Bireylerin ‘önceden suç olarak tanımlanmayan fiilleri işledikleri gerekçesiyle terör örgütüne üye olma gibi ağır suçlardan mahkûm edilemeyeceği’ kaydedilen kararda, “Sonuç olarak başvurucunun bu şekilde terör örgütüne üye olma suçundan mahkûm edilmesi anılan suçun başvurucunun aleyhine öngörülemez biçimde genişletici bir yoruma tabi tutulması ile mümkün olmuştur. Ortaya çıkan bu sonuç Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrası ile bağdaşmamaktadır. Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.” ifadeleri kullanıldı.
Kararda ayrıca, başvurucunun ne amaçla katıldığı net olarak ortaya konulamayan sohbet toplantıları ve sendika üyeliğinden cezalandırılmasıyla, ‘özel hayata saygı ve sendika haklarının ihlal edildiğine’ hükmedildi.
Anayasa Mahkemesi’nden karara ilişkin yapılan basın açıklamasının ayrıntıları şöyle:
Olayların yaşandığı tarihte öğretmen olan başvurucu, FETÖ/PDY’ye üye olma suçundan gözaltına alınmış ve akabinde tutuklanmıştır. Ağır ceza mahkemesi ilk celsede başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasıyla mahkûmiyetine ve tahliyesine karar vermiştir. Başvurucunun istinaf ve temyiz talepleri reddedilmiş, hüküm kesinleşmiştir.
İddialar
Başvurucu; terör örgütüne üye olma suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün suç ve cezaların kanuniliği ilkesini, özel hayata saygı hakkını ve sendika hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
Mahkemenin Değerlendirmesi
1. Suç ve Cezaların Kanuniliği İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia Yönünden
Somut olayda mahkemeler başvurucunun bazı sohbetlere katılmasını, aynı yönde sosyal ilişkileri olduğunu ifade eden tanık beyanlarını, o tarihte yasal olan ancak daha sonra terör örgütüyle ilgisi nedeniyle kapatılmış bir sendikaya üye olmasını ve FETÖ/PDY üyesi olan bazı kişilerle iletişim içinde olduğuna dair HTS kayıtlarını terör örgütüne üye olma suçunun delilleri saymıştır.
Anayasa Mahkemesine göre başvurucunun -cezalandırılmasına dayanak yapılan eylemleri gerçekleştirdiği tarihlerde- dinî bir cemaat kisvesi altında olan yapıya mensup olduğu ya da en azından sempati duyduğu noktasında bir tereddüt bulunmamaktadır.
ÖRGÜTÜN AMACINI BİLİP BİLMEDİĞİ ORTAYA KONULAMAMIŞ
Buna karşın yargı makamları başvurucunun FETÖ/PDY’nin nihai amacını ve yöntemlerini bilen ve örgütlenme piramidinin üst katlarında yer alan örgüt mensuplarından biri olduğunu ileri sürmemiştir.
Ayrıca FETÖ/PDY’nin devletçe bir terör örgütü kabul edilmeye ve herkesçe öyle bilinmeye başlanmasından önce dinî bir cemaat zannıyla irtibat ve iltisak hâlinde olduğu söz konusu oluşumun bir terör örgütü olduğundan başvurucunun haberdar olduğunu başka herhangi bir şekilde iddia etmemiştir.
ÖNCEDEN SUÇ OLARAK TANIMLANMAYAN FİİLLER, MAHKUMİYETE GEREKÇE YAPILAMAZ
Üyesi olduklarından bahisle kişilerin cezalandırılmalarına neden olan bir oluşum veya yapılanmanın terör örgütü olduğunu bireylerin bildiklerinin ortaya konulmaması, ceza hukukunun genel ilkelerine aykırı olduğu gibi bireylerin önceden suç olarak tanımlanmayan fiilleri işledikleri gerekçesiyle terör örgütüne üye olma gibi ağır suçlardan mahkûm edilmeleri sonucunu da doğurabilir.
SOHBET TOPLANTILARININ ÖRGÜTSEL OLUP OLMADIĞI BELLİ DEĞİL
İlk derece mahkemesi; örgütsel özellik taşıyıp taşımadığı değerlendirilmemiş olan sohbet toplantılarının ve buna ilişkin tanık ifadelerinin, örgütle irtibatlı sendikaya üyelik ve içeriği belirlenememesi nedeniyle örgütsel olduğu ortaya konulamayan, imam seviyesinde oldukları iddiasıyla yargılanmakta olan kişilerle iletişime ilişkin HTS kayıtlarının – bir bütün olarak ele alındığında – başvurucunun bir terör örgütüne üye olma bilinciyle hareket ettiğini ortaya koymakta başarılı olamamıştır.
ÖNGÖRÜLEMEZ ŞEKİLDE GENİŞLETİCİ BİR YORUM
FETÖ/PDY’nin yasal zeminde faaliyet gösteren bir sivil toplum örgütü, dinî bir cemaat olduğu zannı ile hareket ederek örgüte sempati duyduğu ve örgütle irtibat kurduğu anlaşılan başvurucunun mahkûmiyetinde delil olarak kullanılan fiillerinin kendisini cezai yönden sorumluluk altına sokacağını makul olarak öngördüğü gösterilememiştir.
Sonuç olarak başvurucunun bu şekilde terör örgütüne üye olma suçundan mahkûm edilmesi anılan suçun başvurucunun aleyhine öngörülemez biçimde genişletici bir yoruma tabi tutulması ile mümkün olmuştur. Ortaya çıkan bu sonuç Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrası ile bağdaşmamaktadır.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.
2. Özel Hayata Saygı ve Sendika Haklarının İhlal Edildiğine İlişkin İddia Yönünden
Örgütün nihai amacını bildiği ortaya konamayan başvurucunun bir sivil toplum hareketi olduğu zannı ile irtibat ve iltisak hâlinde olduğu örgütün düzenlediği sohbetlere katılmasının terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılmasında delil olarak kullanılması nedeniyle başvurucunun özel hayata saygı hakkına yine iltisak boyutunu aşarak örgütle organik bir bağ kurup hiyerarşisine dâhil olduğunu ispat etmeye yeterli örgütsel faaliyetlerin varlığı ile desteklenmeden FETÖ/PDY’ye müzahir bir sendikaya üye olmasının terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılmasında delil olarak kullanılması nedeniyle sendika hakkına müdahalede bulunulmuştur.
SÖZ KONUSU FAALİYETLER TEMEL HAKLAR KAPSAMINDA YER ALIYOR
İlk derece mahkemesi, örgütün nihai amacını bildiği ortaya konamayan başvurucunun temel hakları kapsamında bulunan faaliyetlerinin terör örgütü hiyerarşisi içinde gerçekleştirilmiş örgütsel faaliyetler olduğunu gösterememiş; böylece özel hayata saygı hakkı ile sendika hakkı üzerinde haksız bir caydırıcı etki oluşturmuştur. Bu bağlamda mahkeme, başvurucunun şikâyete konu eylemlerinin mahkûmiyet hükmünde delil olarak kullanılmasının zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığını ilgili ve yeterli bir gerekçe ile gösterememiştir.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle özel hayata saygı ve sendika haklarının ihlal edildiğine karar vermiştir.