Diken’den Canan Coşkun’un haberine göre, mahkeme, polislerin kamu görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanarak ‘iş ve çalışma hürriyetinin ihlali’ suçunu işledikleri için ayrı ayrı 6 bin TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar verdi. Mahkeme, iki polisin cezasını açıkladı, bir polisin cezasını da erteledi. Adli para cezalarının da 10 taksitle ödenmesine hükmetti.
Sanık polislerden Yusuf Şanlı, Kural’ı gözaltına almaya çalışırken “Hiçbir şey eskisi gibi değil artık, size öğreteceğiz” demişti.
İstanbul 35’inci Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davaya gazeteci Kural katılırken, sanık polislerin hiçbiri salonda değildi. Üç sanık polisi bir avukat temsil etti.
‘Sarı yelek giymemişti’
Sanık polislerden Yusuf Şanlı’nın avukatı Burak Turan, soruşturma izni alınmadan yargılamaya başlandığını, bu nedenle davada durma kararı verilmesi gerektiğini söyledi. Avukat Turan, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) polislerin yargılanması gerektiğini söylemediğini öne sürerek müvekkilinin beraatına karar verilmesini istedi. Avukat Turan, basın mensuplarının sarı yelek giymediği için müvekkilinin Kural’ın gazeteci olduğunu anlamadığını iddia etti.
‘Polisler görevini kötüye kullandı’
Kural’ın avukatı Meriç Eyüboğlu da gazetecilerin sarı yelek giymesi gibi bir uygulama olmadığını hatırlatarak, müvekkilinin de basın kartını gösterdiğini ve basın mensubu olduğunu birçok defa polislere bildirdiğini söyledi. Eyüboğlu, polislerin de bunun üzerine Kural’a “Ben kabzımal mıyım” diye yanıt verdiğini aktardı ve polislerin görevlerini kötüye kullanarak, Kural’a kötü muamelede bulunduğunu belirtti. Avukat Eyüboğlu’ndan sonra gazeteci Kural söz alarak şunları söyledi:
‘Sanıkların olmadığı dava’
“Doğum izninde bile buradaydım ama sanıklar duruşmaya gelmedi. Sanıkların olmadığı bir davada karar aşamasına geldik. Savcının mütalaası gazeteci olduğumun bilindiğinin anlaşıldığını ortaya koyuyor. Çalışma hakkımın engellenmesi yönündeki mütalaaya katılmakla birlikte her şeyin o kadarla sınırlı olmadığını da belirtmek isterim. Mütalaada da belirtilen görüntüler yaşananların sadece işimi yapmamı engelleme olmadığını da gösteriyor. Ben adliye muhabiriyim, bu adliyenin muhabiriyim. Dava konusunu buraya uyarlarsak, duruşma salonuna girmeme, kapıyı kapatıp izin vermemek çalışma hakkımı ihlal edebilir. İşimi yapmaya çalışırken salonun önünde itilip uzaklaştırılır, kamu görevi üstlenen bir kişi tarafından hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı ve bunu öğreteceği yönünde sözlerle tehdit edilip ders vermeye çalışılır, üstüne ters kelepçe takılıp gözaltına alınmaya çalışılırsam sanırım bu, çalışma hakkımın engellenmesinden fazlası olur.
Başından beri yaşadıklarımın münferit olmadığını, gazetecilerin işlerini yaparken karşılaştıkları polis şiddetinin yaygınlığını anlatmaya çalıştım. Ne yazık ki her geçen gün yeni örnekler yaşanıyor. Gazeteciler olarak birbirimizin karşılaştığı şiddete tanık oluyoruz. Böyle bir kısır döngü içindeyiz.
Bu davayı önemsiyorum. Nedeni benim davacı olmam değil, sanıkların kim olduğundan değil çünkü onları pek görmedik davada. Bir şiddet döngüsü yaşanıyor bu kapının önünde. Bu döngüye yönelik cezasızlığa karşı verilecek karar bu döngüyü kırmada bir adım olur. Bu davanın gazetecilere yönelik suçlara karşı cezasızlıkla mücadelede önemli olduğunu düşünüyorum. Kararınız gazetecilerin sahada karşılaştıkları davranışları ve polislerin eylemlerini etkileyecek. Umarım ihlallere karşı bir adım olarak görülebilecek bir kararla karşılaşırız.”
10 taksitle ceza
Mahkeme, beş dakikalık bir aranın ardından hükmünü açıkladı. Yargıç Rukiye Çelik, sanık polislerden Nihat Doğan’ı ‘iş ve çalışma hürriyetinin ihlali’ suçundan 6 bin TL adli para cezasına mahkum etti. Bu cezanın da 10 taksitle ödenmesine hükmeden yargıç, cezayı erteledi.
Diğer sanık polisler Kemal Aktaş ve Yusuf Şanlı’yı da aynı suçtan 10 taksitle ödenecek 6 bin TL adli para cezasına mahkum eden yargıç, sanık polislere daha önce de bir ceza verildiği ve ertelendiği için bugünkü cezayı ertelemedi.