Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi Keyfi Tutuklama Çalışma Grubu, eski Hava Kuvvetleri Komutanı Akın Öztürk’ün keyfi ve makûl şüphe olmaksızın tutuklanıp, adil yargılanmadığı gerekçeleriyle derhal tahliye edilmesini, Öztürk’e tazminat ödenmesini, ayrıca bu ihlallerin sorumluları hakkında soruşturma açılmasını kararlaştırdı. BM Çalışma Grubu’nun 26-30 Ağustos 2024 tarihleri arasında gerçekleştirilen 100. oturumunda aldığı bu karar Akın Öztürk’ün avukatlarına geçtiğimiz günlerde tebliğ edildi.
Komutasında Hiçbir Personel Bulunmuyordu
13 sayfalık kararda öncelikle Öztürk’ün avukatlarının şu anlatımlarına yer verildi:
Akın Öztürk’ün 2013-2015 yılları arasında Hava Kuvvetleri Komutanlığı yaptığı, 2015’te YAŞ üyeliğine atandığı, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’ndan ayrıldıktan sonra askeri yardımcıları dışında komutasında hiçbir personelin bulunmadığı, yarı emekli konumda olduğu…
15 Temmuz saat 21.32’de yardımcılarından biri tarafından Genelkurmay’a bir saldırı olduğu konusunda bilgilendirilince, Hava Kuvvetleri Harekat Merkezi’nden ve diğer üst düzey subaylardan daha fazla bilgi toplamaya çalıştığı, saat 23.00’te dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı’nın isteği üzerine Akıncı Üssü’ne gittiği…
Darbe Girişimini Durdurmaya Çalıştı
Akıncı’da dönemin Genelkurmay Başkanı’nın talimatıyla sabaha kadar darbe girişimini durdurmaya çalıştığı…
Ertesi gün darbe girişimi sona erdirildikten sonra Genelkurmay Başkanı’nın onunla birlikte Başbakanlığa gitmeyi planladığını, ancak “diğer yetkililerle görüştükten sonra aniden fikrini değiştirip” Öztürk’e Akıncı’da kalmasını, kendisini 1 saat içinde aldıracağını söylediğini, sonrasında Öztürk’ün Başbakanlığa gitmek için bindiği helikoptere ateş açıldığı ve Öztürk’ün bacağından yaralandığı…
Akıncı’da kalan Öztürk’ün burada rehin tutulan bazı üst düzey subayları bulup serbest bıraktığını ve onlarla birlikte polis koruması altında Akıncı’dan ayrıldığını …
Medya Onu Darbenin Lideri İlân Etti
Tüm bu süreçte devlet medyasının Öztürk’e karşı bir kampanya başlatıp, onu darbenin lideri ilân ettiğini…
Akın Öztürk’ün darbe girişimini bastırma çabalarının hem Genelkurmay hem Hava Kuvvetleri açıklamalarında vurgulandığı…
Karar ve Emir Olmaksızın Gözaltına Alındı
Avukatlar, Akın Öztürk’ün gözaltına alınma, tutuklanma ve yargılanma sürecine ilişkin olarak da özetle şunları söyledi:
16 Temmuz akşamı evine giderek geceyi ailesiyle geçiren Öztürk, 17 Temmuz saat 02.00 civarında Merkez Komutanlığı’na çağrıldı. Ancak buraya gittiğinde herhangi bir karar veya emir olmaksızın hemen gözaltına alındı…
Gözaltında İşkencelere Uğradı
Gözaltında soyulduktan sonra kötü muameleye ve çeşitli işkence yöntemlerine maruz bırakıldı. Polis memurları Öztürk’e, kendisine “özel bakım” uygulamak için özel emir aldıklarını söyledi… Tırnaklarına asit döküldü, polis memurları ve polis tarafından zorlanan diğer tutuklular tarafından ağır şekilde dövüldü… Somut hiçbir delil gösterilmeden tutuklandı… Cezaevinde 10 ay 8 gün boyunca sıkı tecrit koşullarında tutuldu…
Yargılama aşamasında; yaptığı savunmalar dikkate alınmadı… Önemli tanıklar duruşmada değil, özel bir celsede dinlendi… 15 Temmuz gecesine ait 319 saatlik ham kamera görüntüleri değil, daha sonra düzenlenmiş 101 saatlik kayıtlar paylaşıldı… Görüntüleri izleyen bilirkişilerin TSK mensubu, hatta dava dosyasında şikâyetçi olduğu ortaya çıktı…
Akın Öztürk duruşmaya öfkeli kalabalığın arasında ve en önde şekilde “utanç yürüyüşü” ile getirildi. Duruşma boyunca hakaretlere maruz kaldı…
Ölen Kişilerle İlgili Otopsi Yapılmadı
Akın Öztürk 140 kişinin ölümünden sorumlu tutulurken, bu kişilerin ölümleriyle ilgili herhangi bir otopsi veya balistik inceleme yapılmadı…
Başlangıçta bazı sanıkların tutuklanmasına karar veren, sonrasında ise yargılamayı yapan Mahkemenin Başkanı, kararın ardından terfi ettirilip Yargıtay üyeliğinde seçildi…
İktidar Somut Bir Gerekçe Sunamadı
Müyesser Yıldız’ın yazısına göre kararın devamında; hükumetin bu iddialara cevabı yer aldı. Çalışma Grubu’nun, söz konusu iddiaları 20 Şubat 2024’de iktidara iletip, “Akın Öztürk’ün mevcut durumu ve tutukluluğun devamını haklı çıkaran yasal hükümler hakkında” 20 Nisan 2024’e kadar ayrıntılı bilgi vermesini istediği, iktidarın 11 Nisan’daki talebi üzerine sürenin 20 Mayıs’a uzatıldığı, ancak cevabın 23 Mayıs’ta gelmesi nedeniyle “yöntemlere uygun olarak sunulmuş gibi değerlendirilmesinin mümkün bulunmadığı, bu nedenle görüş bildirmeye karar verildiği” belirtildikten sonra iktidarın tutumu ve verilen cevaplarla ilgili özetle şu değerlendirmeler yapıldı:
Hükümetin yasal prosedürlerin izlendiğine dair tek başına iddiaları, kaynağın iddialarını çürütmek için yeterli değildir… Mevcut davada, Hükümet, kaynak tarafından öngörülen zaman sınırı içinde yapılan ilk bakışta güvenilir iddialara itiraz etmemeyi seçmiştir…
Çalışma Grubu; hükümetin, F…. terör örgütü ve üyelerinin bu mekanizmaları kötüye kullanmalarına izin verilmemesi ve iddialarının reddedilmesi için özel prosedürler talebine yanıt vererek, İnsan Hakları Konseyinin kendisine dünyanın dört bir yanından gelen keyfi gözaltı iddialarını alma ve değerlendirme yetkisi verdiğini hatırlatmak ister.
Çalışma Grubu bu nedenle, kimin iddiayı dikkatine getirebileceği veya getiremeyeceği konusunda bir ayrım yapmaz. Çalışma Grubunun ayrıca tarafsız ve bağımsız davranması gerekir. Bu nedenle, kendisine yapılan tüm bildirimleri eşit şekilde ele alır ve bunları iddia olarak kabul eder ve ilgili Hükümeti yanıt vermeye davet eder. Bu nedenle, Çalışma Grubuyla yapıcı bir şekilde etkileşim kurma yükümlülüğü Hükümete aittir…
Hükümet, geç cevabında tüm iddiaları reddediyor ve Öztürk’ün tutuklanmasının Türkiye tarafından üstlenilen tüm uluslararası insan hakları yükümlülüklerine uygun olarak gerçekleştirildiğini ileri sürüyor… Hükümet, Öztürk’ün bir arama emri olmadan tutuklanmasının kesinlikle nasıl zorunlu kılındığını açıklamaya çalışmadı, yalnızca Öztürk’ün söz konusu durumun yaratılmasının arkasında olduğunu ileri sürdü…
Çalışma Grubu, Hükümet’in olağanüstü halin böyle bir tutuklamayı haklı çıkaracak kadar ilgili belirli zorunluluklar yarattığı iddiasına ikna olmamıştır.
Öztürk’ü Tutuklama Kararı Keyfi
Kararda, bu nedenlerle Akın Öztürk’ün gözaltına alınması ve tutuklanmasının “keyfi” olduğu sonucuna varıldığı bildirilirken de; şunların altı çizildi:
Çalışma Grubu; insanların yasa tarafından belirlenen prosedüre saygı gösterilmeden duruşma öncesi gözaltına alınabileceği ve tutuklanabileceği kabul edilirse, özgürlük ve güvenlik hakkının garantilerinin anlamsız olacağını düşünmektedir… Dava dosyasına erişimin engellenmesi sınırlaması Hükümet tarafından yeterince açıklanmamıştır…
Son olarak Çalışma Grubu; Hükümetin geç cevabında, Akın Öztürk’ün mahkûmiyetinde baskı altında elde edilen tanık ifadelerinin kullanımıyla ilgili iddiaları çürütmemiş olmasından ciddi şekilde endişe duymaktadır. İşkence veya kötü muamele yoluyla elde edilen delillerin kabulü, adil bir yargılamanın temel ilkeleriyle temelde bağdaşmaz.
Böyle bir uygulama yalnızca yasal ve ahlaki standartları ihlal etmekle kalmayacak, aynı zamanda tüm yargı sürecinin güvenilirliğini ve itibarını da zedeleyecektir. Bir ceza davasında bu tür delillere izin vermek, adaletin ciddi bir şekilde yanlış uygulanması anlamına gelecektir.
‘Acil Eylem’ prosedürü: Derhal serbest bırakın!
Kararın sonuç bölümünde ise; “Çalışma Grubu’nun Akın Öztürk’ün sağlık durumuyla ilgili çürütülmemiş iddiaları not edip, Öztürk’ün durumunun vahim olması nedeniyle ‘acil eylem’ prosedürü başlattığı” kaydedilip, “bu fırsat değerlendirilerek Hükümete, özgürlüğünden yoksun bırakılan tüm kişilerin insanca ve insanın doğuştan sahip olduğu onuruna saygılı bir şekilde muamele görmesini sağlama yükümlülüğü” hatırlatıldı.
Son 7 yılda Türkiye’de keyfi tutuklamalarla ilgili olarak Çalışma Grubu’na iletilen dava sayısında önemli bir artış olduğuna dikkat çekilirken de, “uluslararası hukukun temel kurallarını ihlâl eden yaygın veya sistematik tutuklamaların veya diğer ağır özgürlükten yoksun bırakmaların insanlığa karşı suçlar oluşturabileceği” vurgulandı.
Nihayetinde Akın Öztürk’ün “keyfi ve makûl şüpheden yoksun” şekilde tutuklanıp adil yargılanmadığı yönünde karar alan BM Çalışma Grubu, Öztürk’ün “derhal serbest bırakılmasını, tazminat ödenmesini ve bu ihlallerden sorumlu olanlar hakkında soruşturma açılmasını” istedi:
Çalışma Grubu, davanın tüm koşulları göz önünde bulundurulduğunda, uygun çözümün Sayın Öztürk’ün derhal serbest bırakılması ve kendisine uluslararası hukuka uygun olarak tazminat ve diğer telafiler için uygulanabilir bir hak tanınması olacağı kanaatindedir.
Çalışma Grubu, Hükümeti, Sayın Öztürk’ün keyfi olarak özgürlüğünden mahrum bırakılmasını çevreleyen koşulların tam ve bağımsız bir şekilde soruşturulmasını sağlamaya ve haklarının ihlal edilmesinden sorumlu olanlara karşı tüm uygun önlemleri almaya çağırmaktadır.