Cumartesi Anneleri’nin 700. Hafta oturmasında gözaltına alınmaya çalışılan ve tartaklanan Hasan Ocak’ın annesi 82 yaşındaki Emine Ocak, Cumhuriyet’e konuştu.
Emine Ocak 82 yaşında. Oğlu Hasan Ocak ’ın kaybedildiği günden beri, 23 yıldır adalet arıyor. Her hafta oturduğu Galatasaray Meydanı’na önceki gün oğlunun ‘hesabını sormak’ için gitti. Ama nöbetin 700. haftasında, polisler, Emine Anne’nin o meydanda oturmasına izin vermedi. Eyleme destek vermek için gelen ‘çocuklarının’ darp edilerek gözaltına alındığını görünce polislere “Durun yapmayın” demeye kalmadan koluna iki polis girdi. O anı Emine Anne şöyle anlatıyor: “ Polis beni iteleyerek götürdü. Araca bindirecekken bir sivil polis ‘yaşlı kadını almayın’ dedi. ‘Bunların hepsi benim çocuklarım, bunların hepsini götürüyorsanız ben de geleceğim’ dedim. Sonra polisler beni zorla aşağıya indirdi. Polisler çekiştirdiğinde canım acıdı ama çocuklarımı yerde dövülürken gördüğümde yüreğim yandı. O an etrafıma baktığımda ‘bir Hasan kaybettim bin Hasan’ kazandım dedim.” Abla Maside Ocak ise, “Üç kuşak tartaklandık” diyor.
Her odada onun fotoğrafları
Esenyurt’taki evinde gittiğimizde, Emine Ocak bizi yıllarca adalet arayan yorgun gözleri ve morarmış kollarıyla karşılıyor. Oturmadan önce bize evinin odalarını gezdiriyor. Her odada kaybedilen oğlu Hasan Ocak’ın fotoğrafı var. Konuşmak için geçtiğimiz odada kızı Maside Ocak da bize eşlik ediyor.
‘Hepsi benim çocuklarım’
Emine Anne o gün saat 10.00’da Taksim’e gidip bir pasajda oturduklarını söyleyerek şunları anlatıyor: “Bir gazeteci bize Galatasaray Meydanı’na kimseyi bırakmadıklarını söyledi. Ben de çocuklarımın, arkadaşlarımın yanına gittim. Gittiğimde polisler çocuklarımla tartışıyordu. Ben de onların yanına gittim. ‘Ne yapıyorsunuz, durun yapmayın’ demeye kalmadan polis beni iteleyerek götürdü. Araca bindirecekken bir sivil polis ‘yaşlı kadını almayın’ dedi. Bunların hepsi benim çocuklarım, bunları götürüyorsanız ben de geleceğim dedim. Sonra polisler beni zorla aşağıya indirdi. Ben ‘çocuklarımı bırakmayacağım’ dedim. Ama beni indirdiler. CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve oğlum Hüseyin beni aldı. ‘Derdiniz nedir’ diye sordum. Kimse cevaplamadı. Biz kimseye bir şey yapmadık, zarar vermedik. 23 sene adalet aramaktan başka bir şey yapmadım. Bize bunu niye yapıyorlar? Beni daha öncesinden dövdüler, cezaevine koydular. Ben onlara bir şey söylemedim.”
‘Gençler üzülmesin diye ses çıkartmadım’
Ara ara oğlunun fotoğrafına dalıp giden Emine Ocak, 21 yıl önce yaşadıklarını hatırlayarak, “Oradakilerin hepsi benim ailem” diyor: “Sadece Hasan için oraya gitmedim. Anneler için, babalar için, mezarı olmayan gençler için, halkım için, halklar için oraya gittim. Bir Hasan kaybettim, bin Hasan kazandım. Beni götürürlerken gençler görür üzülür diye, sesimi çıkarmadım. Onlara zarar gelmesin istedim. Kadın polisler kollarımdan çekiştirdikleri için acıdı. Ama çocuklarımı aldıklarında yüreğim yandı. Elimde baston vardı. Yaşlı ve zor yürüyen bir kadınım. Neden bana bu kadar sert davrandılar? Ben o kadın polislerden şikâyetçiyim. Sert davranan bütün polislerden şikâyetçiyim. Oradan tesadüfen geçen 23 yaşındaki bir genci bile gözaltına aldılar. Yıllarca o meydanda oturup barış, adalet istedim. Ben kimseyi öldürmedim, zarar vermedim. Hep bu meydanda oturdum. Her kapıyı çaldım. Siyasi liderlere gittim. Beni kapı dışarı ettiler. Oğlumu bana vermediler.”
‘Orada 3 kuşak tartaklandık’
Polislerin tartaklanmasından sonra oturup kalkmakta zorlanan abla Maside Ocak ise o anları şöyle anlatıyor: “Polisler etrafımızı sardı. Annemlere birisi kalkanlarla etrafımızın sarıldığını haber vermiş. Onlar da geldi. Biz ikinci ve üçüncü kuşak alandaydık. Yani kayıpların kardeşleri, çocukları ve torunlarının olduğu alanda. Çünkü annelerimize zarar gelsin istemiyorduk. Onlar dayanamadı geldi. Annem kalkanlara doğru polislerle konuşmaya gitti. Biz kalkanlardan annemi korumaya çalıştık. Sarıldık. Annemi sürükleyerek götürmeye çalışıyorlardı. Bizi götürürlerken Rıdvan Karakoç’un kardeşi Hasan Karakoç yere yatırılmış dövülüyordu. Diğer taraftan abimin oğlu yerde sürükleniyordu. Annemi bırakıp onlara müdahale edemedim. Gamze Elvan’ın kolunu kırmak istercesine büküyorlardı. Bir kadın arkadaşımızın parmağını kırdılar. Çok şiddetli bir saldırıydı. Ben 90’daki gözaltılarda da vardım. O dönem hiç bu kadar şiddetli bir şey yaşamamıştık. Bu kadar ağır değildi. Tek farkı 90’larda anneler vardı. Bu saldırı sırasında da babaları, dayıları, amcaları ya da dayıları için orada olan kayıp yakınları vardı. Üçüncü kuşak vardı. Dün üç kuşak tartaklandık. Saatlerce kelepçe ile aracın içinde oturduk. 10.40’tan akşam saatlerine kadar kelepçeliydik. Gözaltında polise mukavemet ettiğimiz söylendi. 82 yaşındaki bir kadın darp edilirken biz sadece onu korumaya çalıştık.”
‘Haftaya yine Galatasaray’da olacağız’
“Geçen yıl sorunsuz bir şekilde oturduk. Bu yıl neden oturamadık? Bunun cevabı bizde yok” diyen Emine Anne şöyle devam ediyor: “Biz orada barış içerisinde oturuyoruz. Kimseye zarar vermiyoruz. Benim derdim çocuklar. Anneler çocuklarına özlemini söylüyor. Kardeşler yeter artık mezarımız olsun diyor. 600. haftada Asiye Karakoç’la, Fatma Morsümbül’le, Hediye Coşkun’la, Makbule Babaoğlu’yla, Güzel Şahin’le orada oturduk. Onlar şimdi yok. Her geçen yıl anneleri kaybettikçe azalıyorum. Ben oraya gitmeye devam edeceğim. Onların çocuklarının katilini bulmaya sözüm var. Bize neden bunu yaptılar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Süleyman Soylu bana bunun cevabını versin. Biz hangi bir gün bir karıncanın canını incittik? Haftaya yine Galatasaray’da olacağız. Biraz sağlık durumuma bağlı tabii. Bize destek için gelen insanlar dövüldü, gaz sıkıldı. Darp raporu alanlar var. Ben çok duygulandım. Bize desteğe gelenler ‘Buradayız anne yalnız değilsin’ diye slogan atıyorlardı. Çok etkilendim. İyi ki yanımızdalardı. Onları kucaklıyorum.”
‘Erdoğan sözünü böyle mi tutuyor?’
Cumartesi Annesi Kadriye Baykal Ceylan: İşgal edilmiş bir ülkeyiz sanki. Polisler, işgalciler gibi bize saldırdılar. Biz yıllardır adalet istiyoruz. 2011 yılında Erdoğan söz verdi. Sözünü böyle mi tutuyor? Daha ne kadar gaza boğacaklar bizi? Gideriz başka türlü bir eylem yaparız. Oturacak, susacak değiliz. 14 yıldır oğlumu arıyorum. Asla vazgeçmeyeceğiz. Çocuklarımızın kemiklerini bulana kadar arayacağız. Buna hiç kimse engel olamaz.”
İnsan Hakları Derneği ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı: Utanç ve şaşkınlık içindeyiz. Zira iki koluna girip sürükleyerek Emine Ocak Anne’yi gözaltına almaya çalışanlar, parçası olduğumuz insanlık ailesinin bin bir zorlukla üretmiş olduğu değerleri ayaklar altına aldılar. Şaşkınız, zira Emine Ocak’ı gözaltına alanlar ile bizleri yurttaş olarak birbirine bağlayan değerler aynı değerlerler mi? Onların değerleri kalıcı OHAL rejiminin baskıcı uygulamaları, bizim ise insan onuruna dayalı özgürlük, eşitlik, adalet ve barış değerleridir. Ne oldu şimdi, ‘Kayıplarımızı bulun, failleri cezalandırın!’ demelerini engelleyince otoritenizi mi tesis etmiş oldunuz? Ya da hakikatin üzerini mi örtmüş oldunuz?
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün Türkiye Direktörü Emma Sinclair-Webb: Devlet suçları için adalet arayan ailelere karşı utanç verici, gaddar bir muameleydi.
PEN Türkiye Yazarlar Derneği: Saldırıyı kınıyoruz. Bu buluşmaya dayanışma gösteren yazar, sanatçı ve görevlerini yapmaya çalışan gazetecilere yönelik kin ve nefreti kınıyoruz. Bu şiddetin, acz ve hukuksuzluk göstergesi olduğunun bilincindeyiz. ‘Annelerden korkmayın’ çağrımızı yineliyor, tüm yetkilileri sağduyuya çağırıyoruz.