Sekiz aydır süren savaş dokuz yaşındaki Yunis Jumaa’yı bir deri bir kemik bıraktı.
Gazze’nin güneyindeki Han Yunus’ta bir hastane yatağında yarı baygın bir şekilde uzanmış, bükülmüş bedenine bakmak çok zor.
Kolları ve bacakları kibrit çöpü gibi, diz eklemleri şişkin, göğüs kafesinin üzerindeki deri gergin, göğsü kabarıyor.
Annesi Ghanima Jumaa, “Oğlumun sağlığı daha önce çok iyiydi, normaldi” diyor ve devam ediyor:
“Ama yetersiz beslenme ve susuzluk sorunu ortaya çıkınca şu anda gördüğünüz hale geldi.”
“Şişelenmiş su yok”
“Şişelenmiş su yok. Çocuklar uzun mesafeler yürüyorlar. Su aldıklarında bize kirli olarak ulaşıyor” diyor Ghanima.
Nasır Hastanesi’nin koridorunda beş yaşındaki Tala İbrahim Muhammed el-Calat yatıyor.
Uyanmak üzere ama hareket etmiyor, gözleri başının arkasına kaymış.
Tala da ciddi şekilde susuz kalmış ve yetersiz beslenme sorunları yaşıyor.
Başucunda babası İbrahim Muhmmed al-Jalat elini tutuyor, bileğine takılan seruma çarpmamaya dikkat ediyor.
Sıcaklığın 40 dereceye yaklaştığı kavurucu havanın ve temiz su eksikliğinin kızını ölümle burun buruna getirdiğini biliyor.
“Durum giderek kötüleşiyor” diyor.
“Çadırımızdaki sıcaklık hayal bile edilemeyecek düzeyde ve içtiğimiz su kesinlikle kirli, çünkü hem gençler hem de yaşlılar hastalanıyor.”
Evleri yıkılan yüz binlerce Gazzeli şu anda yerlerinden edilmiş durumda ve kavurucu güneşten çok az korunabildikleri derme çatma kamplarda branda altında yaşıyor.
Temiz olsun ya da olmasın su bulmak her gün bir mücadele. Su dağıtım noktalarında uzun kuyruklar var.
Kanalizasyon sisteminin ağır hasar görmesi ve çok az sayıda tuvaletin bulunması nedeniyle mevcut su da kolaylıkla kirlenebiliyor.
Nasır Hastanesi çocuk hastalıkları bölüm başkanı Dr. Ahmed al-Fari, “Gazze Şeridi’nde şu anda meydana gelen bağırsak enfeksiyonlarının en büyük nedeninin bu çocuklara verilen suyun kirlenmesinin olduğu bir sır değil” diyor.
Su ve sanitasyon sisteminin %67’si yok oldu
“İlk sorun, dehidrasyona neden olan kusma ve ishalle seyreden bağırsak enfeksiyonları” diyen Dr. Fari devam ediyor:
“İkinci sorun ise bağırsak enfeksiyonları kadar, hatta belki daha da tehlikeli olan hepatit C veya A.”
Birleşmiş Milletler (BM) İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi, Gazze’nin en iyi zamanlarda bile yetersiz olan su ve sanitasyon sisteminin %67’sinin artık yok olduğunu söylüyor.
Han Yunus Belediyesi’nde su mühendisi olarak çalışan Salaam Sharab, “Su ve kanalizasyon şebekelerini yeniden kurmak için muazzam bir uluslararası çabaya ihtiyacımız var” diyor.
“Han Yunus’ta 170 ile 200 km arasında boru kaybettik ve bunlar kuyular ve su depolarıyla birlikte tamamen tahrip oldu.”
İsrail ordusu her gün insani yardım taşıyan yaklaşık 200 kamyonun Kerem Şalom sınır kapısından Gazze’ye girişine izin verdiğini söylüyor.
Ordu yetkilileri, içerideki yardım kuruluşlarının bu yardımları dağıtmamasının sorun olduğunu öne sürüyor.
Yardım kuruluşları ise özellikle Gazze’nin güneyindeki Refah bölgesinde, devam eden çatışmalar nedeniyle faaliyetlerini yürütmenin çok tehlikeli olduğunu savunuyor.
Bu kuruluşlar aynı zamanda girişine izin verilen yardımların gerçekte ihtiyaç duyulanların yanında devede kulak kaldığını söylüyor.
Yağma tehdidi
Gazzelilerin yiyecek ve su bulma konusunda artan çaresizliği, yağma tehdidi de yaratıyor.
Zaman zaman yardım kamyonlarının silahlı kişiler ve sıradan siviller tarafından yağmalandığına dair haberler de aktarılıyor.
Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICC) başsavcısı, İsrail’i açlığı bir savaş silahı olarak kullanmakla suçladı ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Savunma Bakanı Yoav Gallant için tutuklama emri çıkarılmasını istedi.
İsrail hükümeti bu karara öfkeyle tepki gösterdi.
Yardım kuruluşlarının Gazze’de yaygın bir şekilde kıtlık yaşandığı yönündeki iddialarının abartılı olduğunda ısrar eden hükümet yetkilileri, Filistinlilere acı ve sefalet getiren, savaşı başlatanın Hamas olduğunu savunuyor.
BM, Temmuz ayı ortasına kadar bir milyondan fazla Gazzelinin en yüksek seviyede açlıkla karşı karşıya kalacağı uyarısında bulundu.
İsrailli bakanlar Gazze’de insani bir kriz olduğunu reddediyor.
Ancak bir deri bir kemik kalmış oğlunu Nasır Hastanesi’nin koridorlarında kucağında taşıyan Ghanima Jumaa için durum hiç de öyle değil.
KAYNAK: BBC TÜRKÇE