Göle dönen İstanbul’u bekleyen felaketler…
İstanbul’da dün yoğun yağışlar ile karşı karşıya kaldık. Bunda giderek artan iklim krizinin rolü var. Yağışların sele, taşkınlara dönüşerek hayatı adeta durma noktasına getirmesi ve ana yolların, metroların, metrobüslerin su altında kalması elbette bitmeyen beton hırsıyla, suyu emecek toprak alanın günden güne yok olmasıyla, belediyecilik ve altyapı meselelerindeki başarısızlıkla açıklanabilir. Ancak yağışların neden bu kadar aşırı derecede yaşandığı meselesine gelindiğinde iklim değişikliği göze çarpıyor. İklim uzmanları şunları söyledi:
Dr. Ethemcan Turhan, KTH (Kraliyet Teknoloji Enstitüsü), Stockholm: “İstanbul gibi mega-şehirlerin artık iklim değişikliğine uyum ve azaltım arasında seçim yapma şansı yok. Her ikisinin de hemen şimdi hızlı ve dönüştürücü şekilde yapılması gerekiyor. Burada al-ver hesabı yapılamaz. Yaşanan kayıp ve zarar ortada. Uyum çalışmaları statükoyu korumak değil onu aşmak için derhal arttırılmalı. Bu konuda politikacılar hem ayranım dursun hem karnım doysun diyemez. Yani hem kömüre yatırımı savunup hem de uyum için uluslararası mekanizmalardan para isteyemezsiniz.”
Doğal bir durum değil
Arif Cem Gündoğan – İklim Bilimci, ODTÜ Yer Sistem Bilimi Doktora Öğrencisi: “İstanbul’da dün yaşananlar aslında hem afet risk azaltım, hem kalkınma ve şehirleşme, hem de iklim değişikliğine uyum anlamında politikaların eksikliğini, yanlışlığını veya yetersizliğini ortaya koyan çok çarpıcı bir örnekti. Bu durum yetkililerin ifade ettiği gibi ‘doğal’ bir durum değil. Tehlike ve risklerin aksine afetler asla ‘doğal’ değildir; politikaların ve bu politikaların oluşmasına zemin sağlayan sosyo-ekonomik yapının bir sonucudur. Bu bağlamda İstanbul kaderden ziyade hâlihazırdaki kalkınma, kentleşme, şehirleşme, afet ve iklim politikaların iflasını deneyimliyor diyebiliriz.
Bilim insanları özellikle 2000’li yılların başından bu yana insan kaynaklı iklim değişikliğinin sel, sıcak hava dalgası, kuraklık, fırtına gibi aşırı hava olaylarını nasıl etkilediğini araştırmaktalar. Bunu kısaca ‘atfetme’ araştırmaları olarak özetleyebiliriz. Atmosferin kompleks dinamikleri arasında tekil olayların iklim değişikliği ile bağlantısını doğrudan kurmak zor olsa da bilim insanları iklim değişikliğinin aşırı hava olaylarında kilit öneme sahip sıcaklık, nem gibi parametreleri değiştirdiği; bu durumun da doğru tedbirler alınmadığı takdirde bugün İstanbul’da yaşananlara benzer vakaların dünyanın her yerinde sayısını ve şiddetini arttıracağı üzerinde hem fikirler. Kalkınma, şehirleşme, afet yönetimi ve iklim politikaları tam da bu sebeple bilim temelli, sosyal adaleti gözeten ve kâğıt üzerinde kalmayan politikalar olmalıdır.”
Türkiye Paris’i onaylamalıdır
Elif Gündüzyeli – Avrupa İklim Eylem Ağı: “İstanbul’da ve dünyanın her yerinde yaşanan aşırı hava olayları, küresel sıcaklık artışlarının sanayileşme döneminin yalnızca 1C derece kadar üzerine çıkmasının etkileri. Ancak bu daha başlangıç. Paris Anlaşması doğrultusunda sıcaklık artışları 1.5C derece ile sınırlandırılmazsa çok daha büyük ve geri dönüşü olmayan felaketlerle, tahminimizden çok daha erken karşılaşacağız. Ekonomik ve insani maliyetleri ise çok daha yıkıcı olacak. Göz göre göre Paris Anlaşması etrafında pazarlık yapılması kabul edilemez. Türkiye gibi henüz anlaşmayı onaylamamış devletler Paris’i onaylayarak 1.5C derece hedefi hizasında ulusal kalkınma planlarını gözden geçirmeli, şirketler ve bankalar da bir an önce portföylerini fosil yakıtlardan temizlemeliler.”
Cansın Ilgaz – 350 Türkiye: “Yıkıcı iklim değişikliğini durdurmak için harekete geçmezsek, yani fosil yakıt bağımlılığımızdan kurtulmazsak, İstanbul’da bugünkü aşırı yağış da bir hafta önce yaşadığımız kavurucu sıcaklıklar da yeni normalimiz olacak. Ama otobüs duraklarında dizimize kadar suyun içinde beklemek normal olamaz. Bugün yaşadıklarımız bir fragman niteliğinde, biz filmi görmek istemiyoruz. Daha fazla geç kalmadan, adil, özgür, temiz, yenilenebilir enerji üretimine geçmemiz gerekiyor.”
Greenpeace Akdeniz Kampanyalar Sorumlusu Özgür Gürbüz: “Küresel iklim değişikliğinin sonuçlarından biri de aşırı hava olayları. Kentlerimizin altyapılarının bu hava olaylarına göre tasarlanmadığını, acil durumlarda önlem alma kapasitemizin yetersiz kaldığını hepimiz görüyoruz. Bu durumdan kurtulmanın tek yolu var. İklim değişikliğine yol açan kömür, petrol ve doğalgaz gibi fosil yakıtları kullanmaktan vazgeçmek. Şunu da unutmamalı. Dünya tarihinin gördüğü en sıcak 10 yılın sekizinin son 10 yıl içinde gerçekleşmesi gibi veriler de bizim ciddi bir iklim kriziyle karşı karşıya kaldığımızı doğruluyor.”
Kaynak: Birgün
Göle dönen İstanbul’u bekleyen felaketler…
İstanbul’da dün yoğun yağışlar ile karşı karşıya kaldık. Bunda giderek artan iklim krizinin rolü var. Yağışların sele, taşkınlara dönüşerek hayatı adeta durma noktasına getirmesi ve ana yolların, metroların, metrobüslerin su altında kalması elbette bitmeyen beton hırsıyla, suyu emecek toprak alanın günden güne yok olmasıyla, belediyecilik ve altyapı meselelerindeki başarısızlıkla açıklanabilir. Ancak yağışların neden bu kadar aşırı derecede yaşandığı meselesine gelindiğinde iklim değişikliği göze çarpıyor. İklim uzmanları şunları söyledi:
Dr. Ethemcan Turhan, KTH (Kraliyet Teknoloji Enstitüsü), Stockholm: “İstanbul gibi mega-şehirlerin artık iklim değişikliğine uyum ve azaltım arasında seçim yapma şansı yok. Her ikisinin de hemen şimdi hızlı ve dönüştürücü şekilde yapılması gerekiyor. Burada al-ver hesabı yapılamaz. Yaşanan kayıp ve zarar ortada. Uyum çalışmaları statükoyu korumak değil onu aşmak için derhal arttırılmalı. Bu konuda politikacılar hem ayranım dursun hem karnım doysun diyemez. Yani hem kömüre yatırımı savunup hem de uyum için uluslararası mekanizmalardan para isteyemezsiniz.”
Doğal bir durum değil
Arif Cem Gündoğan – İklim Bilimci, ODTÜ Yer Sistem Bilimi Doktora Öğrencisi: “İstanbul’da dün yaşananlar aslında hem afet risk azaltım, hem kalkınma ve şehirleşme, hem de iklim değişikliğine uyum anlamında politikaların eksikliğini, yanlışlığını veya yetersizliğini ortaya koyan çok çarpıcı bir örnekti. Bu durum yetkililerin ifade ettiği gibi ‘doğal’ bir durum değil. Tehlike ve risklerin aksine afetler asla ‘doğal’ değildir; politikaların ve bu politikaların oluşmasına zemin sağlayan sosyo-ekonomik yapının bir sonucudur. Bu bağlamda İstanbul kaderden ziyade hâlihazırdaki kalkınma, kentleşme, şehirleşme, afet ve iklim politikaların iflasını deneyimliyor diyebiliriz.
Bilim insanları özellikle 2000’li yılların başından bu yana insan kaynaklı iklim değişikliğinin sel, sıcak hava dalgası, kuraklık, fırtına gibi aşırı hava olaylarını nasıl etkilediğini araştırmaktalar. Bunu kısaca ‘atfetme’ araştırmaları olarak özetleyebiliriz. Atmosferin kompleks dinamikleri arasında tekil olayların iklim değişikliği ile bağlantısını doğrudan kurmak zor olsa da bilim insanları iklim değişikliğinin aşırı hava olaylarında kilit öneme sahip sıcaklık, nem gibi parametreleri değiştirdiği; bu durumun da doğru tedbirler alınmadığı takdirde bugün İstanbul’da yaşananlara benzer vakaların dünyanın her yerinde sayısını ve şiddetini arttıracağı üzerinde hem fikirler. Kalkınma, şehirleşme, afet yönetimi ve iklim politikaları tam da bu sebeple bilim temelli, sosyal adaleti gözeten ve kâğıt üzerinde kalmayan politikalar olmalıdır.”
Türkiye Paris’i onaylamalıdır
Elif Gündüzyeli – Avrupa İklim Eylem Ağı: “İstanbul’da ve dünyanın her yerinde yaşanan aşırı hava olayları, küresel sıcaklık artışlarının sanayileşme döneminin yalnızca 1C derece kadar üzerine çıkmasının etkileri. Ancak bu daha başlangıç. Paris Anlaşması doğrultusunda sıcaklık artışları 1.5C derece ile sınırlandırılmazsa çok daha büyük ve geri dönüşü olmayan felaketlerle, tahminimizden çok daha erken karşılaşacağız. Ekonomik ve insani maliyetleri ise çok daha yıkıcı olacak. Göz göre göre Paris Anlaşması etrafında pazarlık yapılması kabul edilemez. Türkiye gibi henüz anlaşmayı onaylamamış devletler Paris’i onaylayarak 1.5C derece hedefi hizasında ulusal kalkınma planlarını gözden geçirmeli, şirketler ve bankalar da bir an önce portföylerini fosil yakıtlardan temizlemeliler.”
Cansın Ilgaz – 350 Türkiye: “Yıkıcı iklim değişikliğini durdurmak için harekete geçmezsek, yani fosil yakıt bağımlılığımızdan kurtulmazsak, İstanbul’da bugünkü aşırı yağış da bir hafta önce yaşadığımız kavurucu sıcaklıklar da yeni normalimiz olacak. Ama otobüs duraklarında dizimize kadar suyun içinde beklemek normal olamaz. Bugün yaşadıklarımız bir fragman niteliğinde, biz filmi görmek istemiyoruz. Daha fazla geç kalmadan, adil, özgür, temiz, yenilenebilir enerji üretimine geçmemiz gerekiyor.”
Greenpeace Akdeniz Kampanyalar Sorumlusu Özgür Gürbüz: “Küresel iklim değişikliğinin sonuçlarından biri de aşırı hava olayları. Kentlerimizin altyapılarının bu hava olaylarına göre tasarlanmadığını, acil durumlarda önlem alma kapasitemizin yetersiz kaldığını hepimiz görüyoruz. Bu durumdan kurtulmanın tek yolu var. İklim değişikliğine yol açan kömür, petrol ve doğalgaz gibi fosil yakıtları kullanmaktan vazgeçmek. Şunu da unutmamalı. Dünya tarihinin gördüğü en sıcak 10 yılın sekizinin son 10 yıl içinde gerçekleşmesi gibi veriler de bizim ciddi bir iklim kriziyle karşı karşıya kaldığımızı doğruluyor.”
Kaynak: Birgün
Göle dönen İstanbul’u bekleyen felaketler…
İstanbul’da dün yoğun yağışlar ile karşı karşıya kaldık. Bunda giderek artan iklim krizinin rolü var. Yağışların sele, taşkınlara dönüşerek hayatı adeta durma noktasına getirmesi ve ana yolların, metroların, metrobüslerin su altında kalması elbette bitmeyen beton hırsıyla, suyu emecek toprak alanın günden güne yok olmasıyla, belediyecilik ve altyapı meselelerindeki başarısızlıkla açıklanabilir. Ancak yağışların neden bu kadar aşırı derecede yaşandığı meselesine gelindiğinde iklim değişikliği göze çarpıyor. İklim uzmanları şunları söyledi:
Dr. Ethemcan Turhan, KTH (Kraliyet Teknoloji Enstitüsü), Stockholm: “İstanbul gibi mega-şehirlerin artık iklim değişikliğine uyum ve azaltım arasında seçim yapma şansı yok. Her ikisinin de hemen şimdi hızlı ve dönüştürücü şekilde yapılması gerekiyor. Burada al-ver hesabı yapılamaz. Yaşanan kayıp ve zarar ortada. Uyum çalışmaları statükoyu korumak değil onu aşmak için derhal arttırılmalı. Bu konuda politikacılar hem ayranım dursun hem karnım doysun diyemez. Yani hem kömüre yatırımı savunup hem de uyum için uluslararası mekanizmalardan para isteyemezsiniz.”
Doğal bir durum değil
Arif Cem Gündoğan – İklim Bilimci, ODTÜ Yer Sistem Bilimi Doktora Öğrencisi: “İstanbul’da dün yaşananlar aslında hem afet risk azaltım, hem kalkınma ve şehirleşme, hem de iklim değişikliğine uyum anlamında politikaların eksikliğini, yanlışlığını veya yetersizliğini ortaya koyan çok çarpıcı bir örnekti. Bu durum yetkililerin ifade ettiği gibi ‘doğal’ bir durum değil. Tehlike ve risklerin aksine afetler asla ‘doğal’ değildir; politikaların ve bu politikaların oluşmasına zemin sağlayan sosyo-ekonomik yapının bir sonucudur. Bu bağlamda İstanbul kaderden ziyade hâlihazırdaki kalkınma, kentleşme, şehirleşme, afet ve iklim politikaların iflasını deneyimliyor diyebiliriz.
Bilim insanları özellikle 2000’li yılların başından bu yana insan kaynaklı iklim değişikliğinin sel, sıcak hava dalgası, kuraklık, fırtına gibi aşırı hava olaylarını nasıl etkilediğini araştırmaktalar. Bunu kısaca ‘atfetme’ araştırmaları olarak özetleyebiliriz. Atmosferin kompleks dinamikleri arasında tekil olayların iklim değişikliği ile bağlantısını doğrudan kurmak zor olsa da bilim insanları iklim değişikliğinin aşırı hava olaylarında kilit öneme sahip sıcaklık, nem gibi parametreleri değiştirdiği; bu durumun da doğru tedbirler alınmadığı takdirde bugün İstanbul’da yaşananlara benzer vakaların dünyanın her yerinde sayısını ve şiddetini arttıracağı üzerinde hem fikirler. Kalkınma, şehirleşme, afet yönetimi ve iklim politikaları tam da bu sebeple bilim temelli, sosyal adaleti gözeten ve kâğıt üzerinde kalmayan politikalar olmalıdır.”
Türkiye Paris’i onaylamalıdır
Elif Gündüzyeli – Avrupa İklim Eylem Ağı: “İstanbul’da ve dünyanın her yerinde yaşanan aşırı hava olayları, küresel sıcaklık artışlarının sanayileşme döneminin yalnızca 1C derece kadar üzerine çıkmasının etkileri. Ancak bu daha başlangıç. Paris Anlaşması doğrultusunda sıcaklık artışları 1.5C derece ile sınırlandırılmazsa çok daha büyük ve geri dönüşü olmayan felaketlerle, tahminimizden çok daha erken karşılaşacağız. Ekonomik ve insani maliyetleri ise çok daha yıkıcı olacak. Göz göre göre Paris Anlaşması etrafında pazarlık yapılması kabul edilemez. Türkiye gibi henüz anlaşmayı onaylamamış devletler Paris’i onaylayarak 1.5C derece hedefi hizasında ulusal kalkınma planlarını gözden geçirmeli, şirketler ve bankalar da bir an önce portföylerini fosil yakıtlardan temizlemeliler.”
Cansın Ilgaz – 350 Türkiye: “Yıkıcı iklim değişikliğini durdurmak için harekete geçmezsek, yani fosil yakıt bağımlılığımızdan kurtulmazsak, İstanbul’da bugünkü aşırı yağış da bir hafta önce yaşadığımız kavurucu sıcaklıklar da yeni normalimiz olacak. Ama otobüs duraklarında dizimize kadar suyun içinde beklemek normal olamaz. Bugün yaşadıklarımız bir fragman niteliğinde, biz filmi görmek istemiyoruz. Daha fazla geç kalmadan, adil, özgür, temiz, yenilenebilir enerji üretimine geçmemiz gerekiyor.”
Greenpeace Akdeniz Kampanyalar Sorumlusu Özgür Gürbüz: “Küresel iklim değişikliğinin sonuçlarından biri de aşırı hava olayları. Kentlerimizin altyapılarının bu hava olaylarına göre tasarlanmadığını, acil durumlarda önlem alma kapasitemizin yetersiz kaldığını hepimiz görüyoruz. Bu durumdan kurtulmanın tek yolu var. İklim değişikliğine yol açan kömür, petrol ve doğalgaz gibi fosil yakıtları kullanmaktan vazgeçmek. Şunu da unutmamalı. Dünya tarihinin gördüğü en sıcak 10 yılın sekizinin son 10 yıl içinde gerçekleşmesi gibi veriler de bizim ciddi bir iklim kriziyle karşı karşıya kaldığımızı doğruluyor.”
Kaynak: Birgün
Göle dönen İstanbul’u bekleyen felaketler…
İstanbul’da dün yoğun yağışlar ile karşı karşıya kaldık. Bunda giderek artan iklim krizinin rolü var. Yağışların sele, taşkınlara dönüşerek hayatı adeta durma noktasına getirmesi ve ana yolların, metroların, metrobüslerin su altında kalması elbette bitmeyen beton hırsıyla, suyu emecek toprak alanın günden güne yok olmasıyla, belediyecilik ve altyapı meselelerindeki başarısızlıkla açıklanabilir. Ancak yağışların neden bu kadar aşırı derecede yaşandığı meselesine gelindiğinde iklim değişikliği göze çarpıyor. İklim uzmanları şunları söyledi:
Dr. Ethemcan Turhan, KTH (Kraliyet Teknoloji Enstitüsü), Stockholm: “İstanbul gibi mega-şehirlerin artık iklim değişikliğine uyum ve azaltım arasında seçim yapma şansı yok. Her ikisinin de hemen şimdi hızlı ve dönüştürücü şekilde yapılması gerekiyor. Burada al-ver hesabı yapılamaz. Yaşanan kayıp ve zarar ortada. Uyum çalışmaları statükoyu korumak değil onu aşmak için derhal arttırılmalı. Bu konuda politikacılar hem ayranım dursun hem karnım doysun diyemez. Yani hem kömüre yatırımı savunup hem de uyum için uluslararası mekanizmalardan para isteyemezsiniz.”
Doğal bir durum değil
Arif Cem Gündoğan – İklim Bilimci, ODTÜ Yer Sistem Bilimi Doktora Öğrencisi: “İstanbul’da dün yaşananlar aslında hem afet risk azaltım, hem kalkınma ve şehirleşme, hem de iklim değişikliğine uyum anlamında politikaların eksikliğini, yanlışlığını veya yetersizliğini ortaya koyan çok çarpıcı bir örnekti. Bu durum yetkililerin ifade ettiği gibi ‘doğal’ bir durum değil. Tehlike ve risklerin aksine afetler asla ‘doğal’ değildir; politikaların ve bu politikaların oluşmasına zemin sağlayan sosyo-ekonomik yapının bir sonucudur. Bu bağlamda İstanbul kaderden ziyade hâlihazırdaki kalkınma, kentleşme, şehirleşme, afet ve iklim politikaların iflasını deneyimliyor diyebiliriz.
Bilim insanları özellikle 2000’li yılların başından bu yana insan kaynaklı iklim değişikliğinin sel, sıcak hava dalgası, kuraklık, fırtına gibi aşırı hava olaylarını nasıl etkilediğini araştırmaktalar. Bunu kısaca ‘atfetme’ araştırmaları olarak özetleyebiliriz. Atmosferin kompleks dinamikleri arasında tekil olayların iklim değişikliği ile bağlantısını doğrudan kurmak zor olsa da bilim insanları iklim değişikliğinin aşırı hava olaylarında kilit öneme sahip sıcaklık, nem gibi parametreleri değiştirdiği; bu durumun da doğru tedbirler alınmadığı takdirde bugün İstanbul’da yaşananlara benzer vakaların dünyanın her yerinde sayısını ve şiddetini arttıracağı üzerinde hem fikirler. Kalkınma, şehirleşme, afet yönetimi ve iklim politikaları tam da bu sebeple bilim temelli, sosyal adaleti gözeten ve kâğıt üzerinde kalmayan politikalar olmalıdır.”
Türkiye Paris’i onaylamalıdır
Elif Gündüzyeli – Avrupa İklim Eylem Ağı: “İstanbul’da ve dünyanın her yerinde yaşanan aşırı hava olayları, küresel sıcaklık artışlarının sanayileşme döneminin yalnızca 1C derece kadar üzerine çıkmasının etkileri. Ancak bu daha başlangıç. Paris Anlaşması doğrultusunda sıcaklık artışları 1.5C derece ile sınırlandırılmazsa çok daha büyük ve geri dönüşü olmayan felaketlerle, tahminimizden çok daha erken karşılaşacağız. Ekonomik ve insani maliyetleri ise çok daha yıkıcı olacak. Göz göre göre Paris Anlaşması etrafında pazarlık yapılması kabul edilemez. Türkiye gibi henüz anlaşmayı onaylamamış devletler Paris’i onaylayarak 1.5C derece hedefi hizasında ulusal kalkınma planlarını gözden geçirmeli, şirketler ve bankalar da bir an önce portföylerini fosil yakıtlardan temizlemeliler.”
Cansın Ilgaz – 350 Türkiye: “Yıkıcı iklim değişikliğini durdurmak için harekete geçmezsek, yani fosil yakıt bağımlılığımızdan kurtulmazsak, İstanbul’da bugünkü aşırı yağış da bir hafta önce yaşadığımız kavurucu sıcaklıklar da yeni normalimiz olacak. Ama otobüs duraklarında dizimize kadar suyun içinde beklemek normal olamaz. Bugün yaşadıklarımız bir fragman niteliğinde, biz filmi görmek istemiyoruz. Daha fazla geç kalmadan, adil, özgür, temiz, yenilenebilir enerji üretimine geçmemiz gerekiyor.”
Greenpeace Akdeniz Kampanyalar Sorumlusu Özgür Gürbüz: “Küresel iklim değişikliğinin sonuçlarından biri de aşırı hava olayları. Kentlerimizin altyapılarının bu hava olaylarına göre tasarlanmadığını, acil durumlarda önlem alma kapasitemizin yetersiz kaldığını hepimiz görüyoruz. Bu durumdan kurtulmanın tek yolu var. İklim değişikliğine yol açan kömür, petrol ve doğalgaz gibi fosil yakıtları kullanmaktan vazgeçmek. Şunu da unutmamalı. Dünya tarihinin gördüğü en sıcak 10 yılın sekizinin son 10 yıl içinde gerçekleşmesi gibi veriler de bizim ciddi bir iklim kriziyle karşı karşıya kaldığımızı doğruluyor.”
Kaynak: Birgün