Bankacılık faaliyetlerinin güncel yargılamalarda ‘örgüt üyeliği’ne dayanak yapılması Anayasa Mahkemesi’ne taşınmıştı.
Mahkeme, başvuruları tek bir dosya altında birleştirerek ‘ihlal’ kararı verdi. Ceza hukukçusu Gökhan Güneş kararı, ‘yüz karası’ diyerek eleştirdi.
AYM’nin ceza mahkemelerine ‘akıl verdiğini’ belirten Güneş, bankacılık faaliyetlerinin suç sayılamayacağını kaydetti.
”Karara konu olayda 2014 yılında gerçekleşen bankacılık faaliyetleri cezalandırılmaya gerekçe yapılmıştır. Eğer kabul edildiği gibi bu tarihten önce bir terör örgütü! varsa, bu örgütün üyeleriyle! ilgili soruşturmalar neden 15 Temmuz’dan sonra başlamıştır?
Bu husus, “suç ve cezaların geriye yürütülmesi” ve “devletin vatandaşa kurduğu tuzağın” itirafı değil midir? Eğer bu tarihte verilen para yatırma talimatı suç ise devletin ilgili birimleri bu suçun işlenmesine neden seyirci kalmıştır?
Terörle Mücadele Kanunu gereğince, bir yapı ve oluşumun silahlı örgüt olarak kabulü için kesinleşmiş mahkeme kararı gerekirken ve Gülen Hareketi ile ilgili hukuka aykırı karar 26/9/2017’de kesinleşmişken, acaba hangi hukuk bilgisi ve gerekçeyle bu karardan önce bir terör örgütünden bahsedilmektedir?
Bankaya para yatırma eylemenin suç olarak kabulü, bu paranın bir suçun işlenmesi suretiyle elde edilmesine bağlı olmasına rağmen, Bank Asya’ya para yatıran kişilere örgüt üyeliği/yardım suçlaması yöneltilse de, söz konusu paraların kaynağının meşruiyeti ve bir suç dolayısıyla elde edilip edilmediği neden hiç sorgulanmamıştır?
Bu eylemin, suç olabilmesi için meşru yollarla elde edilse bile bu parayla somut bir suçun finanse edilmesi, yani, bir suçun işlenmesine katkı sağlamak için bankacılık faaliyetinde bulunulması gerekirken, Acaba, Bank Asya’ya para yatıranlarla ilgili neden bir suçun finansmanına yönelik iddia bulunmamaktadır.
Bank Asya, Devletin gözetiminde faaliyet gösteren bir banka olduğuna ve belli bir tarihten sonra bankacılık işlemi yapmak suç kabul edildiğine göre, neden öncelikle bu suça engel olmayan ve hatta müsaade eden banka ve Devlet yöneticileri soruşturulmamıştır?
Devlete güvendiği için faaliyeti durdurulmamış bir bankada bankacılık işlemi yapan ve bu işlemlerle somut bir suç işlemeyen kişilerin cezai sorumluluğu nasıl doğar? Böyle bir ifade Devletin zafiyet içinde ve gözetimi altındaki bir bankadan habersiz olduğunu göstermez mi?
Bu tecrübeden sonra, geçmişte başka bankalarda yapılan bankacılık işlemlerinin sonradan suç olarak kişilerin karşılarına çıkarılmayacağının garantisi var mıdır? Bu durum, hukuki güvenlik ilkesiyle nasıl izah edilebilir?
Eğer bu paralar bir suçun işlenmesinde kullanılmış veya suçun işlenmesine tahsis edilmiş ise Bank Asya’ya yatırılan paralarla ilgili neden müsadere kararı verilmemiştir?
Bankacılık faaliyetleri neden “terörün finansmanı” suçuna değil de, “örgüt üyeliği ya da yardım” suçuna delil kabul edilmiştir? Bu husus bile tek başına bu soruşturmalardaki çelişkiyi ve bu soruşturmaları yapanların da ortada örgüt finansmanıyla ilgisi bir durumun olmadığını bildiklerini göstermez mi?
Gerçekleştirilen bankacılık işlemlerinin terör soruşturmasına gerekçe yapılması, sanki yatırılan paraların örgütün ayrı bir hesabına ya da yurt dışında bulunan bir hesabına örgütsel faaliyetlerin finansmanı için yatırıldığı anlamına gelmez mi?
Yatırılan paraların tamamı kişilerin hesabında ve Devletin koruması altında olduğuna göre bu mantıksız uygulama neden devam ettirilmektedir?
Kara para aklama ya da kaçak yollardan finansal işlemleri gerçekleştirmek dururken, silahlı bir örgütün! Devletin denetimi altındaki bir banka aracılığıyla bu faaliyetlerini yapmasının bir mantığı ve dünyada bir örneği var mıdır?
Hesaptaki paralar kişilere ait olduğuna ve kâr elde etmek için bu hesaplara para yatırıldığına göre, bankaya para yatırılmasının suç kabul edilmesindeki en önemli kriter olan “hesap artışının rutin bankacılık hareketleri kapsamında olmadığı” hususunun mantığı nedir? Bank Asya bir yardım kuruluşu ve paralar da bu kuruluşu güçlendirmek için mi yatırılmaktadır ki, kişilerin kendi hesaplarına yatırdıkları paraların rutinliği araştırılmaktadır?
Hesap artışındaki rutinliğin kriteri nedir? Kime ve neye göre rutin değildir? Herkes bankaya sürekli aynı miktarda mı para yatırmak zorundadır?
Başka hiç bir delil ve iddia olmamasına rağmen, bankacılık faaliyetinde bulunmanın tek başına örgüt üyeliği için yeterli kabul edildiği kararların varlığı karşısını da sormak gerekmez mi; örgütsel faaliyetlerdeki süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk nerededir?Yukarıdaki soruları sormaya cesareti olmayan AYM, bu kararında sanki hukuku hatırlamış gibi yaparak;
Ceza verin ama bu kadar da gerekçesiz ve uyduruk vermeyin,
Bilirkişi raporu alın, hesap hareketlerinin uydurduğumuz talimat tarihiden öncesine mi yoksa sonrasına mı ait olduğuna bakın,
Gerekçesiz karar verdiğiniz için yaptığımız eleştiriler üzerine 3. Ceza Dairesinde heyet ve üye sayısını arttırdınız, hukuken ve nitelik olarak olmasa bile nicelik olarak kalabalık görünecek şekilde kararları yazın diyerek, yaşanan zulme odun taşımaya devam etmiştir.”