İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan’ın ahlak polisine yönelik eleştirel sözleri İran’da tartışma yarattı. Peki Pezeşkiyan’ın gücü tek başına ahlak polisine yetebilir mi?
İran’da yaklaşık altı hafta önce koltuğuna oturan Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan’ın geçen hafta ahlak polisine yönelik eleştirel sözleri büyük yankı uyandırdı.
Pezeşkiyan, düzenlediği ilk basın toplantısında ahlak polisinin kadınları rahatsız etmemesi için mücadeleye söz verdi ve sıkı bağlanmamış bir başörtüsü takan kadın gazeteciye, “Hâlâ zorluklarla karşılaşıyor musunuz?” diye sordui. Gazeteci de cumhurbaşkanına yanıt olarak ahlak polisi tarafından durdurulmamak için yolunu nasıl değiştirdiğini anlattı.
Bu diyalog, yalnızca internette değil İran’ın siyasi çevrelerinde de hararetli bir şekilde tartışılıyor.
Pezeşkiyan’ı sert bir dille eleştiren Yüksek Mahkeme Başkanı Muhammed Cevad Motazeri, “Sayın Cumhurbaşkanı, ahlak polisinin hâlâ var olup olmadığını ve rahatsızlık verip vermediğini mi soruyorsunuz? Asıl soru, söz konusu gazetecinin hicabını neden uygunsuz biçimde taktığı ve zedelenemez değerlerimiz ile ilgili olmalıydı” sözlerini sarf etti.
Muhafazakâr milletvekili Abbas Goodarzi de Cumhurbaşkanı’nın sözlerine tepki göstererek “Cumhurbaşkanı’nın ahlak polisine uyarıda bulunmak istemesi akıl alır gibi değil” ifadelerini kullandı.
Halkta memnuniyetsizlik artıyor
İnternette muhafazakâr siyasetçiler ve destekçilerinin öfkeli yorumlarının yanı sıra kısmen gerçek isimleriyle sosyal medyada varlık gösteren İranlı kadınların eleştirileri de göze çarpıyor.
Yaklaşık 2 yıl önce 22 yaşındaki Jina Mahsa Amini’nin ahlak polisi tarafından gözaltındayken hayatını kaybetmesinin ardından ülkede çok sayıda İranlı kadın kamusal alanda başörtüsü takma zorunluluğunu görmezden geliyor.
Pezeşkiyan’ın tutumuna ilişkin sosyal medyada görüşünü paylaşan birçok İranlı kadın, “Cumhurbaşkanı, bizim her gün nelerle karşı karşıya olduğumuzu bilmiyor mu?” sorusunu yöneltti. Kadın gazeteci Elahe Khosravi’nin de X üzerinden “Tüm bu ölülerden sonra, Cumhurbaşkanı hâlâ zorbalığa maruz kalıp kalmadığımızı mı soruyor?” şeklindeki paylaşımı dikkat çekti.
Amini’nin ikinci ölüm yıldönümünde birçok İranlı kadın gibi, Khosravi de başörtüsüsüz bir fotoğrafını paylaştı ve fotoğrafının altına da şu yorumu ekledi:
“Biz sayılmayacak kadar çokuz.”
“İran’da sindirilemeyecek bir kadın hareketi var”
İran Cumhurbaşkanı’nın açıklamalarını DW’ye değerlendiren İsveç’teki Mälardalen Üniversitesi’nden sosyoloji profesörü Mehrdad Darvishpour, “Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan ve İran’daki siyaset aygıtının en azından bir kısmı, halkın öfkesi ve derin memnuniyetsizliğe verilecek doğru yanıtın daha fazla şiddet olmadığını anladı. Son iki yılda yaşananları ne silmek ne de durdurmak mümkün değil” diye konuştu. İran’da yaşanan siyasi değişimleri araştıran Darvishpour, şu değerlendirmeyi yaptı:
“İran’da sindirilemeyecek kadar güçlü bir kadın hareketi var. Jina Mahsa Amini’nin ölümünden bu yana çok sayıda kadın, baş örtüsü zorunluluğuna karşı direnmeye karar verdi. Son iki yıldır yaşanan yoğun baskılara rağmen, İranlı kadınlar, her gün direniş gösteriyor. Kadınların cesareti, toplumda giderek yaygınlaşıyor. Amini’nin ölümünden sonra ülke çapında düzenlenen protesto eylemleri bastırılmış olsa da bunlar her an yeniden alevlenebilir.”
Cumhurbaşkanı ve Kültür Devrimi Üst Konseyi
Pezeşkiyan’ın ahlak polisinin kadınların hayatına müdahale edip edemeyeceği konusunda bizzat karar vermesi ise imkansız. Ahlak polisi, İçişleri Bakanlığı’na bağlı İran polis teşkilatının sorumluluğunda.
Ahlak polisinin görevleriyle ilgili kararları veren makam da Kültür Devrimi Üst Konseyi. Bu Konsey, İran İslam Cumhuriyeti’nin merkezi devlet kurumlarından biri. Ana görevi ülkenin kültür ve eğitim siyasetini gözlemlemek ve şekillendirmek olan Konsey, ülkenin kültürel ve bilimsel yönelimi üzerinde belirleyici bir etkiye sahip. Aynı zamanda eğitim, üniversiteler ve kültürel faaliyetleri de kontrol ediyor.
Aralarında Cumhurbaşkanı ve bazı bakanların da bulunduğu Konsey’de doğrudan dini lider Ayetullah Hamaney’in atadığı temsilciler de yer alıyor. Bunlar arasında ülkede İslami değerlerin kendi dünya görüşleriyle örtüşen biçimde korunması için çalışan din adamları var. Bu değerler arasında kadınların giyim kuşamı ve başörtüsü zorunluluğunu da mevcut.
Tüm kısıtlamalara rağmen idari yapının en üstündeki Cumhurbaşkanı’nın bazı değişiklikleri hayata geçirebilmek için dar da olsa bir manevra alanı var.
Profesörler ve öğrencileri döndürme hamlesi
Bu tartışmalar ışığında Amini’nin ölümünün ardından üniversiteden uzaklaştırılan öğretim üyeleri ve öğrencilerin üniversitelerine dönmeleri yeniden gündemde. Yeni Eğitim Bakanı, Amini eylemlerinin ardından kayıtları silinen öğrenciler ve profesörlerin üniversitelerine dönebileceklerini açıkladı.
Bu uzaklaştırmaların çoğundan sorumlu olan Tahran Üniversitesi Rektörü’nün işine de 18 Eylül’de son verildi.
İranlı kadın öğrenci Mutahar Gooney de birkaç gün önce X üzerinden Tahran Üniversitesi’ndeki eğitimini Sağlık ve Tıbbi Eğitim Bakanı Muhammed Rıza Zafarghandi sayesinde sürdürebileceği bilgisini paylaştı. 2022 yılındaki protesto eylemlerinde “kaosa teşvik” ve “ayaklanma” suçlamalarıyla tutuklanan Gooney, diş hekimliği öğreniminin son dönemindeydi. Beş yıl boyunca öğrenim yasağı alan Gooney, serbest bırakılmasının ardından siyasi tutukluların hakları için mücadele etti ve bunun üzerine yeniden tutuklandı. Mayıs 2024’te şartlı tahliye edilen Gooney o günden bu yana üniversiteden atılan öğrencilerin geri dönüşü için mücadele veriyor.
Öğrenci ve siyasi aktivist Kasra Nuri de DW’ye yaptığı açıklamada kendisinin de yarım bırakmak zorunda kaldığı eğitimine geri dönmek istediğini söyledi. Baskı altında bulunan dini azınlık Sufi Gunabadi Dervişleri’nin bir üyesi olan Nuri, Tahran Üniversitesi’nde insan hakları alanında sürdürdüğü yüksek lisans eğitimini tamamlayamamıştı. Düşünce özgürlüğü ve barışçıl eylemlere katılması nedeniyle son 15 yılda beş kez tutuklanan ve hayatının yaklaşık 10 yılını cezaevinde geçiren Nuri, mücadelesinin önemini şöyle anlattı:
“Benim için mesele yalnızca üniversite diploması değil. Ben, dini veya siyasi görüşünden bağımsız olarak İran’daki tüm insanların eğitim hakkı için mücadele ediyorum. Serbest bırakılmamdan bu yana, barışçıl protesto eylemleri nedeniyle üniversiteden atılan şahsım ve diğer öğrencilerin üniversiteye dönüşü hukuki yollar arıyor ve bu yolları açmaya çalışıyorum.”
KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE