“Bizimkilerin anlamadığı nokta, Wikipedia’nın oluşum biçimi. Herkesin kolayca madde yazabileceği ya da yazılmış maddeye ekler yapabileceği, beğenmediği veya yanlış bölümleri kaldırabileceği bir sistemi var ansiklopedinin…”
Gazeteci Fehmi Koru’nun kendi sitesinde yer alan analizi şöyle;
Oh nihayet Wikipedia serbest.
Anayasa Mahkemesi (AYM) kararıyla serbest kaldı Wikipedia…
Wikipedia’ya erişim yasağı koymuş olan yerel mahkeme AYM’nin kararını derhal benimsemiş olmalı ki, biraz önce uğradığım adresinde Wikipedia’yla yeniden karşılaşabildim.
VPN denilen ve bilgisayar kullanıcısını o anda dünyanın farklı bir noktasında imiş gibi gösteren aracıyı kullanmadan, ya da mahkeme kararına rağmen Türkiye’den kendisine erişmek isteyenler için Wikipedia’nın bizzat icat ettiği kolaylaştırıcı yöntemlere başvurmak gerekmeden ‘wikipedia.org’ yazdım, karşıma “Türkiye’ye hoş geldin” diyen sitesi çıktı.
Ülkemizi ele güne karşı bıyık altı tebessüme mahkum eden bir yanlış uygulama böylece sona erdiği için seviniyorum. Yoksa, ben de onu her gün kullanmak zorunda olan pek çok Türk gibi, erişim için dolaylı yöntemlerden birini uygulamakta ve yasağı zorlanmadan aşmaktaydım.
Bu yanlışlığın ağır maliyetini hatırlatmak amacıyla “Kendim için istiyorsam namerdim” tadında birden fazla uyarı yazısı yazdığımı hatırlıyorum. “Türkiye’yi teröre yardım eden ülkeler arasında gösterdiği için” konmuş olan yasağın etkisi bir tek Türkiye’den kullanıcılar üzerinde etkiliydi; ansiklopediye her dünya vatandaşı kolaylıkla ulaşıp mahkeme tarafından sakıncalı bulunan maddeyi de okuyabiliyordu.
Gülünç değil mi?
Ayrıca, o sakıncalı maddedeki listede neredeyse bütün ülkeler yer alıyor; üstelik Türkiye sadece bir yazıya atıfla öylesine anılıyorken ABD ile İsrail’e sayfalar dolusu yer ayrılıyor ansiklopedide…
Bizimkilerin anlamadığı nokta, Wikipedia’nın oluşum biçimi. Herkesin kolayca madde yazabileceği ya da yazılmış maddeye ekler yapabileceği, beğenmediği veya yanlış bölümleri kaldırabileceği bir sistemi var ansiklopedinin…
Neyse. Yeniden yasaklanana kadar güle güle kullanın Wikipedia’yı…
Mahkeme AYM’nin aldığı kararı vakit geçirmeden hemen uygulamış…
Keşke Osman Kavala’yı son duruşmada da serbest bırakmayan yerel mahkeme de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) konuyla ilgili kararını hiçbir bahane ileri sürmeden kaldırma yoluna gitseydi.
Türkiye 1987’den beri AİHM’ne bireysel başvuru hakkını tanımış bulunuyor. Ülkemizde yargılanan kişiler, buradaki yargı sürecini tükettikten sonra da adil yargılanmadıklarına inanıyorlarsa AİHM’ne başvurabiliyorlar.
AİHM’nin kararları anayasamıza göre mahkemelerce uygulanmak zorunda.
Osman Kavala için “Derhal serbest bırakılsın” kararını 10 Aralık günü verdi AİHM, ancak -yerel mahkeme o kararı uygulamadı.
Bu bir ilk.
Hükümet bu yüzden zor durumda kaldı.
Nereden anlıyorum hükümetin zor durumda kaldığını?
Adalet bakanı Abdülhamit Gül’ün dün yaptığı açıklamadan…
Bakın ne demiş bakan:
“Anayasamıza 2004 yılında getirilen hükümle, temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalar, iç hukukumuzun doğrudan parçasıdır. Temel hak ve özgürlükler alanında, bir kanun ile uluslararası sözleşme arasında çelişki doğarsa, sözleşme hükümleri esas alınır. Dolayısıyla, yargı mercii, hak ve özgürlüklere ilişkin bir meselede sadece iç hukuku değil, uluslararası belgeleri de göz önünde tutmak zorundadır. Hatta, anayasamıza göre tarafı bulunduğumuz uluslararası insan hakları belgeleri, kanunun da üzerindedir.”
Peki de, mahkeme ‘kanunun da üzerinde’ ve ‘iç hukukun bir parçası‘ olduğu bilinen AİHM kararını neden uygulamadı?
Bakan Gül, bunun geç talep edilen bir çeviri sorunundan kaynaklandığını ileri sürüyor. Mahkeme AİHM kararının çevirisini Cuma günü talep etmiş, bakanlık çeviriyi Pazartesine yetiştirebilmiş…
Gerçekten böyleyse, artık elinde kararın çevirisi bulunan mahkemenin bir gün dahi beklemeksizin, hatta avukatların itirazlarına bile mahal bırakmaksızın, derhal toplanarak gereğini yerine getirmesi beklenir, öyle değil mi?
Pazartesiden bu yana neredeyse bir hafta geçmiş olacak, mahkemeden ses yok.
İşin ilginç tarafı, AİHM’nde Türkiye’yi temsilen bulunan ve o göreve hükümet tarafından teklif edilmiş yargıç Doç. Saadet Yüksel de bu karara katıldığı halde uygulamanın geciktirilmesidir.
Daha önce AİHM’nde yargıçlık yapmış olan Rıza Türmen karardan sonra şu değerlendirmeyi yapmıştı:
“Bu sonuçlardan sonra, AİHM 2. Dairesi kararı uygulamak için Hükümet’in ne yapması gerektiğini belirtiyor. Osman Kavala’nın tutukluluğunun sürmesi, Sözleşme’nin 5/1 ve 18. maddelerinin ihlalinin sürmesine ve devletlerin AİHM kararlarını uygulama yükümlülüklerinin ihlaline yol açacaktır. O nedenle, Hükümet, Kavala’nın tutuklanmasını sona erdirecek önlemleri almalı ve derhal serbest bırakılmasını sağlamalıdır.
”Şimdi yapılması gereken, mahkemenin gecikmeden Osman Kavala’nın tahliyesine karar vermesidir. AİHM, tutukluluğun hukuka aykırı olduğuna karar verdikten sonra, Osman Kavala’nın tutukluluğunun sürmesi, hukuksuz olarak özgürlüğünden yoksun bırakılması sonucunu doğurur. Bunun, bir kişiyi kaçırarak zorla hapis etmekten hiçbir farkı kalmaz.”
Rıza Türmen’in T24’te yayımlanan mütalaasının bütününü dikkatle okumanızı tavsiye ederim.
Umarım, daha fazla gecikilmeden AİHM kararı da yerine getirilir.
Wikipedia bizlere “Hoş geldiniz” demiş ya, ben de ona “Hoş geldin Wikipedia” diyorum.
Bu yazı Fehmi Koru’nun kişisel internet sitesinden alınmıştır.