CHP avukatı ve eski Konya Milletvekili Atilla Kart, ‘Türk tipi başkanlık sistemi’nin getirilmesini öngören anayasa değişikliği için 16 Nisan 2017’de gerçekleşen referandumda oy verme işlemi sürerken Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) mühürsüz pusulaların da geçerli olacağı kararın CHP’nin itiraz etmemesinin perde arkasını anlattı. YSK’nın skandal kararından 20 dakika sonra Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Grup Başkanvekili Bülent Tezcan’ın parti teşkilatlarına gönderdiği yazılı mesajda YSK’nın kararına itiraz edilmemesini istediğine dikkat çeken Kart, CHP’den anlamlı bir itiraz gelmemesi üzerine AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ertesi gün balkon konuşmasında ‘Atı alan Üsküdar’ı geçti’ ifadesini kullandığını söyledi.
Gazete Nevşin Mengü’nün sorularını cevaplayan Atilla Kart, yürürlükteki parlamenter sistemin kaldırılarak yerine başkanlık sisteminin getirilmesi, başbakanlık makamının ortadan kaldırılması, meclisteki vekil sayısının 550’den 600’e çıkarılmasını ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK) yapısında değişiklikler yapılmasını içeren 16 Nisan 2017 gerçekleşen referandum hakkında çok önemli açıklamalarda bulundu.
Türkiye’de dönüm noktası olarak tarihe geçen 16 Nisan 2017’de gerçekleşen referandumunda YSK’nın mühürsüz pusulaların da geçerli olacağı kararına CHP’nin ‘silahlı gruplar var, çatışma çıkar’ diyerek itiraz etmediğine dikkat çeken Kart, ‘‘Evet silahlı gruplar vardı, gözlemledik bunu ama bu sürecin CHP tarafından sabote edilmesinin bir gerekçesi olamaz. Velev ki öyle olsun, CHP Genel Başkanı olarak yanıma iki milletvekili alırım CHP’den YSK’ya yürürüm, sandalyeyi atarım oraya, dünyayı başlarına yıkarım.’’ İfadelerini kullandı.
Referandumdan 4 gün sonra CHP Genel Merkezi’ne giderek CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Bülent Tezcan’a referandumun iptali için dava açmayı önerdiğini belirten Kart şöyle konuştu:
KILIÇDAROĞLU VE TEZCAN BENİM KARARLI OLDUĞUMU GÖRÜNCE DAVA AÇMAMI İSTEDİLER
‘‘Mühürsüz zarf ve oy dediğiniz zaman benin yaramı acıtıyorsunuz. Ben Genel Merkez’den yetki aldım. 16 Nisan referandumundan söz ediyorsunuz. Ben gittim 4 gün sonra anlattım anlattım, ben dava açarım, sonuç alırım dedim. Anlattım, Bülent Tezcan da yanına geldi. Birbirlerinin gözüne baktılar benim kararlı olduğu görünce ‘tamam gereğini yap’ dediler. Bana özel vekalet verildi partim adına. 16 Nisan’da referandum oldu 20 Nisan’da bana vekalet verildi. Ben Danıştay’da ve idari mahkemelerde sonuç almayacağımı biliyordum, iç hukuk bitmiş Türkiye’de. Hukuk diye bir şey yok ama nedir bir an önce AİHM’e götürmek istiyordum. 8-10 ayda bitirilecek davayı 45 günde bitirdim. 4’e 1 çıktı.’’
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) açılacak dava için 45 sayfalık bir dilekçe hazırladıktan sonra ‘Adalet Yürüyüşü’ başlatan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na sunduğunu ve Kılıçdaroğlu’nun AİHM’de dava açılması talimatı verdiğini kaydeden Kart, 1 gün sonra parti genel merkezinden üst düzey yetkililerin kendisini arayarak davayı CHP adına değil kendi adına açması istediklerinin altını çizdi.
BENDEN CHP ADINA DEĞİL KENDİ ADIMA AİHM’E DAVA AÇMAMI İSTEDİLER, KILIÇDAROĞLU TELEFONUMA ÇIKMADI
Atilla Kart AİHM sürecini şöyle anlattı:
‘‘Adalet Yürüyüşü’nün 3. günü 15 veya 16 Haziran. 16 Nisan’dan 2 ay sonrasından bahsediyorum. 45 sayfa dava dilekçesini hazırladım, 250 sayfa eklerini hazırladım. Klasörü götürdüm Kızılcahamam’da karavanda sayın Genel Başkana sundum. İptal davasını açtım 45 günde bitirdik bana izin verirseniz Strazburg’a gidip AİHM’de davayı doğrudan açacağımı söyledim. Sayın Genel Başkan klasörü inceledi ‘emeğini sağlık, yolun açık olsun’ dedi. Bana sadece bir uçak bileti, konaklama istemiyorum, ücret istemem zaten söz konusu değil. Uçak biletim alındı benim. Bu görüşmeden 1 gün sonra Haluk hoca sonra Tekin Bingöl aradı; ‘Ya Atilla bey Genel Başkan diyor ki Atilla bey kendi adına gitsin parti adına gitmesin’ Hocam sen diyorsun ben Atilla Kart olarak AİHM’de dava açmayı bilmiyorum önemli olan parti adına açmak, partinin görev ve sorumluluğu. 1 saat sonra Bülent Tezcan aradı ‘Ya Atilla bey bu nereden çıktı şimdi.’ Ne diyorsun sen beraber değil miydik, bana yetki vermediniz mi? Bana vekalet vermediniz mi? Ben durup dururken mi açtım davayı.’ diye söyleyince bana ‘Evet o zaman öyle düşünüyorduk ama bugün yönetim olarak böyle düşünüyoruz’ dedi. Ben de bana gerekçesini açıklayacaksınız diyerek telefonu kapadım. Bu olay Cumhuriyet tarihinin kırılmasıdır.
KILIÇDAROĞLU EDİLGEN BİR BÜROKRAT
Genel Başkanı aradım genellikle yarım saat, bir saat içinde dönüş yapan Genel Başkan 1 gün boyunca dönmedi. Olay anlaşıldı yani. Şimdi yaşadığım tramvayı anlatmama gerek yok, sonuçta kalktım gittim Atilla Kart olarak açtım davayı. Bakar mısınız tabloya. 1 ay sonrasına AİHM bünyesinde en üst düzeyde randevu aldım. Gitmeden önce dava dilekçesinin İngilizce ve Fransızcasını gönderdim. Yemekte bir araya geldik, tercümanımız var, 3 kişiyiz. Ben anlatıyorum, dava dilekçesinin 9 sayfasını anlattım çok mükemmel diyen o en üst düzeydeki kişi 10 sayfada davayı Atilla Kart olarak açtığımı görünce şaşırdı, olmaz dedi. Türkiye’de parti adına açılan dava AİHM’de nasıl Atilla Kart olarak açılır. CHP Türkiye’de iç hukuk yollarını tüketti, siz değil davayı CHP açabilir diye söyledi. Genel Başkan (Kılıçdaroğlu) edilgen bir bürokrat. Bu edilgen bürokrat siyasetini aşamadı bir türlü.’’
YSK’nın skandal kararından 20 dakika sonra CHP Grup Başkanvekili Bülent Tezcan’ın parti teşkilatlarına gönderdiği yazılı mesajda YSK’nın kararına itiraz edilmemesi gerektiğini istediğine dikkat çeken Atilla Kart, referandum günü il ve ilçe teşkilatlardan kimsenin CHP Genel Merkezi’nde bir yetkiliye ulaşamadığını söyledi.
CHP, YSK’YA İTİRAZ ETMEMESİNİ HALEN GİZLİYOR
CHP’nin YSK’nın kararına itiraz etmemesiyle ilgili kararını halen gizlediğine işaret eden Kart şöyle davam etti:
‘‘Bana sonradan gerekçe üretiyorlar, ne çıktı ortaya biliyor musun? Saat 16.10’da YSK o işlemi tesis ediyor 20 dakika sonra Bülent Tezcan imzasıyla teşkilatlara mesaj gönderiliyor. Mesajda deniliyor ki; ‘YSK şu şu işlemi tesis etmiştir. Bilgilerinize’
Yani ‘itiraz etmeyeceksiniz’ deniliyor. Zaten sonradan yine ulaşan bilgiler, saat 12.00’den 13.00’den itibaren bunu İlhan bey de teyit etti. İnsanlar itirazlarını ilçelerden ulaştırıyorlar ama Genel Merkez’de yetkili bulamıyorlar. Bu itirazın yapılmayışını halen de gizliyor. Bana gönderilen gerekçede, ‘Efendim biz o gün sokaklara çıksaydık silahlı gruplar vardı, çatışma çıkardı’ diye bana gerekçe sunuldu. Evet silahlı gruplar vardı, gözlemledik bunu ama bu sürecin CHP tarafından sabote edilmesinin bir gerekçesi olamaz. Kabul etmiyorum kesinlikle. Velev ki öyle olsun ama ben CHP Genel Başkanı olarak yanıma iki milletvekili alırım CHP’den YSK’ya yürürüm, sandalyeyi atarım oraya, dünyayı başlarına yıkarım. Siz bunu yapmadığını için o gün saat 21.00’de ekrana çıkan sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın beti benzi solmuştu. Ama CHP’den bir hareket, etkili bir tepki olmayınca ertesi gün çıktı ‘Oho atı alan Üsküdar’ı geçti’ dedi.