2023 Haziran ayında yapılması beklenen genel seçimler için siyasi parti liderleri çalışmalarına şimdiden başladı.
İşte bu seçim turlarından birisini önceki gün Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu gerçekleştirdi. Eski Başbakan’ın Diyarbakır ziyaretinde Ak Partili olduğu düşünülen bir vatandaşla diyaloğu sosyal medyanın gündemine oturdu. Davutoğlu, bir eleştiri üzerine, “İtiraz etmeseydim Başbakanlığım gitmezdi, itiraz etmeseydim benden sonraki Başbakan gibi bakanlar gibi milyarlarıma milyar katardım” diyerek iktidar partisinin sofrasına el bombası attı. Kendisinden sonraki eski Başbakan Binali Yıldırım ve ailesini kurtların önüne attı. Davutoğlu’nun hedefi tabii ki Yıldırım değildi. Siyaseti bilenler mesajın nereye gönderildiğini çok iyi biliyor.
TÜRKİYE’NİN GÖZDE ŞİRKETLERİNE KAYYIM ATADI
Tr724’ten Tuna Yıldız’ın haberine göre Analizimizin konusu Davutoğlu’nun Diyarbakır gezisi değil. Eski Başbakan son dönemde adeta demokrasi havarisi gibi. Düşünce özgürlüğünden özel hayatın gizliliğine, konut dokunulmazlığından mülkiyet hakkına kadar pek çok konuda çakra açıcı ifadeler kullanıyor. Ancak aynı Davutoğlu, Ak Parti Genel Başkanlığı’na seçildiği Ağustos 2014 ile koltuğu altından çekilip alındığı Mayıs 2016 tarihine kadar ülkede yaşanan onlarca hukuksuzluğu görmezden geliyor. Bugün demokrasi naraları atan sayın Davutoğlu, gücünün zirvesindeyken şimdiki iktidar ve ortaklarından hiçbir farkı yoktu. Kendi döneminde ülkenin farklı noktalarında onlarca bombalı eylem gerçekleşti. Bu saldırılar sonrasında Başbakan olduğu partinin oyları bir anda zirve yaptı. Kendisi ‘tatlı’ gülümsemesiyle bu bombaların AK Parti’nin oylarını artırdığını övünerek söyledi. Yine Türkiye’nin gözde şirketlerine ve basın yayın organlarına kayyım da onun döneminde atandı. “Benim dönemimde korkmayın hiçbir gazete ve televizyona kayyım ataması yaptırmam” diyerek muhataplarının yanında kükrerken, onları yolladıktan sonra “Gidin gazetelere el koyun” diyecek kadar şirazeden çıktı. Şimdi eski Başbakan eksi defterleri açmadan, kendisine yeni bir kahramanlık çıkarma peşinde.
Sayın eski Başbakan öncelikle kamuoyuna 7 Haziran ile 1 Kasım 2015 tarihleri arasında yaşanan kanlı saldırıların izahatını yapması gerekiyor. “Konuşursam sokağa çıkacak yüzleri kalmaz” diye açıklama yaparak, AK Parti yöneticilerini hedef göstermişti. Ancak konuşamadı. Çünkü biliyor ki, konuşursa pimini çektiği el bombası onun elinde patlayacak. 7 Haziran 2015 seçimleri sonrasında Ak Parti tek başına iktidar olamadı. Dönemin Başbakanı Davutoğlu da “istikşafi görüşmeler” yaparak koalisyon kurmak istedi. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan bu görüşmelere açıktan karşı çıktı. Onun gönlü tek başına iktidarda olan bir Ak Parti’deydi.
POLİSLERİ EVİNDE İNFAZ ETTİLER, O NE YAPTI?
İşte ne olduysa “istikşafi görüşmelerin” noktalanmasından sonra oldu. 7 Haziran seçimleri öncesinde Selahattin Demirtaş’ın 5 Haziran’da düzenlediği mitingde patlamaya başlayan bombalar, bir anda yurdun dört köşesine yayılmaya başladı. Önce 20 Temmuz’da Şanlıurfa’nın Suriye sınırındaki Suruç ilçesinde intihar saldırısı düzenlendi. Saldırıyı ne hikmetse IŞİD üstlendi. 30’dan fazla genç bu saldırıda hayatını kaybetti. Dönemin Başbakanı Davutoğlu, bu saldırının detaylı araştırılması için gerekli özeni göstermesi gerekirken, yokları oynadı. Suruç saldırısının kanları kurumadan bu defa da çözüm sürecinin sonunu getiren ve perde arkası hala ortaya çıkarılmayan bir diğer olay, 22 Temmuz 2015 tarihinde Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde yaşandı. İlçedeki iki polis, evlerinde başlarından vurularak öldürüldü. Saldırıda hayatını kaybeden iki polis, sözde paralel iddiasıyla bölgeye sürülen ve Gülen hareketine yakın iki polisti. Olaydan bir gün sonra, 23 Temmuz’da Başbakan Davutoğlu’nun imzasıyla PKK ve IŞİD’e yönelik operasyonlar başlatıldı. Ceylanpınar cinayetleriyle ilgisi olduğu iddiasıyla tutuklanan ve yargılanan 9 kişi ise, yaklaşık üç yıl süren yargılamanın ardından cinayet suçlamasından beraat etti. Yani Davutoğlu, döneminde gerçekleşen birkaç saldırı ile bir taşla adeta bütün kuşlar vurulmuştu. Eski Başbakan da oyunun farkındaydı, oyunu yazıp oynayanlar da. Ama Davutoğlu o günlerde iktidarı geri nasıl alırım onun derdindeydi. Masum gençlerin serseri bombalarla ölmesi umurunda bile değildi adeta.
GAR SALDIRISI
Davutoğlu döneminin en kanlı saldırısı ise 10 Ekim 2015’te Ankara’da yaşandı. İki canlı bombanın saldırısında 102 kişi yaşamını yitirdi. Cumhuriyet tarihinin en büyük terör saldırısı olarak kayıtlara geçen bu katliama ilişkin olarak dönemin Başbakanı Davutoğlu “kokteyl terör” tanımı yaptı ve IŞİD ile PKK ortaklığını işaret etti. Hatta o zaman “fetö” olsaydı, muhtemelen kokteyle o da eklenirdi. O da ‘sevimli’ mimikleriyle kameralar önünde poz verirdi.
Eski Başbakan Diyarbakır’daki söylemlerinde samimiyse 7 Haziran-1 Kasım 2015 tarihinde yaşanan beş aylık kaos aylarını kamuoyuna açıklaması gerekiyor.
Sayın Davutoğlu, 7 Haziran seçimleri sonrasında önüne konulan, onayını verip, imzasını atmaktan imtina ettiği 18 maddelik “HDP’yi Bitirme Planı”ndan başlayabilir. Bu kaos planından sonra çözüm masası devrildi, bombalar çekirdek gibi patlamaya başladı. Kendisine uzaklardan son bir çağrı daha, altına imza atmadığı 18 maddelik eylem planından uygulanmayan, son madde kaldı. O da HDP’nin kapatılması. Bu kadar günah bile eski Başbakan’a yeter.
2023 Haziran ayında yapılması beklenen genel seçimler için siyasi parti liderleri çalışmalarına şimdiden başladı.
İşte bu seçim turlarından birisini önceki gün Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu gerçekleştirdi. Eski Başbakan’ın Diyarbakır ziyaretinde Ak Partili olduğu düşünülen bir vatandaşla diyaloğu sosyal medyanın gündemine oturdu. Davutoğlu, bir eleştiri üzerine, “İtiraz etmeseydim Başbakanlığım gitmezdi, itiraz etmeseydim benden sonraki Başbakan gibi bakanlar gibi milyarlarıma milyar katardım” diyerek iktidar partisinin sofrasına el bombası attı. Kendisinden sonraki eski Başbakan Binali Yıldırım ve ailesini kurtların önüne attı. Davutoğlu’nun hedefi tabii ki Yıldırım değildi. Siyaseti bilenler mesajın nereye gönderildiğini çok iyi biliyor.
TÜRKİYE’NİN GÖZDE ŞİRKETLERİNE KAYYIM ATADI
Tr724’ten Tuna Yıldız’ın haberine göre Analizimizin konusu Davutoğlu’nun Diyarbakır gezisi değil. Eski Başbakan son dönemde adeta demokrasi havarisi gibi. Düşünce özgürlüğünden özel hayatın gizliliğine, konut dokunulmazlığından mülkiyet hakkına kadar pek çok konuda çakra açıcı ifadeler kullanıyor. Ancak aynı Davutoğlu, Ak Parti Genel Başkanlığı’na seçildiği Ağustos 2014 ile koltuğu altından çekilip alındığı Mayıs 2016 tarihine kadar ülkede yaşanan onlarca hukuksuzluğu görmezden geliyor. Bugün demokrasi naraları atan sayın Davutoğlu, gücünün zirvesindeyken şimdiki iktidar ve ortaklarından hiçbir farkı yoktu. Kendi döneminde ülkenin farklı noktalarında onlarca bombalı eylem gerçekleşti. Bu saldırılar sonrasında Başbakan olduğu partinin oyları bir anda zirve yaptı. Kendisi ‘tatlı’ gülümsemesiyle bu bombaların AK Parti’nin oylarını artırdığını övünerek söyledi. Yine Türkiye’nin gözde şirketlerine ve basın yayın organlarına kayyım da onun döneminde atandı. “Benim dönemimde korkmayın hiçbir gazete ve televizyona kayyım ataması yaptırmam” diyerek muhataplarının yanında kükrerken, onları yolladıktan sonra “Gidin gazetelere el koyun” diyecek kadar şirazeden çıktı. Şimdi eski Başbakan eksi defterleri açmadan, kendisine yeni bir kahramanlık çıkarma peşinde.
Sayın eski Başbakan öncelikle kamuoyuna 7 Haziran ile 1 Kasım 2015 tarihleri arasında yaşanan kanlı saldırıların izahatını yapması gerekiyor. “Konuşursam sokağa çıkacak yüzleri kalmaz” diye açıklama yaparak, AK Parti yöneticilerini hedef göstermişti. Ancak konuşamadı. Çünkü biliyor ki, konuşursa pimini çektiği el bombası onun elinde patlayacak. 7 Haziran 2015 seçimleri sonrasında Ak Parti tek başına iktidar olamadı. Dönemin Başbakanı Davutoğlu da “istikşafi görüşmeler” yaparak koalisyon kurmak istedi. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan bu görüşmelere açıktan karşı çıktı. Onun gönlü tek başına iktidarda olan bir Ak Parti’deydi.
POLİSLERİ EVİNDE İNFAZ ETTİLER, O NE YAPTI?
İşte ne olduysa “istikşafi görüşmelerin” noktalanmasından sonra oldu. 7 Haziran seçimleri öncesinde Selahattin Demirtaş’ın 5 Haziran’da düzenlediği mitingde patlamaya başlayan bombalar, bir anda yurdun dört köşesine yayılmaya başladı. Önce 20 Temmuz’da Şanlıurfa’nın Suriye sınırındaki Suruç ilçesinde intihar saldırısı düzenlendi. Saldırıyı ne hikmetse IŞİD üstlendi. 30’dan fazla genç bu saldırıda hayatını kaybetti. Dönemin Başbakanı Davutoğlu, bu saldırının detaylı araştırılması için gerekli özeni göstermesi gerekirken, yokları oynadı. Suruç saldırısının kanları kurumadan bu defa da çözüm sürecinin sonunu getiren ve perde arkası hala ortaya çıkarılmayan bir diğer olay, 22 Temmuz 2015 tarihinde Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde yaşandı. İlçedeki iki polis, evlerinde başlarından vurularak öldürüldü. Saldırıda hayatını kaybeden iki polis, sözde paralel iddiasıyla bölgeye sürülen ve Gülen hareketine yakın iki polisti. Olaydan bir gün sonra, 23 Temmuz’da Başbakan Davutoğlu’nun imzasıyla PKK ve IŞİD’e yönelik operasyonlar başlatıldı. Ceylanpınar cinayetleriyle ilgisi olduğu iddiasıyla tutuklanan ve yargılanan 9 kişi ise, yaklaşık üç yıl süren yargılamanın ardından cinayet suçlamasından beraat etti. Yani Davutoğlu, döneminde gerçekleşen birkaç saldırı ile bir taşla adeta bütün kuşlar vurulmuştu. Eski Başbakan da oyunun farkındaydı, oyunu yazıp oynayanlar da. Ama Davutoğlu o günlerde iktidarı geri nasıl alırım onun derdindeydi. Masum gençlerin serseri bombalarla ölmesi umurunda bile değildi adeta.
GAR SALDIRISI
Davutoğlu döneminin en kanlı saldırısı ise 10 Ekim 2015’te Ankara’da yaşandı. İki canlı bombanın saldırısında 102 kişi yaşamını yitirdi. Cumhuriyet tarihinin en büyük terör saldırısı olarak kayıtlara geçen bu katliama ilişkin olarak dönemin Başbakanı Davutoğlu “kokteyl terör” tanımı yaptı ve IŞİD ile PKK ortaklığını işaret etti. Hatta o zaman “fetö” olsaydı, muhtemelen kokteyle o da eklenirdi. O da ‘sevimli’ mimikleriyle kameralar önünde poz verirdi.
Eski Başbakan Diyarbakır’daki söylemlerinde samimiyse 7 Haziran-1 Kasım 2015 tarihinde yaşanan beş aylık kaos aylarını kamuoyuna açıklaması gerekiyor.
Sayın Davutoğlu, 7 Haziran seçimleri sonrasında önüne konulan, onayını verip, imzasını atmaktan imtina ettiği 18 maddelik “HDP’yi Bitirme Planı”ndan başlayabilir. Bu kaos planından sonra çözüm masası devrildi, bombalar çekirdek gibi patlamaya başladı. Kendisine uzaklardan son bir çağrı daha, altına imza atmadığı 18 maddelik eylem planından uygulanmayan, son madde kaldı. O da HDP’nin kapatılması. Bu kadar günah bile eski Başbakan’a yeter.