Olsa olsa benim bu davada görevi ihmalden suçlanmam söz konusu olabilir” diyen Yılmazer, “Terör örgütü üyesi” olduğu iddiasının soyut olduğunu söyledi. Ergenekon operasyonlarının kumpas olduğu iddiasının ise buna temel oluşturduğunu kaydeden Yılmazer, şöyle devam etti:
“Bu operasyonların tamamen sıralı amirlerimin bilgisi ve talimatıyla gerçekleştiğini anlatmaya çalışacağım. Ergenekon kumpas değildir. 2001 yılında Tuncay Güney’den elde edilen belgeler 2007 yılında yapılan operasyona temel teşkil etmiş değil. O günlerde şiddet içeren ulusalcılık faaliyeti kimsenin inkar edemeyeceği bir tehdit olarak gelişiyordu. Cemaatçi bilinenler karşıydı bana. Hanefi Avcı ve Sabri Uzun vardı cemaatçi listede. Benim adım hiçbir zaman yoktu. Hanefi Avcı’ya göre, benim yaptığım delilikti.
Coşkun Çakar, Ali Fuat Yılmazer, Ramazan Akyürek, bu ilişkiden örgüt üyeliği çıkmaz. Somut delil gösterilmiyor. Bylock örgüte delil olamaz. Herkes orada var ben orada da yokum. Benim arkamda kimin olduğunu herkes gayet iyi biliyor. Yetkim yok adli işlem için. Cerrah söyledi. Beşir Atalay benim arkamda durmuş. Çünkü Başbakan’ın iradesi var. Ben neye göre cemaatçiyim? Hakkımdaki tek listeyi Aydınlık yayınladı. Emniyet bu belgeyi reddetti. Bu sahte bir belgeydi. Ama savcılık bunu temel almış. Tuncay Güney, Veli Küçük’ün arşivcisi. Kara propaganda uzmanı. Hem MİT hem jandarma hem cemaatle ilgiliydi. Emniyet içinde cemaat yapılanmasından ilk söz eden Hanefi Avcı’dır. ‘Haliç’te Yaşayan Simonlar’ kitabında var. Hanefi Avcı ‘Danıştay, Zirve Yayınevi, Hrant Dink olayının arkasında örgüt yok’ dedi. Buna kim inanır. Örgütlü siyasal hedefleri olan yapı var” şeklinde konuştu.
‘ANLATSAM TÜRKİYE KALDIRMAZ’
Yılmazer, 2009’da startı verilen KCK operasyonlarına da dikkat çekerek, “KCK’da neleri tespit ettiğimi anlatsam kimse bunu kaldıramaz, Türkiye bunu kaldıramaz. Devrimci Karargah’da neler gördüğümü anlatsam kaldıramazlar” dedi. Derin devlet anlayışından geldiklerini ifade eden Yılmazer, “Biz fişlemeci bir milletiz. Derin devlet anlayışından geliyoruz. Kimse bize inanmaz çünkü bu şekilde bir hukuk yok” ifadesinde bulundu.
‘BAŞBAKAN ÖYLE KİTAPLAR VARKİ SİLAHTAN VAHİMDİR DEDİ’
Oda TV operasyonuna ilişkin ise Yılmazer, şunları aktardı: “Ahmet Şık ve Nedim Şener operasyonda çıkan belgeler neticesinde gözaltına alındı. Polisle hiçbir alakası yok. Başbakan’ın ‘Öyle kitaplar var ki silahtan daha vahimdir’ şeklinde beyanı oldu. Zaten o operasyondan sonra da beni görevden aldılar.”
Verilen aranın ardından Yılmazer, savunmasına devam edecek.
Ali Fuat Yılmazer’in savunması soluksuz biçimde devam ediyor..
ERGENEKON KUMPAS DEĞİL
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin görülen dava duruşmasının 10’uncu celsesinin üçüncü oturumu, Çağlayan’daki İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ediyor. Duruşma, dönemin İstihbarat Dairesi C5 Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer’in savunması ile devam etti. Savunmasında, “Olsa olsa benim bu davada görevi ihmalden suçlanmam söz konusu olabilir” diyen Yılmazer, “Terör örgütü üyesi” olduğu iddiasının soyut olduğunu söyledi. Ergenekon operasyonlarının kumpas olduğu iddiasının ise buna temel oluşturduğunu kaydeden Yılmazer, şöyle devam etti:
“Bu operasyonların tamamen sıralı amirlerimin bilgisi ve talimatıyla gerçekleştiğini anlatmaya çalışacağım. Ergenekon kumpas değildir. 2001 yılında Tuncay Güney’den elde edilen belgeler 2007 yılında yapılan operasyona temel teşkil etmiş değil. O günlerde şiddet içeren ulusalcılık faaliyeti kimsenin inkar edemeyeceği bir tehdit olarak gelişiyordu. Cemaatçi bilinenler karşıydı bana. Hanefi Avcı ve Sabri Uzun vardı cemaatçi listede. Benim adım hiçbir zaman yoktu. Hanefi Avcı’ya göre, benim yaptığım delilikti.
Coşkun Çakar, Ali Fuat Yılmazer, Ramazan Akyürek, bu ilişkiden örgüt üyeliği çıkmaz. Somut delil gösterilmiyor. Bylock örgüte delil olamaz. Herkes orada var ben orada da yokum. Benim arkamda kimin olduğunu herkes gayet iyi biliyor. Yetkim yok adli işlem için. Cerrah söyledi. Beşir Atalay benim arkamda durmuş. Çünkü Başbakan’ın iradesi var. Ben neye göre cemaatçiyim? Hakkımdaki tek listeyi Aydınlık yayınladı. Emniyet bu belgeyi reddetti. Bu sahte bir belgeydi. Ama savcılık bunu temel almış. Tuncay Güney, Veli Küçük’ün arşivcisi. Kara propaganda uzmanı. Hem MİT hem jandarma hem cemaatle ilgiliydi. Emniyet içinde cemaat yapılanmasından ilk söz eden Hanefi Avcı’dır. ‘Haliç’te Yaşayan Simonlar’ kitabında var. Hanefi Avcı ‘Danıştay, Zirve Yayınevi, Hrant Dink olayının arkasında örgüt yok’ dedi. Buna kim inanır. Örgütlü siyasal hedefleri olan yapı var” şeklinde konuştu.
‘ANLATSAM TÜRKİYE KALDIRMAZ’
Yılmazer, 2009’da startı verilen KCK operasyonlarına da dikkat çekerek, “KCK’da neleri tespit ettiğimi anlatsam kimse bunu kaldıramaz, Türkiye bunu kaldıramaz. Devrimci Karargah’da neler gördüğümü anlatsam kaldıramazlar” dedi. Derin devlet anlayışından geldiklerini ifade eden Yılmazer, “Biz fişlemeci bir milletiz. Derin devlet anlayışından geliyoruz. Kimse bize inanmaz çünkü bu şekilde bir hukuk yok” ifadesinde bulundu.
‘BAŞBAKAN ÖYLE KİTAPLAR VARKİ SİLAHTAN VAHİMDİR DEDİ’
Oda TV operasyonuna ilişkin ise Yılmazer, şunları aktardı: “Ahmet Şık ve Nedim Şener operasyonda çıkan belgeler neticesinde gözaltına alındı. Polisle hiçbir alakası yok. Başbakan’ın ‘Öyle kitaplar var ki silahtan daha vahimdir’ şeklinde beyanı oldu. Zaten o operasyondan sonra da beni görevden aldılar.”
Verilen aranın ardından Yılmazer, savunmasına devam edecek.