Trump sonrası AKP, İsrail politikasını “biat”a çevirdi
İsrail hükümetinin Filistinlilere ait topraklarda inşa ettikleri yerleşim yerleri, ABD Büyükelçiliği’nin yarısı resmen işgal altında olan Kudüs’e taşınması ihtimali, İsrail’in “Yahudi Devleti” olarak tanınması talebi, iki devletli çözümden vazgeçilmesi, yeni bir Gazze savaşı söylentileri… Tabi bunlara Gazze ablukası gibi Filistinlilerin artık sıradanlaşan problemlerini de eklemek gerekir.
Öte yandan yıllardır Filistin davası üzerinden prim yapan Erdoğan’ın ve Akp’nin sessizliği dikkat çeken boyutlarda. Yıllardır İsrail’i bir ‘terör devleti’ olarak tanımlayan Erdoğan bugünlerde Başkan Trump ve Başbakan Netanyahu’yla ilişkileri bozmamak için temkinli davranmakta. Son dönemde gerçekleşen üç gelişmeye Ankara’nın verdiği tepkiler bu durumu açıkça ortaya koymakta.
Yaklaşık bir ay önce İsrail hükümeti 2500 konutluk yeni yerleşim yeri projesi açıkladı. Türkiye’nin resmi politikası yerleşim yerlerine açıkça karşı olsa da Ankara bugüne kadar açıklanan en kapsamlı yerleşim yeri projesine diplomatik ifadelerle cılız bir tepki verdi. Projenin açıklanmasından bir ay sonra Erdoğan Bahreyn’de yaptığı bir konuşmada projeyi provakasyon olarak tanımlayarak tepkisini gösterebildi.
Geçtiğimiz günlerde yaşanan bir başka gelişme ise Gazze’deki TİKA çalışanının tutuklanması oldu. Erdoğan dahil hiçbir hükümet yetkilisi bir devlet çalışanının İsrail polisi tarafından tutuklanmış olmasına sesini çıkaramadı.
Ankara’nın sessizliğini koruduğu bir diğer husus ise ezan yasağı oldu.
İLİŞKİLERDE DENGESİZLİK
Normalleşme süreciyle birlikte Türkiye-İsrail ilişkilerinde ciddi bir düzelme olduğu doğru. Ancak ikili ilişkilerde İsrail lehine ciddi bir dengesizlik olduğu da gözden kaçmamakta.
Türkiye’nin, İsrail’in NATO temsiliciği açmasına izin verme, Mavi Marmara davasını düşürme, Gazze ablukasının kaldırılması şartından vazgeçme gibi tavizler karşılığında Tel Aviv yönetiminden nasıl bir kazanım elde ettiği halen açıklığa kavuşturulmuş değil.
Dahası, başta Nabi Avcı’nın İsrail ziyareti olmak üzere Türkiye ve İsrail arasındaki karşılık ziyaretler Tel Aviv tarafından İsrail’in Filistinlilere yönelik politikalarına destek olarak sunulmakta.
Ankara’nın ikili ilişkilerde istikrarı korumak istemesi anlaşılır bir durum. Buna karşılık, iki taraf arasında liderler seviyesinde bir diplomatik ziyaret gerçekleşmemişken ve Netanyahu hükümeti Filistin konusunda provakatif adımlar atarken, Nabi Avcı’nın bir fuar bahanesiyle İsrail’i ziyaret etmesinin hiçbir gerekçesi bulunmamakta.
Filistin davasına nispeten daha yakın olan Obama dönemi boyunca meydanlarda İsrail’i kötüleyen ve Filistin’e destek naraları atan hükümetin Trump’la birlikte Filistinlilerin en zor döneminde sessiz kalması uluslararası ilişkiler derslerine konu olacak kadar ibretlik bir durum
Trump sonrası AKP, İsrail politikasını “biat”a çevirdi
İsrail hükümetinin Filistinlilere ait topraklarda inşa ettikleri yerleşim yerleri, ABD Büyükelçiliği’nin yarısı resmen işgal altında olan Kudüs’e taşınması ihtimali, İsrail’in “Yahudi Devleti” olarak tanınması talebi, iki devletli çözümden vazgeçilmesi, yeni bir Gazze savaşı söylentileri… Tabi bunlara Gazze ablukası gibi Filistinlilerin artık sıradanlaşan problemlerini de eklemek gerekir.
Öte yandan yıllardır Filistin davası üzerinden prim yapan Erdoğan’ın ve Akp’nin sessizliği dikkat çeken boyutlarda. Yıllardır İsrail’i bir ‘terör devleti’ olarak tanımlayan Erdoğan bugünlerde Başkan Trump ve Başbakan Netanyahu’yla ilişkileri bozmamak için temkinli davranmakta. Son dönemde gerçekleşen üç gelişmeye Ankara’nın verdiği tepkiler bu durumu açıkça ortaya koymakta.
Yaklaşık bir ay önce İsrail hükümeti 2500 konutluk yeni yerleşim yeri projesi açıkladı. Türkiye’nin resmi politikası yerleşim yerlerine açıkça karşı olsa da Ankara bugüne kadar açıklanan en kapsamlı yerleşim yeri projesine diplomatik ifadelerle cılız bir tepki verdi. Projenin açıklanmasından bir ay sonra Erdoğan Bahreyn’de yaptığı bir konuşmada projeyi provakasyon olarak tanımlayarak tepkisini gösterebildi.
Geçtiğimiz günlerde yaşanan bir başka gelişme ise Gazze’deki TİKA çalışanının tutuklanması oldu. Erdoğan dahil hiçbir hükümet yetkilisi bir devlet çalışanının İsrail polisi tarafından tutuklanmış olmasına sesini çıkaramadı.
Ankara’nın sessizliğini koruduğu bir diğer husus ise ezan yasağı oldu.
İLİŞKİLERDE DENGESİZLİK
Normalleşme süreciyle birlikte Türkiye-İsrail ilişkilerinde ciddi bir düzelme olduğu doğru. Ancak ikili ilişkilerde İsrail lehine ciddi bir dengesizlik olduğu da gözden kaçmamakta.
Türkiye’nin, İsrail’in NATO temsiliciği açmasına izin verme, Mavi Marmara davasını düşürme, Gazze ablukasının kaldırılması şartından vazgeçme gibi tavizler karşılığında Tel Aviv yönetiminden nasıl bir kazanım elde ettiği halen açıklığa kavuşturulmuş değil.
Dahası, başta Nabi Avcı’nın İsrail ziyareti olmak üzere Türkiye ve İsrail arasındaki karşılık ziyaretler Tel Aviv tarafından İsrail’in Filistinlilere yönelik politikalarına destek olarak sunulmakta.
Ankara’nın ikili ilişkilerde istikrarı korumak istemesi anlaşılır bir durum. Buna karşılık, iki taraf arasında liderler seviyesinde bir diplomatik ziyaret gerçekleşmemişken ve Netanyahu hükümeti Filistin konusunda provakatif adımlar atarken, Nabi Avcı’nın bir fuar bahanesiyle İsrail’i ziyaret etmesinin hiçbir gerekçesi bulunmamakta.
Filistin davasına nispeten daha yakın olan Obama dönemi boyunca meydanlarda İsrail’i kötüleyen ve Filistin’e destek naraları atan hükümetin Trump’la birlikte Filistinlilerin en zor döneminde sessiz kalması uluslararası ilişkiler derslerine konu olacak kadar ibretlik bir durum
Trump sonrası AKP, İsrail politikasını “biat”a çevirdi
İsrail hükümetinin Filistinlilere ait topraklarda inşa ettikleri yerleşim yerleri, ABD Büyükelçiliği’nin yarısı resmen işgal altında olan Kudüs’e taşınması ihtimali, İsrail’in “Yahudi Devleti” olarak tanınması talebi, iki devletli çözümden vazgeçilmesi, yeni bir Gazze savaşı söylentileri… Tabi bunlara Gazze ablukası gibi Filistinlilerin artık sıradanlaşan problemlerini de eklemek gerekir.
Öte yandan yıllardır Filistin davası üzerinden prim yapan Erdoğan’ın ve Akp’nin sessizliği dikkat çeken boyutlarda. Yıllardır İsrail’i bir ‘terör devleti’ olarak tanımlayan Erdoğan bugünlerde Başkan Trump ve Başbakan Netanyahu’yla ilişkileri bozmamak için temkinli davranmakta. Son dönemde gerçekleşen üç gelişmeye Ankara’nın verdiği tepkiler bu durumu açıkça ortaya koymakta.
Yaklaşık bir ay önce İsrail hükümeti 2500 konutluk yeni yerleşim yeri projesi açıkladı. Türkiye’nin resmi politikası yerleşim yerlerine açıkça karşı olsa da Ankara bugüne kadar açıklanan en kapsamlı yerleşim yeri projesine diplomatik ifadelerle cılız bir tepki verdi. Projenin açıklanmasından bir ay sonra Erdoğan Bahreyn’de yaptığı bir konuşmada projeyi provakasyon olarak tanımlayarak tepkisini gösterebildi.
Geçtiğimiz günlerde yaşanan bir başka gelişme ise Gazze’deki TİKA çalışanının tutuklanması oldu. Erdoğan dahil hiçbir hükümet yetkilisi bir devlet çalışanının İsrail polisi tarafından tutuklanmış olmasına sesini çıkaramadı.
Ankara’nın sessizliğini koruduğu bir diğer husus ise ezan yasağı oldu.
İLİŞKİLERDE DENGESİZLİK
Normalleşme süreciyle birlikte Türkiye-İsrail ilişkilerinde ciddi bir düzelme olduğu doğru. Ancak ikili ilişkilerde İsrail lehine ciddi bir dengesizlik olduğu da gözden kaçmamakta.
Türkiye’nin, İsrail’in NATO temsiliciği açmasına izin verme, Mavi Marmara davasını düşürme, Gazze ablukasının kaldırılması şartından vazgeçme gibi tavizler karşılığında Tel Aviv yönetiminden nasıl bir kazanım elde ettiği halen açıklığa kavuşturulmuş değil.
Dahası, başta Nabi Avcı’nın İsrail ziyareti olmak üzere Türkiye ve İsrail arasındaki karşılık ziyaretler Tel Aviv tarafından İsrail’in Filistinlilere yönelik politikalarına destek olarak sunulmakta.
Ankara’nın ikili ilişkilerde istikrarı korumak istemesi anlaşılır bir durum. Buna karşılık, iki taraf arasında liderler seviyesinde bir diplomatik ziyaret gerçekleşmemişken ve Netanyahu hükümeti Filistin konusunda provakatif adımlar atarken, Nabi Avcı’nın bir fuar bahanesiyle İsrail’i ziyaret etmesinin hiçbir gerekçesi bulunmamakta.
Filistin davasına nispeten daha yakın olan Obama dönemi boyunca meydanlarda İsrail’i kötüleyen ve Filistin’e destek naraları atan hükümetin Trump’la birlikte Filistinlilerin en zor döneminde sessiz kalması uluslararası ilişkiler derslerine konu olacak kadar ibretlik bir durum
Trump sonrası AKP, İsrail politikasını “biat”a çevirdi
İsrail hükümetinin Filistinlilere ait topraklarda inşa ettikleri yerleşim yerleri, ABD Büyükelçiliği’nin yarısı resmen işgal altında olan Kudüs’e taşınması ihtimali, İsrail’in “Yahudi Devleti” olarak tanınması talebi, iki devletli çözümden vazgeçilmesi, yeni bir Gazze savaşı söylentileri… Tabi bunlara Gazze ablukası gibi Filistinlilerin artık sıradanlaşan problemlerini de eklemek gerekir.
Öte yandan yıllardır Filistin davası üzerinden prim yapan Erdoğan’ın ve Akp’nin sessizliği dikkat çeken boyutlarda. Yıllardır İsrail’i bir ‘terör devleti’ olarak tanımlayan Erdoğan bugünlerde Başkan Trump ve Başbakan Netanyahu’yla ilişkileri bozmamak için temkinli davranmakta. Son dönemde gerçekleşen üç gelişmeye Ankara’nın verdiği tepkiler bu durumu açıkça ortaya koymakta.
Yaklaşık bir ay önce İsrail hükümeti 2500 konutluk yeni yerleşim yeri projesi açıkladı. Türkiye’nin resmi politikası yerleşim yerlerine açıkça karşı olsa da Ankara bugüne kadar açıklanan en kapsamlı yerleşim yeri projesine diplomatik ifadelerle cılız bir tepki verdi. Projenin açıklanmasından bir ay sonra Erdoğan Bahreyn’de yaptığı bir konuşmada projeyi provakasyon olarak tanımlayarak tepkisini gösterebildi.
Geçtiğimiz günlerde yaşanan bir başka gelişme ise Gazze’deki TİKA çalışanının tutuklanması oldu. Erdoğan dahil hiçbir hükümet yetkilisi bir devlet çalışanının İsrail polisi tarafından tutuklanmış olmasına sesini çıkaramadı.
Ankara’nın sessizliğini koruduğu bir diğer husus ise ezan yasağı oldu.
İLİŞKİLERDE DENGESİZLİK
Normalleşme süreciyle birlikte Türkiye-İsrail ilişkilerinde ciddi bir düzelme olduğu doğru. Ancak ikili ilişkilerde İsrail lehine ciddi bir dengesizlik olduğu da gözden kaçmamakta.
Türkiye’nin, İsrail’in NATO temsiliciği açmasına izin verme, Mavi Marmara davasını düşürme, Gazze ablukasının kaldırılması şartından vazgeçme gibi tavizler karşılığında Tel Aviv yönetiminden nasıl bir kazanım elde ettiği halen açıklığa kavuşturulmuş değil.
Dahası, başta Nabi Avcı’nın İsrail ziyareti olmak üzere Türkiye ve İsrail arasındaki karşılık ziyaretler Tel Aviv tarafından İsrail’in Filistinlilere yönelik politikalarına destek olarak sunulmakta.
Ankara’nın ikili ilişkilerde istikrarı korumak istemesi anlaşılır bir durum. Buna karşılık, iki taraf arasında liderler seviyesinde bir diplomatik ziyaret gerçekleşmemişken ve Netanyahu hükümeti Filistin konusunda provakatif adımlar atarken, Nabi Avcı’nın bir fuar bahanesiyle İsrail’i ziyaret etmesinin hiçbir gerekçesi bulunmamakta.
Filistin davasına nispeten daha yakın olan Obama dönemi boyunca meydanlarda İsrail’i kötüleyen ve Filistin’e destek naraları atan hükümetin Trump’la birlikte Filistinlilerin en zor döneminde sessiz kalması uluslararası ilişkiler derslerine konu olacak kadar ibretlik bir durum