Gazeteci Tolga Şardan, Ayhan Bora Kaplan’a ait bir barda çalışanların Süleyman Soylu’nun kuzeni bürokrat Sadık Soylu’nun oğlunun darp edilmesin üzerine, 3 çalışanın Kaplan tarafından ayaklarından vurulduğunu yazdı.
T24 yazarı Tolga Şardan, bugünkü köşesinden suç örgütü liderliğinden tutuklu bulunan Ayhan Bora Kaplan’ın yargılandığı dava kapsamında hazırlanan iddianamede ‘Olay B’ olarak geçen bir vakanın detaylarını paylaştı.
Ayhan Bora Kaplan suç örgütü davasına ilişkin iddianame, Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesince geçtiğimiz günlerde kabul edildi. Suç örgütünün faaliyetlerinin anlatıldığı iddianamede, Kaplan hakkında biri ağırlaştırılmış 2’şer kez müebbet ile 169 yıl 6 ay hapis istendi.
Gazeteci Tolga Şardan T24’teki köşesinde, suç örgütü lideri Ayhan Bora Kaplan’ın, eski İçişeri Bakanı Süleyman Soylu’nun da akrabası olan bürokrat Sadık Soylu’nun oğlu için 3 çalışanını ayaklarından vurduğunu yazdı.
Tolga Şardan, iddianamede “Olay -B” olarak adlandırılan “kasten adam yaralama” eyleminin detaylarını şöyle aktardı:
“…5 Şubat 2018’de, Ayhan Bora Kaplan’a ait Ankara’nın Gazi Osman Paşa semtindeki Albüm ve Tren adlı barında üç kişi ayaklarından vuruldu. Vurulanlar, aynı zamanda iş yerinde çalışan Berke Kırıcı, Serhat Tümer ve Serdar Hoşyiğit adlı üç personeldi…
…Savcılığın iddianamesindeki söz konusu olayın bir de mağdur tarafı yani Kaplan’ın üç adamının dövdüğü bir isim var kuşkusuz.
KAPLAN’IN ADAMLARI BARDA SADIK SOYLU’NUN OĞLUNU DÖVMÜŞ
Savcılık, bu ismi merak etmediği için iddianameye almamış olsa gerek!
Sürece katkısı olması nedeniyle artık bu ismin kim olduğunu açıklamak zorunlu hale geldi.
Kaplan’ın adamlarının Albüm ve Tren adlı barda dövdüğü müşteri, ülkenin ünlü bürokratlarından Sadık Soylu’nun oğlu.
OIayın yaşandığı gece, Sadık Soylu’nun oğlunu tanımayan ve ‘patron nezdinde hatırlı müşteriyi’ döven bar personeli, sonrasında 15 Şubat 2018 gecesi Kaplan tarafından ‘kendi usulünce’ cezalandırıldı!
Doğrusunu söylemek gerekirse; olayın yaşandığı günlerde emniyet kulislerinde hemen herkes bu ismi biliyordu.
Kayıtlara girmemişti.
O günleri yakından izleyen bir gazeteci olarak ve artık zamanı geldiğini de düşündüğüm için, olayın asıl tarafının kim olduğunu kamuoyuna duyurmakta bir sakınca görmedim…”