Gazeteci Murat Yetkin, Türkiye’nin konuştuğu yenidoğan çetesine yönelik soruşturmanın detaylarına yönelik kaleme aldığı yazısında, soruşturmanın dönemin Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’dan gizli tutulduğu bilgisini aktardı. Yetkin, “Yenidoğan Çetesi operasyonunun özellikle başlangıcı ve safhaları dönemin Sağlık Bakanı Koca’dan gizli tutulmuş ve resmen savcılığa yansıyana dek, sızma olmaması için dört kişi arasında kalmış. Ayrıca, Yenidoğan Çetesi faaliyetlerinin bebek ölümlerine neden olduğunun Bakanlığa resmen bildirildiği tarih 11 Eylül, yani sanıldığından daha geç bir tarih” dedi.
Yetkin, “Çeteleşme kuşkusu vardır ve içeriden sızıntı olup olmadığını bilmediklerinden incelemenin gizli yürütülmesine karar verirler; Memişoğlu ve başkomiser dışında, Hukuk Müşavirliğinden bir görevli ve soruşturma sırasında kanserden vefat eden Serdal Zelyut çalışmalarını gizli yürütür. O aşamada gizli çalışmadan Bakan Koca dahi haberdar edilmez. “Organize suç” olduğu kanısı üzerine araştırmayı teknik takip ile derinleştirmek amacıyla, araştırma savcılığa duyurulur. Yine gizliliği korumak amacıyla yazışmalar kâğıda dökülmez, şifreli elektronik ortamda yürütülür. Kimse kimseye güvenecek durumda değildir” ifadelerini de kullandı.
Murat Yetkin’in yazısından öne çıkanlar şöyle:
“Türkiye’yi dehşete düşüren Yenidoğan Çetesi operasyonu kamuoyunca yaygın olarak İstanbul, Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısının tutukluları tahliye etmesi için kendisini tehdide gelenlere pabuç bırakmaması ve buna ilişkin videonun medyaya sızdırılması üzerine öğrenildi. Yaygın medyadaki olayın sanki videonun ortaya çıkışıyla patlamış ve tutuklamalar ondan sonra yapılmış algısına rağmen Yenidoğan Çetesi operasyonunun 1,5 yıllık bir geçmişi vardı. Yani geçmişi Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’nun İstanbul Sağlık İl Müdürü, Fahrettin Koca’nın Sağlık Bakanı Süleyman Soylu’nun İçişleri Bakanı ve birkaç ay sonra Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından yerine atanacak Ali Yerlikaya’nın da İstanbul Valisi olduğu Mart 2023’e dayanıyordu.
Ayrıntılarını birazdan okuyacaksınız ama isminin açıklanmasını istemeyen resmi kaynaklardan edindiğim bilgilere göre şunu şimdiden söyleyeyim. Yenidoğan Çetesi operasyonunun özellikle başlangıcı ve safhaları dönemin Sağlık Bakanı Koca’dan gizli tutulmuş ve resmen savcılığa yansıyana dek, sızma olmaması için dört kişi arasında kalmış. Ayrıca, Yenidoğan Çetesi faaliyetlerinin bebek ölümlerine neden olduğunun Bakanlığa resmen bildirildiği tarih 11 Eylül, yani sanıldığından daha geç bir tarih.
Memişoğlu’nun hem 18 hem 20 Ekim tarihli açıklamalarında vurguladığı bir konu önemli: o da Yenidoğan Çetesinde Fırat Sarı ve İlker Gönen’in, hemşire, hastabakıcı ve 112 çalışanlarının bulunması nedeniyle vatandaşın tepkisini sağlık çalışanlarına yöneltmesi.
Doktor ve sağlık çalışanlarına saldırılar zaten Türkiye’de ciddi bir sorun. Covit-19 salgınında kendi canları pahasına fedakarca çalışan doktor ve diğer sağlıkçılar bir yandan da öfkelerini onlardan çıkaran şuursuz saldırganlığın kurbanı oluyordu. Şimdi benzeri bir durumdan kaçınmak için Sağlık Bakanlığının Türk Tabipler Birliğiyle birlikte çalışmasında ve aralarındaki çürük elmaları birlikte ayıklamasında yarar var.
‘MEMİŞOĞLU VE ÇALIŞMA BAKANI IŞIKHAN HESAP VERMELİ’
Ama önce Yenidoğan skandalının hesabının verilmesi gerekiyor. Bu hesabı kamuoyu önünde vermesi gereken kişilerin başında Memişoğlu gibi, kanlı soygunun hedefinde bulunan SGK’nın bağlı olduğu Çalışma Bakanlığının başında bulunan Vedat Işıkhan da var.
Bu hesaplaşma ümit ederiz ki yargı süreci sonunda açığa çıkar ve sadece kolay para hırsıyla canavarlaşmış kişilerin ceza almasıyla kalmaz.
Çeteleşme kuşkusu vardır ve içeriden sızıntı olup olmadığını bilmediklerinden incelemenin gizli yürütülmesine karar verirler; Memişoğlu ve başkomiser dışında, Hukuk Müşavirliğinden bir görevli ve soruşturma sırasında kanserden vefat eden Serdal Zelyut çalışmalarını gizli yürütür.
– O aşamada gizli çalışmadan Bakan Koca dahi haberdar edilmez. “Organize suç” olduğu kanısı üzerine araştırmayı teknik takip ile derinleştirmek amacıyla, araştırma savcılığa duyurulur. Yine gizliliği korumak amacıyla yazışmalar kâğıda dökülmez, şifreli elektronik ortamda yürütülür. Kimse kimseye güvenecek durumda değildir.
– 5 Mayıs 2023’ten itibaren soruşturma Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı ve İstanbul Emniyeti Mali Şube tarafından üstlenilir; Sağlık İl Müdürlüğünün işlevi, gerek duyulduğunda bilgi desteğiyle sınırlı hale gelir.
– Eylül 2023’te, bir yandan savcılık ve emniyetin teknik takibi sürerken Sağlık İl Müdürlüğü denetimleri hızlandırır. Ama denetimlerden istenen sonuç elde edilememektedir. Daha sonradan denetimlere giden ekiplerden çeteye bilgi sızdığı iddiası ortaya çıkacaktır.
– 24 Kasım 2023’te Büyükçekmece Cumhuriyet Savcılığı, aynı konuda kendilerince yürütülen bir soruşturma çerçevesinde Sağlık Bakanlığına “Gizli” uyarılı bir yazı yazar.
– 5 Aralık’ta Bakanlık Teftiş Kurulu, Büyükçekmece savcılığının yazısı üzerine müfettiş görevlendirir. 7 Aralık’ta müfettişler Büyükçekmece savcılığından bilgi ister, ama savcılık “gizlilik” gerekçesiyle elindeki bilgileri değil, yalnızca iddiaları paylaşır.
– 9 Şubat 2024’te müfettişler ön raporlarını verir; “kuvvetli şüphe” vardır ve şüpheler özellikle 112 acil çağrı merkezi üzerinde yoğunlaşmıştır.
– 22 Nisan’da savcılık Sağlık müfettişlerinin bilgi talebini “gizlilik kararı” nedeniyle yine reddeder. Savcılık ve polis artık operasyon hazırlığındadır.
– 26-27 Nisan’da polis ihbar edilen hastaneleri basar, 47 kişi gözaltına alınır; bunlardan 22’si tutuklanacaktır. Tutuklananlar arasında daha sonra çete reisi olduğu öne sürülen Dr. Fırat Sarı ve Dr. İlker Gönen ile 112 cankurtaran şoförü Gıyasettin Mert Özdemir de vardır.”