Merkez Bankası, piyasaların dört gözle beklediği faiz kararını ‘Stagflasyon’ notuyla 625 baz puan olarak açıkladı. Bu karar, analistlerin beklentilerinin çok üstünde bir karar oldu.
Ekonomist Mahfi Eğilmez, BBC Türkçe için kaleme aldığı analizinde, Merkez Bankası’nın yüzde 19,25 olarak uyguladığı faize karşılık bankaların mevduata yüzde 20’nin üzerinde faiz verirken kredi faizlerini yüzde 35’e kadar yükseltmiş durumda olduklarını hatırlatak başlıyor.
Başta yabancı fonlar olmak üzere piyasanın faiz artışı beklentisinin 5 puan olduğunu söyleyen Eğilmez, bankaları yüzde 19,25’lik gecelik borç verme faiziyle fonlayan Merkez Bankası’nın gerçekte 6,25 puan değil 4,75 puan faiz artırdığını kaydediyor.
Peki, Merkez Bankası faizi neden bu kadar yüksek oranda artırmak zorunda kaldı?
Merkez Bankası’nın son açıklanan beklenti anketine göre ankete katılanların 2018 yılsonu enflasyon beklentileri yüzde 19,61 idi. Eğilmez’e göre bu ankete katılanlar, kararları alanlar ya da karar alıcılara tavsiyede bulunan kişiler.
Dolayısıyla bu beklenti büyük ölçüde gerçekleşecek olanı yansıtıyor. Bu aşamada Merkez Bankası’nın bu olumsuz beklentiyi kırması gerekiyordu.
Eğilmez, “Merkez Bankası bu aşamaya kadar faiz artışı dışındaki yolları denedi ve bu beklentiyi kıramadı ve sonuçta faizi artırmaktan başka çaresinin olmadığını gördüğü için faizi artırma yoluna gitti” görüşünü dile getiriyor ve ekliyor:
“Gecikmiş de olsa kısa vade açısından doğru bir adımdır. Merkez Bankası bir kur politikası izlemiyor. Ama enflasyon, kuru izliyor. Bu durumda Merkez Bankası’nın enflasyon yaratan kuru denetim altına alması için de bu faiz artırımına ihtiyacı vardı.”
Buradaki en ciddi sorunun bir önceki toplantıda niçin faiz artışı yapılmadığı sorusu olduğunun altını çizen ekonomist, “Durumun buraya gittiği görülememiş miydi? Çünkü bu kadar sorun biriktirmek yerine önceki toplantıda 2 puanlık bir faiz artışı yapılsaydı büyük olasılıkla bu toplantıda bu kadar dramatik bir artışa gerek olmayacaktı” diyor.
Eğilmez, faizi artırmanın sorunu çözüp çözmeyeceği konusuna ilişkin olararak şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Bu soruya vereceğimiz yanıt kısa vade için olumlu. Buna karşılık orta – uzun vadede beklentiyi değiştirebilmek ekonomi politikasının yalnızca para politikası tarafında değil maliye politikası tarafında da sıkılaştırılmasıyla gerçekleştirilebilir. O halde faiz artışıyla sıkılaştırılan para politikasına sıkı maliye politikasının eşlik etmesinin sağlanması gerekiyor. Bunun da yolu harcama artırıcı projelerin tamamından vazgeçilmesinden geçiyor. Bir yandan faizi yüzde 24’e çekerken bir yandan harcamaları artırıcı projelere devam edilirse kısa bir süre sonra piyasa yeni bir faiz artırımı talebini gündeme getirir. Arabayı çeken iki atın da aynı yöne koşmasının sağlanması gerekiyor. Aksi takdirde araba doğru gidemez.”