Analiz / Ramazan F. Güzel
İnsan hakları, hukuk devleti ve adalet kavramları, çağdaş dünyanın temel değerlerindendir. Ancak günümüzde hem Türkiye’de hem de dünya genelinde bu değerlerin ihlal edildiği çeşitli örneklerle karşı karşıyayız. Özellikle Türkiye’de, siyasi ve sosyal muhalefet üzerinde yoğunlaşan baskılar, hukukun üstünlüğü ilkesine duyulan inancın ciddi biçimde zedelenmesine yol açmıştır.
2025 yılının son günlerine geldiğimiz şu günlerde Türkiye ve dünyada insan hakları karnesine baktığımızda görüyoruz ki hiç de iç açıcı değil.
Bu çalışmada maksat; genel sıkıntılara ve insan hakları ihlallerini genel olarak tespit ve yeni dönemde hangi sorunların üzerine gidilmesi gerektiğinin altını çizmek. Zira, teşhis tedavinin yarısıdır…
Bu makale, Türkiye’deki insan hakları ihlallerini ve bu ihlallerin dünya genelindeki yansımalarını değerlendirmekte; özellikle muhalif gruplara yönelik baskılar ile uluslararası düzeyde yaşanan hukuki sorunlara ışık tutmaktadır.
Türkiye’de İnsan Hakları ve Adalet Krizi
Türkiye’de insan hakları ve adalet sistemi son yıllarda giderek daha fazla eleştirinin odağı haline gelmiştir. Özellikle 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası uygulamaya konulan Olağanüstü Hal (OHAL) döneminde yapılan düzenlemeler, hukuk devleti ilkesinin büyük ölçüde aşındırılmasına neden olmuştur (Özgürlük Araştırmaları Derneği, 2023). Bu dönemde çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile yüz binlerce kamu görevlisi işinden ihraç edilmiş, bu kişilerin hak arama yolları büyük ölçüde kapatılmıştır.
KHK mağdurlarının birçoğu, herhangi bir yargı kararı olmaksızın, yalnızca istihbari raporlara dayanılarak mesleklerinden ihraç edilmiştir. Bu kişilerden birçoğu, sosyal ve ekonomik anlamda dışlanmış ve “sivil ölüme” terk edilmiştir. (Human Rights Watch, 2024)
Özellikle Gülen Cemaati mensubu olduğu iddia edilen kişilere yönelik yargılamalar, tarafsız ve bağımsız bir adalet sistemine duyulan güveni büyük ölçüde sarsmıştır. Adil yargılanma hakkının ihlal edilmesi ve işkence iddiaları, ulusal ve uluslararası insan hakları örgütleri tarafından yoğun bir şekilde eleştirilmektedir. (Amnesty International, 2024)
Kürt Meselesi ve Toplumsal Baskılar
Türkiye’deki Kürtler, uzun yıllardır sistematik ayrımcılıkla karşı karşıyadır. Son yıllarda ise bu ayrımcılık, siyasi temsil alanında da kendini göstermiştir. Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) yönelik kapatma davası ve seçilmiş belediye başkanlarının yerlerine kayyım atamaları, bu topluluğun siyasi haklarının ciddi biçimde ihlal edilmesine yol açmıştır. (TİHV, 2023)
Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yoğunlaşan askeri operasyonlar sırasında sivil hakların askıya alınması, bölgedeki halkın yaşam standartlarını düşürmüş ve göçlere neden olmuştur. Uluslararası Af Örgütü, bu operasyonlarda yaşanan yargısız infazlar ve zorla kaybetmelere dikkat çekerek Türkiye’yi, uluslararası hukuk normlarına uymaya çağırmıştır. (Amnesty International, 2024)
Dünya Genelinde İnsan Hakları Durumu
Türkiye’deki insan hakları ihlalleri, dünya genelindeki benzer sorunlarla bir bütünlük içinde değerlendirilebilir. İsrail ve Filistin arasındaki çatışmalar, Orta Doğu’daki insan hakları ihlallerinin en belirgin örneklerinden biridir. Gazze’de yaşanan sivil ölümler ve İsrail’in orantısız güç kullanımı, uluslararası hukukun sınavdan geçtiği bir süreç olarak değerlendirilmektedir. (UNHRC, 2024)
Bununla birlikte, Çin ile Batılı ülkeler arasındaki ticaret savaşları, insan haklarına yeni bir boyut kazandırmıştır. Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde Müslüman Uygur Türklerine yönelik uygulamaları, etnik temizlik iddialarını beraberinde getirmiştir. Bu bağlamda Batılı ülkeler, Çin ile ilişkilerini insan hakları ihlallerini göz önünde bulundurarak yeniden değerlendirme çağrısında bulunmaktadır. (Human Rights Watch, 2024)
Türkiye Destekli Cihatçı Grupların Suriye’deki İlerleyişi ve Olası İnsan Hakları Sorunları
Son günlerde Suriye’nin Halep bölgesinde, Türkiye destekli bazı cihatçı grupların ilerleyişi ve kontrol altına aldıkları bölgelerdeki işgal hareketleri uluslararası kamuoyunun dikkatini çekmiştir. Bu durum hem bölgesel hem de uluslararası düzeyde ciddi sonuçlar doğurabilecek bir gelişmedir.
Bu grupların ilerleyişi sırasında sivillerin zorla yerinden edilmesi, mülklerin gasp edilmesi ve etnik temizlik olarak nitelendirilebilecek uygulamalar hakkında iddialar gündeme gelmektedir. Halep’teki bazı yerleşim bölgelerinde yaşayan Kürt ve Arap sivillerin, cihatçı gruplar tarafından yerlerinden edilip yerlerine başka unsurların yerleştirildiği rapor edilmektedir. Bu durum, uluslararası insancıl hukukun açık bir ihlali olarak değerlendirilebilir.
Bunun yanı sıra, cihatçı grupların kontrol ettiği bölgelerde uygulanan sözde ‘Şeriat hukuku’ adı altında yapılan keyfi uygulamalar ve kadınların temel haklarından mahrum bırakılması, bölgedeki insan hakları durumunu daha da kötüleştirmektedir. Kadınların çalışma ve eğitim özgürlüklerinin ellerinden alınması, çocuk yaşta evliliklerin zorla dayatılması ve muhaliflerin susturulması gibi uygulamalar, bölgedeki insani krizi derinleştiren unsurlar olarak öne çıkmaktadır.
Bu ilerleyişin bir başka tehlikeli sonucu, Halep ve çevresindeki demografik yapının zorla değiştirilmesi olabilir. Bölgede yaşayan farklı etnik ve dini gruplar arasında yıllardır süren gerginliklerin derinleşmesi ve yeni çatışma alanlarının ortaya çıkması muhtemeldir. Türkiye’nin bu gruplara verdiği desteğin, uluslararası düzeyde siyasi ve diplomatik tepkilere yol açabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
Bu bağlamda, Türkiye’nin desteklediği aktörlerin faaliyetlerinin insan hakları bağlamında yakından izlenmesi ve uluslararası topluma bölgedeki gelişmelerle ilgili net bir tutum alma çağrısı yapılması önemlidir. Aksi takdirde, Suriye’nin kuzeyindeki bu gelişmeler, hem bölge halkını hem de uluslararası güvenliği tehdit eden daha büyük bir insani krize dönüşme riski taşımaktadır. (El-Cezire, 2024)
Sonuç ve Öneriler
Türkiye’de insan hakları ihlalleri, uluslararası toplumun gündeminde önemli bir yer tutmaya devam etmektedir. Özellikle muhalif gruplara yönelik baskılar, hukukun üstünlüğü ve adaletin bağımsızlığı ilkelerini ciddi biçimde tehdit etmektedir.
Dünya genelinde ise çatışma bölgelerindeki insan hakları ihlalleri ve otoriter rejimlerin artan baskıları, uluslararası işbirliğini ve dayanışmayı daha da önemli hale getirmektedir. Bu bağlamda, Birleşmiş Milletler başta olmak üzere uluslararası kuruluşların daha etkin bir rol oynaması gerekmektedir.
Hukukun üstünlüğü ve insan hakları gibi evrensel değerlerin korunması, yalnızca ulusal düzeydeki çabalarla sınırlı kalmamalıdır. Türkiye’nin de bu doğrultuda, demokratikleşme adımlarını hızlandırması ve adalet sistemini bağımsız kılması elzemdir.
Kaynakça
-Amnesty International (2024). Annual Report on Human Rights Violations. https://www.amnesty.org/en/
-Human Rights Watch (2024). Turkey: Crackdown on Dissent Intensifies. https://www.hrw.org/
-Özgürlük Araştırmaları Derneği (2023). Türkiye’de OHAL ve KHK Süreci. https://ozgurluk.org.tr/
-TİHV (2023). Türkiye’de İnsan Hakları İhlalleri Raporu. https://tihv.org.tr/
-UNHRC (2024). Human Rights in Conflict Zones. https://www.ohchr.org/en/ohchr_homepage