ABD’nin, Suriye’deki askeri varlığını sonlandırma kararının Türkiye politikalarına olası etkileri, dünya basınının da gündemine oturmuş durumda.
Bloomberg’te Bobby Ghosh tarafından kaleme alınan, “Trump Türkiye’ye İki Tarafı da Keskin Bir Kılıç Hediye Etti” başlıklı makale, çekilmenin Erdoğan’ı zor durumda bırakabileceğini savundu.
Amerikan güçlerinin Suriye’den geri çekilmesi ve Patriot füze savunma sistemlerinin teklif edilmesi, Cumhurhurbaşkanı Erdoğan’ı zor bir durumda bırakabilir.
Çoğu insan Trump yönetiminin dış politika alanında geçtiğimiz Çarşamba günü yaptığı iki büyük açıklamayı, yani Amerikan askerlerinin Suriye’den çekilecek olmasını ve Türkiye’ye Patriot füzelerinin satışının teklif edilmesini, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a müjdeli bir haber verdiğini düşünüyor.
Ne de olsa, Amerikan askerleri çekildikten sonra, Türkiye Suriye’nin kuzeydoğusundaki Kürt muhaliflere karşı askeri bir operasyon düzenleme tehdidini gerçekleştirebilir. Ve Patriot anlaşması da, Türk liderin uzun yıllardır peşinde olduğu bir teknolojiyi nihayet eline geçirebileceği anlamına gelecektir.
Ancak biraz daha yakından bakıldığında, bu iki açıklamanın hem iyi, hem de kötü haberler olduğu görülüyor. Amerikan askerlerinin çekilmesi, Türkiye’nin bölgesel güçlerin Suriye’de nüfuz kazanmak için giriştikleri üç taraflı yarışta yalnız kalması demektir. Bu üçgenin diğer iki ucu olan Rusya ve İran, Erdoğan’ın Suriye’deki hedeflerini paylaşmıyorlar.
Ve Patriot anlaşması da, Erdoğan’ı Amerikan ve Rus füze sistemleri arasında bir tercih yapmaya zorluyor. Erdoğan kimi tercih ederse etsin, tercih edilmeyen tarafın Türkiye’ye zarar verebileceğini biliyor. Ve Amerikalıların Suriye’den geri çekilmesi Kürtlerin elini gerçekten de zayıflatıyor olsa da, Türkiye’nin yapacağı bir harekat için yeşil ışık anlamına gelmediği gibi, böyle bir harekatın başarısını da garanti etmiyor.
Önce Kürt meselesini ele alalım. Amerikan güçleri, aralarında YPG’nin de olduğu muhalif güçleri Başar Esad diktatörlüğüne karşı yürüttükleri mücadelede destekliyordu. YPG’nin 30 yılı aşkın bir Türk Silahlı Kuvvetleri ile savaşan daha büyük bir Kürt örgütü olan PKK ile bağları var.
Türkiye (tıpkı Amerika ve Avrupa Birliği gibi) PKK’yi bir terör örgütü olarak görüyor ve Kürt muhalifleri ezmek istiyor ancak Amerikan baskısı ve YPG/PKK kontrolündeki bölgelerdeki Amerikan askerlerinin varlığı nedeniyle bu arzusunu yerine getiremiyordu.
Amerikan askerleri çekildikten sonra, Türkiye PKK’yi kolayca yenebileceğini düşünüyor. Savunma Bakanı Hulusi Akar, Kürt savaşçıların “kazdıkları hendeklere gömüleceklerini” söylüyor. Bu cesaret gösterisi, büyük ölçüde, Kürt güçlerin, geçtiğimiz Mart ayında Afrin’de darmadağın edilebilmiş olmasından kaynaklanıyor.
Ne var ki Türkler bu operasyona gereğinden fazla bir anlam atfediyor olabilirler. St. Lawrence Üniversitesinde tarih dersleri veren Ortadoğu Demokrasisi Projesi araştırmacılarından Howard Eissenstat, “Afrin, bir ayaklanmanın, büyük bir orduya karşı konvansiyonel bir çatışmaya geçiş yaptığında, kaybedeceğini gösteriyor” diyor ve devam ediyor:
“Ama PKK her zaman konvansiyonel olmayan muharebe yöntemlerine geri dönüş yapabilir ki PKK’nin bu alandaki geçmişine baktığımızda, onları yenmenin pek de kolay olmayabileceğini görürüz.”
Ayrıca Türkiye’nin Afrindeki kontrolünü sürdürebilmek için bel bağladığı Suriye’deki hükümet karşıtı savaşçılar kendi aralarında da çatışıyorlar ki, bu da Suriye topraklarında bir askeri operasyon yapmanın güçlüklerine işaret ediyor.
Şu anda zaten büyük bir dış borç yükü altında inlemekte olan Türkiye ekonomisi, ne uzun sürecek bir savaşın, ne de savaş sonrası, pahalı bir ulus inşaası sürecinin mali yükünü kaldırabilecek durumda değil.
Tabii tüm bunlar, Erdoğan’ın kuzeydoğu Suriye’deki hedeflerini gerçekleştirmesine izin verileceği varsayımına dayanıyor. Halen Oxford Üniversitesi Ortadoğu Merkezinde araştırmacı olarak çalışan eski milletvekili Suat Kınıklıoğlu, bölgesel güçlerin Türkiye’nin topyekün bir askeri operasyon yapmasına izin vereceklerinden kuşkulu. Kınıklıoğlu “Rusya ve İran, Türkiye’nin Suriye’de daha fazla bölgeyi kontrolu altına almasını istemeyeceklerdir,” diyor. Kınıklıoğluna göre bu iki gücün “Ankara ile Şam arasında bir çeşit iş ilişkisi kurmak yönünde çaba sarfetmeleri” daha muhtemel.
Rusya ve İran Suriye’nin tamamını Esad’ın kontrolu altına sokmak istiyorlar, Türkiye ise, Amerika ile birlikte, diktatörün gitmesini istiyor. Kınıklıoğlu, Amerikalıların bölgeden çekilmesiyle birlikte, Rusya ve İran “Suriye’de borularını daha rahat öttüreceklerdir” diyor.
Türkiye’nin Kürtlere karşı yapacağı bir harekatın başarısında, Rusya’nın işbirliği yapması büyük önem taşıyor. Afrin operasyonunda da, Türkiye, Rusların işbirliği yapması sayesinde, Suriye hava sahasını kullanabilmişti.
Erdoğan Moskova’nın Türkiye ile Amerika’nın arasını açmak istediğini bildiğinden, Afrin’de Rusların kendisiyle işbirliği yapmasını sağlayabilmişti. İstanbul merkezli bir düşünce kuruluşu olan EDAM’ın başkanı Sinan Ülgen, “Türkiye şu ana dek Amerika ile Rusya’yı birbirlerine karşı kullanmayı başardı. Ancak artık bu olanak kalmadı,” diyor.
Bu durum, Trump yönetiminin Patriot sistemleri teklif etmesi sebebiyle daha da kötüleşebilir. Türkiye Ruslar’dan S-400 füze savunma sistemlerini satın almak için bir sipariş verdi, ancak Patriot anlaşmasını almak için, bu siparişi iptal etmek zorunda kalabilir.
Amerikan kongresi, Türkiye’nin S-400’leri alması durumunda, F-35 jetlerinin teslimini engellemeye çalışıyor. Amerika ve NATO müttetikleri S-400 sistemlerinin Türkiye’nin savunma ağına yerleştirilmesi durumunda, Rusların F-35 gibi son nesil Batı yapımı Jetler ve NATO taktikleriyle ilgili çok değerli istihbari bilgiler edinebileceğinden endişe ediyorlar.
Öte yandan Rusya ile yaptığı anlaşmayı bozması, Türk liderin Başkan Vladimir Putin ile arasını açabilir. Türkiye Ekonomik Araştırmalar Vakfından analist Selim Koru, “Türkiye, sadece Suriyedeki hedefleri nedeniyle değil, Rusya’ya bağımlı enerji politikaları sebebiyle de, Rusya’yı kızdırmayı göze alamaz” diyor. Rusya, Türkiye’ye hem doğal gaz satıyor, hem de Türkiye’nin ilk nükleer enerji santralını kuruyor. İki ülke, ayrıca, büyük bir boru hattı projesinde de işbirliği yapıyorlar.
Dolayısıyla Washington’dan yapılan iki açıklama, Erdoğan için bir müjdeden ziyade, gelecekteki güçlüklerin habercisi olabilirler.