“Elde ettiği güçle başı dönmüş bir iktidar, toplumsal refahın sembolü değerleri terk edince, geçmiştekilerin karanlık dünyasını taklide soyunuyor ve sopayla herkesi hizaya getirip susturacağını sanıyor.”
Bazıları zahmete katlanmadan hedefe ulaşmayı uyanıklık sanıyor, egemen güçlerin geçmişte yaptığı yanlış yöntemleri kullanarak hatta onları katlayacak eylemlerle kısa sürede istediğini elde edebileceğini düşünüyor.
Sırf din-dil-ilk-dünya görüşünden dolayı idaresi altındakilere zulmedenler gibi, onlar da adeta öç alma hıncı içinde, aynı şeylerin katmerlisini muhataplarına yapma planlarıyla oturup kalkıyor. Yanlışları taklit ederek onların açık bıraktığı kötülük kapılarından giriyor. Bazılarıyla ortaklık kurup geçmişteki konfor alanlarını öğreniyor ve benzer suçları işleyerek zevk içinde yaşayabileceği korumalı ortam oluşturmayı kendisi için kazanılmış bir hak olarak görüyor, onların işlediği cürümlere rahmet okutacak kirlere bulaşıyor.
Onlar, kapalı kapılar ardında toplum için çeşitli senaryolar kurguladıkları, güçlerini sürdürmek istediklerinde gerektiğinde ölümlü olaylar üzerinden iktidar devşirdikleri gibi, iyilik ve güzelliğin temsilcisi olma iddiasıyla ortaya çıkan bugünün yöneticileri de, aynı ölümlü karanlık planlar yaparak netice almakta mahzur görmüyor.
Cumhuriyetin ilk yıllarında dinle kavgalı bir grubun tahrikiyle, ıslahı mümkün olan köklü bir kurumun medreselerin kapatılıp toplumun birikiminin sıfırlandığı, kütüphaneler dolusu kitapların okunamaz hale geldiği, ahlaki altyapıyı oluşturan kurumlar olmayınca toplumda ciddi erozyonların yaşandığı gibi bugün de;
-Son 40-50 yıla damgasını vuran köklü eğitim kurumları kapatılınca hayır üreten bir ana damar tıkanıyor,
-Bu kurumlarda çalışanlar destek verenler hain ilan edilip hapishane köşelerinde çürütülüyor,
-Ürettikleri ülkenin gözbebeği kitaplar çöpe atılıyor, nasihatlerle kurdukları kültür ortamı bozulunca toplum ruhi boşluk yaşıyor.
1940’lardan sonra eğitim sistemi kullanılarak yayılan ahlaki çöküntüyü önlemek için bir itfaiye memuru telaşıyla koşturan Bediüzzaman ve talebelerini, “nurculuk” diyerek din dışı gösterip tutukladıkları gibi bugünküler de;
-Sahte senaryolarla toplum düşmanı ilan ettikleri bir gruba mensup insanların işini elinden alıyor,
-Her gün dalga dalga yaydıkları tutuklamaları karşısında sesini çıkaranlara gözdağı veriyor,
-Toplumun ıslahı için yıllarca bıkmadan usanmadan emek sarf etmiş insanları teröristlikle yaftalıyor.
80 öncesi toplumda kargaşa zemini oluşturduktan, tehditlerle halkı canından bezdirdikten sonra, kurtarıcı rolüne soyunup hiçbir şey olmamış gibi ülkenin yönetimini ihtilalla gasp eden, Evren ve arkadaşlarına özenen bugünün ihtilalcıları da;
-Darbe düşünen komutanlarla anlaşıp, kendi planladıkları ölümlü olaylarla orduya ve topluma tuzak kuruyor,
-Senaryolarıyla yönetimi gasp ettikleri halde, masum insanları cinayetlerinden sorumlu tutuyor,
-Olaylarda yer almamış binlerce devlet görevlisini suçlayıp, işten atmada gerekçe olarak kullanıyor.
O günlerde, düşman hale getirip silahlı eyleme hazırlanan sağcı-solcuların birbirlerine karşı uyguladığı vahşeti, bugün partililer ölümlü senaryolarla şeytanlaştırılan masum cemaat mensuplarına karşı uyguluyor.
-Yoğun propaganda bombardımanı ile yaşlı-hasta-yeni doğum yapmış suçsuzların bu zulmü hak ettiği anlatılıyor,
-Onların aklanıp yeniden toplumdaki yerlerini almasından korkanlar, yıllar önce ürettikleri tel tel dökülen yalanlarını tekrarlamaya devam ediyor.
40’lardan 90’li yılların sonuna kadar, gücü elinde bulunduranların kendilerine muhalefet eden medya organlarına hayat hakkı tanımadıkları, yargı sopasıyla yazıp çizenleri engelledikleri gibi bugünküler de;
-Açlığını hissettikleri iktidarı ellerinden kaçırmamak için, tüm muhalif medyayı susturuyor,
-Anayasaya aykırı olarak basın organlarını müsadere ediyor, çalışanları tutukluyor,
-Kimini tehditle, kimini yolsuzluktan kazanılan paralarla devralıp hizaya getiriyor.
Yıllarca kirli mafya örgütlerinden zarar görmüş bir toplumu, onların karanlık âlemlerinden uzak tutma iddiasıyla ortaya çıkmış olanların, suç şebekeleri ile ortak iş tuttukları açığa çıkıyor.
-Cinsel zaaflarla mücadele ettiğini sandığımız insanların, bu zaaflarla ilgili görüntüleri ortaya saçılıyor,
-Herkesin hakkını savunmak için yola çıkanların, tehditle firmaların kaynaklarına ortak oldukları anlaşılıyor,
-Halkın mallarını koruması gerekenlerin, arsa-rant-ihale mafyası kurup kaynakları bölüştükleri görülüyor.
1900’lü yılların başında cadı avına muhatap olan ve ülkeyi terk etmek zorunda bırakılan azınlıkların, geride bıraktığı malları yağmalayarak türemiş yeni yetme zenginler gibi bugün de;
-Gücü eline geçirenler, ortaklık teklifini kabul etmeyen iş adamlarına yaşatıyor,
-Kimisini tutuklatıp, kimisini ülkeyi terk etmek zorunda bırakarak servetleri üzerine konuyor.
80-90’lı yıllarda gücünü kaybetmek istemeyen derin devlet yapılarının, Sabancı-Hablemitoğlu-Kışlalı-Mumcu-Kahveci-Bitlis-Ersever-Okan-Kürt iş adamları vb cinayetlerle, kendilerine biat etmeyenleri hizaya getirdikleri gibi bugünküler de;
-Adam kaçırıyor, işkence ile istedikleri hakkında iftira metinleri imzalatılıyor,
-İfadeleri ile yanlışlarını ortaya dökecekler uzun-ağır hapishane şartlarında ölüme gönderiliyor,
-Kaza-rastlantı gibi gösterdikleri Yazıcıoğlu vb cinayetlerle birçok kirli işlerin üstü örtülüyor.
Mahkemelerin derin yapıların yanında yer almasından, özellikle siyasi davalarda ayırımcılık yapmasından zarar gördüğü için adaleti düzeltme reklamlarıyla iktidara gelenlerin;
-Adalet mekanizmasını ayrımcılığın merkezi haline getirdiği, kişilerin haklarını elinden aldığı,
-İstediğini tutuklatıp, susturduğu, istediğinin suçlarını saklamak için görevlileri tehditle korkuttuğu,
-Hukuku bir sopa gibi kullanarak gücünü sağlamlaştırmaya çalıştığı gün yüzüne çıkıyor.
Devlete memur alımında yaşanan ayrımcılıktan, devlet memurlarının ayırımcı uygulamalarından zarar gördüğü için, halka devlet kadro ve imkânlarından eşit yararlanacakları vaadinde bulunanların;
-Sınavlara hile karıştırdığı, mülakatlarda ayrımcılık yaptığı, devleti partililerle doldurduğu,
-Memurlara parti amaçları doğrultusunda ayırımcılık talimatı verdiklerini artık saklama gereği bile duymuyorlar.
Her gücü devam ettirmek isteyenin yaptığı gibi onlarda, iktidardan gitmemek için gerçeklerden kopuyor.
-Ülkeyi yasaklardan kurtaracakları için etraflarına toplanmış aydınlar bir bir dağılıyor,
-Yerlerini yasaklarla gücü sürdürmeyi savunan, ahlaki zaaf içindeki toplum düşmanları alıyor,
-Yasaklara savaş açtığı sanılan bir parti, toplumu yasaklarla gütmenin aparatına dönüşüyor.
Ülkede insanca yaşamanın ancak AB değerleriyle mümkün olacağını söyleyenler
-Ellerine imkân geçtiğinde bu kriterleri rafa kaldırıyor, kimseye insanca yaşam alanı bırakmıyor,
-Seçilmiş başkanları milletvekillerini tutuklatıp hürriyetlerini gasp ediyor,
-Düşüncesini ifade edenleri devlet kesesinden besledikleri trollerle susturup sesini kesiyor.
İlimle irfanla ülkeyi geliştireceğini zannettiğimiz insanlar bilime ve bilimsel verilere savaş açıyor.
-Eğitim kurumlarını kapatıyor ve halk eğitim faaliyeti dediğimiz sohbetleri yasaklıyor,
-Devletin bilimsel verilere göre hareket eden birimlerini dağıtıp halkı yalanlarla aldatıyor,
-Ülkenin en saygın üniversitelerini ve hocalarını dışlayıp oraları parti arpalığı haline getiriyor.
Yıllarca düşüncesinden dolayı suçlanmış insanların çektikleri çileleri anlatıp, herkesin özgürce düşüncesini ifade ettiği daha yaşanabilir bir ülke hayalleriyle avutulan bir toplum aldatıldığını fark ediyor.
-Hürriyet diye bağıranların, nasıl bütün hak ve hürriyetleri yok ettiğini üzülerek seyrediyor,
-Düşüncesini ifade etiği için tutuklanan biri, gücü eline geçirince her düşünceyi tehditle susturuyor.
Yoksulluk ve yolsuzlukla mücadele edeceği sanılanlar, ülkenin mali kaynaklarını kendi aralarında bölüşmeye kalkınca, devletin imkânları bu soygun düzenine yeterli gelmiyor.
-Yaşanan çaresizliğin görülmesini engellemede dar zaman için saklanmış tüm birikim harcanıyor,
-Savaş yaşayan ambargo altındaki yerlerde bile enflasyon %20’lerde iken ülkede enflasyon %170’lere çıkıyor,
-Ekonominin çarkları tıkanınca düşman ilan edilen liderlerden borç dilenmek için el etek öpülüyor.
Ülkede bilim yuvası açarak ülkenin ufkunu açıp geliştireceği, kalkındıracağı zannedilenler;
-Olası bir tepkisel dalgalanmalarda kullanmak üzere her yere yeni hapishaneler inşa ediyor,
-Fikri olanları tutuklayıp, bilgiye erişim yollarını engelliyor ve toplumu MİT’in düzmece yazılarıyla yönlendiriyor,
-Doktorlar, bilim adamları hatta gençler ülkeyi terk ederken sesini çıkaran herkes hapishanelere dolduruluyor.
Bütün bunların olduğu yerde ülkede refah ve huzurun geniş kesimlere yayılmasının imkânı yok.
-Toplumun gözü önünde partililerin semirdiği, halkın her geçen gün fakirleştiği bir ortam hazırlanıyor,
-Fakirlikle mücadele sloganı ile toplumda kabul görmüş bir parti halkın fakirleşmesinin ana sebebi haline geliyor.
Kısacası elde ettiği güçle başı dönmüş bir iktidar, toplumsal refahın sembolü değerleri terk edince, geçmiştekilerin karanlık dünyasını taklide soyunuyor ve sopayla herkesi hizaya getirip susturacağını sanıyor.
İsmail S. Gülümser