Ceza Hukuku Uzmanı Prof. Dr. Adem Sözüer T24’ten Cansu Çamlıbel’e konuştu. Son dönemde yargının attığı adımlar yorumlayan Sözüer çok tutuklu Osman Kavala ve Can Atalay ile ilgili çarpıcı bir çıkış yaptı.
İşte Sözüer’in o açıklamaları:
ANAYASA ASKIDA
“Eğer Anayasa’yı uygulamıyorsanız, bu durumu nasıl tanımlayacaksınız? Elbette ki askıdadır. Eğer anayasada yazıyorsa ki “Anayasa Mahkemesi kararları yasama, yürütme, herkesi bağlar” ama siyasi iktidar “beni bağlamaz” diyorsa, anayasa o bağlamda askıdadır. Eğer siz siyasi iktidar olarak HSK’daki gücünüzü kullanarak yargıyı, belli davalarda bir emir komuta zinciri içinde bir düzene getirmişseniz anayasadaki yargı bağımsızlığı askıdadır. Anayasanın askıda olmasının daha pek çok örneği var bugün; ifade ve basın özgürlüklerinin, RTÜK yaptırımlarıyla, haksız gözaltı ve tutuklamalarla açık ve ağır şekilde ihlali de anayasadaki hak ve özgürlüklerin askıda olduğunun diğer göstergeleri. Bugün Türkiye’de bireysel özgürlükleri garanti altına alan mekanizmaların hemen hiçbiri etkin değil. Anayasa Mahkemesi ve AİHM sistemleri gibi yargısal mekanizmalar veya parlamentoda hesap sorma ya da denetleme yolları işlemiyor. Oysa bunlar siyasi iktidarların “yoldan çıkması” durumunda onun gücünü sınırlayacak mekanizmalardır. Antik Yunan demokrasiyi niye icat etmiş? Çünkü insanoğlu, sınırlanmazsa iktidar hırsını da para hırsını da mutlaka kötüye kullanılır.
KEMAL ALEMDAROĞLU ÖRNEĞİ
Türkiye’de darbe rejimleri de 1960’tan beri her zaman toplumu ve siyaseti dizayn etmeyi yargısal araçları kötüye kullanma yoluyla yapmıştır. Yargıyı amaç dışı kullanarak topluma ve siyasete yön vermek Türkiye’de bir yöntemdir. Bu yöntem 28 Şubat’ta da özel yetkili mahkemeler döneminde de kullanıldı, Ancak şunu söylemem gerekiyor ki, sıkıyönetim mahkemeleri bile birçok noktada daha öngörülebilir mahkemelerdi. Çeşitli baskıların olduğu 28 Şubat’ta değişik düşüncelerin ifade edildiği bir basın vardı. Toplumda farklı güç odakları da vardı. Ben kendi yaşadıklarımdan örnek vereyim. 28 Şubat’ta Kanal 7 vardı, mütevazı bir yerdi. Ahmet Hakan Coşkun da oradaydı. Ben o zamanlar daha yardımcı doçenttim. Kanal 7’nin programlarına katılıp, Recep Tayyip Erdoğan’a karşı haksız uygulamaları veya 28 Şubat’ın haksız uygulamalarını yüksek sesle eleştiriyordum. 28 Şubat’ın en önemli figürlerinden Kemal Alemdaroğlu rektördü ve ben de o üniversitede öğretim üyesiydim. Konuşabiliyordum. Konuştum. Sorunlar oldu ama akademik unvanlarımı aldım.
HUKUK GÜVENLİĞİ VE MEŞRU SAVUNMA
Görünüşte davalar kadar bile inandırıcı olamayan keyfi uygulamalara karşı, iktidar veya muhalefet kamuoyundaki hukuk güvenliği arayışı tepkisi ortaya çıkar. İşte bu tepki, hukuka dönüşün ilk adımıdır. Bu tür fiili bir saldırıya karşıysanız kendinizi savunma hakkınız var. Eğer kendinizi etkin olarak savunursanız saldırıdan kurtulabilirsiniz. Bu savunmanın hukuk adına, Türkiye adına başarılı olması gerekir.
HUKUKSUZLUĞA KARŞI MEŞRU DİRENİŞ
Başka bir örnek vereyim. Bugün Osman Kavala cezaevinden kaçsa, bu bir cezaevinden kaçış değildir.
Bu, kendisini savunma olur. Çünkü diyelim ki Osman Kavala’yı üç kişi silah zoruyla kaçırmış ve bir yere kapatmış. Osman Kavala’nın o kişilerin elinden kaçması nasıl kendini kurtarma ve meşru savunma sayılacaksa, haksız yere tutulduğu cezaevinden kaçsa da aynı şekilde meşrudur.
AİHM KARARLARI YOK SAYILIYOR
Peki, bu benim yorumum mu? Hayır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi iki kez karar vermiş. “Bu davada kişinin tutuklanmasını ve mahkumiyetini gerektirecek şüphe sebebi olabilecek bir delil yok” diyor. Anayasaya göre, Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre bu kararı uygulayıp bu kişiyi serbest bırakman lazım.
ANAYASA VE CEZA KANUNU İHLALLERİ
Serbest bırakmadığın zaman ne oluyor? Ceza Kanunu’ndaki ‘kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma’ suçu oluşuyor. Kavala ve arkadaşları şu an bu suçun mağduru olarak cezaevinde. İşte demin örneğini verdim ya, üç kişi gelmiş kaçırmış şeklinde. Burada da öyle. Eğer serbest bırakılması gereken kişiyi cezaevinde tutuyorsanız suçtur bu.
YARGI KARARLARINI UYGULAMAMAK SUÇTUR
Devletin yargı kararlarını uygulamakla görevli kişileri var; hakimler, savcılar. O görevin gereklerini yerine getirmeyenler ve getirilmesini engelleyenler sorumludur. Aynı durum Can Atalay için de geçerli. Kendi Anayasa Mahkemen, iki kez “hak ihlali var, serbest bırak” diyor. Bu karar uygulanmıyor.
HUKUKSUZ TUTUKLAMALAR VE MAĞDURLAR
Yani bu durumdaki kişiler hukuksuz şekilde dört duvar arasında tutuluyor. Onlara ‘tutuklu’ veya ‘hükümlü’ diyemeyiz. Onlar Türkiye’nin anayasasına ve yasalarına göre derhal serbest bırakılması gereken “kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma” suçunun mağdurlarıdır. Ve bu suça karşı herkesin de kendini savunma hakkı vardır.”