Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili Ahmet Şık, Anayasa Mahkemesi (AYM) Can Atalay hakkında verdiği “hak ihlali” kararını Yargıtay 3. Ceza Dairesi tarafından uygulanmamasıyla başlayan yargı krizine ilişkin açıklama yaptı. Adalet Bakanlığı Bütçe Komisyonu’nda konuşan Şık, “Hükümet, yaşanan ekonomik sıkıntıları, memleketteki binbir çeşit sorunu bir kenara bıraktı, bir paralel devlet kurma derdinde” dedi. Şık ayrıca “Aslında olan şu: Yargı içiymiş gibi görünen ama Adalet Bakanını fazlasıyla aşan ve tüm yurttaşların hukuk güvencesini ortadan kaldıran bir sorun var” ifadesini kullandı.
Şık, iktidar içinde de bir güç krizi yaşandığını savunarak “Ekonomik kriz, enflasyon, pahalılık, devlet içi çeteleşme yolsuzluk, hırsızlık, yoksullaşma ve yoksunlaşma derken bu halk için yaşamak solup alıp vermekten ibaret bir hale geldi. Memleketin kahir ekseriyetinin derdi, geçim. Çocuklarına bir iş ya da hayal kurabileceği bir gelecek ümidi. Halk bunlarla boğuşurken, Saray rejimi de kendi içinde bir güç savaşı yürütüyor. Mesela Recep Tayyip Erdoğan, ‘En çok oyu alan cumhurbaşkanı olsun’ diyor. Böyle bir sistemin dünyada örnekleri yok değil. Honduras, Panama, Paraguay, Malavi ve Zambiya’da en çok oyu alan başkan seçilebiliyor. Hal bu iken, kendisine gerek kalmayacak diye korkan küçük ortak da, iktidar içi çatlak fark edilmesin diye en iyi bildiği işi yapıyor: Gazetecileri tehdit ediyor” diye konuştu.
Şık şöyle konuştu:
“Yargıdaki yozlaşma, rüşvet ve yolsuzluk ağını yöneten cübbeli çeteler bizzat başsavcıların, hakim, savcıların kaleme aldığı şikayet mektuplarıyla ortaya dökülüyor. Yargının en üst organının kararlarını tanımayan militan yargı mensupları meslektaşlarını yargı aktivizmiyle suçlayarak had bildirmeye çalışıyor. Aslında olan şu: Yargı içiymiş gibi görünen ama Adalet Bakanını fazlasıyla aşan ve tüm yurttaşların hukuk güvencesini ortadan kaldıran bir sorun var.”
‘SARAY REJİMİ KENDİ İÇİNDE GÜÇ SAVAŞI YÜRÜTÜYOR’
“Güya iktidar içinde bir güç savaşı ya da kriz yokmuş. O zaman sormak gerekiyor: Yargıtay, kimlerin talimatıyla haddini de aşarak Anayasa Mahkemesi’ne savaş açıyor. Hatay halkının oylarıyla milletvekili seçilen Can Atalay’ı ‘serbest bırakmam’ diyor. Böylece siyasetin tetikçisine dönüşmüş yargının ya da genel itibariyle devlet organlarının ‘doğru’ kararlar verebilme cesareti olduğu ve olacağı durumlarda dahi artık bu kararların yok hükmünde olacağı cümle aleme duyuruluyor.
Yargı mercileri arasındaki bu kriz, Türkiye’nin geldiği eşik açısından önemli gerçekten. Allah’ın lütfu haline dönüştürülen 15 Temmuz kalkışmasının ardından hukukun rafa kaldırılması yetmemiş olacak ki faşist bir cuntanın kurduğu Anayasal düzenin de ortadan kaldırılmış olduğu böylece ilan ediliyor.
‘MESELE BAKANI ÇOKTAN AŞIYOR’
Geldiğimiz ya da varılmak istenen yeni aşama artık budur. Karşılaştığımız şey cezalandırılma ya da cezanın bozulma yetkisinin yargının elinden alınmış olduğu gerçeğidir, artık klikler arası bir çatışmanın tezahürüdür. Bu yüzden mesele bakanı çoktan aşıyor.”
‘YARGIYI TESLİM ALAN Bİ RPARALEL YAPI VAR’
“İktidar bileşenlerinin seçmeni olan tüm yurttaşlara sesleniyorum. Oy verdiğiniz hükümet, yaşanan ekonomik sıkıntıları, memleketteki bin bir çeşit sorunu bir kenara bıraktı bir paralel devlet kurma derdinde. Yurttaşların değil kendilerinin menfaatlerini gözetenler eliyle kimseye söz hakkı ya da karar yetkisi tanımayan, ‘memleketin bekası’ yalanıyla güvenlikçi politikaları merkeze alan bir paralel devlet kuruluyor. Erdoğan yıllardır kurtulmak istediğini iddia ettiği derin devlete, kendisine ait kılacak biçimde dönüştürerek can verdi. Yani yargıyı teslim alan yeni bir paralel bir yapı var. Biz bu senaryoyu biliyoruz. Bu çatışma da tıpkı başkanlık sistemi gibi hepimizin başına iş açacak bir anayasa yapma planının aracı o kadar.”