Türkiye’de işçi haklarının askıya alındığı Türkiye’de durum vahimleşiyor.
Türkiye’de özlük hakları gerileyen işçilerin, çalışma yaşamı da giderek daha kötü bir hal alıyor. Uluslararası örgütlerin yayımladığı endeksler ise bu tespiti doğrular nitelikte. Çalışma ve Toplum Dergisi Genel Yayın Yönetmeni avukat Dr. Murat Özveri, Türkiye’deki işçi hakları ve sendikal duruma ilişkin dihaber’e konuştu.
‘İŞÇİ HAKLARI TAM ANLAMIYLA ASKIYA ALINDI’
İşçi haklarının tam anlamıyla askıya alındığı bir dönem yaşadığının altını çizen Özveri,”Sadece grev hakkına bir bakın. Grev ertelemesi adı altında yasaklamalara bakın” diyerek, Türkiye’nin işçi hakları konusunda yasal ve hukuki anlamda 1980 sürecini yaşamaya başladığını söyledi.
‘GÜNDE ORTALAMALAMA 3 İŞÇİ ÖLÜYOR’
Türkiye’de artan iş cinayetlerine işaret eden Özveri, yaşanan işçi ölümlerinin artışını da hükümetin politikalarına bağladı. 12 Eylül sonrasında iş başına gelen hükümetlerin “Az maliyetle çok iş başarma” politikası yürüttüğünü kaydeden Özveri, “Siz az maliyetle en çok kar elde edecem derseniz, bunu bir işletme devlet politikası, bir ekonomik politikası olarak belirlerseniz, iş cinayetlerinin artması da kaçınılmaz olur” diye belirtti. Özveri Türkiye’de günde 3 işçinin iş cinayetlerine kurban gittiğine dikkat çekerek, “Türkiye’de iş sağlığı ve iş güvenliğinin olduğundan bahsetmek akla, mantığa ve vicdana aykırıdır” şeklinde konuştu.
‘KİTLESEL İŞÇİ ÖLÜMLERİ YAŞANIYOR’
İşçi katlamlarının en fazla yaşandığı yerlerin örgütsüz işçi kitlelerinin bulunduğu yerler olduğuna işaret eden Özveri, şunları aktardı: “Almanya’da 1950 yılından bu yana madenlerde tek bir işçi ölmemişken, Türkiye’de kitlesel işçi katliamlar söz konusu. Bunlar bide kayıtlı olan ve bizim bildiklerimiz.”
‘SOSYAL GÜVENLİK KURUMU İŞ KAZALARINI SAKLIYOR’
2013 yılında 50 binin üzerinde “iş kazası” olduğunun altını çizen Özveri, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) kayıtlarda bunu sakladığını vurguladı. Çalışma yaşamında işçi alacaklarının garantisinin olmadığını kaydeden Özveri, İşçi alacaklarının 14 imtiyazlı alacaklardan sonra geldiği bilgisini paylaştı. Özveri, şöyle devam etti: “Mesela avukatın vekalet ücret alacağı imtiyazlı alacaktır. SSK alacağı imtiyazlı alacaktır. Bankaların ipotekleri imtiyazlı alacaktır. Tüm bunlardan sonra kalırsa işçiye sıra gelir.” Devletin özel şirketlerin borcuna kefil olduğunu da aktaran Özveri, işçilere ise bu hakkın tanınmadığını dile getirdi. Özveri, “Devlet 400 milyar doların üzerinde özel şirketlerin borçlarına kefil oluyor. Şirket borçlarını ödemediği takdirde borç hazine gelirlerinden sağlanıyor. Devlet işçisini çok düşünüyorsa, kıdem tazminatı fonu da kursun. İşçi alacaklarına dair de hazine garantisi getirsin. İş verenin İflas nedeni ile kaçtığı ya da, İşçinin alacağına ulaşamadığı durumlarda devlet gitsin işverenin gırtlağını sıksın. İşçinin alacağını tedarik etsin” diye konuştu.
‘İŞÇİNİN SAHİBİ İŞÇİDİR’
İşçinin kendisini öz örgütü ile koruyamadığı durumlarda işçi haklarında bahsetmenin mümkün olmadığını vurgulayan ve bu durumda işçi haklarının işverenin inisiyatifine kalacağını söyleyen Özveri, “Kapitalist bir sistemde işçinin sahibi işçidir. İşçinin kendi örgütüdür. Bir başka siyasi parti ya da dernek falan değil. Kapitalist sistemde de işverenin vicdani diye bir sistem bir değer yoktur. Kar vardır kar’ı maksimize etme güdüsü vardır” ifadelerini kullandı.
‘GREV HAKKINA DA SALDIRI VAR’
“Milli güvenliği tehdit” gerekçesiyle grev hakkı engellenen Birleşik Metal İş Sendikası işçilerine ilişkin de konuşan Özveri, şunları aktardı: “Günümüzde de grev hakkına saldırı var. Bu kurumsallaşıyor. 1980’den sonrasında öyle bir mekanizma kuruyor ki sermayedarın ya da hükümetin istemediği bir sendikanın bağımsız olarak, onların icazeti olmadan örgütlenmesi nerdeyse imkansız hale getiriliyor.”
‘SENDİKALAR VUKUATSIZ KABADAYILARA BENZİYOR’
İşçilere dayatılan hak ihlallerine karşın sendikal hareketin atıl olduğu eleştirisi yapan ve sendikaları, “vukuatsız kabadayıya” benzeten Özverin, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“İşçilerin kıdem tazminatı hakkı da gidecek. Yani vukuatsız kabadayı diye bir deyim vardır halk arasında. Kahvelerde oturur ona vurdum buna böyle yaptım der… Mahalleli sakin sakin dinler ve gittiği zaman da mahalleli onunla alay eder. Türkiye’deki sendikalar, vukuatsız kabadayı konumundadırlar. Sendikalar da yayıp, atıyorlar. Sendikalar bugüne kadar hiçbir hakkın gasp edilmesine engel olamamışlar. Kıdem tazminatına da engel olabilecek durumda değiller. Bunu hükümet de biliyor.”
Türkiye’de işçi haklarının askıya alındığı Türkiye’de durum vahimleşiyor.
Türkiye’de özlük hakları gerileyen işçilerin, çalışma yaşamı da giderek daha kötü bir hal alıyor. Uluslararası örgütlerin yayımladığı endeksler ise bu tespiti doğrular nitelikte. Çalışma ve Toplum Dergisi Genel Yayın Yönetmeni avukat Dr. Murat Özveri, Türkiye’deki işçi hakları ve sendikal duruma ilişkin dihaber’e konuştu.
‘İŞÇİ HAKLARI TAM ANLAMIYLA ASKIYA ALINDI’
İşçi haklarının tam anlamıyla askıya alındığı bir dönem yaşadığının altını çizen Özveri,”Sadece grev hakkına bir bakın. Grev ertelemesi adı altında yasaklamalara bakın” diyerek, Türkiye’nin işçi hakları konusunda yasal ve hukuki anlamda 1980 sürecini yaşamaya başladığını söyledi.
‘GÜNDE ORTALAMALAMA 3 İŞÇİ ÖLÜYOR’
Türkiye’de artan iş cinayetlerine işaret eden Özveri, yaşanan işçi ölümlerinin artışını da hükümetin politikalarına bağladı. 12 Eylül sonrasında iş başına gelen hükümetlerin “Az maliyetle çok iş başarma” politikası yürüttüğünü kaydeden Özveri, “Siz az maliyetle en çok kar elde edecem derseniz, bunu bir işletme devlet politikası, bir ekonomik politikası olarak belirlerseniz, iş cinayetlerinin artması da kaçınılmaz olur” diye belirtti. Özveri Türkiye’de günde 3 işçinin iş cinayetlerine kurban gittiğine dikkat çekerek, “Türkiye’de iş sağlığı ve iş güvenliğinin olduğundan bahsetmek akla, mantığa ve vicdana aykırıdır” şeklinde konuştu.
‘KİTLESEL İŞÇİ ÖLÜMLERİ YAŞANIYOR’
İşçi katlamlarının en fazla yaşandığı yerlerin örgütsüz işçi kitlelerinin bulunduğu yerler olduğuna işaret eden Özveri, şunları aktardı: “Almanya’da 1950 yılından bu yana madenlerde tek bir işçi ölmemişken, Türkiye’de kitlesel işçi katliamlar söz konusu. Bunlar bide kayıtlı olan ve bizim bildiklerimiz.”
‘SOSYAL GÜVENLİK KURUMU İŞ KAZALARINI SAKLIYOR’
2013 yılında 50 binin üzerinde “iş kazası” olduğunun altını çizen Özveri, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) kayıtlarda bunu sakladığını vurguladı. Çalışma yaşamında işçi alacaklarının garantisinin olmadığını kaydeden Özveri, İşçi alacaklarının 14 imtiyazlı alacaklardan sonra geldiği bilgisini paylaştı. Özveri, şöyle devam etti: “Mesela avukatın vekalet ücret alacağı imtiyazlı alacaktır. SSK alacağı imtiyazlı alacaktır. Bankaların ipotekleri imtiyazlı alacaktır. Tüm bunlardan sonra kalırsa işçiye sıra gelir.” Devletin özel şirketlerin borcuna kefil olduğunu da aktaran Özveri, işçilere ise bu hakkın tanınmadığını dile getirdi. Özveri, “Devlet 400 milyar doların üzerinde özel şirketlerin borçlarına kefil oluyor. Şirket borçlarını ödemediği takdirde borç hazine gelirlerinden sağlanıyor. Devlet işçisini çok düşünüyorsa, kıdem tazminatı fonu da kursun. İşçi alacaklarına dair de hazine garantisi getirsin. İş verenin İflas nedeni ile kaçtığı ya da, İşçinin alacağına ulaşamadığı durumlarda devlet gitsin işverenin gırtlağını sıksın. İşçinin alacağını tedarik etsin” diye konuştu.
‘İŞÇİNİN SAHİBİ İŞÇİDİR’
İşçinin kendisini öz örgütü ile koruyamadığı durumlarda işçi haklarında bahsetmenin mümkün olmadığını vurgulayan ve bu durumda işçi haklarının işverenin inisiyatifine kalacağını söyleyen Özveri, “Kapitalist bir sistemde işçinin sahibi işçidir. İşçinin kendi örgütüdür. Bir başka siyasi parti ya da dernek falan değil. Kapitalist sistemde de işverenin vicdani diye bir sistem bir değer yoktur. Kar vardır kar’ı maksimize etme güdüsü vardır” ifadelerini kullandı.
‘GREV HAKKINA DA SALDIRI VAR’
“Milli güvenliği tehdit” gerekçesiyle grev hakkı engellenen Birleşik Metal İş Sendikası işçilerine ilişkin de konuşan Özveri, şunları aktardı: “Günümüzde de grev hakkına saldırı var. Bu kurumsallaşıyor. 1980’den sonrasında öyle bir mekanizma kuruyor ki sermayedarın ya da hükümetin istemediği bir sendikanın bağımsız olarak, onların icazeti olmadan örgütlenmesi nerdeyse imkansız hale getiriliyor.”
‘SENDİKALAR VUKUATSIZ KABADAYILARA BENZİYOR’
İşçilere dayatılan hak ihlallerine karşın sendikal hareketin atıl olduğu eleştirisi yapan ve sendikaları, “vukuatsız kabadayıya” benzeten Özverin, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“İşçilerin kıdem tazminatı hakkı da gidecek. Yani vukuatsız kabadayı diye bir deyim vardır halk arasında. Kahvelerde oturur ona vurdum buna böyle yaptım der… Mahalleli sakin sakin dinler ve gittiği zaman da mahalleli onunla alay eder. Türkiye’deki sendikalar, vukuatsız kabadayı konumundadırlar. Sendikalar da yayıp, atıyorlar. Sendikalar bugüne kadar hiçbir hakkın gasp edilmesine engel olamamışlar. Kıdem tazminatına da engel olabilecek durumda değiller. Bunu hükümet de biliyor.”
Türkiye’de işçi haklarının askıya alındığı Türkiye’de durum vahimleşiyor.
Türkiye’de özlük hakları gerileyen işçilerin, çalışma yaşamı da giderek daha kötü bir hal alıyor. Uluslararası örgütlerin yayımladığı endeksler ise bu tespiti doğrular nitelikte. Çalışma ve Toplum Dergisi Genel Yayın Yönetmeni avukat Dr. Murat Özveri, Türkiye’deki işçi hakları ve sendikal duruma ilişkin dihaber’e konuştu.
‘İŞÇİ HAKLARI TAM ANLAMIYLA ASKIYA ALINDI’
İşçi haklarının tam anlamıyla askıya alındığı bir dönem yaşadığının altını çizen Özveri,”Sadece grev hakkına bir bakın. Grev ertelemesi adı altında yasaklamalara bakın” diyerek, Türkiye’nin işçi hakları konusunda yasal ve hukuki anlamda 1980 sürecini yaşamaya başladığını söyledi.
‘GÜNDE ORTALAMALAMA 3 İŞÇİ ÖLÜYOR’
Türkiye’de artan iş cinayetlerine işaret eden Özveri, yaşanan işçi ölümlerinin artışını da hükümetin politikalarına bağladı. 12 Eylül sonrasında iş başına gelen hükümetlerin “Az maliyetle çok iş başarma” politikası yürüttüğünü kaydeden Özveri, “Siz az maliyetle en çok kar elde edecem derseniz, bunu bir işletme devlet politikası, bir ekonomik politikası olarak belirlerseniz, iş cinayetlerinin artması da kaçınılmaz olur” diye belirtti. Özveri Türkiye’de günde 3 işçinin iş cinayetlerine kurban gittiğine dikkat çekerek, “Türkiye’de iş sağlığı ve iş güvenliğinin olduğundan bahsetmek akla, mantığa ve vicdana aykırıdır” şeklinde konuştu.
‘KİTLESEL İŞÇİ ÖLÜMLERİ YAŞANIYOR’
İşçi katlamlarının en fazla yaşandığı yerlerin örgütsüz işçi kitlelerinin bulunduğu yerler olduğuna işaret eden Özveri, şunları aktardı: “Almanya’da 1950 yılından bu yana madenlerde tek bir işçi ölmemişken, Türkiye’de kitlesel işçi katliamlar söz konusu. Bunlar bide kayıtlı olan ve bizim bildiklerimiz.”
‘SOSYAL GÜVENLİK KURUMU İŞ KAZALARINI SAKLIYOR’
2013 yılında 50 binin üzerinde “iş kazası” olduğunun altını çizen Özveri, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) kayıtlarda bunu sakladığını vurguladı. Çalışma yaşamında işçi alacaklarının garantisinin olmadığını kaydeden Özveri, İşçi alacaklarının 14 imtiyazlı alacaklardan sonra geldiği bilgisini paylaştı. Özveri, şöyle devam etti: “Mesela avukatın vekalet ücret alacağı imtiyazlı alacaktır. SSK alacağı imtiyazlı alacaktır. Bankaların ipotekleri imtiyazlı alacaktır. Tüm bunlardan sonra kalırsa işçiye sıra gelir.” Devletin özel şirketlerin borcuna kefil olduğunu da aktaran Özveri, işçilere ise bu hakkın tanınmadığını dile getirdi. Özveri, “Devlet 400 milyar doların üzerinde özel şirketlerin borçlarına kefil oluyor. Şirket borçlarını ödemediği takdirde borç hazine gelirlerinden sağlanıyor. Devlet işçisini çok düşünüyorsa, kıdem tazminatı fonu da kursun. İşçi alacaklarına dair de hazine garantisi getirsin. İş verenin İflas nedeni ile kaçtığı ya da, İşçinin alacağına ulaşamadığı durumlarda devlet gitsin işverenin gırtlağını sıksın. İşçinin alacağını tedarik etsin” diye konuştu.
‘İŞÇİNİN SAHİBİ İŞÇİDİR’
İşçinin kendisini öz örgütü ile koruyamadığı durumlarda işçi haklarında bahsetmenin mümkün olmadığını vurgulayan ve bu durumda işçi haklarının işverenin inisiyatifine kalacağını söyleyen Özveri, “Kapitalist bir sistemde işçinin sahibi işçidir. İşçinin kendi örgütüdür. Bir başka siyasi parti ya da dernek falan değil. Kapitalist sistemde de işverenin vicdani diye bir sistem bir değer yoktur. Kar vardır kar’ı maksimize etme güdüsü vardır” ifadelerini kullandı.
‘GREV HAKKINA DA SALDIRI VAR’
“Milli güvenliği tehdit” gerekçesiyle grev hakkı engellenen Birleşik Metal İş Sendikası işçilerine ilişkin de konuşan Özveri, şunları aktardı: “Günümüzde de grev hakkına saldırı var. Bu kurumsallaşıyor. 1980’den sonrasında öyle bir mekanizma kuruyor ki sermayedarın ya da hükümetin istemediği bir sendikanın bağımsız olarak, onların icazeti olmadan örgütlenmesi nerdeyse imkansız hale getiriliyor.”
‘SENDİKALAR VUKUATSIZ KABADAYILARA BENZİYOR’
İşçilere dayatılan hak ihlallerine karşın sendikal hareketin atıl olduğu eleştirisi yapan ve sendikaları, “vukuatsız kabadayıya” benzeten Özverin, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“İşçilerin kıdem tazminatı hakkı da gidecek. Yani vukuatsız kabadayı diye bir deyim vardır halk arasında. Kahvelerde oturur ona vurdum buna böyle yaptım der… Mahalleli sakin sakin dinler ve gittiği zaman da mahalleli onunla alay eder. Türkiye’deki sendikalar, vukuatsız kabadayı konumundadırlar. Sendikalar da yayıp, atıyorlar. Sendikalar bugüne kadar hiçbir hakkın gasp edilmesine engel olamamışlar. Kıdem tazminatına da engel olabilecek durumda değiller. Bunu hükümet de biliyor.”
Türkiye’de işçi haklarının askıya alındığı Türkiye’de durum vahimleşiyor.
Türkiye’de özlük hakları gerileyen işçilerin, çalışma yaşamı da giderek daha kötü bir hal alıyor. Uluslararası örgütlerin yayımladığı endeksler ise bu tespiti doğrular nitelikte. Çalışma ve Toplum Dergisi Genel Yayın Yönetmeni avukat Dr. Murat Özveri, Türkiye’deki işçi hakları ve sendikal duruma ilişkin dihaber’e konuştu.
‘İŞÇİ HAKLARI TAM ANLAMIYLA ASKIYA ALINDI’
İşçi haklarının tam anlamıyla askıya alındığı bir dönem yaşadığının altını çizen Özveri,”Sadece grev hakkına bir bakın. Grev ertelemesi adı altında yasaklamalara bakın” diyerek, Türkiye’nin işçi hakları konusunda yasal ve hukuki anlamda 1980 sürecini yaşamaya başladığını söyledi.
‘GÜNDE ORTALAMALAMA 3 İŞÇİ ÖLÜYOR’
Türkiye’de artan iş cinayetlerine işaret eden Özveri, yaşanan işçi ölümlerinin artışını da hükümetin politikalarına bağladı. 12 Eylül sonrasında iş başına gelen hükümetlerin “Az maliyetle çok iş başarma” politikası yürüttüğünü kaydeden Özveri, “Siz az maliyetle en çok kar elde edecem derseniz, bunu bir işletme devlet politikası, bir ekonomik politikası olarak belirlerseniz, iş cinayetlerinin artması da kaçınılmaz olur” diye belirtti. Özveri Türkiye’de günde 3 işçinin iş cinayetlerine kurban gittiğine dikkat çekerek, “Türkiye’de iş sağlığı ve iş güvenliğinin olduğundan bahsetmek akla, mantığa ve vicdana aykırıdır” şeklinde konuştu.
‘KİTLESEL İŞÇİ ÖLÜMLERİ YAŞANIYOR’
İşçi katlamlarının en fazla yaşandığı yerlerin örgütsüz işçi kitlelerinin bulunduğu yerler olduğuna işaret eden Özveri, şunları aktardı: “Almanya’da 1950 yılından bu yana madenlerde tek bir işçi ölmemişken, Türkiye’de kitlesel işçi katliamlar söz konusu. Bunlar bide kayıtlı olan ve bizim bildiklerimiz.”
‘SOSYAL GÜVENLİK KURUMU İŞ KAZALARINI SAKLIYOR’
2013 yılında 50 binin üzerinde “iş kazası” olduğunun altını çizen Özveri, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) kayıtlarda bunu sakladığını vurguladı. Çalışma yaşamında işçi alacaklarının garantisinin olmadığını kaydeden Özveri, İşçi alacaklarının 14 imtiyazlı alacaklardan sonra geldiği bilgisini paylaştı. Özveri, şöyle devam etti: “Mesela avukatın vekalet ücret alacağı imtiyazlı alacaktır. SSK alacağı imtiyazlı alacaktır. Bankaların ipotekleri imtiyazlı alacaktır. Tüm bunlardan sonra kalırsa işçiye sıra gelir.” Devletin özel şirketlerin borcuna kefil olduğunu da aktaran Özveri, işçilere ise bu hakkın tanınmadığını dile getirdi. Özveri, “Devlet 400 milyar doların üzerinde özel şirketlerin borçlarına kefil oluyor. Şirket borçlarını ödemediği takdirde borç hazine gelirlerinden sağlanıyor. Devlet işçisini çok düşünüyorsa, kıdem tazminatı fonu da kursun. İşçi alacaklarına dair de hazine garantisi getirsin. İş verenin İflas nedeni ile kaçtığı ya da, İşçinin alacağına ulaşamadığı durumlarda devlet gitsin işverenin gırtlağını sıksın. İşçinin alacağını tedarik etsin” diye konuştu.
‘İŞÇİNİN SAHİBİ İŞÇİDİR’
İşçinin kendisini öz örgütü ile koruyamadığı durumlarda işçi haklarında bahsetmenin mümkün olmadığını vurgulayan ve bu durumda işçi haklarının işverenin inisiyatifine kalacağını söyleyen Özveri, “Kapitalist bir sistemde işçinin sahibi işçidir. İşçinin kendi örgütüdür. Bir başka siyasi parti ya da dernek falan değil. Kapitalist sistemde de işverenin vicdani diye bir sistem bir değer yoktur. Kar vardır kar’ı maksimize etme güdüsü vardır” ifadelerini kullandı.
‘GREV HAKKINA DA SALDIRI VAR’
“Milli güvenliği tehdit” gerekçesiyle grev hakkı engellenen Birleşik Metal İş Sendikası işçilerine ilişkin de konuşan Özveri, şunları aktardı: “Günümüzde de grev hakkına saldırı var. Bu kurumsallaşıyor. 1980’den sonrasında öyle bir mekanizma kuruyor ki sermayedarın ya da hükümetin istemediği bir sendikanın bağımsız olarak, onların icazeti olmadan örgütlenmesi nerdeyse imkansız hale getiriliyor.”
‘SENDİKALAR VUKUATSIZ KABADAYILARA BENZİYOR’
İşçilere dayatılan hak ihlallerine karşın sendikal hareketin atıl olduğu eleştirisi yapan ve sendikaları, “vukuatsız kabadayıya” benzeten Özverin, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“İşçilerin kıdem tazminatı hakkı da gidecek. Yani vukuatsız kabadayı diye bir deyim vardır halk arasında. Kahvelerde oturur ona vurdum buna böyle yaptım der… Mahalleli sakin sakin dinler ve gittiği zaman da mahalleli onunla alay eder. Türkiye’deki sendikalar, vukuatsız kabadayı konumundadırlar. Sendikalar da yayıp, atıyorlar. Sendikalar bugüne kadar hiçbir hakkın gasp edilmesine engel olamamışlar. Kıdem tazminatına da engel olabilecek durumda değiller. Bunu hükümet de biliyor.”