Analiz / Doç. Dr. Osman TEK
Erdoğan’ın büyük bir siyasi zekaya sahip olduğu söyleniyor. Ancak bu siyasi zekanın, Ekrem İmamoğlu karşısında sandıkta dört defa yenilgiye uğradığı da unutulmamalı. Dört ders aklı olana yeter. Sandıktan alması gereken dersi alan Erdoğan, sandıkta İmamoğlu ile başa çıkamayacağına inanmış olmalı ki, İmamoğlu’nu sandık dışında kaba güçle mağlup etmeye çalışıyor. Neymiş? Diploması sahteymiş.
Ülkede büyük bir yangın var. Bu yangının faili şüphesiz Erdoğan. Aslında bu yangın ne yeni ne de ilk kez çıkıyor. On yılı aşkın bir süredir devam eden ve dalga dalga toplumu saran bu yangın, önce KHK’lılar ve Kürtler sonra Erdoğan’a teslim olmayan İslami gruplar olmak üzere toplumun farklı kesimlerini yakarak ilerledi. Ne yazık ki CHP, bazen doğrudan bazen de dolaylı olarak bu yangına odun taşıdı. Bugün itibarıyla geçmişte çıkan bu yangın CHP’nin de kapısını sarmış durumda. Özgür Özel’in paçaları tutuşmuş ancak yine inatla iktidar ağzı ile konuşmaya devam ediyor.
Siyasette, güç ve zekâ dengesi, liderlerin başarısını ve geleceğini belirleyen en önemli faktörlerden biri olmuştur. Recep Tayyip Erdoğan, yıllardır devletin gücünü arkasına alarak ve ince ama bir o kadar sinsi siyasi hesaplarla seçimleri kazanmayı başardı. Ancak İstanbul Büyükşehir Belediye seçimlerinde Ekrem İmamoğlu karşısında dört kez yenilmesi, onun siyasi zekâsının İmamoğlu karşısında çöp olduğunu ortaya çıktı.
İmamoğlu’nun halkla kurduğu doğrudan ve samimi bağ, özellikle 2019 yerel seçimlerinde sergilediği stratejik duruş, Erdoğan’ın alışık olduğu siyasi manevraları etkisiz hale getirdi. Erdoğan, bugüne kadar her seçimde rakiplerini zayıf noktalarından vurmayı, algı yönetimiyle kamuoyunu kendi lehine yönlendirmeyi başarmıştı. Ancak İmamoğlu, bu yöntemlere karşı dirençli bir figür olarak ortaya çıktı. Defalarca engellenmesine rağmen halkın desteğini kaybetmeyerek Erdoğan’ın planlarını boşa çıkardı.
Bugün Erdoğan’ın İmamoğlu’na karşı sergilediği tavır, siyasi hesaplardan çok, kaba güce dayalı bir stratejiye dönüşmüş durumda. Sandıkta onu yenemeyeceğini anlayan Erdoğan, doğrudan devlet gücünü kullanarak onu siyaset dışı bırakmaya çalışıyor. Ancak bu yöntem, Erdoğan’ın uzun vadeli siyasi geleceği açısından riskli. Türk halkı, tarih boyunca baskıya ve zorlamaya karşı ters tepki göstermiştir. 28 Şubat sürecinde askeri vesayetin baskıcı politikaları, halkın tepkisini Erdoğan’ın iktidarına yönlendirmişti. Bugün ise Erdoğan’ın İmamoğlu’na karşı kullandığı sert yöntemler, benzer bir tepkiyi İmamoğlu lehine çevirecektir.
İmamoğlu’nun son dönemde simgesel olarak halkın içinden çıkan bir lider olarak sergilediği hareketleri, yani ceketini ve ardından kravatını çıkararak verdiği mesaj, aslında Erdoğan’ın geçmişteki halkçı duruşuna benzer bir etki yaratıyor. Erdoğan, toplumun taleplerini doğru okuyarak yükseldiği yıllarda, halktan biri olarak görünmenin avantajını yaşamıştı. Bugün ise otoriterleşen bir Erdoğan profili karşısında, İmamoğlu mütevazı, halkla iç içe bir lider olarak konumlanıyor. Gittiği illerde büyük ilgi görüyor.
Erdoğan’ın sözde siyasi zekası, ince hesaplar yapmayı bırakıp kaba güce yönelmiş durumda. Tarih, kaba gücün uzun vadede halkın desteğini kazanamayacağını defalarca gösterdi. İmamoğlu’na yönelik baskılar arttıkça, halkın ona olan desteği de güçlenebilir. Erdoğan, önümüzdeki süreçte bu gerçeği görüp yeni bir strateji geliştirmezse, kaba güce dayanarak varlığını sürdürmek isteyen her lider gibi, bu yöntem bir bumerang gibi kendisine dönecek ve yirmi küsür yıllık bu kara kabus son bulacaktır.