Dr. Gökhan Güneş sosyal medya hesabından hukukçular Ali Rıza Çoban ve Kerem Altıparmak’ın AİHM’in Yalçınkaya kararıyla ilgili düşüncelerini paylaştı. Güneş, Türkiye’de 15 Temmuz sonrası yürütülen hukuksuz soruşturmalar kapsamında mağdur durumdaki insanların savunmalarına da iki hukukçunun hukuki mütalaalarını eklemeleri gerektiğini vurguladı.
Gökhan Güneş‘in paylaştığı mütalaanın sonuç kısmında şu ifadeler yer aldı:
– Taraf Devletlerden AİHM’in kararlarının ruhuna uygun bir şekilde sadece bireysel değil genel önlemleri de almaları beklenmektedir. Bu nedenle, başta Adalet Bakanı olmak üzere ulusal yetkililerin kararların sadece başvurucuları açısından sonuç doğurduğu başka davalarda dikkate alınmasına gerek olmadığı yönünde görüşlere itibar edilmesi mümkün değildir.
– Yüksel Yalçınkaya kararı, sorumluluk paylaşımı açısından belki de en tipik örnektir. Öncelikle, nicelik açısından eşi görülmeyen sayıda kopya davayı üretmesi nedeniyle böyledir. Kararın verildiği tarihte AİHM’e benzer şikayetlerle yapılan başvuru sayısı 8000, AİHM’in öngörüsüne göre toplam aynı yaptırımdan etkilenen kişi sayısı ise 100.000’dir. Dahası bu başvurular benzer olmanın ötesinde aynı (identical) niteliğindedir. Bu nedenle AİHM’in tespit ettiği sistemik sorunlar on binlerce yargılamayı etkileyecek niteliktedir.
– Dolayısıyla AİHM için 46. madde bağlamında kararın gereğinin yerine getirilmesi için alınması gereken bireysel ve genel önlemlere işaret edilmesi de zorunluluk haline gelmiştir.
– Ne var ki kararın ardından yaklaşık 9 ay geçmesine rağmen kararın uygulanması yönünde yasal bir adım atılmadığı gibi yargısal çözüm önerileri de üretilmemiştir. Yasamaya ilişkin bir tartışma yürütülmediği için yargısal yolların neler olması gerektiğinin saptanması kritiktir.
– AİHM’in işaret ettiği genel önlemlerin birincil muhatabı benzeri yargılamalar yapan mahkemeler olup, karar bütün bu mahkemeler açısından bağlayıcıdır. Bu bağlayıcılık kararın objektif etkisinden değil, davanın tarafı olan devlet sıfatıyla bizatihi doğrudan Sözleşmenin metninden kaynaklanan bir bağlayıcılıktır.
– Kararın temyiz dahil olmak üzere tüm derece mahkemeleri ve Anayasa Mahkemesi açısından yarattığı yükümlülükler vardır. Bu kadar çok sayıda insanın etkilendiği bir hak ihlaline ilişkin olarak kayıtsızlığın devam etmesi, Yalçınkaya kararı bağlamında saptanan sorunun sistematik niteliğinin ağırlığını kanıtlamaktadır.
– Türkiye ile Avrupa Konseyi arasındaki krizin daha ağır bir dönemece girmesi istenmiyorsa, yargı organlarının üzerlerine düşen sorumluluğun gereğini gecikmeksizin yerine getirmesi gerekir. Türk hukukunda bu yazıda gösterildiği üzere bunun araçları vardır. İhtiyaç olan bu araçları harekete geçirecek iradedir.