“Diyanetin İslam ansiklopedisine göre Mehdi ya da Mesih birçok din mensubunun ahir zamanda gelmesini bekledikleri insanları kötülüklerden uzaklaştıracak ıslahçı ve hidayete ulaştırıcı olarak tanımlanıyor.”
İsmail S. Gülümser/Aktif Haber
Son günlerde Erdoğan’ın askeri konularda başdanışmanı Adnan Tanrıverdi ASSAM da yaptığı konuşmada “Mehdi gelişi için hazırlık yapıyoruz” şeklindeki sözleriyle bu konuda az çok birikimi olan tüm çevrelerde ciddi kaygı ve endişeye yol açtı. Bazı yazarlar Mehdi ve Mesih kavramlarına yüklenen manaları ve bunların çağrıştırdıklarını anlatan yazılar kaleme aldılar.
RADİKALLERİN MEHDİ YA DA MESİH BEKLENTİSİNDEKİ TEHLİKELER
Diyanetin İslam ansiklopedisine göre Mehdi ya da Mesih birçok din mensubunun ahir zamanda gelmesini bekledikleri insanları kötülüklerden uzaklaştıracak ıslahçı ve hidayete ulaştırıcı olarak tanımlanıyor.
Kısaca insanlığın son döneminde maddi ve manevi sıkıntıları sona erdirecek, hem toplum yaşamını hem de dini hayatı düzene sokacak bir önder. Dünyadaki fitne ve fesadı ortadan kaldırıp karanlıkları aydınlığa çevirecek, peygamberlerin varisleri olarak görülen onların ahir zamandaki görevini üstlenecek, dinin kurallarını hayata geçirecek bir dini lider. Dünyadaki zulümleri ortadan kaldırıp adaleti tesisi edecek Allah’ın doğrudan desteğine mazhar mazlumların kurtarıcısı bir sosyal reformcu ideal bir devlet reisi olarak ifade edilmiş.
Hemen her dinin mensupları arasında buna inanan kesimlerin olduğu biliniyor, bu gruplar yaşadıkları sıkıntılardan onun gelişiyle kurtulacaklarına inanıyor ve ona sığınarak kendilerini motive ediyor. İslam ansiklopedisi mehdilik inancının İslami bir akide olmasına rağmen yabancı kültürlerden etkilendiğine temas ediyor. İktidar mücadelesinde yenilgiye uğrayan ve iktidarını güçlendirmek isteyen kesimlerin dini duyguları kullanarak siyasi istismar edebileceği tehlikeli bir araca dönüşebileceği vurgulanıyor.
Dünyada mehdi ya da Mesihin geleceğine inanan kesimler birbirlerinin davranışlarından müspet ya da menfi yönde etkileniyor. Her inanış sahibi dünyaya huzur getireceğine inandığı kendi kurtarıcısını beklerken bazıları onun gelişine zemin hazırlamak için yapılan çalışmalara katkı sunmaya tercih ediyor. Beklenti içinde olanlardan bir bölümü bulundukları grubun dünyaya bakış açısına göre farklı angajmanlar içine girebiliyor.
Kimisi demokrasinin kuralları ve insani etik değerleri muhafaza ederek ürettiği insanlığın tümüne faydalı olacak olumlu projelerini toplumların beğenisine sunarak dünyanın geleceğine katkı sunmaya çalışıyor. Her dini toplulukta var olan radikal gruplardan bazıları ise sunabileceği hiçbir olumlu projesi olmamasına rağmen kısa sürede istediği sonucu elde etmek için insan ölümlerinin de yer aldığı kirli senaryolar planlıyor.
Semavi dinlerin tamamında insan hayatı kutsal kabul edilmişken bütün din mensupları arasında radikal eğilimleri olan gruplar Mesih ya da mehdi beklerken dünyanın değişik coğrafyalarına kargaşa çıkarıp insanları birbirine kırdırmaya çalışabiliyor. Mensuplarını dünyayı kurtarmak için ölümlü senaryolara inandıran intihar komandosu olmaya ikna eden gruplarda bulunuyor.
Mehdinin bir ıslahçı olduğunu unutan bu radikaller, tüm dünya da gizli projeler yürütüp kargaşa çıkarmaya kaosla onun gelişini hızlandırmaya çalıştıkları gözleniyor. Her ne kadar birçok terör olayında İslami kimliği öne çıkanlar kullanılsa da olayların perde arkasında siyasi sonuç elde etmek isteyenlerin kirli planları olduğu biliniyor. İslam âleminde yanlışa açık mehdi beklentisinin daha çok şia kaynaklı olduğu Sünnilerden bazı selefi gruplara yanlış anlayışların bu kanalla geçtiği aktarılıyor.
Türkiye’nin adı uzun yıllardan beri kendi içinde problemler yaşasa da dünyada terör besleyen ülke olarak anılmamıştı. Ancak son dönemde yapılanlara baktığınızda siyasal sonuç elde etmek isteyen bir grubun mehdinin gelişine hazırlık yapmak amacıyla ülke ve dünyanın değişik yerlerinde ölümlü olaylara adının karıştığını fark edebiliyorsunuz. Erdoğan terörle sonuç elde etmeye çalışan bazı ülke yönetimlerindeki radikalleri örnek alarak kendinin de aynı şeyleri yapabileceğine inanıyor. Bunu açıktan ifade etmekten çekinmiyor, birçok ülkede adı ölümlü olaylara karışmış terör örgütü lideri Bağdadi’nin öldürülmesinden sonra o da muhaliflerini yargılamadan istediği gibi öldürebileceğini söylüyor.
KAOS OLUŞTURMADA KULLANMAK ÜZERE KURULAN SADAT
Soğuk savaş döneminde Sovyet bloğu ülkeler yayılmacı bir politika izledi komünizmi dünyaya yaymak için gençlere gerilla eğitimi verip kargaşa çıkardı, yönetimleri zaafa uğratıp kendi hâkimiyetini kurmaya çalıştı. Buna karşı kurulan NATO da ülke yönetimlerine askeri malzeme ve eğitim desteği vererek ülkelerdeki kargaşaları önlemede rol aldı. Gerilla eğitimi ile yetişmiş askerleri kontrol edenler bazen onları kendi siyasi çıkarları için kullandı ve birçok ülkede binlerce insanın ölümüne sebep olan olaylar yaşandı.
Yurtta sulh cihanda sulh anlayışını benimsemiş bir ülkede Tanrıverdi’nin de aralarında olduğu bir grup asker stratejik savunma eğitimleri adı altında Türkiye’nin ilk ve tek askeri özel kursunu açıyor ve ülkenin değişik yerlerinde kurduğu kamplarda binleri aşkın kişiye gerilla eğitimi veriyordu. Uzun süreden beri SADAT nedir, ne iş yapar, niçin kuruldu soruları kamuoyunun kafasını meşgul ediyordu.
Bu kurslarda “gayrı nizami harp tekniklerine” kimin ilgi duyduğu, kimlerin pusu, baskın, yol kapatma, tahrip, sabotaj, kaçırma, karşı koyma gibi gerilla eğitimlerini almak istediği, keskin nişancılık, tahrip, tank zırhlı araç avcılığı, istihbarat, gerilla harekâtı, özel kuvvetler, psikolojik harp gibi dersleri kimlerin hangi amaçla aldığı hep tartışıldı.
Erdoğan’da yeniden Osmanlı’nın ihyası hayalleriyle dolu bir ortamda yetişti onun da yayılmacı hayallerinin olduğu biliniyor. Tanrıverdi’nin açıklamaları ve bugüne kadar yaptıkları bize Mehdinin gelişine zemin hazırlamak için Türkiye’nin geçmişte Rusya’nın üstlendiği yeni bir role soyunduğu yönünde ipuçları veriyor. Bir süreden beri ülke kaynaklarının mehdi gelmesini hızlandırmak için bazı kirli senaryolarda kullanıldığı anlaşılıyor. Son günlerde adı SADAT milisleri olarak anılan Erdoğan’ın emrinde hizmet veren bu gerilla gruplarının onların siyasi hedefleri doğrultusunda bazı olaylarda kullanıldığı ortaya çıkıyor.
Güney doğuda sakallı garip kıyafetli kişilerin yaptığı katliamlardan bahsediliyor, akla bu milisler geliyor, Suriye’de iç karışıklık çıkarılıyor, Türkiye’nin iç karışıklık için silahlı grupları eğittiği, silah ve mali destek verdiği ortaya çıkıyor. Güney Afrika’da birçok ülkede halen savaşlara taraf olan gruplar arasında Türkiye’de eğitim almış bazı milislerin görev yaptıkları duyuluyor.
ERDOĞAN’IN KAOS PROJELERİ
Erdoğan sürekli gerilimi tırmandırarak kaos oluşturduktan sonra pazarlık masasında elini yükselttiğine inanan bu yola istediği sonucu ele etmeye çalışan en iyi savunma saldırıdır taktiği için her türlü gayrı insani yöntemi kullanmaya açık yapıda biri. İlk yıllarda bunu gizleyerek yapıyordu örneğin ülkede darbeyle yönetimi ele geçirdiği halde olayı bir senaryo ile başkalarının üzerine yıkmış ve tüm dünyayı kandırdığını düşünmüştü. Son dönemde elde ettiği güce güvenerek saklama gereği duymadan yapıyor, Rus uçağını düşürüyor talimatı ben verdim diyor, sonra bunu Putin’le pazarlık masasına oturmada gerekçe olarak kullanıyor.
Kaosla ortaklıklar kurmada çok sayıda olay yaşandı Ergenekon davasında kendini yıkmak üzere bir araya gelmiş örgütlü bir yapının tutuklanmasını sağladı, dava sürecinde ben Ergenekon’un savcısıyım diyerek sürekli gerilimi tırmandırdı, eldeki delilleri tüm basına servis ettirdi, onları köşeye sıkıştırdıktan sonra hapiste onların köşeye sıkışmışlığını kullanarak pazarlık yaptı. Tutuklanmaları için her türlü talimatı verdiği halde görüşmeden sonra onların en büyük müdafii kesildi, tutuklamada görev alan devlet görevlilerini suçlamaya başladı. Daha sonra her şeye açık Ergenekoncularla kirli ortak projelere girişti.
Bölge halkının kendine yöneleceğini düşünerek HDP ile Kürt açılımı projesi başlattı, günlerce onlarla yapılacak görüşmelerin yararını anlattı, yapılanlar oy potansiyelini artırmayınca görüşme masasını devirdi, güneydoğuda tüm evleri teröre destek bahanesiyle baskınlar düzenledi, iş makineleri ile vatandaşların evlerini başlarına yıktı. Partilileri terörist olmakla suçladı ve seçilmiş milletvekillerini belediye başkanlarını tutuklattı.
MHP-DYP-ANAP-HAS parti liderleri hakkında en aşağılayıcı hakaretler yaptı ele geçirdiği basın gücünü kullanarak onları toplum önünde küçük düşürüp köşeye sıkıştırdı. Ardından haber gönderip görüşme masasına çağırdı, kimine bakanlık teklif etti partisini eritti, kimisinin sıkışmışlığını kullanarak suçlarına ortak olmaya ikna etti, onların eskiden söylediklerinin tümünü yalanlamaya mecbur etti.
15 TEMMUZ SADAT ve ERGENEKON’UN KAOS SENARYOSU PROJESİ
Erdoğan ve yakın çevresi kendi görüşlerini yaymak için her zaman şiddete yönelebilecek düşüncelerle beslendiler, ellerine fırsat geçtiği anda da bu düşüncelerini hayata geçirmeye başladılar. Tanrıverdi’nin 15 Temmuz’dan sonra bütün hedeflerini gerçekleştirdikleri yönünde açıklamalarının detayları hedeflerine ulaşmak için her şeyi göze almış kirli bir ittifakın varlığını gösteriyor.
Köprü işgali sırasında ölümlerin olması için köprü ayağında bir keskin nişancı görüntülenmiş ayrıca halka ateş açan bir siniperdan bahsedilmişti. Ülkede askerler dışında bu eğitimi alan tek grup SADAT milisleri olduğu için tüm gözler onlara çevrilmiş ancak olayların araştırılmasına izin verilmediğinden üstü örtülmüştü. Erdoğan’ın orduya karşı milis gücü olarak bu grubu hazırladığı artık gün yüzüne çıkıyor, milislere danışmanlık yapan Nevzat Tarhan 15 Temmuzda onların sahada her yerde olduğunu açıklıyor. Siyasi sonuç elde etmek için her şeyi göze almış bu grup gerçek bir darbe görüntüsü oluşturmak için vatandaşlardan ve köprüye emirle götürülmüş masum öğrencilerden bazılarını öldürüyor kalanlara müebbet hapis cezası veriyor.
Erdoğan’ı Marmaris’ten almak üzere gönderilen Sönmezateş ekibi İzmir’de bekletilirken onlardan önce bölgeye gönderdikleri helikopter ateşiyle polisler ölüyor yaralanmalar oluyor ve ölümler üzerinden kaçırma girişiminin gerçekmiş gibi görünmesi sağlanıyor. Bir yandan SADAT milisleri bir yandan Ergenekoncular daha fazla ölüm olması ve gerçek darbe görüntüsü oluşması için çalışıyorlar, o gece Ergenekoncu Aksakallı’nın 40 dan fazla kişinin öldürülmesi için emrindeki askerlere talimat verdiği ortaya çıkıyor.
Tanrıverdi daha önce görev yaptığı özel harp dairesinin insan öldürmedeki kirli birikimini, Ergenekoncu Aksakallı emri altındaki özel kuvvetler personelini kullanıyor hedefledikleri kadar olmasa bile bir miktar ölümden sonra televizyonlara çıkıp kurguladıkları senaryoyu hiç günahı olmayan masum bir grubun üzerine atıyor ve kendileri darbeyi bastırmış komutan rolüne soyunuyorlar. Ardından ülke yönetimine el koyup OHAL döneminde istedikleri gibi düzenleme yapıyorlar.
Tanrıverdi’nin 15 Temmuz’dan sonra bütün hedeflerini gerçekleştirdikleri yönündeki açıklamaları senaryoyla aldıkları yetkiyi pervasızca kullanılarak tüm gizli projelerin hayata geçirildiklerini itiraf anlamına geliyor. TSK ve askeri okullar darbe bahanesi arkasına saklanarak Tanrıverdi’nin Mehdiye hazırlık yapmak üzere tasarladığı projesine göre yeniden dizayn edilmiş.
Bunun anlamı harp okulları ve askeri okulları siyasi iradenin kontrolüne geçmesi milli savunma bakanlığına bağlanması için öğrencileri köprü işgalinde kullanılması işini biz organize ettik. 250 den fazla vatandaşın ölümü ile silahlı kuvvetleri darbeye karıştı gibi gösterip yeniden dizayn ettik. Ordu mensuplarının karıştığı ölümleri kullanarak Jandarma komutanlığını iç işlerine bağladık, Yüksek askeri şurayı siyasilerin emrine verdik, yüksek askeri yargıyı dağıttık. Bütün bu olaylarla mehdinin gelişine zemin hazırladık diyor.
SURİYE, LİBYA VE DÜNYADA KAOS PROJELERİ
Bütün dünyada mehdinin gelişini bekleyen gruplar var bunların bir bölümü olumlu çalışmalarla dünyanın geleceğine katkı sunarken bir bölümü suç işleyerek süreci hızlandırmaya çalışanlardan oluşuyor. Başdanışmanın konuşmasından sonra birçok köşe yazarı mehdinin gelişine hızlandırmak için yapılanlardan örnekler vererek bu anlayıştaki insanlarda bir tehlikenin varlığına işaret etmişler.
Erdoğan yolsuzlukla oluşturduğu dev mali kaynakları, hileli seçimlerle ele geçirdiği devlet yönetimini, SADAT gibi militerlerle oluşturduğu gerilla gücünü tüm dünyanın gözü önünde kullanmaya hazır bir görüntü çiziyor. Bazı ülkelerle dünyanın değişik coğrafyalarında kirli ortaklıklara girerek ülkelerin iç işlerine müdahale ediyor. Suriye’nin İran’ın güdümüne girmesinden rahatsız olan ABD li yöneticileri ikna ederek oraya gerillalarını gönderdi ve iç karışıklıkları büyüttü 4 milyona yakın insanın düzenin bozulmasında evsiz yurtsuz kalıp göç etmesinde aktif rol oynadı.
Kalabalık göçmen grubunun yaşadığı tüm sıkıntılar üzerinden kendi siyasi hedeflerini gerçekleştirmeye yöneldi. Onlar için yerleşim kampları kurdu ve tehditle tüm kampın masrafını AB üyelerinin sırtına yükledi. Hayatlarını zindana çevirdiği insan kitleleri üzerinden tüm AB ye ve dünyaya meydan okumaya başladı. Her gün ayrı bir senaryo ile başka bir yerde bir iş çeviriyor bir gün Suriye’ye saldırı düzenleyip orada bir bölgeye asker sevk ediyor. Bu yolla dağılmış olan IŞID gibi kendi besledikleri terör gruplarının yeniden organize olmasına zemin hazırlıyor.
Son günlerde Libya’da kargaşa düzelmek üzere iken kontrolünü tamamen kaybetmiş ulusal mutabakat hükümetiyle görüşüp onlara destek anlaşması imzalıyor ve nerdeyse ülkede yönetimi kontrol altına almış Hafter ekibine karşı cihatçı grupların yoğunlukta olduğu mutabakat hükümetine arka çıkıp kargaşa sürecini uzatmaya buradan nemalanmaya çalışıyor. Amacın Libya’ya yardım olmadığı terörle ilişkili grupların desteklenmesi ve Akdeniz’deki hidrokarbon kaynaklarının bölüşümü için bir menfaat çatışması olduğu biliniyor.
Yavaş yavaş SADAT’ın eğitiminden geçmiş milisler değişik yolları kullanarak dünyanın her yerine yayılmaya başlıyor. Bunlardan bazıları AB ülkelerinde yeni Osmanlılar adı altında örgütlenip şiddet eğilimli genç grupları yetiştiriyor, ülkelerde kargaşa ortamına zemin hazırlıyorlar. İç savaşların yaşandığı birçok Afrika ülkesinde SADAT eğitiminden geçmiş milislerin aktif rol aldığı ortaya çıkıyor. Her ülkenin zaaflarından yararlanıp aktif terör gruplarıyla ortaklıklara giriyorlar.
Türkiye ve yurt dışında MİT ve SADAT ekiplerinden oluşan şiddete dayalı milis güçleri adam kaçırma eylemlerine karışıyor, kendi ülkelerinin ve bulundukların ülkelerin yasalarını yok sayarak faaliyet yürüten bu gruplar Erdoğan yönetiminin örtülü ödenek veya yolsuzlukla edinilmiş paralardan kendilerine sunduğu mali kaynaklarla bulundukları ülke görevlilerine yüksek miktarda rüşvetler veriyor, onları da kanunsuz işlerine bulaştırıyorlar.
Mehdi’nin gelişini hızlandırmak isteyen Erdoğan ve ekibi kurdukları suç örgütlerini kullanarak dünyanın her yerinde şiddet eylemlerine hazırlanıyor. İŞİD in tüm eğitimleri Türkiye destekli olarak yürütülüyor, hastaları devlet imkânlarıyla tedavi ediliyor, maaşları Erdoğan’la ortaklık ilişkisi içinde kurdukları yasadışı petrol gelirlerinden aklanan paralarla ödeniyor. Ülke terör örgütlerinin dağıtım yeri gibi kullanılıyor ve SADAT ın yetiştirip MİT in koordine ettiği gerillalar tüm dünyaya birer ikişer ellerine değişik belgeler verilerek gönderiliyor. Ülke gerektiğinde şiddet eylemlerinde kullanılmak üzere her yere istihbarat elemanları yerleştirip kargaşa çıkarmaya kaosa hazırlanıyor.
Tanrıverdi’nin mehdinin gelişine ortam hazırlıyoruz sözünden sonra söyledikleri dünya geneli açısından ciddi sorunlara gebe bir anlayışa işaret ediyor. NATO nun devreye girmesiyle Rusya’nın dağılması, Vietnam Kore gibi terör kaynaklarının dünyadan soyutlanması sonucu kurutulmuş terör kaynaklarına son günlerde bir yenisi ekleniyor, halifelik hayalleriyle yatıp kalkan bir grup Tanrıverdi ağzından şiddetle sorun çözen kendi liderlikleri altında bir İslam birliğinden bahsediyor, bunu kurmak için her türlü entrikayı çevirmeye hazır bir görüntü çiziyor.
MEHDİ BEKLEYENLER BAŞKALARINI SUÇLAYIP KENDİLERİNİ SAKLAMAYA ÇALIŞIYOR
Her dinde olduğu gibi ülkemizde de mehdi Mesih enflasyonu yaşanıyor, kendinde azıcık marifet hisseden bazı uyanıklar etrafında topladığı cahilleri bu iddialarla kandırarak suistimal ediyor. AKP çevresinden yazan ve çizen bazı uyanıklar da her olayda olduğu gibi kendilerinin gündeme getirdikleri bir konu da bile F. Gülen’i suçlayacak malzeme üretip onu karalıyorlar. Gülen’in kurtarıcı mehdi olarak ülkeye dönme düşüncesi içinde olduğunu ifade eden görüşlerle toplumun kafasını karıştırıyor cemaat düşmanlığını sürdürmeye, kendi kirli düşüncelerini onun üzerine atıp lekelemeye çalışıyorlar.
Bu konuda Sayın Gülen’in kendi sözlerini aktarıp konuyu bitirelim,
“-Hizmet insanının kendini bir makamda görmesi en basit haliyle cehalettir.
-Ben kendimi hiçbir zaman manevi makama layık biri olarak görmedim hep sıradan düz bir insan olarak gördüm, cami kürsülerinden bile kendime kıtmir (Ashabı kehfin köpeği) diye hitap ettim.
-Kendimi cennete ehil biri olarak görmedim, ümit içinde olmak gerektiğine inandığım için onun fazlıyla sen de gir derse ancak cennete girebileceğimi düşündüm.
-Hatta imanla öleceğim hakkında bile hep endişe içinde oldum, bu endişemi hiç aklımdan çıkarmadım.
-Eğer hizmetten birileri bize bir makam atfederek yüceltmeye çalışıyorsa, o hizmet hareketine karşı hıyanet içindedir.
-Kendisi inanmasa bile şayet birine etrafındakiler hüsnü zanla yaklaşıp Mesih diyor o bunu bildiği halde ikaz etmiyor sessiz kalıyorsa küfre ve dalalete karşı sessiz kalan dilsiz şeytandır, o iddiayı kabul ediyorsa küfür içindedir.
-Biri kendini vazifeli sayıyor, mehdilik iddiasıyla ortalıkta dolaşıyorsa dalalet içinde bir zavallıdır.
-İnsan kendisinin bir kurtarıcı, bir gavs, bir mehdi olduğu düşüncesini rüyasından bile geçirmemeli, bunların şeytanın kendine dürtüleri olarak görmeli, haddini bilip düz kulluğa rıza göstermelidir. Zira ancak böyle bir denge insanı iddiadan, bencillikten, aidiyet mülahazasından uzaklaşıp Allah’ın rızasına ulaşabilir… diyerek bu konuda başarılar karşısında düşünce kayması yaşayabilecek hizmet insanlarının ifrat ve tefritten uzaklaştırmak, sıratı müstakimde kalmalarını sağlamak için ortaya koyduğu gayretleri ve mehdiyet iddialarına karşı bakışını anlatıyor.
Ülkeye kurtarıcı olarak dönme hikâyesine gelince, o 15 Temmuz senaryosunu hazırlayanların toplumu kandırmak için kullandıkları hayali bir kurgu. O uzun süreden beri dönmesinin ne ülke ne de hizmet insanları için yaralı olmayacağına hatta zarar vereceğine inanıyor. Bu yüzden memleket hasretiyle yanıp tutuşmasına rağmen iradi olarak zorunlu hicret ettiği yerde kalmayı tercih ediyor.