Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, 15 Temmuz sonrası başta Ankara olmak üzere sokak ortasında kaçırılma vakalarının artmasıyla ilgili konuştu.
Evrensel’in haberine göre, Türkiye’nin “en karanlık dönemleri” olarak tarihe geçen 1990’lı yıllarda kaçırılarak gözaltına alınan binlerce kişiden bir daha haber alınamadı. Son günlerde yeniden baş gösteren ve özellikle Hizmet Hareketi’ne yakın olduğu iddiasıyla insanların kaçırılması, ajanlık dayatmasına maruz bırakılması ve ölüm tehdidi almasını değerlendiren TİHV Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, toplumun sindirilmeye çalışıldığının ifade etti.
TİHV Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı
Fincancı, “Bu tehditlerin varlığından haberdar olmak bile kendi başına insanların yaşamlarını düzenlerken buna göre düzenlemesini, korkmasını ve sinmesine neden olabiliyor. Bu şekilde sadece kaçırılma ve tehdit alan bireyler değil, yakın çevresinden başlayarak tüm topluma dalga dalga yayınlan bir korku yerleştirilmeye çalışıyorlar. Hiçbir şekilde muhalif olmamak, farklı bir ses çıkarmamak için kendi kendimize oto sansür uygulamaya başlıyoruz” diye konuştu.
‘ÖZGÜRLÜK HAKKINDAN YOKSUN BIRAKILAMAZ’
TİHV Genel Sekreteri Metin Bakkalcı ise, zorla alıkonma ve gözaltında tehditlere karşı, “Her dönemi kendi içinde karşılaştırmak önemlidir. Dönemleri karşılaştırdığımızda bazı özel durumlar gözden kaçabiliyor. Bugün için esas olarak bir insanın uluslararası belgelerde de yer aldığı, Türkiye’de kimi düzenlemelerde de yer aldığı gibi kişilik haklarımız, özgürlük ve güvenlik haklarımız var. Bir kişi gerekçesiz olarak özgürlük hakkında yoksun bırakılamaz. Özgürlüğünden yoksun bırakılacak kişi de başından itibaren usul güvenceleri denilen, avukatına, yakınına, hekimine ulaşma dediğimiz, her şeyin kayıt altına alındığı bir süreç işlemek zorunda” diye konuştu.
Türkiye’de işlenmesi gereken yasal prosedürlerin işletilmediğini hatırlatan Bakkalcı, “Tüm kamuoyunun tatmin edici ve adalet duygusunun zedelenmemesi için etkin soruşturmalar başlatılmalıdır. Bu soruşturmalar sonucunda bir nebze olsun tartışmalar aşılabilir” dedi. Bakkalcı, “90’lı yıllara mı dönüyoruz sorusuna karşılık 2018’de hayata geçirilen ve üç yıl uzatılan, doğal hale getirilmeye çalışılan OHAL koşullarının derhal düzeltilmeli ve insan haklarının korunması güvence altına alınmalıdır” diyerek sözlerini bitirdi.