T24’ten gazeteci Gökçer Tahincioğlu’na konuşan Avcı’nın anlatımlarından öne çıkanlar şöyle:
Cem Ersever geldi dedi ki: “HADEP açlık grevi yapıyor, ben buraya bomba koyacağım” dedi. Biz buna müsaade etmeyiz. O bunu deneyemez, çünkü tahkikat yapılırsa yakalanacağını bilir. Diyelim bir olay oldu, Diyarbakır’da bir avukatın aracına patlayıcı madde konuldu sonra anons edildi, kaçarken yakalandı.
“Yeşil öldürüldü”
Avcı; JİTEM’in tetikçisi Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın da öldürüldüğünü anlattı:
“Yeşil’i en son Lübnan’a gönderiyorlar. Pasaport kayıtları falan var, girişi var, tarihi var, ben tespit ettim hepsini. Geldikten sonra garajların oradaki MİT’e görüşmeye gidiyor. Ankara’da. Görüşmeye gittikten sonra bir daha çıkmıyor. Bir ay sonra Yeşil’in arabası garajların oradaki eski MİT’in parkında bulunuyor. Şimdi oğlu bir ay sonra arabayı orada buluyor. Bu adam eğer öldürülmese, arabayı en son bıraktığı yer neresi, görüşmeye gittiği yer… Oğluna “Benim arabamı oradan alın” derdi. İki arabasının biri burada bulunuyor. Ve oğlu da biliyor ki; bilgi vermeye gitti ve bir daha gelmedi.”
“Emniyette her zaman mafyayla bağlantılı mensuplar vardır”
Avcı, Ayhan Bora Kaplan vakası sonrası Emniyet’teki ilişkilere de dair de şu yorumda bulundu:
“Şimdi aslında her zaman mafyayla bağlantılı emniyet mensupları vardır. Ama bu bugünkü kadar yaygın ve gelişkin değildi. Daha dar kapsamlı, daha az sayıdaydı. Bir defa farklı çalışmaya başlarsınız burada sınır olmuyor. Şimdi Susurluk döneminde bazı kamu görevlilerine hukuk dışı işlem yaptırdılar. Bu defa aynı insanlar başka yanlışlar da yapmaya başladı. O yanlışlara da müdahale edemiyorsun, çünkü daha önce hukuk dışı bir işte kullanmışsınız. Daha önce demişsiniz ki; “Gidin şu adamı alın, kaçırın, dövün, atın, hapsedin, kırın” demişseniz, burada kullanmışsanız yarın bir gün bu adam başka bir işte hukuksuzluk yaparsa, kanunsuzluk yaparsa, rüşvet yerse, onunla ilgili işlem yapmakta zorlanırsınız çünkü. Niye; o adamı bir işte kullandınız; adam onu konuşmaya başlayabilir. Devlet darbe esnasında baktı ki devletin bütün kurumları sarsıldı ve tüm kurumların siyaset etrafında kümeleşme ihtiyacı oldu. Şu anda bütün devlet kurumları siyasi yapının ayakta kalması için uğraşır hale dönüştü. Bu kendiliğinden oluştu.”
“Yukarısı göz yumdu”
Avcı, devlette Susurluk tipi örgütlenme anlayışının PKK ile birlikte oluştuğunu belirterek değerlendirmelerine şöyle devam etti:
“PKK’nın ortaya çıkışıyla birlikte devlet, kısa sürede bu işi halletmesi gerektiği düşüncesine vardı. Devlet bunu halledemeyince, bunu kabul etmekte zorlandı. Bu defa arayışa başladı. Bir yöntem tercih etmek şansı vardı devletin. Yani olayı görüp, olayı iyi analiz edip buna göre yapı oluşturmak. Bu zor ve uzun bir yoldu. Devletin bunu kuracak kadar kapasite, kabiliyeti ve imkânı da azdı, sabrı da yoktu. Uzun vadeli düşünemediler. Ama birtakım insanlar dedi ki bu adamların dilinden hareket etmek lazım. Hukuk tanımazlık, bunları güç haline dönüştürüyor. Dediler ki biz de o zaman halkı bunlara ezdiremeyip, asıp keseceğiz. Örgüte lojistik destek veren, yol gösteren para verenleri bitirirsek olayı bitiririz diye düşündüler. Tabii yukarıdaki adamlar çaresizlikten bu olaya göz yumuyorlar. Yapın demediler ama yapılmasına karşı da çıkmadılar. Devlet hiyerarşisinde altta yukarıdan habersiz bir iş yapılamaz. Kaynaksız bir şey kullanamazsınız. Yola bile gidemezsiniz. Ama yukarıda oturup, ne olup bittiğini bilmiyormuş gibi davranabilir, göz yumarsınız. O dönem PKK’yı durdurmak adına özü iyi niyetli gözüken ama hukuk dışına taşabilecek bir anlayışı kabul etti yukarısı.”