MAZLUMDER Eski Başkanı, Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu yeni KHK ile ilgili Türkiye’nin nasıl bir yere götürülmeye çalışıldığını ortaya koydu.
Cem Küçük’ün açıklamaları, Garo Paylan’ın suikastler olabilir iddiası ve HÖH Derneği’nin kurulması… Bunlardan sonra gelen KHK’larda sivillere yönelik yargı muafiyeti haberi sizce garip mi?
Yine yeni KHK’lar yayımlandı…Yine gece yarısı… Yine binlerce ocağa ateş düşürüldü… Anayasa ihlaliyle uygulanan KHK’lar ile yine binlerce kişi sonu belirsiz bir işsizliğe ve hukuksuzluğa mahkum edildi.
Yeni KHK’lar ile yine kanunla yapılabilecek olan işler KHK ile yapılmış. Taşeron işçiye kadro yasası, Varlık Fonu’na dış borç yetkisi verme, yüksek yargı başkanı ailelerine sağlık hizmeti Şeker kurumu kapatılması, Gazi dayanışma vakfı, Tersane işletme A.Ş vb. kurulmuş. İyice OHAL, KHK devleti olduk. Yürütme, yasama ve yargıyı devreden çıkarmış durumda zaten. Vekiller resmi gazeteden öğreniyor artık normal zamanda çıkarılabilecek yasaları, tabii bunlar KHK ile by pass ettiriliveriyor ve öyle görüyorlar bu konuları. Ne güzel yönetim..! Anlaşılan OHAL’i bitirmeyecekler. Zira OHAL biterse tüm hukuksuzluklar bitecek, bitmeli. OHAL devleti değil hukuk devleti istemek ise tüm vatandaşların en tabii hakkıdır.
OHAL uygulamaları ve KHK’ların en başta anayasal sisteme aykırı olduğunu hep belirttik. OHAL ilan etme yetkisi her devlet için vardır ama bunun hukuksuzluk şeklinde olması kabul edilemezdir ve şu anda tam da bu yapılmaktadır. Yer, süre ve konu itibariyle anayasa madde 121’e aykırı olan KHK’ların “denetleyemem” diyen AYM tarafından denetlenmesi gerektiğini defalarca söyledik ve sonunda bu günlere geldik.
8 Kasım 2016’da yayınlanan 6755 sayılı KHK ile 15 Temmuz darbe ve terör eylemlerinin bastırılması konusunda görev alan kişilerin, görev ve fiilleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmuyordu. Bugün yayınlanan KHK’de ise, bu maddeye “sivil” eklemesi de yapıldı. Son KHK’daki madde 121 ile “Son KHK” ile 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin bastırılması için hareket eden hiç kimsenin bu fiilleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu doğmaz ” deniyor.
Son KHK’da “Darbe ve terör olaylarını bastıran kişilere hukuk muafiyeti” getirilmiş durumdadır. Resmi görevlilerden sonra sivillere de muafiyet gelmiş. Yani masum bir protesto gösterisi yapsanız ve birisi saldırıp sizi öldürse ceza yemeyebilir..! Öldüren “O zaten teröristti” derse yargılanmayacak. Bu ülke 6-7 Eylül olaylarını yaşayan, Çorum, Maraş, Sivas olayları vahşetini gören bir yer. Cumartesi anneleri hala çocuklarını bulabilmiş değil, ne yapılmaya çalışıyor? Gayrı resmi işler, resmileştirilmeye mi çalışılıyor?
Son KHK ile tutuklulara mahkemeye giderken tek tip elbise zorunluluğu getiriliyor. Yeni KHK ile bir tecavüz sanığı takım elbiseli gelebilecekken, siyasi sanık tek tip elbiseyle duruşmaya katılabilecek. Bu da çok sorunlu ve vahim sonuçları olabilecek bir uygulama. Erdoğan tek tip elbise için “Dünyanın değişik yerlerinde uygulanıyor. Guantanamo’da bu yaşam tarzı haline dönüştü. Hatta orada ayaklarına zincirler takılıyor. Türkiye’de bu var mı? Yok.” diyor. Ha gayret…! Az kaldı Guantanamo gibi hukuk dışılıklara ulaşmaya az kaldı. Guantanamo klasiği , water boarding (suda boğma) işkencesi yapılmıyor diye de övünç duyacak mıyız?
Tek tip kıyafeti kabul etmeyen mahpuslar, mahkemeye çıkamayacak, disiplin cezası olarak ziyaretçi yasağı konulacakmış. Bunlar çok vahim hamleler. Zaten büyük sıkıntıda olan cezaevlerini barut fıçısına çevirebilecek hamleler bunlar.
Yeni KHK’da “Yazılı ya da sözlü sınavı kazanacak olan taşeron işçiler kadroya alınacak…” diyor. Peki, bu sınavın kriterleri ne olacak? Bunu çok araştırmaya gerek yok, seçim yatırımı ve yandaş telaşı olduğu çok belli. Nereden mi anlıyoruz? Sabah ihraç ettiler, akşama 110 bin memur alacaklarını söylediler, ne güzel muhalif gördüğünü at, adamını al..! Buradan belli değil mi? Bana “niye susmuyorsun” diyorlar, iyi de başörtüsü yasağı zulmünde de hiç susmamıştım ki, Kürt meselesine hiç duyarsız kalmamıştım ki, yargısız infaza hiç sessiz kalmamıştım ki.. şimdiki hukuksuzluklara niye susayım? Son KHK ile 1930’lu yılların tek parti tenkil zamanı maddelerindeki sivillerin ceza muafiyetini geri getiriyormuş. OHAL adı altındaki “görmedim seni” ler daha çok kıyım çıkarır. Her hukuksuzluğa her zaman karşı çıkalım, o günleri eleştiren dindarlarımızın kulağı çınlasın..!
Yeni KHK ile hak arayanı ziyaret de yasak..! İrfan Mukul Hoca son KHK ile ihraç edilmiş. Semih beraat etti, Semih’i ziyaret eden hocası ihraç edilmiş..! Yeni KHK’da başka yeni garabetler de var…! İşten ayrılan insanı da işten atmışlar 1.5 sene önce TÜBİTAK’tan ayrılıp özelde çalışan Abdullah Aktel de ihraç edilmiş. 2. 3. kez KHK ile ihraç edilenler de var. Bana gelen bir başka ileti “Eşim temmuz 2013 de memurluktan istifa etti. Ağustos 2016 da memur diye tutuklandı ( halen tutuklu). Bütün evraklarda memur olduğu yazıyor. Bugün ihraç edilmiş” Hukuk devleti olmadığımız daha nasıl gösterilsin?
Bu denli hukuksuz KHK’ları dayatanların “Dünyadaki mazlumlara biz sahip çıkıyoruz” söylemleri inandırıcı olabilir mi sizce? Veya bunlara susanlara ne demeli? Anlaşılan hukuksuzluk çıtası yüksek bir yerde. Bu yeni düzen hayra alamet olmayacak bir düzen getiriyor, çok tedirgin edici..! Güya dini gerekçelerle iktidarın her yaptığını olumlayanlara ise artık diyecek kelimeyi bile çok görüyorum.