Sözcü yazarı Can Ataklı, bugünkü köşe yazısında ‘Ben de medya patronu olmak istiyordum’ diyerek 15 Temmuz sonrasında el konulup sonradan Havuz Medyası’na devredilen kurumların neden ihaleye çıkarılmadığını sordu?
Sarayın 17-25 Aralık öfkesinden sonra cemaatin sahip olduğu birçok şirkete el kondu biliyorsunuz. 15 Temmuz’dan sonra da kalanlara da operasyon yapıldı.
Bunlar arasında cemaatçilerin gazete, televizyon, dergi ve radyoları da var.
Geçen hafta öğrendik ki, bu yayın gruplarının hepsi yandaş medyanın en irisine satılıvermiş.
Ne ihale ne pazarlık yapılmamış. Muhtemelen bir talimat üzerine bütün bu medya organları Turkuaz
Grubu’na geçmiş.
Peki, nasıl oluyor bu?
Her biri zamanında çok izlenmiş, milyonlarca evdeki televizyon cihazlarının rehberine girmiş televizyonlar,
resmi ilan hakkı olan gazeteler, belli bir reklam kapasitesine sahip radyolar ihalesiz pazarlıksız nasıl
satılabilir?
Örneğin 40 yıllık gazeteciyim. Eğer ihaleye çıkılsa belki ben de talip olabilirdim. “Parayı nereden bulacaksın?”
diye sorabilirsiniz, bunca yıllık meslek deneyimine yatırım yapacak fonlar bulmak çok zor olmasa gerek.
O halde soralım bakalım; El konulmuş, belli değerleri olduğu bilinen medya organlarını kimseye sormadan,
ihale açmadan nasıl satarsınız? Bu en azından rekabet kurallarına aykırı değil mi?
Örneğin “bu kadar gazeteyi bünyende barındıramazsın, bu kadar televizyon olmaz” diyerek Doğan Grubu’na
Vatan ve Milliyet ile Star’ı sattıran Rekabet Kurulu bu satışa nasıl onay veriyor?
(Can Ataklı, Sözcü)
Sözcü yazarı Can Ataklı, bugünkü köşe yazısında ‘Ben de medya patronu olmak istiyordum’ diyerek 15 Temmuz sonrasında el konulup sonradan Havuz Medyası’na devredilen kurumların neden ihaleye çıkarılmadığını sordu?
Sarayın 17-25 Aralık öfkesinden sonra cemaatin sahip olduğu birçok şirkete el kondu biliyorsunuz. 15 Temmuz’dan sonra da kalanlara da operasyon yapıldı.
Bunlar arasında cemaatçilerin gazete, televizyon, dergi ve radyoları da var.
Geçen hafta öğrendik ki, bu yayın gruplarının hepsi yandaş medyanın en irisine satılıvermiş.
Ne ihale ne pazarlık yapılmamış. Muhtemelen bir talimat üzerine bütün bu medya organları Turkuaz
Grubu’na geçmiş.
Peki, nasıl oluyor bu?
Her biri zamanında çok izlenmiş, milyonlarca evdeki televizyon cihazlarının rehberine girmiş televizyonlar,
resmi ilan hakkı olan gazeteler, belli bir reklam kapasitesine sahip radyolar ihalesiz pazarlıksız nasıl
satılabilir?
Örneğin 40 yıllık gazeteciyim. Eğer ihaleye çıkılsa belki ben de talip olabilirdim. “Parayı nereden bulacaksın?”
diye sorabilirsiniz, bunca yıllık meslek deneyimine yatırım yapacak fonlar bulmak çok zor olmasa gerek.
O halde soralım bakalım; El konulmuş, belli değerleri olduğu bilinen medya organlarını kimseye sormadan,
ihale açmadan nasıl satarsınız? Bu en azından rekabet kurallarına aykırı değil mi?
Örneğin “bu kadar gazeteyi bünyende barındıramazsın, bu kadar televizyon olmaz” diyerek Doğan Grubu’na
Vatan ve Milliyet ile Star’ı sattıran Rekabet Kurulu bu satışa nasıl onay veriyor?
(Can Ataklı, Sözcü)
Sözcü yazarı Can Ataklı, bugünkü köşe yazısında ‘Ben de medya patronu olmak istiyordum’ diyerek 15 Temmuz sonrasında el konulup sonradan Havuz Medyası’na devredilen kurumların neden ihaleye çıkarılmadığını sordu?
Sarayın 17-25 Aralık öfkesinden sonra cemaatin sahip olduğu birçok şirkete el kondu biliyorsunuz. 15 Temmuz’dan sonra da kalanlara da operasyon yapıldı.
Bunlar arasında cemaatçilerin gazete, televizyon, dergi ve radyoları da var.
Geçen hafta öğrendik ki, bu yayın gruplarının hepsi yandaş medyanın en irisine satılıvermiş.
Ne ihale ne pazarlık yapılmamış. Muhtemelen bir talimat üzerine bütün bu medya organları Turkuaz
Grubu’na geçmiş.
Peki, nasıl oluyor bu?
Her biri zamanında çok izlenmiş, milyonlarca evdeki televizyon cihazlarının rehberine girmiş televizyonlar,
resmi ilan hakkı olan gazeteler, belli bir reklam kapasitesine sahip radyolar ihalesiz pazarlıksız nasıl
satılabilir?
Örneğin 40 yıllık gazeteciyim. Eğer ihaleye çıkılsa belki ben de talip olabilirdim. “Parayı nereden bulacaksın?”
diye sorabilirsiniz, bunca yıllık meslek deneyimine yatırım yapacak fonlar bulmak çok zor olmasa gerek.
O halde soralım bakalım; El konulmuş, belli değerleri olduğu bilinen medya organlarını kimseye sormadan,
ihale açmadan nasıl satarsınız? Bu en azından rekabet kurallarına aykırı değil mi?
Örneğin “bu kadar gazeteyi bünyende barındıramazsın, bu kadar televizyon olmaz” diyerek Doğan Grubu’na
Vatan ve Milliyet ile Star’ı sattıran Rekabet Kurulu bu satışa nasıl onay veriyor?
(Can Ataklı, Sözcü)
Sözcü yazarı Can Ataklı, bugünkü köşe yazısında ‘Ben de medya patronu olmak istiyordum’ diyerek 15 Temmuz sonrasında el konulup sonradan Havuz Medyası’na devredilen kurumların neden ihaleye çıkarılmadığını sordu?
Sarayın 17-25 Aralık öfkesinden sonra cemaatin sahip olduğu birçok şirkete el kondu biliyorsunuz. 15 Temmuz’dan sonra da kalanlara da operasyon yapıldı.
Bunlar arasında cemaatçilerin gazete, televizyon, dergi ve radyoları da var.
Geçen hafta öğrendik ki, bu yayın gruplarının hepsi yandaş medyanın en irisine satılıvermiş.
Ne ihale ne pazarlık yapılmamış. Muhtemelen bir talimat üzerine bütün bu medya organları Turkuaz
Grubu’na geçmiş.
Peki, nasıl oluyor bu?
Her biri zamanında çok izlenmiş, milyonlarca evdeki televizyon cihazlarının rehberine girmiş televizyonlar,
resmi ilan hakkı olan gazeteler, belli bir reklam kapasitesine sahip radyolar ihalesiz pazarlıksız nasıl
satılabilir?
Örneğin 40 yıllık gazeteciyim. Eğer ihaleye çıkılsa belki ben de talip olabilirdim. “Parayı nereden bulacaksın?”
diye sorabilirsiniz, bunca yıllık meslek deneyimine yatırım yapacak fonlar bulmak çok zor olmasa gerek.
O halde soralım bakalım; El konulmuş, belli değerleri olduğu bilinen medya organlarını kimseye sormadan,
ihale açmadan nasıl satarsınız? Bu en azından rekabet kurallarına aykırı değil mi?
Örneğin “bu kadar gazeteyi bünyende barındıramazsın, bu kadar televizyon olmaz” diyerek Doğan Grubu’na
Vatan ve Milliyet ile Star’ı sattıran Rekabet Kurulu bu satışa nasıl onay veriyor?
(Can Ataklı, Sözcü)