Geçmişte komünist rejimler, ideoloji pazarlayarak gençleri kendine bağlayıp birçok ülkenin içini karıştırdı ve yıllar süren kavgalara zemin hazırladı. Bugün Rusya’nın başındakiler ideolojilerinin batı değerleri karşısında rekabet şansı kalmadığını bildikleri için taktik değiştirdiler. Toplumların önüne kabul edilebilir bir dünya görüşü sunmadan başarısız bir ideolojiyi yeniden yaymanın çaresini arıyorlar.
Olmadık şeyleri varmış gibi gösteriyor, geliştirdikleri özel yazılım algoritmalarıyla seçimlerde kirli bilgi üretiyor, eğilimleri değiştirip halkın tercihlerine yön vermeye çalışıyorlar. Amerika seçimlerinde etkili oldukları biliniyor, son dönemde Avrupa ülkelerindeki ayrılıkçı akımların yükselişinin tabii olmadığı, dış müdahalenin olduğu seslendiriliyor.
Yayılmacı sosyalist anlayış, kendine bağımlı bir coğrafya kurma hayaliyle;
-Bir yandan ülkelerin içini karıştırıp dikta heveslisi yöneticilerin hileli işlemle seçim kazanmasını destek veriyor,
-Bir yandan da çevresinden başlayarak birçok ülkeyi işgale yelteniyor ya da dünyanın pek çok bölgesine silah gönderip çatışmaları körükleyerek etki alanını genişletmeye çalışıyor.
Ortadoğu’da; onların verdiği destekle başı dönmüş, olumlu iş yapmadan görevde kalmayı düşünen siyasetçiler,
-Bütün dayanışmaları dağıtmak için kasıtlı olarak geçmişte yaşanmış ayrılıkları kaşıyarak bölüp parçalayınca,
-Peşlerinden giden masum kalabalıklar yıllar sürecek kavgalara tutuştu, toplumlar birbirleriyle boğuştular.
Normalleşme çabalarının, siyasi geleceklerine zarar vereceği vehmine kapılan Türk yönetimi de onlara katıldı,
-Çok büyük ölçekli hırsızlık ve yolsuzluklara bulaşmış bir siyasi ekibin hata ve kusurlarını örtmede,
-MİT emrine verilmiş büyük medya organları ve onların bültenlerini yayınlamaktan sorumlu gazeteciler başarılı olamayınca, gelecek seçimde ayrışmaları körükleyip Arap şeyhlikleri gibi ülke tapusuna konmayı planlıyorlar.
Şu günlerde AKP’ye eğilimlerin artması, halkın birkaç kuruşluk ulufe vaatlerine aldanmasıyla açıklanması pek mantıklı görünmüyor. Toplumda refah artışı olacak kadar kayda değer bir adım olmadan, yönelim değişmesinin arkasında siyasi mühendislik olduğu hissediliyor.
Gitmemek için her şeyi göze almış mevcut iktidar;
-Seçim kaybedince yüzlerce vatandaşın öldüğü bombalamalarla,
-Ergenekoncularla birlikte 300 civarı vatandaşın öldüğü darbe senaryosuyla,
-Kürt oylarını alamadığında, yerleşim birimlerini yerle bir edip on binleri göçe zorlamasıyla,
-Silah desteğiyle karıştırdığı Suriye’den yuvasını dağıttığı milyonlarca göçmene yaşattıklarıyla… Gerektiğinde her türlü suça bulaşabileceğini gösterdi. Cevheri Güven; Akdeniz’de Ruslara üs izni dâhil ülke güvenliğini tehdit edecek onlarca taviz karşılığında, seçim kampanyasına dış desteğin başladığına işaret etti.
Verilen taktik gereği, gelecek seçimlerde halkı düşman kamplarına bölüp kutuplaşma üzerinden kampanya yürütecekleri anlaşılıyor. Hâlbuki toplumların geçmişte yaşadıkları husumetleri yeniden kaşımanın kimseye faydası yok, onlar aynı hataların tekrarlanmaması için belki ibret olarak hatırlanabilir. Daha ileri giderek bu hata ve kusurların sorumluluğunu bugünkü nesillerden sormak toplumları ayrıştırır, birlik ruhu kaybolur.
Geçmişte, çok büyük travmalar yaşanmış, kin ve nefret tohumları ekilmiş, kitle psikolojisi ile harekete geçenler birbiriyle didişip durmuş, yüz binlerce insan bazılarının kaprisi uğruna mağdur edilmişti. Yıllarca birbirileriyle savaşmış topluluklar bunları unutup birlikte güç oluştururken, düzmece senaryolardan etkilenecek Türk halkının basit farklılıklar üzerinden yeniden kavgaya tutuşturulması çok tehlikeli bir kurgunun habercisi.
Kötü olayları tarihin çöplüğüne gömen, düşmanlıkları unutup ortak proje etrafında bir araya gelenler başarıdan başarıya koşarken, ülkenin hala o kavgalar üzerinden öne çıkma yarışına sokulması insafla bağdaşmaz. Karşılıklı tahriklerle büyütülüp kabartılan düşmanlıklar kimseye kazanç sağlamaz. Toplumu kutuplaştırıp ayrılık üzerinden güç devşirmeye çalışanların oyunundan korunmanın yolu, en haklı olduğunuz olayların bile geçmişte kaldığını görüp, yeniden yaşanmaması için tedbir almaktan geçer.
Tesir gücü yüksek kitle imha silahlarının, canavar ruhlu insanların elinde her an farklı bir yere yönelmeyi beklediği bir dönemde, dünyada barış ve kardeşliği korumak büyük fedakârlık gerektirir. Çok zor bile olsa her kesim içindeki sızıyı bastırıp, bir dönemde hayatına kastetmiş, yer ve yurdundan çıkarıp atmış, en dar zamanda arkadan vurmuş insanların yaptıklarını sürekli tekrar edip, bunlarla uğraşıp durmanın yeni düşman kampları oluşturmanın toplum geleceğine faydası olmadığını hep hatırda tutmalı. Geleceğin dünyasının huzur dolu olması isteniyorsa, çok sancılı bir dönemden geçilse de, yaşananlar içinizi kemirip, sizi acılar içinde kıvrandırsa da, yeni hasım cepheleri oluşturma yerine, engin bir vicdanla hareket etmeli olumlu katkı yapma derdiyle oturup kalkmalı, sineleri herkese açıp, düşman gözüyle bakanları bile dost haline getirmenin yolları aranmalı. Acımasız insanların yaptıkları zulüm işkencelerden dolayı asla bu hedeften sapmayı, yükü yere bırakmayı düşünmemeli, aldığınız görevi götürebildiğiniz yere kadar taşımalı.
Her an ortaya çıkmaya hazır düşmanlık hislerini, bazılarının içinde bekleyen canavarlıkları uyandırmamak için söz ve davranışlarınıza çok dikkat etmeli. Acısıyla tatlısıyla tarihte yaşanmış her olay hatırlanmalı, ancak onları sadece geleceği aydınlatmak için kullanmalı. Belki, yaşanmış olaylarda insan zaaflarıyla ortaya çıkmış kusurların arka planını öğrenip, onlardan uzak kalarak gelecekte de aynı hatalara düşmekten kaçınmalı.
Yahya Kemal “canlı köklerle tutunan ağaç gibi, nesiller geçmişin olumlu davranış köklerine tutunursa verimliliğini koruyup ayakta kalır” demektedir. Her toplum kendine has kültür değerleriyle varlık gösterir, günümüzde inançlı toplumlar, büyük fırtınaları karşısında her gün karar değiştirip yok olmaktan korunmak ve yere sağlam basıp ayakta kalmak istiyorsa geçmişin sağlam köklerinden istifadeyi düşünür. Aydınlık bir gelecek hedefleyenler, onu geçmişin olumlu temelleri üzerine kurarlarsa bahar gelip su yürüdüğünde aşılar filiz verir, güzellikler gelişerek geleceğe aktarılır.
Olaylara siyah beyaz gözlükle bakanların basit hatalara takılıp geçmişi tümden kötülemesi sağlıklı bir yaklaşım değil. O günün şartları içinde yapılmış bazı hatalara bakılarak geçmiş yargılanıp yok sayılamaz. Rüzgârın önünde yaprak gibi oradan oraya savrulmak istemeyenler, faydalı olanları yeni nesillere aktarıp geleceği şekillendirmede kullanabilirse geçmişin birikimleri çöpe gitmekten kurtulur. Onların değerli özleri üzerine gelecek bina edilirse başarı şansı artar.
Özellikle hayatını topluma adamış din büyüklerinin davranışlarının çoğu her problemde kullanılabilecek maymuncuk gibidir. Onlar, inandıkları değerlere bağlılıkları, en anormal şartlarda bile taviz vermemeleri sonucu tutarlı davranış bütünlüğü içinde bir toplum oluşmuştur. Bu istikrarlı duruş sayesinde en büyük düşmanlar bile zarar gelebilir endişesi taşımamıştır.
Ancak, ataların yaptıklarını aynen bugüne aktarmaya çalışmak değişimi okuyamamak demektir. Sağlam kökleri üzerinde büyüyüp gelişen, yeni şartlara uyumu kolaylaştıran, tarih şuurunu koruyan yaşadığı dönemin özelliklerini birlikte değerlendiren anlayışlar yıpratıcı rüzgârlara mukavemet edebilir. Zaman ve şartların yoğun baskısı altında taşıması gereken değerleri terk etmeyi düşünmeden, geçmişle geleceği birilikte harman etmenin yollarını arar. Sahip olduğu değerlerden taviz vermeden günümüz şatlarına uygun tavır belirleyerek, her dönem meyve veren bir ağaç olma özelliğini korumaya çalışır.
Geçmiş değerleri koruma tarihin çöplüğüne atılması gereken kavgaları yeniden kaşıma da değildir. Aksine onlardan ders alıp aynı hataları tekrar etmemek için yapılması gerekenlere kafa yormak faydalı olanlardan yararlanmaktır. Dünyanın geleceğine olumlu katkı sunmak için geçmişten günümüze aktarılan değerler;
-Başta en temel disiplin olan kitap-sünnet-icma gibi kaynaklara,
-Büyüklerin tecrübeleriyle ortaya konulmuş, zamana göre geliştirilmiş, akıl-vicdan filtresinden geçirilerek şartlara göre revize edilmiş şekliyle günümüze adapte edilebilirse, altından kalkılamayan problemlerin çözümünde çok önemli fonksiyon icra edebilir.
Geçmişin değerlerinin bugün işe yaramayacağını düşünenlere gelince, onlar temel disiplinlere bağlı kalmayı kendi menfaatleriyle örtüşmediği için yok sayar. Hadiselerin paletleri altında ezilince şartlara göre her gün kendi kısır görüşlerinden yeni bir şey uydurur, bugün savundukları değerleri ertesi gün kötülemeye başlar, doğru dediklerinin yarın tersini iddia eder, her olayda farklı bir duruş sergiler ve hep yön değiştirip dururlar.
Dev musibetler karşısında üzerlerine düşeni yapanlar sayesinde, olayların giderek küçüldüğü ve herkesin katlanabileceği bir hale dönüştüğü çok görülmüştür. Kin ve nefret dalgalarını önlemek isteyenler, karşılaştıkları belalara aldırmadan görevlerini yapmalı gerisini her şeyin sahibi yüce yaratıcıya bırakmalı.
*Fethullah Gülen Hocaefendi’nin “herkul.org” sitesindeki yazısından faydalanılmıştır.
İsmail S. Gülümser / Aktif Haber