Aktifhaber
  • GÜNDEM
  • ANALİZ
  • SİYASET
  • EKONOMİ
  • DÜNYA
  • ÖZEL HABER
  • 15 TEMMUZ
  • SPOR
  • İŞKENCE
  • MEDYA
  • MAGAZİN
  • DİĞER
    • EĞİTİM
    • KÜLTÜR & SANAT
    • SAĞLIK
    • TEKNOLOJİ
    • YAŞAM
No Result
View All Result
  • GÜNDEM
  • ANALİZ
  • SİYASET
  • EKONOMİ
  • DÜNYA
  • ÖZEL HABER
  • 15 TEMMUZ
  • SPOR
  • İŞKENCE
  • MEDYA
  • MAGAZİN
  • DİĞER
    • EĞİTİM
    • KÜLTÜR & SANAT
    • SAĞLIK
    • TEKNOLOJİ
    • YAŞAM
No Result
View All Result
Aktifhaber
No Result
View All Result

Gül gibi insanları incittiniz!

by aktifhabercom
June 14, 2020
Gül gibi insanları incittiniz!
5k
VIEWS
Share on FacebookShare on Twitter

”Gül gibi insanları incittiniz. Onları çoluk çocuğundan, torunlarından ayırdınız. Alın teriyle kazandıkları mallara çöktünüz. Zalimlere sözümüz yok! Onlarla hesabımızı Allah’a havale ettik. ”

Akademisyen Mahmut Akpınar’ın Tr724’te kaleme aldığı makalesi şöyle:

Memleketim Uşak, Batı Anadolu’da küçük bir şehrimiz. Herkesin birbirini tanıması, belki şikâyet mekanizması nedeniyle zulmün en ağır geçtiği yerlerden. Uşak’ta zulüm 15 Temmuz’dan çok önce başladı. Türkiye’nin tanıdığı, AKP milletvekili adayı olmuş sanayici Hazım Sesli ve bir grup esnafı ortada daha “puslu darbe ortamı” yokken aldılar içeriye. Bu küçük ilde yaşatılan zulümler öyle can yakıcı hala geldi ki sosyal medyada “Ne çektin be Uşak!” diye hesap bile açıldı.

Uşak’ta herkesin sevdiği, her fakirin “buradan boş dönmem” diye kapısını çaldığı, her cami yapanın mutlaka uğradığı, bütün İslami cemaatlerin “abi” bilip her yıl düzenli destek aldığı, her daim gülümseyen, etrafına pozitif enerji ve umut yayan Ömer Abi’yi tanımayan yoktur.


Kimin bir işi olsa ya bizzat önüne düşer yardımcı olur, ya arabasını verir veya çalışanlarından birisini tahsis ederdi. İlk tanıdığımda eski garajın yanında rulman ticareti yapan bir işyeri vardı. İşyerinin yola bakan köşesindeki küçük ofisi arı kovanı gibiydi; ziyaretçilerle dolar boşalırdı. Mesaisinin büyük kısmını başkalarına yardımcı olmakla, hayır işleri ile geçirirdi. “Ömer Abi’nin bana faydası olmadı!” diyebilecek çok az insan vardır Uşak’ta. Her kimin, ne tür sıkıntısı olsa kıvranarak çözüm üretmeye çalışırdı.

Yıl 1996, evleneceğim. Uşak’tan başka bir şehre gelin almaya gideceğiz. Kötü bir arabam var; ama gelin arabası için biraz düzgünü lazım. Sağ olsun o dönemde bir abimiz kendi arabasını verdi. Bizzat kendisi de şoförümüz oldu. Akrabalardan, dostlardan gelmek isteyenler var, fakat yeterli araç yok. Nasıl yaparız diye düşünürken birisi: “Ömer Abi’nin dolmuşu var; o halleder!” dedi. Sağ olsun hiç ikiletmeden şoförüyle birlikte aracını tahsis etmişti. Sonradan öğrendim ki benim gibi pek çok arkadaşa arabalarını şoförleriyle birlikte defalarca tahsis etmiş.

Bir defasında kendisi gibi Uşak’ın önde gelen esnaflarından İlyas beyle başka bir şehre öğrenciler için gıda toplamaya giderler. Şu sıralar, Ömer Bey gibi malına-mülküne çökülmüş, torunlarından mahrum bırakılmış, sürgün hayatı yaşayan İlyas Bey yardım topladıkları işletmedeki ürünleri çok beğenir. “Bu ürünler çok güzelmiş! Ben bunlardan bir miktar da kendi evime de almak istiyorum” der. Ömer bey kendisinden büyük olan İlyas abiye: “Abi şimdi alma! Ben sana sonra daha fazlasını getirtirim. Eğer şimdi alırsak öğrenciler için topladıkları yardımları evlerine götürüyorlar diye suizanna sebep olabilir ve insanları günaha sokabiliriz” der ve aldırmaz. Sonra gerçekten İlyas Abi’nin bahsettiğinden daha fazlasını teslim eder.

Yaşları 70’lere dayanmış Makina mühendisi Ömer Bey ve eşi Birgül Abla Uşak’ta nerdeyse herkesin evinde yemek yediği, kimseyi kırmayan, herkese el uzatan güler yüzlü bir aileydi. 

Ortak bir dostumuz: “Köprü olsa üstünden geçmeye kıyamayacağınız kadar güzel, nezaket ve zarafet sahibi bir ailedir. Pek çoğumuz fedakarlığı onlardan öğrendik” diyecekti. Birgül abla 7 çocuk yetiştirmesine rağmen Hızır gibi her yere koşar, her işe yetişirdi. Ömer bey ve Birgül abla İnsanlara inançları, siyasi görüşleri, aidiyetleri açısından ayrım yapmaz, her dara girenin problemini çözmeye çalışırdı.

Ömer Abi müşterilerinden birinin işinin kötüye gittiğini duyarsa rencide etmeden borçlarını silerdi. Arabasından hediye eksik olmazdı. Bir yılda yaklaşık 500 kilo meşhur Uşak tarhanası dağıtırdı. Ailecek vermeyi, paylaşmayı çok severlerdi. Pek çok insan başkalarıyla kaynaşamaz, arasına mesafe koyardı. Ama Ömer Abi ve Birgül Abla herkesi kardeşi gibi gördüğü için herkes de onları kendine yakın hissederdi.

Uşak’ın bir başka mütebessim çehresi, herkesin tanıdığı Mehmet K. Abi ve eşi şimdilerde gurbet elde torun hasretiyle yanıp tutuşuyor. 15 Temmuz sonrası birkaç gün içinde hem oğullarını hem gelinlerini tutukladılar. En büyüğü ilkokul 3. Sınıfa giden torunları annesiz ve babasız ortada kaldı. Mallarına kayyım atandı, serveti talan edildi. Yıllardır yanında çalışan elemanı: “Abi sizin hiç dostunuz yokmuş! Dostlarınız, akrabalarınız sizi sormaya korkuyorlar!” diyecekti. Torunlarından birisi: “Annem yok, babam yok! Dedem yok! Bana anneannem bakıyor. O da ölürse ne olacak?” diye çocuk yüreğinde taşıdığı kaygıyı öğretmeniyle paylaşmıştı. Daha okula bile gitmeyen başka bir torunu cezaevine babasını ziyarete gittiğinde gözlerinden şıpır şıpır gözyaşı döküyor. Sonra: “Buraya kim bakıyor? Ben onlara babamın suçsuz olduğunu anlatırım!” diye babasını alıp götürmek için bir umut arıyordu.

Uşak’ta herkesin tanıdığı en genci 70’ini geçmiş bu güzel insanlar şimdi yaban ellerde, gurbet ve hasret duygularıyla iç içe dervişane, dualarla geçen, münzevi bir hayat yaşıyorlar. Bazen beni ararlar ve dertleşiriz. Her şeylerine çöktükleri, şirketlerine kayyım atadıkları için pek çoğu 5 yıldır yokluklar, zorluklar içinde yaşıyorlar.

Geçen Ömer abiyle görüştüm hala gülümsüyor, hala ümit yayıyor etrafına. Günleri ibadet, okuma zikirle geçiyor. Uzun uzun dua listeleri yapmış, vaktini mağdur-mazlum dostlarına isim isim dua ederek, yakarışla geçiriyor.

“Şirketlerden bir şey gelmiyor mu abi?” dedim. 

Yüzünde en küçük bir şikayet olmadan, her zamanki güleçliğiyle şükredip “hayır” dedi. Türkiye’den ayrıldığı yıl 350 ayrı kişiye/kuruma yardımı olmuş. Fakir fukaraya giden bu imkanlar üzerinde şu an adına “kayyım” denen at hırsızları tepiniyor!

Gül gibi insanları incittiniz. Onları çoluk çocuğundan, torunlarından ayırdınız. Alın teriyle kazandıkları mallara çöktünüz. Zalimlere sözümüz yok! Onlarla hesabımızı Allah’a havale ettik. 

Ama ya siz Uşak halkı, Türkiye toplumu. Hep güzellik, fayda gördüğünüz bu insanlara “terörist” denmesini nasıl içinize sindiriyorsunuz? 

Hiç aynaya bakmıyor, kendinizle yüzleşmiyor musunuz? Zulümler yetmedi mi? Kalplerinizin yumuşayacağı an gelmedi mi? Acaba haksızlık ediyor olabilir miyiz diye aklınıza gelmiyor mu?

Sizin için şairin dediği gibi “Bahçeleriniz bahar görmesin!” demiyorum. Allah yüreklerinize merhamet versin, vicdanlarınızı diriltsin! Zulüm karşısında lal kesilmekten kurtarsın sizleri!

”Gül gibi insanları incittiniz. Onları çoluk çocuğundan, torunlarından ayırdınız. Alın teriyle kazandıkları mallara çöktünüz. Zalimlere sözümüz yok! Onlarla hesabımızı Allah’a havale ettik. ”

Akademisyen Mahmut Akpınar’ın Tr724’te kaleme aldığı makalesi şöyle:

Memleketim Uşak, Batı Anadolu’da küçük bir şehrimiz. Herkesin birbirini tanıması, belki şikâyet mekanizması nedeniyle zulmün en ağır geçtiği yerlerden. Uşak’ta zulüm 15 Temmuz’dan çok önce başladı. Türkiye’nin tanıdığı, AKP milletvekili adayı olmuş sanayici Hazım Sesli ve bir grup esnafı ortada daha “puslu darbe ortamı” yokken aldılar içeriye. Bu küçük ilde yaşatılan zulümler öyle can yakıcı hala geldi ki sosyal medyada “Ne çektin be Uşak!” diye hesap bile açıldı.

Uşak’ta herkesin sevdiği, her fakirin “buradan boş dönmem” diye kapısını çaldığı, her cami yapanın mutlaka uğradığı, bütün İslami cemaatlerin “abi” bilip her yıl düzenli destek aldığı, her daim gülümseyen, etrafına pozitif enerji ve umut yayan Ömer Abi’yi tanımayan yoktur.


Kimin bir işi olsa ya bizzat önüne düşer yardımcı olur, ya arabasını verir veya çalışanlarından birisini tahsis ederdi. İlk tanıdığımda eski garajın yanında rulman ticareti yapan bir işyeri vardı. İşyerinin yola bakan köşesindeki küçük ofisi arı kovanı gibiydi; ziyaretçilerle dolar boşalırdı. Mesaisinin büyük kısmını başkalarına yardımcı olmakla, hayır işleri ile geçirirdi. “Ömer Abi’nin bana faydası olmadı!” diyebilecek çok az insan vardır Uşak’ta. Her kimin, ne tür sıkıntısı olsa kıvranarak çözüm üretmeye çalışırdı.

Yıl 1996, evleneceğim. Uşak’tan başka bir şehre gelin almaya gideceğiz. Kötü bir arabam var; ama gelin arabası için biraz düzgünü lazım. Sağ olsun o dönemde bir abimiz kendi arabasını verdi. Bizzat kendisi de şoförümüz oldu. Akrabalardan, dostlardan gelmek isteyenler var, fakat yeterli araç yok. Nasıl yaparız diye düşünürken birisi: “Ömer Abi’nin dolmuşu var; o halleder!” dedi. Sağ olsun hiç ikiletmeden şoförüyle birlikte aracını tahsis etmişti. Sonradan öğrendim ki benim gibi pek çok arkadaşa arabalarını şoförleriyle birlikte defalarca tahsis etmiş.

Bir defasında kendisi gibi Uşak’ın önde gelen esnaflarından İlyas beyle başka bir şehre öğrenciler için gıda toplamaya giderler. Şu sıralar, Ömer Bey gibi malına-mülküne çökülmüş, torunlarından mahrum bırakılmış, sürgün hayatı yaşayan İlyas Bey yardım topladıkları işletmedeki ürünleri çok beğenir. “Bu ürünler çok güzelmiş! Ben bunlardan bir miktar da kendi evime de almak istiyorum” der. Ömer bey kendisinden büyük olan İlyas abiye: “Abi şimdi alma! Ben sana sonra daha fazlasını getirtirim. Eğer şimdi alırsak öğrenciler için topladıkları yardımları evlerine götürüyorlar diye suizanna sebep olabilir ve insanları günaha sokabiliriz” der ve aldırmaz. Sonra gerçekten İlyas Abi’nin bahsettiğinden daha fazlasını teslim eder.

Yaşları 70’lere dayanmış Makina mühendisi Ömer Bey ve eşi Birgül Abla Uşak’ta nerdeyse herkesin evinde yemek yediği, kimseyi kırmayan, herkese el uzatan güler yüzlü bir aileydi. 

Ortak bir dostumuz: “Köprü olsa üstünden geçmeye kıyamayacağınız kadar güzel, nezaket ve zarafet sahibi bir ailedir. Pek çoğumuz fedakarlığı onlardan öğrendik” diyecekti. Birgül abla 7 çocuk yetiştirmesine rağmen Hızır gibi her yere koşar, her işe yetişirdi. Ömer bey ve Birgül abla İnsanlara inançları, siyasi görüşleri, aidiyetleri açısından ayrım yapmaz, her dara girenin problemini çözmeye çalışırdı.

Ömer Abi müşterilerinden birinin işinin kötüye gittiğini duyarsa rencide etmeden borçlarını silerdi. Arabasından hediye eksik olmazdı. Bir yılda yaklaşık 500 kilo meşhur Uşak tarhanası dağıtırdı. Ailecek vermeyi, paylaşmayı çok severlerdi. Pek çok insan başkalarıyla kaynaşamaz, arasına mesafe koyardı. Ama Ömer Abi ve Birgül Abla herkesi kardeşi gibi gördüğü için herkes de onları kendine yakın hissederdi.

Uşak’ın bir başka mütebessim çehresi, herkesin tanıdığı Mehmet K. Abi ve eşi şimdilerde gurbet elde torun hasretiyle yanıp tutuşuyor. 15 Temmuz sonrası birkaç gün içinde hem oğullarını hem gelinlerini tutukladılar. En büyüğü ilkokul 3. Sınıfa giden torunları annesiz ve babasız ortada kaldı. Mallarına kayyım atandı, serveti talan edildi. Yıllardır yanında çalışan elemanı: “Abi sizin hiç dostunuz yokmuş! Dostlarınız, akrabalarınız sizi sormaya korkuyorlar!” diyecekti. Torunlarından birisi: “Annem yok, babam yok! Dedem yok! Bana anneannem bakıyor. O da ölürse ne olacak?” diye çocuk yüreğinde taşıdığı kaygıyı öğretmeniyle paylaşmıştı. Daha okula bile gitmeyen başka bir torunu cezaevine babasını ziyarete gittiğinde gözlerinden şıpır şıpır gözyaşı döküyor. Sonra: “Buraya kim bakıyor? Ben onlara babamın suçsuz olduğunu anlatırım!” diye babasını alıp götürmek için bir umut arıyordu.

Uşak’ta herkesin tanıdığı en genci 70’ini geçmiş bu güzel insanlar şimdi yaban ellerde, gurbet ve hasret duygularıyla iç içe dervişane, dualarla geçen, münzevi bir hayat yaşıyorlar. Bazen beni ararlar ve dertleşiriz. Her şeylerine çöktükleri, şirketlerine kayyım atadıkları için pek çoğu 5 yıldır yokluklar, zorluklar içinde yaşıyorlar.

Geçen Ömer abiyle görüştüm hala gülümsüyor, hala ümit yayıyor etrafına. Günleri ibadet, okuma zikirle geçiyor. Uzun uzun dua listeleri yapmış, vaktini mağdur-mazlum dostlarına isim isim dua ederek, yakarışla geçiriyor.

“Şirketlerden bir şey gelmiyor mu abi?” dedim. 

Yüzünde en küçük bir şikayet olmadan, her zamanki güleçliğiyle şükredip “hayır” dedi. Türkiye’den ayrıldığı yıl 350 ayrı kişiye/kuruma yardımı olmuş. Fakir fukaraya giden bu imkanlar üzerinde şu an adına “kayyım” denen at hırsızları tepiniyor!

Gül gibi insanları incittiniz. Onları çoluk çocuğundan, torunlarından ayırdınız. Alın teriyle kazandıkları mallara çöktünüz. Zalimlere sözümüz yok! Onlarla hesabımızı Allah’a havale ettik. 

Ama ya siz Uşak halkı, Türkiye toplumu. Hep güzellik, fayda gördüğünüz bu insanlara “terörist” denmesini nasıl içinize sindiriyorsunuz? 

Hiç aynaya bakmıyor, kendinizle yüzleşmiyor musunuz? Zulümler yetmedi mi? Kalplerinizin yumuşayacağı an gelmedi mi? Acaba haksızlık ediyor olabilir miyiz diye aklınıza gelmiyor mu?

Sizin için şairin dediği gibi “Bahçeleriniz bahar görmesin!” demiyorum. Allah yüreklerinize merhamet versin, vicdanlarınızı diriltsin! Zulüm karşısında lal kesilmekten kurtarsın sizleri!

Bu Haberlerde İlginizi Çekebilir

İsmail S. Gülümser’in yazısı: Önemli gün ve gecelerin toplumsal huzurdaki işlevi

İsmail S. Gülümser’in yazısı: Önemli gün ve gecelerin toplumsal huzurdaki işlevi

January 30, 2023
5k
İsmail S. Gülümser’in yazısı: Eğitimde yüksek motivasyon ve Charter okullar

İsmail S. Gülümser’in yazısı: Eğitimde yüksek motivasyon ve Charter okullar

January 23, 2023
5.1k

”Gül gibi insanları incittiniz. Onları çoluk çocuğundan, torunlarından ayırdınız. Alın teriyle kazandıkları mallara çöktünüz. Zalimlere sözümüz yok! Onlarla hesabımızı Allah’a havale ettik. ”

Akademisyen Mahmut Akpınar’ın Tr724’te kaleme aldığı makalesi şöyle:

Memleketim Uşak, Batı Anadolu’da küçük bir şehrimiz. Herkesin birbirini tanıması, belki şikâyet mekanizması nedeniyle zulmün en ağır geçtiği yerlerden. Uşak’ta zulüm 15 Temmuz’dan çok önce başladı. Türkiye’nin tanıdığı, AKP milletvekili adayı olmuş sanayici Hazım Sesli ve bir grup esnafı ortada daha “puslu darbe ortamı” yokken aldılar içeriye. Bu küçük ilde yaşatılan zulümler öyle can yakıcı hala geldi ki sosyal medyada “Ne çektin be Uşak!” diye hesap bile açıldı.

Uşak’ta herkesin sevdiği, her fakirin “buradan boş dönmem” diye kapısını çaldığı, her cami yapanın mutlaka uğradığı, bütün İslami cemaatlerin “abi” bilip her yıl düzenli destek aldığı, her daim gülümseyen, etrafına pozitif enerji ve umut yayan Ömer Abi’yi tanımayan yoktur.


Kimin bir işi olsa ya bizzat önüne düşer yardımcı olur, ya arabasını verir veya çalışanlarından birisini tahsis ederdi. İlk tanıdığımda eski garajın yanında rulman ticareti yapan bir işyeri vardı. İşyerinin yola bakan köşesindeki küçük ofisi arı kovanı gibiydi; ziyaretçilerle dolar boşalırdı. Mesaisinin büyük kısmını başkalarına yardımcı olmakla, hayır işleri ile geçirirdi. “Ömer Abi’nin bana faydası olmadı!” diyebilecek çok az insan vardır Uşak’ta. Her kimin, ne tür sıkıntısı olsa kıvranarak çözüm üretmeye çalışırdı.

Yıl 1996, evleneceğim. Uşak’tan başka bir şehre gelin almaya gideceğiz. Kötü bir arabam var; ama gelin arabası için biraz düzgünü lazım. Sağ olsun o dönemde bir abimiz kendi arabasını verdi. Bizzat kendisi de şoförümüz oldu. Akrabalardan, dostlardan gelmek isteyenler var, fakat yeterli araç yok. Nasıl yaparız diye düşünürken birisi: “Ömer Abi’nin dolmuşu var; o halleder!” dedi. Sağ olsun hiç ikiletmeden şoförüyle birlikte aracını tahsis etmişti. Sonradan öğrendim ki benim gibi pek çok arkadaşa arabalarını şoförleriyle birlikte defalarca tahsis etmiş.

Bir defasında kendisi gibi Uşak’ın önde gelen esnaflarından İlyas beyle başka bir şehre öğrenciler için gıda toplamaya giderler. Şu sıralar, Ömer Bey gibi malına-mülküne çökülmüş, torunlarından mahrum bırakılmış, sürgün hayatı yaşayan İlyas Bey yardım topladıkları işletmedeki ürünleri çok beğenir. “Bu ürünler çok güzelmiş! Ben bunlardan bir miktar da kendi evime de almak istiyorum” der. Ömer bey kendisinden büyük olan İlyas abiye: “Abi şimdi alma! Ben sana sonra daha fazlasını getirtirim. Eğer şimdi alırsak öğrenciler için topladıkları yardımları evlerine götürüyorlar diye suizanna sebep olabilir ve insanları günaha sokabiliriz” der ve aldırmaz. Sonra gerçekten İlyas Abi’nin bahsettiğinden daha fazlasını teslim eder.

Yaşları 70’lere dayanmış Makina mühendisi Ömer Bey ve eşi Birgül Abla Uşak’ta nerdeyse herkesin evinde yemek yediği, kimseyi kırmayan, herkese el uzatan güler yüzlü bir aileydi. 

Ortak bir dostumuz: “Köprü olsa üstünden geçmeye kıyamayacağınız kadar güzel, nezaket ve zarafet sahibi bir ailedir. Pek çoğumuz fedakarlığı onlardan öğrendik” diyecekti. Birgül abla 7 çocuk yetiştirmesine rağmen Hızır gibi her yere koşar, her işe yetişirdi. Ömer bey ve Birgül abla İnsanlara inançları, siyasi görüşleri, aidiyetleri açısından ayrım yapmaz, her dara girenin problemini çözmeye çalışırdı.

Ömer Abi müşterilerinden birinin işinin kötüye gittiğini duyarsa rencide etmeden borçlarını silerdi. Arabasından hediye eksik olmazdı. Bir yılda yaklaşık 500 kilo meşhur Uşak tarhanası dağıtırdı. Ailecek vermeyi, paylaşmayı çok severlerdi. Pek çok insan başkalarıyla kaynaşamaz, arasına mesafe koyardı. Ama Ömer Abi ve Birgül Abla herkesi kardeşi gibi gördüğü için herkes de onları kendine yakın hissederdi.

Uşak’ın bir başka mütebessim çehresi, herkesin tanıdığı Mehmet K. Abi ve eşi şimdilerde gurbet elde torun hasretiyle yanıp tutuşuyor. 15 Temmuz sonrası birkaç gün içinde hem oğullarını hem gelinlerini tutukladılar. En büyüğü ilkokul 3. Sınıfa giden torunları annesiz ve babasız ortada kaldı. Mallarına kayyım atandı, serveti talan edildi. Yıllardır yanında çalışan elemanı: “Abi sizin hiç dostunuz yokmuş! Dostlarınız, akrabalarınız sizi sormaya korkuyorlar!” diyecekti. Torunlarından birisi: “Annem yok, babam yok! Dedem yok! Bana anneannem bakıyor. O da ölürse ne olacak?” diye çocuk yüreğinde taşıdığı kaygıyı öğretmeniyle paylaşmıştı. Daha okula bile gitmeyen başka bir torunu cezaevine babasını ziyarete gittiğinde gözlerinden şıpır şıpır gözyaşı döküyor. Sonra: “Buraya kim bakıyor? Ben onlara babamın suçsuz olduğunu anlatırım!” diye babasını alıp götürmek için bir umut arıyordu.

Uşak’ta herkesin tanıdığı en genci 70’ini geçmiş bu güzel insanlar şimdi yaban ellerde, gurbet ve hasret duygularıyla iç içe dervişane, dualarla geçen, münzevi bir hayat yaşıyorlar. Bazen beni ararlar ve dertleşiriz. Her şeylerine çöktükleri, şirketlerine kayyım atadıkları için pek çoğu 5 yıldır yokluklar, zorluklar içinde yaşıyorlar.

Geçen Ömer abiyle görüştüm hala gülümsüyor, hala ümit yayıyor etrafına. Günleri ibadet, okuma zikirle geçiyor. Uzun uzun dua listeleri yapmış, vaktini mağdur-mazlum dostlarına isim isim dua ederek, yakarışla geçiriyor.

“Şirketlerden bir şey gelmiyor mu abi?” dedim. 

Yüzünde en küçük bir şikayet olmadan, her zamanki güleçliğiyle şükredip “hayır” dedi. Türkiye’den ayrıldığı yıl 350 ayrı kişiye/kuruma yardımı olmuş. Fakir fukaraya giden bu imkanlar üzerinde şu an adına “kayyım” denen at hırsızları tepiniyor!

Gül gibi insanları incittiniz. Onları çoluk çocuğundan, torunlarından ayırdınız. Alın teriyle kazandıkları mallara çöktünüz. Zalimlere sözümüz yok! Onlarla hesabımızı Allah’a havale ettik. 

Ama ya siz Uşak halkı, Türkiye toplumu. Hep güzellik, fayda gördüğünüz bu insanlara “terörist” denmesini nasıl içinize sindiriyorsunuz? 

Hiç aynaya bakmıyor, kendinizle yüzleşmiyor musunuz? Zulümler yetmedi mi? Kalplerinizin yumuşayacağı an gelmedi mi? Acaba haksızlık ediyor olabilir miyiz diye aklınıza gelmiyor mu?

Sizin için şairin dediği gibi “Bahçeleriniz bahar görmesin!” demiyorum. Allah yüreklerinize merhamet versin, vicdanlarınızı diriltsin! Zulüm karşısında lal kesilmekten kurtarsın sizleri!

”Gül gibi insanları incittiniz. Onları çoluk çocuğundan, torunlarından ayırdınız. Alın teriyle kazandıkları mallara çöktünüz. Zalimlere sözümüz yok! Onlarla hesabımızı Allah’a havale ettik. ”

Akademisyen Mahmut Akpınar’ın Tr724’te kaleme aldığı makalesi şöyle:

Memleketim Uşak, Batı Anadolu’da küçük bir şehrimiz. Herkesin birbirini tanıması, belki şikâyet mekanizması nedeniyle zulmün en ağır geçtiği yerlerden. Uşak’ta zulüm 15 Temmuz’dan çok önce başladı. Türkiye’nin tanıdığı, AKP milletvekili adayı olmuş sanayici Hazım Sesli ve bir grup esnafı ortada daha “puslu darbe ortamı” yokken aldılar içeriye. Bu küçük ilde yaşatılan zulümler öyle can yakıcı hala geldi ki sosyal medyada “Ne çektin be Uşak!” diye hesap bile açıldı.

Uşak’ta herkesin sevdiği, her fakirin “buradan boş dönmem” diye kapısını çaldığı, her cami yapanın mutlaka uğradığı, bütün İslami cemaatlerin “abi” bilip her yıl düzenli destek aldığı, her daim gülümseyen, etrafına pozitif enerji ve umut yayan Ömer Abi’yi tanımayan yoktur.


Kimin bir işi olsa ya bizzat önüne düşer yardımcı olur, ya arabasını verir veya çalışanlarından birisini tahsis ederdi. İlk tanıdığımda eski garajın yanında rulman ticareti yapan bir işyeri vardı. İşyerinin yola bakan köşesindeki küçük ofisi arı kovanı gibiydi; ziyaretçilerle dolar boşalırdı. Mesaisinin büyük kısmını başkalarına yardımcı olmakla, hayır işleri ile geçirirdi. “Ömer Abi’nin bana faydası olmadı!” diyebilecek çok az insan vardır Uşak’ta. Her kimin, ne tür sıkıntısı olsa kıvranarak çözüm üretmeye çalışırdı.

Yıl 1996, evleneceğim. Uşak’tan başka bir şehre gelin almaya gideceğiz. Kötü bir arabam var; ama gelin arabası için biraz düzgünü lazım. Sağ olsun o dönemde bir abimiz kendi arabasını verdi. Bizzat kendisi de şoförümüz oldu. Akrabalardan, dostlardan gelmek isteyenler var, fakat yeterli araç yok. Nasıl yaparız diye düşünürken birisi: “Ömer Abi’nin dolmuşu var; o halleder!” dedi. Sağ olsun hiç ikiletmeden şoförüyle birlikte aracını tahsis etmişti. Sonradan öğrendim ki benim gibi pek çok arkadaşa arabalarını şoförleriyle birlikte defalarca tahsis etmiş.

Bir defasında kendisi gibi Uşak’ın önde gelen esnaflarından İlyas beyle başka bir şehre öğrenciler için gıda toplamaya giderler. Şu sıralar, Ömer Bey gibi malına-mülküne çökülmüş, torunlarından mahrum bırakılmış, sürgün hayatı yaşayan İlyas Bey yardım topladıkları işletmedeki ürünleri çok beğenir. “Bu ürünler çok güzelmiş! Ben bunlardan bir miktar da kendi evime de almak istiyorum” der. Ömer bey kendisinden büyük olan İlyas abiye: “Abi şimdi alma! Ben sana sonra daha fazlasını getirtirim. Eğer şimdi alırsak öğrenciler için topladıkları yardımları evlerine götürüyorlar diye suizanna sebep olabilir ve insanları günaha sokabiliriz” der ve aldırmaz. Sonra gerçekten İlyas Abi’nin bahsettiğinden daha fazlasını teslim eder.

Yaşları 70’lere dayanmış Makina mühendisi Ömer Bey ve eşi Birgül Abla Uşak’ta nerdeyse herkesin evinde yemek yediği, kimseyi kırmayan, herkese el uzatan güler yüzlü bir aileydi. 

Ortak bir dostumuz: “Köprü olsa üstünden geçmeye kıyamayacağınız kadar güzel, nezaket ve zarafet sahibi bir ailedir. Pek çoğumuz fedakarlığı onlardan öğrendik” diyecekti. Birgül abla 7 çocuk yetiştirmesine rağmen Hızır gibi her yere koşar, her işe yetişirdi. Ömer bey ve Birgül abla İnsanlara inançları, siyasi görüşleri, aidiyetleri açısından ayrım yapmaz, her dara girenin problemini çözmeye çalışırdı.

Ömer Abi müşterilerinden birinin işinin kötüye gittiğini duyarsa rencide etmeden borçlarını silerdi. Arabasından hediye eksik olmazdı. Bir yılda yaklaşık 500 kilo meşhur Uşak tarhanası dağıtırdı. Ailecek vermeyi, paylaşmayı çok severlerdi. Pek çok insan başkalarıyla kaynaşamaz, arasına mesafe koyardı. Ama Ömer Abi ve Birgül Abla herkesi kardeşi gibi gördüğü için herkes de onları kendine yakın hissederdi.

Uşak’ın bir başka mütebessim çehresi, herkesin tanıdığı Mehmet K. Abi ve eşi şimdilerde gurbet elde torun hasretiyle yanıp tutuşuyor. 15 Temmuz sonrası birkaç gün içinde hem oğullarını hem gelinlerini tutukladılar. En büyüğü ilkokul 3. Sınıfa giden torunları annesiz ve babasız ortada kaldı. Mallarına kayyım atandı, serveti talan edildi. Yıllardır yanında çalışan elemanı: “Abi sizin hiç dostunuz yokmuş! Dostlarınız, akrabalarınız sizi sormaya korkuyorlar!” diyecekti. Torunlarından birisi: “Annem yok, babam yok! Dedem yok! Bana anneannem bakıyor. O da ölürse ne olacak?” diye çocuk yüreğinde taşıdığı kaygıyı öğretmeniyle paylaşmıştı. Daha okula bile gitmeyen başka bir torunu cezaevine babasını ziyarete gittiğinde gözlerinden şıpır şıpır gözyaşı döküyor. Sonra: “Buraya kim bakıyor? Ben onlara babamın suçsuz olduğunu anlatırım!” diye babasını alıp götürmek için bir umut arıyordu.

Uşak’ta herkesin tanıdığı en genci 70’ini geçmiş bu güzel insanlar şimdi yaban ellerde, gurbet ve hasret duygularıyla iç içe dervişane, dualarla geçen, münzevi bir hayat yaşıyorlar. Bazen beni ararlar ve dertleşiriz. Her şeylerine çöktükleri, şirketlerine kayyım atadıkları için pek çoğu 5 yıldır yokluklar, zorluklar içinde yaşıyorlar.

Geçen Ömer abiyle görüştüm hala gülümsüyor, hala ümit yayıyor etrafına. Günleri ibadet, okuma zikirle geçiyor. Uzun uzun dua listeleri yapmış, vaktini mağdur-mazlum dostlarına isim isim dua ederek, yakarışla geçiriyor.

“Şirketlerden bir şey gelmiyor mu abi?” dedim. 

Yüzünde en küçük bir şikayet olmadan, her zamanki güleçliğiyle şükredip “hayır” dedi. Türkiye’den ayrıldığı yıl 350 ayrı kişiye/kuruma yardımı olmuş. Fakir fukaraya giden bu imkanlar üzerinde şu an adına “kayyım” denen at hırsızları tepiniyor!

Gül gibi insanları incittiniz. Onları çoluk çocuğundan, torunlarından ayırdınız. Alın teriyle kazandıkları mallara çöktünüz. Zalimlere sözümüz yok! Onlarla hesabımızı Allah’a havale ettik. 

Ama ya siz Uşak halkı, Türkiye toplumu. Hep güzellik, fayda gördüğünüz bu insanlara “terörist” denmesini nasıl içinize sindiriyorsunuz? 

Hiç aynaya bakmıyor, kendinizle yüzleşmiyor musunuz? Zulümler yetmedi mi? Kalplerinizin yumuşayacağı an gelmedi mi? Acaba haksızlık ediyor olabilir miyiz diye aklınıza gelmiyor mu?

Sizin için şairin dediği gibi “Bahçeleriniz bahar görmesin!” demiyorum. Allah yüreklerinize merhamet versin, vicdanlarınızı diriltsin! Zulüm karşısında lal kesilmekten kurtarsın sizleri!

ShareTweetShare
Previous Post

Barış Atay’a suikast girişimi ucuz atlatıldı!

Next Post

Twitter’ın 7 bin 340 trol hesabı neye göre kapattığı ortaya çıktı!

İLGİLİ HABERLER

İsmail S. Gülümser’in yazısı: Önemli gün ve gecelerin toplumsal huzurdaki işlevi
ANALİZ

İsmail S. Gülümser’in yazısı: Önemli gün ve gecelerin toplumsal huzurdaki işlevi

January 30, 2023
5k
İsmail S. Gülümser’in yazısı: Eğitimde yüksek motivasyon ve Charter okullar
ANALİZ

İsmail S. Gülümser’in yazısı: Eğitimde yüksek motivasyon ve Charter okullar

January 23, 2023
5.1k
İsmail S. Gülümser’in yazısı: Üzerine düşeni yapanlar ilahi destek umabilir
ANALİZ

İsmail S. Gülümser’in yazısı: Üzerine düşeni yapanlar ilahi destek umabilir

January 16, 2023
5.1k
İsmail S. Gülümser’in yazısı: Kendini sorgulamayan, sorgulanmaktan kaçınanların acınası hali
ANALİZ

İsmail S. Gülümser’in yazısı: Kendini sorgulamayan, sorgulanmaktan kaçınanların acınası hali

January 9, 2023
5.1k
Türkiye’de Emniyet Teşkilatı’nı kimler yönetiyor?
ANALİZ

Türkiye’de Emniyet Teşkilatı’nı kimler yönetiyor?

January 8, 2023
5.2k
İsmail S. Gülümser’in yazısı: Engeller, mücadele azmini koruyanlarla aşılır
ANALİZ

İsmail S. Gülümser’in yazısı: Engeller, mücadele azmini koruyanlarla aşılır

January 3, 2023
5.1k
Daha Fazla Haber

İran’da af ilan edildi: Mahsa Amini gösterilerinde tutuklananlar da faydalanacak

İran’da af ilan edildi: Mahsa Amini gösterilerinde tutuklananlar da faydalanacak
by Özkan yazar
February 5, 2023
0
5k

Devamını oku

Eşini kaybeden anne iki bebeğiyle cezaevinde, iki oğlu da çaresizlik içinde

Eşini kaybeden anne iki bebeğiyle cezaevinde, iki oğlu da çaresizlik içinde
by Özkan yazar
February 5, 2023
0
5k

Devamını oku

Almanya iltica işlemlerini Afrika’ya taşıma hazırlığında

Almanya iltica işlemlerini Afrika’ya taşıma hazırlığında
by Özkan yazar
February 5, 2023
0
5.1k

Devamını oku

WSJ: Türkiye Rusya’ya malzeme satarak Ukrayna’nın işgalini destekliyor

WSJ: Türkiye Rusya’ya malzeme satarak Ukrayna’nın işgalini destekliyor
by Özkan yazar
February 5, 2023
0
5k

Devamını oku

Sezgin Tanrıkulu, İnsan Hakları İhlalleri Raporu’nu açıkladı: Türkiye’de 80’i çocuk 5 bin 381 kişiye işkence yapıldı

Sezgin Tanrıkulu, İnsan Hakları İhlalleri Raporu’nu açıkladı: Türkiye’de 80’i çocuk 5 bin 381 kişiye işkence yapıldı
by Özkan yazar
February 5, 2023
0
5k

Devamını oku

Türkiye cezaevlerindeki kadınların yaptığı el işlemeleri Yeni Zelandalı anneleri ağlattı

Türkiye cezaevlerindeki kadınların yaptığı el işlemeleri Yeni Zelandalı anneleri ağlattı
by Özkan yazar
February 5, 2023
0
5.1k

Devamını oku

Aytun Çıray: 17/25 Aralık Türkiye’nin en büyük yolsuzluk skandalı

Aytun Çıray: 17/25 Aralık Türkiye’nin en büyük yolsuzluk skandalı
by Özkan yazar
February 5, 2023
0
5.1k

Devamını oku

‘Kremlin, ‘lobicilik’ faaliyetleri için siyasetçilere ödeme yaptı’ iddiası; Aralarında Türkiye ve Aydınlık Gazetesi de var

‘Kremlin, ‘lobicilik’ faaliyetleri için siyasetçilere ödeme yaptı’ iddiası; Aralarında Türkiye ve Aydınlık Gazetesi de var
by Özkan yazar
February 5, 2023
0
5.1k

Devamını oku

Erdoğan’ın seçim üslubu: 14 Mayıs’ta bunlara öyle çakalım ki…

Erdoğan’ın seçim üslubu: 14 Mayıs’ta bunlara öyle çakalım ki…
by aktifhabercom
February 4, 2023
0
5.2k

Devamını oku

‘Kimsenin hanesine yazılamaz!’ AYM başkanlık seçiminde ‘Erdoğan’ın adayı kaybetti’ yorumları Bozdağ’ı kızdırdı

‘Kimsenin hanesine yazılamaz!’ AYM başkanlık seçiminde ‘Erdoğan’ın adayı kaybetti’ yorumları Bozdağ’ı kızdırdı
by aktifhabercom
February 4, 2023
0
5.2k

Devamını oku

‘Gönderen belli!’ Sinan Ateş cinayetine dair paylaşımlar yaptığı iddia edilen kişinin evi kurşunlandı!

‘Gönderen belli!’ Sinan Ateş cinayetine dair paylaşımlar yaptığı iddia edilen kişinin evi kurşunlandı!
by aktifhabercom
February 4, 2023
0
5.2k

Devamını oku

Kürt kime denir? AKP’li Metiner ‘Serok’ dediği Erdoğan’ı tanımayan Kürtleri hain ilan etti

Kürt kime denir? AKP’li Metiner ‘Serok’ dediği Erdoğan’ı tanımayan Kürtleri hain ilan etti
by aktifhabercom
February 4, 2023
0
5.1k

Devamını oku

‘Finansal toksisite’ Kanser hastalarında yeni bir yan etki olarak kabul ediliyor

‘Finansal toksisite’ Kanser hastalarında yeni bir yan etki olarak kabul ediliyor
by aktifhabercom
February 4, 2023
0
5k

Devamını oku

Aynı gemideyiz! Türkiye’ye girmesi engellenen asbestli uçak gemisi okyanusta batırıldı 

Aynı gemideyiz! Türkiye’ye girmesi engellenen asbestli uçak gemisi okyanusta batırıldı 
by aktifhabercom
February 4, 2023
0
5.4k

Devamını oku

Tahmin edilen 220 milyon: Polisin ‘çocuk gelin’ operasyonunda 2 bin erkek tutuklandı

Tahmin edilen 220 milyon: Polisin ‘çocuk gelin’ operasyonunda 2 bin erkek tutuklandı
by aktifhabercom
February 4, 2023
0
5.3k

Devamını oku

Ahlâk polisi gidince başörtüsü takan kalmadı! İran’da kameralı kontroller başlıyor

Ahlâk polisi gidince başörtüsü takan kalmadı! İran’da kameralı kontroller başlıyor
by aktifhabercom
February 4, 2023
0
5.3k

Devamını oku

‘İtirazım adaya değil’ İYİ Partili Özlale ‘Onay makamı değiliz’ sözüne açıklık getirdi

‘İtirazım adaya değil’ İYİ Partili Özlale ‘Onay makamı değiliz’ sözüne açıklık getirdi
by aktifhabercom
February 4, 2023
0
5.1k

Devamını oku

Alman Anayasa Mahkemesi’nden başörtüsü kararı

Alman Anayasa Mahkemesi’nden başörtüsü kararı
by Özkan yazar
February 3, 2023
0
5.5k

Devamını oku

İsviçre‘de adam kaçırmaya kalkan elçilik çalışanları Moskova’ya görevlendirmiş

İsviçre‘de adam kaçırmaya kalkan elçilik çalışanları Moskova’ya görevlendirmiş
by Özkan yazar
February 3, 2023
0
5.4k

Devamını oku

Ertuğrul Günay, Erdoğan’ın neden 3. kez aday olamayacağını tane tane anlattı

Ertuğrul Günay, Erdoğan’ın neden 3. kez aday olamayacağını tane tane anlattı
by Özkan yazar
February 3, 2023
0
5.2k

Devamını oku
Aktifhaber

© 2022 - - Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları haber kaynaklarına aittir. İzin alınmadan kopyalanamaz.J.

MENU

  • GÜNDEM
  • ANALİZ
  • SİYASET
  • EKONOMİ
  • DÜNYA
  • ÖZEL HABER
  • 15 TEMMUZ
  • SPOR
  • İŞKENCE
  • MEDYA
  • MAGAZİN
  • DİĞER

BİZİ TAKİP EDİN

No Result
View All Result
  • GÜNDEM
  • ANALİZ
  • SİYASET
  • EKONOMİ
  • DÜNYA
  • ÖZEL HABER
  • 15 TEMMUZ
  • SPOR
  • İŞKENCE
  • MEDYA
  • MAGAZİN
  • DİĞER
    • EĞİTİM
    • KÜLTÜR & SANAT
    • SAĞLIK
    • TEKNOLOJİ
    • YAŞAM

© 2022 - - Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları haber kaynaklarına aittir. İzin alınmadan kopyalanamaz.J.