AKP’li Cumhurhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 5 Nisan’da imzaladığı büyükelçi kararnamesi, ABD Büyükelçiliği’ne yapılan atama nedeniyle kamuoyunun dikkatini çekmişti. Aynı kararnameyle, Milli Savunma Bakanlığı danışmanlarından Ahmet İhsan Kızıltan Şili Büyükelçiliği’ne atanmıştı.
Ankara’ya veda
Başkent Santiago’da Büyükelçi Gülcan Akoğuz’dan görevi devralacak Ahmet İhsan Kızıltan Ankara’ya veda ediyor. Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Kızıltan’ı kabul ettiği randevuda danışmanıyla omuz omuza poz verdi.
Ahmet İhsan Kızıltan kimdir?
1965 doğumlu Ahmet İhsan Kızıltan, Boğaziçi mezunudur. 1992 yılında Dışişleri Bakanlığı’na girer. Yurt dışında çeşitli temsilciliklerde kâtip ve müsteşar olarak görev alır.
1999-2001 yılları arasında Demirel ve Sezer dönemlerinde Cumhurbaşkanlığında ikinci kâtip ve başkatip olarak görev yapar.
2012-2013 yıllarında Meclis Başkanı Cemil Çiçek’e dışişleri danışmanı; 2013-2019 aralığında ise Türkiye’nin Angola Büyükelçisi olur.
Peki Ahmet İhsan Kızıltan başka kimdir?
Ahmet İhsan Kızıltan, Angola’daki görev süresinde Gülen hareketiyle bağlantılı olduğuna inanılan 61 masum insanı fişleyerek bu kişiler hakkında Türkiye’de ’terörizm’ suçlamasıyla soruşturma açılmasında rol oynayan casusluk kampanyasının baş aktörlerindendir.
Nordic Monitor 8 Mayıs 2021 tarihli ”Türk Büyükelçiliği Angola’daki Erdoğan muhalifleri hakkında yasadışı bilgi topladı’’ başlıklı haberinde, bu casusluk faaliyetlerinin Türkiye’de bir ceza soruşturmasını nasıl tetiklediğini ortaya çıkarmıştı.
Ahmet İhsan Kızıltan tarafından Dışişleri Bakanlığı’na iletilen fişleme dosyaları savcı Adem Akıncı tarafından iddianamede (2018/28175 sayılı dosya) kullanıldı. Aralık 2016’da Rus Büyükelçi Andrey Karlov’un öldürülmesiyle ilgili soruşturmayı yürüten savcı Akıncı, katilin El Kaide dahil çeşitli cihatçı gruplarla bağlantısı olduğuna ve aralarında Diyanet İşleri Başkanlığı’nda çalışan iki kişinin de bulunduğu hükümet yanlısı bazı imamlar tarafından radikalleştirildiğine dair kanıtları gizlemekle suçlanıyor. Bazı şüpheliler, mahkemede Akıncı’nın kendilerini suikast Gülen hareketi tarafından emredilmiş gibi ifade vermeye zorlandıklarını söylemişlerdi. Bu kişiler daha sonra savcının talimatlarını reddederek hapse atıldılar.
Eski Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu doğruladı
Eski Dışişleri Bakanı AKP’li Mevlüt Çavuşoğlu, Türk diplomatların yabancı topraklarda gizli casusluk faaliyetlerinde bulunduğunu doğrulamıştı.
Çavuşoğlu, büyükelçilik ve konsolosluklarda görevli Türk diplomatlara yurtdışında bu tür faaliyetlerde bulunmaları için hükümet tarafından resmi olarak talimat verildiğini söyledi. “Diplomatın tanımına bakarsanız, bu çok açık. … İstihbarat toplamak diplomatların görevidir” diyen Çavuşoğlu, Münih Güvenlik Konferansı’nın ardından 16 Şubat 2020’de Türk gazetecilere verdiği demeçte “İstihbarat toplama ve bilgi toplama bir gerçektir” dedi.
Gülen Hareketi neden hedef haline getirildi?
Aralık 2013’te dönemin Başbakan’ı şimdiki Cumhurbaşkanı AKP’li Tayyip Erdoğan’ın, kendisini, aile üyelerini, iş ve siyasi ortaklarını suçlayan büyük yolsuzluk soruşturmalarının ardından Gülen hareketine karşı cephe aldığı bir sır değil. Gülen’e bağlı kişi ve kuruluşlara yönelik casusluk emri 2014 yılının başlarında geldi ve hareketin gönüllüleri uydurma terörizm suçlamalarıyla cezai kovuşturmalara hedef oldu.
Harekete yönelik baskılar 2016’daki sözde darbe girişiminden sonra daha da yoğunlaştı. O tarihten bu yana, hareketle bağlantılı görülen kişi, kurum ve kuruluşların mal varlıkları ve servetleri yağmaya açık savaş ganimetleri olarak damgalandı. Hükümet tarafından, 4.560’ı hakim ve savcı olmak üzere 130.000’den fazla kamu görevlisi etkili bir adli veya idari soruşturma olmaksızın görevden alındı ve yerlerine Erdoğan yanlısı personel atandı. Türk büyükelçilikleri ve konsoloslukları, Türkiye’nin İslamcı yöneticilerinin elinde birer casusluk aracına dönüştü. Dünyanın dört bir yanındaki Türk diplomatik ve konsolosluk misyonları, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştirenleri sistematik olarak gözetledi, örgütlerini fişledi ve isimlerini bir terör örgütünün parçasıymış gibi listeledi. Gülen’den ilham alan okullarda öğretmen olarak çalışmak veya yurtdışında hareketle bağlantılı kar amacı gütmeyen kurumlara katkıda bulunmak Erdoğan hükümeti tarafından terör eylemi olarak kabul ediliyor.