Londra’nın kalbi olan Trafalgar Meydanı’nda, dünyanın en önemli kadın hakları yürüyüşüne katılan HRS Kadın Hakları Komitesi üyeleri, kızların eğitim hakkına dikkat çekti, bir gönüllü, ‘şiirsel’ konuşmasında dünyada ve Türkiye’de kadınların yaşadığı zulmü anlattı.
İngiltere’de insan hakları alanında çalışmalar yapan Human Rights Solidarity (HRS) Vakfı, geleneksel hale gelen eylemini gerçekleştirdi. Million Women Rise isimli kadın hakları örgütü tarafından organize edilen Büyük Londra Yürüyüşü’ne katılan HRS Kadın Hakları Komitesi, ‘eğitim’ konusuna dikkat çekti. Komite üyeleri, Afganistan’da okula gitmeleri yasaklanan kızların eğitim hakkı başta olmak üzere şiddete ve haksızlığa maruz kalan tüm kadınların sesini duyurmaya calıştı. Komite üyelerinden Asiye Betül, Trafalgar Meydanı’nda yaptığı ‘şiirsel’ konuşmada dünyada ve Türkiye’de kadınların yaşadığı zulmü anlattı.

Londra’da her yıl düzenlenen yürüyüş dünyanın en kalabalık ve etkili kadın eylemlerinden biri olarak kabul ediliyor. Tamamen kadınlar tarafından organize edilen yürüyüşe ülkenin dört bir tarafında faaliyet yapan kurum ve kişiler destek veriyor. Katılımcılar arasında farklı kültür, inanç, renk, etnik grup ve geçmişlerden gelen kadınlar da yer alıyor. Etkinlik, kadınlara ve kız çocuklarına yönelik her türlü şiddete karşı bir protesto niteliği taşıyor. Yürüyüş boyunca pankart, slogan ve şarkılarla kadın haklarıyla ilgili mesajlar veriliyor.

Trafalgar’daki Yürüyüşe Binlerce Kadın Katıldı
Bu yıl eylem, Londra’nın lüks alışveriş semti Oxford Caddesi’nde başlayıp ünlü Trafalgar Meydanı’na kadar devam etti. Binlerce kadının katıldığı yaklaşık 3 km’lik yürüyüş 2 saat sürdü ve davullar eşliğinde atılan sloganlar sayesinde adeta bir karnaval havasında geçti. Yürüyüş boyunca kadınlar, taciz ve zorbalıkların olmadığı güvenli sokaklar, şiddetin yaşanmadığı huzurlu evler istediklerini, eşit ve adil şartlarda çalışma taleplerini dile getirdi.
HRS Kadın Komitesi, bu seneki yürüyüşe 20 kişilik bir grupla katıldı. Grup üyeleri, hem Afganistan’da kızlara konulan eğitim yasağını protosto etmek hem de bütün kadınlar için eğitimin önemini vurgulamak için hazırladıkları konsepti uyguladı. Bazı HRS gönüllüleri üzerinde İngilizce olarak ‘Eğitim’ ve ‘Kadın Hakları’ yazan 120×60 cm boyutunda zincirlenmiş bir kitap maketini taşırken, bazıları yine zincirlenmiş küçük boy kitapları boyunlarına astı. Yürüyüş boyunca eğitim hakkı ile ilgili sloganlar atan grup, kadına yönelik şiddet ve haksızlıklara karşı dayanışma mesajları verdi.

Türkiye’de Kadına Yönelik Zulümler
Yürüyüşün sona erdiği Trafalgar Meydanı’nda düzenlenen mitingde çeşitli gruplar adına konuşmalar yapıldı. Kürsüye çıkan temsilciler, başta Gazze olmak üzere, Kongo, Sudan, Suriye, İran gibi ülkelerde kadınların maruz kaldığı mağduriyetleri anlattı. HRS adına konuşan Asiye Betül de dünya genelinde ve Türkiye’de yaşanan haksızlıkları, kaleme aldığı bir şiirle dile getirdi. Bu sırada yürüyüş boyunca taşınan büyük kitap maketini saran zincirler özgürlüğü temsilen koparıldı ve iç sayfada yazan, “Eğitimin engellenmesi, özgürlüğün engellenmesi demektir.” ifadesi ortaya çıktı.
Şiirinde kendisini bir ‘Türk kadını’ olduğunu hatırlatan Asiye Betül, Türkiye’deki zulümden kaçarken hayatını kaybeden kadınlara, kendisi cezaevinde iken kanser olan 7 yaşındaki oğlu Yusuf Kerim’i kaybeden Gülten Sayın’a, tecavüze direndiği için öldürülen Özgecan Aslan’a atıflarda bulundu.

Şiirin Türkiye ile ilgili bölümü şöyle:
“Ben bir Türk kadınıyım,
Ve eğer bana kalsa,
Caddelerde, evlerde, sessiz saatlerde öldürülen kadınların adlarını bilmezdim,
Nehirleri geçerken boğulanların adını bilmezdim,
Eğer bana kalsa, sürgünü ya da sınırları tanımazdım,
Veya demir kapıların ardında kilitli kalan o kadar kadını tanımazdım.
Ama ben Gülten Sayın’ı ve oğulun ölümünün acısını biliyorum,
Özgecan’ın yüzünü internette gördüm,
Binlerce diğer kadının adını biliyorum,
Sessizlikte, hücrelerde, sularda gömülen kadınları.
Teyzelerimi, kız kardeşlerimi, ninelerimi.
Zalimler, kayıtsızlıklarında yansınlar.
Benim özgürlüğüm, onlarınki olmadan sadece ihanet olur.”
Asiye Betül İngilizce olarak yazdığı şiirin tamamı:
What does my liberation look like?
Does it look like your laws, your wars, your rules?
Does it look like my body dissected by your schools?
Does it wear my face, does it speak my name?
Or is it just another mask for more of the same?
You look at me,
The barbarian other, veiled in ignorance,
beneath your supremacy, Veiled beneath your pity,
Telling me I need saving, while your hands are busy
Writing rules for my oppression, and laws that push me,
Across your borders, across humanity.
But? Here in Britain, who cleans your homes? Who raises your child?
Who wipes the tables where your rich sit and smile?
Migrant women in kitchens, in hospitals, in care,
The most invisible labour, lowest paid hours.
You say “go back,” but where do they go?
To the wreckage your empire left long ago?
Does your liberation reach asylum hotels, Home Office flats?
Where the right to belong is always too late?
What about Gaza? Where mothers dig graves,
Newborns breathe gas instead of air,
Women give birth in rubble, where life is death.
You mourn your wars, count your dead,
While my sisters’ bodies are just headlines instead.
Where is your liberation without Palestinian women?
I am a Turkish woman,
and If it were up to me,
I would not know the name of the women murdered,
on the streets, in homes, in silent hours,
I would not know the names of those drowned crossing rivers,
If it were up to me, I would not have known exile nor borders,
nor so many women locked behind iron doors.
But I know Gulten Sayin and the pain of a son’s death,
I grew up seeing the face of Ozgecan on the internet,
I know the names of a thousand others,
Women buried in silence, in cells, in water.
My aunts, my sisters, my grandmothers.
May oppressors burn in their indifference.
My liberation without theirs is nothing but betrayal.
We’re here to speak about Afghan women,
So let me get started,
Because liberation without Afghan sisters is liberation denied.
Women doctors, women judges,
Women teachers, women scholars,
Now women locked, women silenced,
Women erased– for once I’d like to say women and not violence
Your armies came, your armies left,
And with them, their futures. That’s theft!
Knowledge is power, and women’s power you fear,
A girl with a book is a threat too near.
A girl writing is a threat,
A girl reading,
walking,
breathing
is a threat.
Crumble in your fear,
To hell with your instructions.
Tell me what to do with my ovaries.
Tell me how to democratise.
Tell me why covering my body is oppression,
But bombing mine is not.
Tell me how to speak, how to look, how to walk,
Is my accent just right? Am I dressed unprovocative enough?
Tell me what my freedom looks like,
How else will you humanise me?
Draw me a map to my own liberation,
Then burn it before I arrive.
Because your freedom was never for me,
It was never for the women in cages,
The Women suffering from your own wars,
The women in rubble, the women in exile,
women in schools turned to graves,
women across borders, women crossing channels
women who fix, wash, and clean your flannels.
And if your liberation is not for them,
Then it was never liberation at all.