Ataköy’de bulunan JW Marriott isimli otelde; 22 Kasım’da iddiaya göre kat görevlisi olarak çalışan bir kadın işçi, “hırsızlık yapmakla” suçlandı. Otel yönetiminin bu iddia üzerine işçiye çıplak arama dayattığı ileri sürüldü.
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Sözcüsü ve İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil, söz konusu iddiayı; TBMM gündemine taşımıştı. Kadıgil; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin ile Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un yanıtlaması istemiyle soru önergesi vermişti. Kadıgil, soru önergelerinde; Bakan Bilgin ve Bakan Ersoy’a; “İddialar hakkında Bakanlığınız tarafından bir inceleme başlatılmış mıdır? Yasa dışı işçi çalıştırdığı, çıplak arama ile hak ihlali yaptığı ve çalışanlarına onur kırıcı muamelede bulunduğu iddia edilen JW Marriott Otel’in yıldız sınıflandırma sisteminde bir değişikliğe gidilecek midir” sorularını yöneltti.
DİSK’e bağlı Tüm Otel ve Turizm İşçileri Sendikası yöneticileri ve üyeleri ise otelin önünde açıklama yapmış ve yaşanlara protesto etmişti. Yapılan açıklamada, şu ifadeler kullanılmıştı:
“Bu tutum insanlık onuruna aykırıdır. Kişinin bedensel bütünlüğüne fiziksel ve psikolojik olarak yıkımdır. ‘Prosedür bu’ diyerek böylesi aşağılık bir durumun altından kalkamazsınız. Sizin prosedür dedikleriniz; kendi kârınız, itibarınız ve şatafatınız için ezip geçmeye çalıştığınız işçi haklarının ve hayatlarının üzerini örtmektir. Buradayız işte, kaldırıyoruz o örtüyü. İzin vermeyeceğiz”
ANKA Haber Ajansı, iddiaları sormak için otele ulaştı, ancak yanıt verilmedi.
“Para bulmadım görmedim“
Kadın işçi, yaşadıklarını ANKA Haber Ajansı’na şöyle anlattı:
“Bir ay, bir buçuk aydır ekstrelere gidiyordum. Kadroya başvurmuştum, onu bekliyordum. Biz saat 8’de iş başı yapıyoruz. Saat 10.00’da bir çay molamız var, saat 12.00’de bir yemek molamız var, saat 15.00’te tekrar çay molamız var. Sabah ben çay molasından çıktıktan sonra müşteri misafir odasından çıktı.
Bana ‘odamı temizler misin’ dedi. Biz odalarda kırmızı yandığında giremiyoruz. Hangi oda diye baktım, ‘3 numara’ dedi. 105 lira da bahşiş verdi koridordaki güvenlik kameralarının önünde. Elimdeki işi bitirdikten sonra onun odasına girdim ve temizledim. O odada kaybolduğu iddia edilen bir para var. Ama ben odanın içerisinde herhangi bir değerli bir şey ya da para bulmadım, görmedim.
Görmediğim için de her zamanki gibi banyoyu sonra da yatak odasını temizledim, hazırladım. O esnada adamın iddia ettiği kaybolan parası kapının arkasındaki dolabın içindeymiş. Çantasını da dolabın içine koymuş. Orada aynı zamanda kasa var. Bu konuda otelin bana yaptığı suistimallerden birisi de bu.
Her müşteri, otele giriş yaptığında; değerli eşyalarını kasaya koyması gerektiğini, sorumluluğun onlara ait olmadığını söylüyorlar. Ama buna rağmen adamın iddiasına göre, 300 bin dolar kadar adam para saymış, çantaya koymuş, çantayı da dolabın içine koymuş ve bunun içinde bin küsur dolar kadar para kaybolmuş. Biz dolabın içini kontrol etmiyoruz. Sadece banyo ve odanın temizliğini yapıyoruz. Müşteriler çıkış yaptığında da bakıyoruz, odada kalan ürünleri aşağı indiriyoruz.
“Abla üst araması yapacağım”
Yaklaşık iki saat sonra güvenlik görevlisi geldi, aşağı inmemi istedi. Görevli 3 numaralı odada bir sıkıntı olduğunu söyledi. Ben de elimdeki o aldığım 105 liralık parayı gösterdim. Misafirin bunu kameranın önünde verdiğini açıkladım. Eğer konu buysa, para burada dedim.
Yok dedi ve bana bir bilgi vermedi. Aşağı indim, güvenlik odasına gittim. Güvenlik amirleri ‘ne bakıyorsun, otur’ gibi sözlerle; bana, ben çalmışım gibi davrandılar. Güvenlik amirlerinin bana karşı yaklaşımları bu yönlüydü.
Sonra kadın güvenlik görevlilerden bir tanesi geldi, ‘abla üst araması yapacağım’ dedi. ‘Buyurun, yapın’ dedim; ‘yok, çıplak arama yapacağız’ dedi. ‘Sizin yaptığınız suç, çıplak arama yapamazsınız’ dedim. ‘Abla prosedür böyle’ diye yanıt verdi.
“Benim onurumla oynadılar”
Çalıştığım alanlar kontrol edildi, dolaplar kontrol edildi, hiçbir şey bulunmadı. Güvenlik amiri geldi, ben de departman müdürüme haber verdim ve geldi ama kendisi de güvenlik amirlerinin tavrı ile bana yaklaştı. Çıplak aramayı departman müdürüne söylediğimde o da bana, ‘prosedür’den bahsetti.
İki iki buçuk saat sonra ‘karakola götüreceğiz seni’ diye benimle dalga geçtiler. Ben o anki psikoloji ile ayrıldım yanlarından, kattaki işleri bitirdikten sonra departman müdürü geldi. ‘Çık çık, aşağı, paranı ben vereceğim’ dedi. ‘Parayı buldunuz mu, bana neden hırsız muamelesi yapıyorsunuz’ dedim. Departman müdürü ‘hayır’ dedi, ‘bana neden bu muameleyi yapıyorsunuz’ dedim. O anda güvenlik görevlisi geldi ve alıp beni götürmesini söyledi. Benim onurumla oynadılar.
‘Biz seninle çalışmıyoruz çık git’ dedi. O esnada güvenlik görevlisi ile birlikte aşağı indim. Güvenlik görevlisi beni soyunma odasına götürüp üstümü aramak isteyip, beni dışarı atacaklardı. Ben direkt departman müdürünün odasına gittim tepki gösterdim. ‘Sizin yaptığınız suçtur, hakaret ediyorsunuz’ dedim. Dedi ki ’prosedür’… Herkesin ağzından çıkan tek kelime ‘prosedür budur.’
“Sinir krizi geçirdim”
Ben polisi arayacaktım, telefon çekmiyordu. Üzerimi aramaya çalıştılar, ben orada sinir krizi geçirdim. Güvenlik amiri geldi, sen ekstrelere geliyorsun, hiçbir hakkın yok diye konuştu, ‘Seninle çalışmak istemiyorum’ dedi, ‘Bunun kararını sen mi veriyorsun, polisi arayacağım’ dedim. Bunu söyledikten sonra güvenlik çalışanları beni bıraktı gitti, departman müdürünü çağırdım, ‘ben bir kadınım neden böyle yapıyorsunuz’ dedim. ‘Bu ülkede çıplak arama yasaktır, suçtur ve ben kabul etmiyorum’ dedim. Sonra çıktım, gittim.
Beni pazar günü işe çağırmadılar, pazartesi günü tekrar geri gittim. Pazar günü adam suç duyurusunda bulunmuş benim hakkımda. Aslında adamın otel hakkında suç duyurusunda bulunması gerekirdi. Burada da bir yönlendirme var… İşte orada paranın miktarını ve nasıl kaybolduğunu öğrendim. Olay yerinde de parmak izim de çıkmadı, benim almadığım belli oldu.
İşe gittiğim zaman alanım değişmiş, katta değil meydanda çalışıyordum. Ertesi gün ise iş olmadığı için işe gelmeyeceğimi söyledi.
“Hiçbir kadının aynı şeyleri yaşamasını istemiyorum”
Hiçbir kadının aynı şeyleri yaşamasını istemiyorum. Çoluğumuzu çocuğumuzu bırakıyoruz. Gece yarısı çıkıp, eve geliyoruz. Zor koşullarda çalışıyoruz. Bu zor koşullarda çalışan hiç kimsenin bu gibi şeylere maruz kalmasını istemiyorum. Bunu duyurabildiğimiz kadar duyuralım. Önüne geçebildiğimiz kadar geçelim. Benim gibi birçok kadın daha aynı şeylere maruz kalmış. Bir kadın arkadaşımız, kendi yasal haklarını bilmediği için daha doğrusu basına yansırsa ailesi bu konuda yanlış anlayabilir diye bir şey yapmamış.
Ama psikolojik destek için benim yanımda olacak. Aynı zamanda bu süreçte de şahitlik yapacak. O arkadaşım da kadrolu çalışan olduğu için hemen işten çıkarmamışlar ama mobbinge maruz kaldığı için kendisi işten ayrılmış. Diğer kadınlar da aynı şeylere maruz kalmış ve bunu duyduktan sonra durmamam gerektiğine karar verdim.”