Ali Ünal, köşe yazıları gerekçe gösterilerek 2016 yılının Ağustos ayında tutuklanmış ve sözde yargılama sonrası hapis cezasına çarptırılmıştı.
HÜKÜMET, SUÇLAMALARA İLİŞKİN DELİL SUNAMADI
BM Çalışma Grubu’nun kararında, “Başvurucunun tutuklanmasına gerekçe yapılan husus, Gülen hareketi içerisinde yer almasıdır. ÇG, başvurucuya isnat edilen eylemlerin ne şekilde suç teşkil ettiğinin Hükümet tarafından ortaya konulmadığını ve bu eylemlerin suç işlendiğine dair makul bir şüphe dahi oluşturmadığını belirtmiştir.” denildi.
Gazetecilik faaliyetlerinin ‘suç’ olamayacağı belirtilen kararda, onbinlerce kişinin cezalandırma gerekçesi yapılan hususların hangi gerekçelerle terör faaliyeti sayıldığına ilişkin hükümetin bir delil sunamadığı da aktarıldı.
İnsan hakları hukukçusu Dr. Gökhan Güneş, BM Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu’nun Ali Ünal kararıyla ilgili önemli paylaşımlarda bulundu. Güneş’in paylaşımları şöyle:
- Kararla ilgili önem arz eden hususlar şunlardır:
Suçlamaya Konu Eylemlerin Tamamı Yasal Faaliyetlerdir!
Başvurucunun tutuklanmasına gerekçe yapılan husus, Gülen hareketi içerisinde yer almasıdır. ÇG, başvurucuya isnat edilen eylemlerin ne şekilde suç teşkil ettiğinin Hükümet tarafından ortaya konulmadığını ve bu eylemlerin suç işlendiğine dair makul bir şüphe dahi oluşturmadığını belirtmiştir (P.72).
Gazetecilik Faaliyeti Tutuklama Sebebi Olamaz!
ÇG, Ünal’ın faaliyetlerinin şiddet çağrısı içermediği gibi bu faaliyetlerin ifade ve toplanma özgürlüğü içinde kaldığını; köşe yazısı ve kitap yazması ile televizyon programları yapmasının, yani gazetecilik faaliyetinde bulunmasının tutukluluğunu haklı çıkarmayacağını belirtmiştir (P.73).
Başvurucunun Faaliyetlerinin Terör Eylemi Olduğuna İlişkin Hiçbir Delil Sunulamamıştır!
Kararda, yurt dışından insan kaçırmalar da dahil olmak üzere tüm başvurularda Hükümet’in suçlamaya esas teşkil eden faaliyetlerin nasıl cezai eylem anlamına geldiğine ilişkin bir belirleme yapmadığına yer verildiği gibi; yasal faaliyetlere katılmaları nedeniyle kişilerin suçlandıkları belirtilmiş ve başvurucunun gazetecilik faaliyetlerinin, şiddet veya terörle ilişkili bir eyleme karşılık geldiğine ilişkin Hükümetin hiç bir delil sunamadığı ifade edilmiştir. Ünal’ın tutuklanma nedeni, ifade ve örgütlenme özgürlüğünü kullanmasıdır! (Paragraf 75).
Evet, yanlış okumadınız! On binlerce kişinin cezalandırma gerekçesi yapılan hususların hangi gerekçelerle terör faaliyeti sayıldığına ilişkin Hükümet bir delil sunamamıştır.
İnsanlar Terör Eylemi Nedeniyle Değil, Görüşleri Nedeniyle Hedef Haline Getirilmiştir
ÇG’nin kararda yaptığı önemli tespitlerden biri de tıpkı başvurucu gibi on binlerce kişinin işledikleri suçlar ya da faaliyetleri nedeniyle değil siyasi görüşleri nedeniyle hedef haline geldikleri ve ayırımcı bir yaklaşım ve daha açık bir ifadeyle uygulanan düşman ceza hukukunun gereği olarak tutuklanıp cezalandırıldıklarına ilişkin tespittir (Paragraf 75).
Bırakın Ceza Almasını, Ünal’ın Yargılanmaması Gerekirdi!
ÇG, Ünal’ın özgürlüğünden mahrum bırakılmasının keyfi olduğunu belirterek, bırakın ceza almasını YARGILANMAMASI gerektiğini, ancak kendisine 19 yıl 6 ay hapis cezası verildiğini belirtmiştir.
Adil Yargılanma Hakkı İhlalleri Tutukluluğa Keyfilik Kazandıracak Kadar Ağırdır
Başvurucu, telefonuna CMK’nın 134. maddesine aykırı şekilde el konulup, usulüne uygun imajı alınamadığı için aleyhine olan delilleri çürütemediğini, dosyaya erişiminin engellendiğini ve kitap ve yazılarına atıfla hazırlanan iddianamenin kararın açıklanmasından çok kısa süre önce geldiğini ve savunma için yeterli hazırlıkları yapamadığını belirtmiştir.
Hükümet ise bu iddialara cevap verme olanağına sahip olmasına rağmen, bunu yapmamış ve Çalışma Grubu, Sözleşme’nin 14/3 (e) maddesi ile İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 10 ve 11/1 maddelerinin ihlali sonucuna varmıştır. Yine Çalışma Grubu’na göre; başvurucunun adil yargılanma hakkına yönelik ihlal tutukluluğuna keyfi bir nitelik kazandıracak kadar ağırdır (P.80-81-82).
İnsanlar Terör Eylemi Nedeniyle Değil Görüşleri Nedeniyle Hedef Haline Getirilmiştir
ÇG’nin kararda yaptığı önemli tespitlerden biri de tıpkı başvurucu gibi on binlerce kişinin işledikleri suçlar ya da faaliyetleri nedeniyle değil siyasi görüşleri nedeniyle hedef haline geldikleri ve ayırımcı bir yaklaşım ve daha açık bir ifadeyle uygulanan düşman ceza hukukunun gereği olarak tutuklanıp cezalandırıldıklarına ilişkin tespittir (P. 83).
Hukuksuz Hapsetme ve Cezalandırmalar İnsanlığa Karşı Suç Teşkil Edecek Niteliktedir
ÇG, daha önceki kararlarında yer verdiği bir hususa bu kararında da yer vermiş ve uluslararası hukukun temel kurallarını ihlal eden bu yaygın veya sistematik hapsetme ya da diğer ciddi özgürlükten yoksun bırakmaların insanlığa karşı suç teşkil edebileceğini hatırlatmıştır (P.85).
Rejim yargıç ve savcıları Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeleri görmezden gelip bu ve benzeri kararların çıkmasına sebep oldukları gibi bu kararlar ilerde haklarında işledikleri sistematik, yaygın ve örgütlü insanlığa karşı suçların delilleri olarak iddianamelerdeki yerlerini alacaktır.
Güç sarhoşluğuyla şimdilerde her türlü hukuksuzluğa tevessül eden ve isnat ettikleri suçlamalarla ilgili uluslararası mercilere tek bir delil dahi sunamayan hukuk tanımazlar sanmasınlar ki bu hukuksuz düzen ilelebet devam edecek!
Hep söylediğimiz üzere, haklarındaki iddianameleri bizzat verdikleri hukuksuz kararlarla yazan bu talihsizlerin hak ettikleri cezaları alacakları yargılamalar için delil aramaya bile gerek kalmayacak ve sadece bu kararların çıktısı bile yeterli olacaktır!