AKP rejimi iki aydan fazla bir süredir ‘reform’ haberleriyle piyasayı canlı tutmaya, dövizi dizginlemeye çalışıyor. Ancak bugüne kadar reform adına yapılan hiç bir şey yok.
Tr724’ten Yusuf Dereli’nin haberine göre Bu adımlar bile ekonomiye ‘nefes’ aldırdı, zaman kazandırdı ancak gerisi gelmedi ve gelmeyecek! AKP, ‘reform reform’ diyerek ‘reform’ yapacağına inanıyor olmalı. Reform masalı, gelmekte olan felaketi ötelemekten başka işe yaramayacak. Ve sorun ‘ötelendikçe’ kartopu gibi katlanarak büyüyecek. Doların iki ay önce 8,50’yi görmesinin ve bugün 7,50 seviyelerinde seyretmesinin en büyük sebebi zamanında atılmayan adımlardı. Bugün atılmayan ve sürekli ‘ötelenen’ adımların bedeli de önümüzdeki günlerde ödenecek.AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘faiz’ açıklamalarının ardından dolar yeniden 7,50’ye dayandı. Erdoğan, DEİK Yönetim Kurulu üyelerini kabulünde yüksek faizden yakındı. Girişimci ve yatırımcıların ‘faiz’ yükü altında ezildiğini anlattı. “Bana yatırım lazım, istihdam lazım, üretim lazım, ihracat lazım.” dedikten sonra ‘eksi’ faizli ülkelerden örnekler verdi. Ve nihayet ağzındaki baklayı çıkardı: “Arkadaşlar (Merkez Bankası ve bankalar) beni dinlerler, dinlemezler, ben bunlara (yüksek faize) karşıyım. Bunlarla mücadelemi de sonuna kadar devam ettireceğim. Kim ne derse desin. İnandığım tek şey var, yüksek faizle bir yere varamayız.”
ERDOĞAN’IN İNADININ FATURASINI MİLLET ÖDÜYOR
Türkiye ekonomisi, Erdoğan’ın “Faiz sebep, enflasyon sonuçtur. Faiz düşerse enflasyonda düşer.” stratejisi nedeniyle battı! Önceki Merkez Başkanı Murat Çetinkaya’yı ‘talimatlarına uyarak faizleri düşürmediği için’ görevden aldı. Yerine Murat Uysal’ı getirdi. Uysal faizi üst üste 9 toplantıda düşürerek yüzde 8,25’e çekti. Erdoğan’ın tezine göre faizler düştükçe enflasyonun da düşmesi gerekiyordu ancak öyle olmadı. Enflasyon tırmandı. Dolar fırladı, 8,50 TL’yi aştı.
MERKEZ BANKASI BOŞALTILDI
MB, Erdoğan’ın talimatı gereği faizi artıramadığı için MB’nin rezervleri doları tutmak için boşaltıldı. Sonuç; MB’nin 128 milyar dolarlık rezervi eridi, eksi 50 milyara dayandı. Dolar 7,50 seviyelerinde ve Enflasyon Araştırma Grubu’na göre yıllık enflasyon yüzde 36,72. Erdoğan’ın ‘faiz’ inadının bedelini şimdi parası pul olan, satın alma gücü eriyen 85 milyon insan ödüyor.
BATIK EKONOMİNİN SORUMLUSU KİM?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, son faiz çıkışında bugünkü tablonun sorumlusuna hiç değinmiyor. “Türkiye ekonomisinin sorumlusu benim ben.” diyen Erdoğan değil miydi? Bütün ekonomistler, iktisatçılar iki yıldır ‘faizleri artırın’ diye yalvardı; ancak rejim bütün bu çağrılara kulak tıkadı. Dolar 5,50-5,60 seviyelerindeyken ‘faizleri artırın, yapısal reformları hayata geçirin’ diyenler ‘vatan haini’ ilan edildi. Nihayet dolar 8,50’yi bile aştıktan sonra politika faizi artırıldı. Ancak iş işten geçti. Olan MB’nin 128 milyar dolarına oldu!
GÜÇLER AYRILIĞI İLKESİ YENİDEN TESİS EDİLEBİLİR Mİ?
Recep Tayyip Erdoğan, aynı konuşmasında, hukuk ve ekonomi alanındaki reformları da ‘yakında’ kamuoyuyla paylaşacaklarını anlattı. Yaklaşık iki buçuk aydır benzer açıklamalarla kamuoyu geçiştiriliyor. Peki AKP rejimi gerçekten reform yapabilir mi? Yapamaz, yapmayacak da… AKP’nin yapması gereken ilk reform ‘güçler ayrılığının’ yeniden tesis edilmesi olmalı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen ‘ucube’ sistemde bu mümkün mü? Sistemin doğası gereği ekonomiden eğitime, sağlıktan ulaştırmaya her şeye tek kişi karar veriyor. Kaldı ki ülkede ‘reforma’ ihtiyaç da yok; mevcut savcılar, hakimler/mahkemeler talimatla karar vermek yerine kitaba baksa, orada yazan hukuku uygulasa yeter!
MB, BAĞIMSIZ OLABİLİR Mİ?
Yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü yeniden tesis edilmeli. Bırakın yerel mahkemeleri ya da AYM’yi; artık AİHM’nin kararlarını bile, “Bizi bağlamaz.” diyerek uygulamayan bir iktidar var. Her gün bir habere erişim yasağı geliyor. 200’den fazla muhalif gazeteci siyasi soruşturmalar nedeniyle tutuklu. 780 bebek anneleriyle birlikte cezaevinde. AKP’ye yönelik en küçük bir eleştiri bile tutuklanma gerekçesi olmaya yetiyor. Perinçek’in tabiriyle ‘yargıyı siyasetin köpeği’ haline getiren iktidar, bu lüksten vazgeçebilir mi?
Bakmayın siz Erdoğan’ın, “Arkadaşlar beni dinler, dinlemez.” dediğine… MB yönetiminin Erdoğan’ın izni olmadan faizi artırması mümkün mü? Tiyatro oynuyorlar. MB’nin elinde 100 milyar dolar olsaydı Naci Ağbal, faizi artırır mıydı? MB’nin elinde başka cephane kalmadığı için faizler Erdoğan’ın müsaade ettiği kadar artırıldı.
AKP, SEÇİM BARAJINI DÜŞÜRÜR MÜ?
Bu arada reform ‘hukukla’ sınırlı olmamalı. Demokrasi, ekonomi, insan hakları, eğitim, ticaret hukuku, vergi hukuku… Bütün bu konularda da ciddi bir reforma gidilmeli. Mesela seçim barajı düşürülmeli. Yapabilir mi bunu AKP? Aksine, yeni partilerin barajı geçme ihtimaline karşı barajı yüzde 10’dan yüzde 12’ye yükseltmeyi düşündüğü iddiaları var!
MUHALİF EKRANLAR KARARIYOR
Demokrasinin olmazsa olmazı özgür basındır. 30 Kasım’da yayın hayatına başlayan Olay TV, ‘siyasi baskılar’ nedeniyle 26 gün sonra ekranlarını kararttı. Olay TV, 26 günlük yayın hayatı boyunca AKP’ye 766, HDP’ye ise sadece 51 dakika süre vermişti. Ancak iktidar buna bile tahammül edemedi. RTÜK, muhalif kanallara ceza yağdırıyor.
Sorun sadece televizyonlar değil. Gazeteler de baskıdan nasibini alıyor. Cumhuriyet, Birgün, Evrensel gibi bir çok ‘muhalif’ gazete, iktidar aleyhine yaptıkları haberler nedeniyle Basın İlan Kurumu tarafından ‘ilan kesme’ yaptırımıyla cezalandırıyor.
Dolasıyla AKP’nin ne hukukta ne demokraside ne de insan hakları veya özgürlükler konusunda ‘reform’ yapma ihtimali yok. Yapamaz; çünkü reform AKP için yolun sonu demek!
Kaynak: Tr724