Almanya’dan AB Zirvesi öncesi Türkiye karşı askeri-diplomatik hamle…Almanya AB Zirvesi öncesinde Türkiye’yi Doğu Akdeniz ve Libya konusunda tavize zorlamak için bu tür bir girişimde bulundu.
Haber içeriğinde yer alan 4 saat ibaresi kritik bir ifade. Zira, bu ifade Türkiye’nin de 2010 yılında taraf olduğu “Denizde Seyir Güvenliğine Karşı Yasadışı Eylemlerin Önlenmesine Dair Sözleşmeye Ait 2005 Protokolü” nü işaret ediyor. SUA Sözleşmesi ve Protokolü ile denizde gerçekleşebilecek terörizmin önlenmesini amaçlanıyor. Protokole göre; suç işlendiğine dair makul şüphenin oluşması durumunda uluslararası sularda gemiye müdahale edilebilir. Gemiye müdahaleden maksat gemide olması muhtemel silahları incelemek veya terörist saldırıya maruz kalan gemiye yardım etmek şeklinde tanımlanıyor.
Uluslararası sularda yabancı gemiye müdahale edileceği zaman geminin uyruğunun bayrak devletince doğrulanması gerekiyor. Doğrulama için Bayrak Devletinin kendisine yapılan talebe en kısa sürede cevap vermesi bekleniyor. Geminin uyruğu doğrulandıktan müdahale için izlenecek sonra müdahale için bayrak devletinden talepte bulunuyor. Bayrak devleti kendisine yapılan talebe olumlu cevap verebileceği gibi, olumsuz cevap vererek müdahaleyi kendisini yapacağını da beyan edebilir.
Ancak burada tartışmalı bir durum söz konusudur. Müdahalede bulunmak isteyen devlet tarafından International Maritime Organisation (IMO) Genel Sekreterliğinden bayrak devletinin bilgilendirilmesi için yapılan talebe 4 saat içerisinde cevap verilmemiş ise, bazı devletler bu süre geçtikten sonra müdahale edilebileceğini iddia ederken, bazı devletler bunun mümkün olmadığını ileri sürüyor. Türkiye tarafından IMO’ya yapılan deklarasyonda Türk Bayrağı taşıyan gemilere kendi rızası alınmadan müdahale edilmemesi gerektiği, taleplere 24 saat görev yapan deniz Kuvvetleri Harekat Merkezi tarafından en kısa sürede cevap verileceği beyan edilmiştir. Türkiye bir anlamda bu beyanı ile kendisine yapılan talebe zımni olarak 4 saatten kısa bir sürede cevap vereceği taahhüdünde bulunmuş oluyor.
Yaşanan hadiseden anlaşıldığı kadarıyla Türkiye imkânı olmasına rağmen 4 saatlik süre içerisinde bu talebe cevap vermemiş. Şaşırtıcı bir şekilde daha önce Libya’ya giden ticari gemilere Türk Deniz Kuvvetleri tarafından refakat ve koruma sağlanırken bu gemi yalnız bırakılmış.
Öte yandan Libya’ya yönelik silah ambargosunu düzenleyen 2292 sayılı BM Güvenlik Konseyi (BMGK) kararı bayrak devletinin rızasını şart koşarken, Almanya müdahale için yapılan açıklamada özellikle üzerinde durulan 4 saat ifadesiyle SUA 2005 Protokolüne gönderme yaparak yapılan faaliyeti terörizm ile mücadele kapsamına sokmuş ve çok ince ve diplomatik bir lisan ile Türkiye’nin Libya’daki terörist gruplara silah gönderdiğini uluslararası kamuoyuna duyurmuştur.
Anlaşılan Almanya AB Zirvesi öncesinde Türkiye’yi Doğu Akdeniz ve Libya konusunda tavize zorlamak için bu tür bir girişimde bulundu. Şu hususu da hatırda tutmak gerekiyor, Türkiye’nin 4 saat içerisinde müdahale talebine cevap vermemesi ve Roselina-A isimli ticari gemiye refakat sağlamaması sanki müdahale olsun da IRINI harekatının meşruiyeti sorgulansın gibi bir düşünce ile hareket etmiş olabileceği ihtimalini gündeme getiriyor.
Ancak her ne olursa olsun müdahale edilen gemi Türk Bayrağı taşıyor ve Türkiye örtülü bir şekilde Libya’daki teröristlere silah gönderen ülke konumuna düşürülüyor. Daha önceki yazılarda da sıkça ifade edildiği şekilde Erdoğan Rejimi ve onun karanlık ilişkileri Türkiye Cumhuriyeti Devleti için en büyük ulusal güvenlik sorunudur.
Almanya’dan AB Zirvesi öncesi Türkiye karşı askeri-diplomatik hamle…Almanya AB Zirvesi öncesinde Türkiye’yi Doğu Akdeniz ve Libya konusunda tavize zorlamak için bu tür bir girişimde bulundu.
Haber içeriğinde yer alan 4 saat ibaresi kritik bir ifade. Zira, bu ifade Türkiye’nin de 2010 yılında taraf olduğu “Denizde Seyir Güvenliğine Karşı Yasadışı Eylemlerin Önlenmesine Dair Sözleşmeye Ait 2005 Protokolü” nü işaret ediyor. SUA Sözleşmesi ve Protokolü ile denizde gerçekleşebilecek terörizmin önlenmesini amaçlanıyor. Protokole göre; suç işlendiğine dair makul şüphenin oluşması durumunda uluslararası sularda gemiye müdahale edilebilir. Gemiye müdahaleden maksat gemide olması muhtemel silahları incelemek veya terörist saldırıya maruz kalan gemiye yardım etmek şeklinde tanımlanıyor.
Uluslararası sularda yabancı gemiye müdahale edileceği zaman geminin uyruğunun bayrak devletince doğrulanması gerekiyor. Doğrulama için Bayrak Devletinin kendisine yapılan talebe en kısa sürede cevap vermesi bekleniyor. Geminin uyruğu doğrulandıktan müdahale için izlenecek sonra müdahale için bayrak devletinden talepte bulunuyor. Bayrak devleti kendisine yapılan talebe olumlu cevap verebileceği gibi, olumsuz cevap vererek müdahaleyi kendisini yapacağını da beyan edebilir.
Ancak burada tartışmalı bir durum söz konusudur. Müdahalede bulunmak isteyen devlet tarafından International Maritime Organisation (IMO) Genel Sekreterliğinden bayrak devletinin bilgilendirilmesi için yapılan talebe 4 saat içerisinde cevap verilmemiş ise, bazı devletler bu süre geçtikten sonra müdahale edilebileceğini iddia ederken, bazı devletler bunun mümkün olmadığını ileri sürüyor. Türkiye tarafından IMO’ya yapılan deklarasyonda Türk Bayrağı taşıyan gemilere kendi rızası alınmadan müdahale edilmemesi gerektiği, taleplere 24 saat görev yapan deniz Kuvvetleri Harekat Merkezi tarafından en kısa sürede cevap verileceği beyan edilmiştir. Türkiye bir anlamda bu beyanı ile kendisine yapılan talebe zımni olarak 4 saatten kısa bir sürede cevap vereceği taahhüdünde bulunmuş oluyor.
Yaşanan hadiseden anlaşıldığı kadarıyla Türkiye imkânı olmasına rağmen 4 saatlik süre içerisinde bu talebe cevap vermemiş. Şaşırtıcı bir şekilde daha önce Libya’ya giden ticari gemilere Türk Deniz Kuvvetleri tarafından refakat ve koruma sağlanırken bu gemi yalnız bırakılmış.
Öte yandan Libya’ya yönelik silah ambargosunu düzenleyen 2292 sayılı BM Güvenlik Konseyi (BMGK) kararı bayrak devletinin rızasını şart koşarken, Almanya müdahale için yapılan açıklamada özellikle üzerinde durulan 4 saat ifadesiyle SUA 2005 Protokolüne gönderme yaparak yapılan faaliyeti terörizm ile mücadele kapsamına sokmuş ve çok ince ve diplomatik bir lisan ile Türkiye’nin Libya’daki terörist gruplara silah gönderdiğini uluslararası kamuoyuna duyurmuştur.
Anlaşılan Almanya AB Zirvesi öncesinde Türkiye’yi Doğu Akdeniz ve Libya konusunda tavize zorlamak için bu tür bir girişimde bulundu. Şu hususu da hatırda tutmak gerekiyor, Türkiye’nin 4 saat içerisinde müdahale talebine cevap vermemesi ve Roselina-A isimli ticari gemiye refakat sağlamaması sanki müdahale olsun da IRINI harekatının meşruiyeti sorgulansın gibi bir düşünce ile hareket etmiş olabileceği ihtimalini gündeme getiriyor.
Ancak her ne olursa olsun müdahale edilen gemi Türk Bayrağı taşıyor ve Türkiye örtülü bir şekilde Libya’daki teröristlere silah gönderen ülke konumuna düşürülüyor. Daha önceki yazılarda da sıkça ifade edildiği şekilde Erdoğan Rejimi ve onun karanlık ilişkileri Türkiye Cumhuriyeti Devleti için en büyük ulusal güvenlik sorunudur.
Almanya’dan AB Zirvesi öncesi Türkiye karşı askeri-diplomatik hamle…Almanya AB Zirvesi öncesinde Türkiye’yi Doğu Akdeniz ve Libya konusunda tavize zorlamak için bu tür bir girişimde bulundu.
Haber içeriğinde yer alan 4 saat ibaresi kritik bir ifade. Zira, bu ifade Türkiye’nin de 2010 yılında taraf olduğu “Denizde Seyir Güvenliğine Karşı Yasadışı Eylemlerin Önlenmesine Dair Sözleşmeye Ait 2005 Protokolü” nü işaret ediyor. SUA Sözleşmesi ve Protokolü ile denizde gerçekleşebilecek terörizmin önlenmesini amaçlanıyor. Protokole göre; suç işlendiğine dair makul şüphenin oluşması durumunda uluslararası sularda gemiye müdahale edilebilir. Gemiye müdahaleden maksat gemide olması muhtemel silahları incelemek veya terörist saldırıya maruz kalan gemiye yardım etmek şeklinde tanımlanıyor.
Uluslararası sularda yabancı gemiye müdahale edileceği zaman geminin uyruğunun bayrak devletince doğrulanması gerekiyor. Doğrulama için Bayrak Devletinin kendisine yapılan talebe en kısa sürede cevap vermesi bekleniyor. Geminin uyruğu doğrulandıktan müdahale için izlenecek sonra müdahale için bayrak devletinden talepte bulunuyor. Bayrak devleti kendisine yapılan talebe olumlu cevap verebileceği gibi, olumsuz cevap vererek müdahaleyi kendisini yapacağını da beyan edebilir.
Ancak burada tartışmalı bir durum söz konusudur. Müdahalede bulunmak isteyen devlet tarafından International Maritime Organisation (IMO) Genel Sekreterliğinden bayrak devletinin bilgilendirilmesi için yapılan talebe 4 saat içerisinde cevap verilmemiş ise, bazı devletler bu süre geçtikten sonra müdahale edilebileceğini iddia ederken, bazı devletler bunun mümkün olmadığını ileri sürüyor. Türkiye tarafından IMO’ya yapılan deklarasyonda Türk Bayrağı taşıyan gemilere kendi rızası alınmadan müdahale edilmemesi gerektiği, taleplere 24 saat görev yapan deniz Kuvvetleri Harekat Merkezi tarafından en kısa sürede cevap verileceği beyan edilmiştir. Türkiye bir anlamda bu beyanı ile kendisine yapılan talebe zımni olarak 4 saatten kısa bir sürede cevap vereceği taahhüdünde bulunmuş oluyor.
Yaşanan hadiseden anlaşıldığı kadarıyla Türkiye imkânı olmasına rağmen 4 saatlik süre içerisinde bu talebe cevap vermemiş. Şaşırtıcı bir şekilde daha önce Libya’ya giden ticari gemilere Türk Deniz Kuvvetleri tarafından refakat ve koruma sağlanırken bu gemi yalnız bırakılmış.
Öte yandan Libya’ya yönelik silah ambargosunu düzenleyen 2292 sayılı BM Güvenlik Konseyi (BMGK) kararı bayrak devletinin rızasını şart koşarken, Almanya müdahale için yapılan açıklamada özellikle üzerinde durulan 4 saat ifadesiyle SUA 2005 Protokolüne gönderme yaparak yapılan faaliyeti terörizm ile mücadele kapsamına sokmuş ve çok ince ve diplomatik bir lisan ile Türkiye’nin Libya’daki terörist gruplara silah gönderdiğini uluslararası kamuoyuna duyurmuştur.
Anlaşılan Almanya AB Zirvesi öncesinde Türkiye’yi Doğu Akdeniz ve Libya konusunda tavize zorlamak için bu tür bir girişimde bulundu. Şu hususu da hatırda tutmak gerekiyor, Türkiye’nin 4 saat içerisinde müdahale talebine cevap vermemesi ve Roselina-A isimli ticari gemiye refakat sağlamaması sanki müdahale olsun da IRINI harekatının meşruiyeti sorgulansın gibi bir düşünce ile hareket etmiş olabileceği ihtimalini gündeme getiriyor.
Ancak her ne olursa olsun müdahale edilen gemi Türk Bayrağı taşıyor ve Türkiye örtülü bir şekilde Libya’daki teröristlere silah gönderen ülke konumuna düşürülüyor. Daha önceki yazılarda da sıkça ifade edildiği şekilde Erdoğan Rejimi ve onun karanlık ilişkileri Türkiye Cumhuriyeti Devleti için en büyük ulusal güvenlik sorunudur.
Almanya’dan AB Zirvesi öncesi Türkiye karşı askeri-diplomatik hamle…Almanya AB Zirvesi öncesinde Türkiye’yi Doğu Akdeniz ve Libya konusunda tavize zorlamak için bu tür bir girişimde bulundu.
Haber içeriğinde yer alan 4 saat ibaresi kritik bir ifade. Zira, bu ifade Türkiye’nin de 2010 yılında taraf olduğu “Denizde Seyir Güvenliğine Karşı Yasadışı Eylemlerin Önlenmesine Dair Sözleşmeye Ait 2005 Protokolü” nü işaret ediyor. SUA Sözleşmesi ve Protokolü ile denizde gerçekleşebilecek terörizmin önlenmesini amaçlanıyor. Protokole göre; suç işlendiğine dair makul şüphenin oluşması durumunda uluslararası sularda gemiye müdahale edilebilir. Gemiye müdahaleden maksat gemide olması muhtemel silahları incelemek veya terörist saldırıya maruz kalan gemiye yardım etmek şeklinde tanımlanıyor.
Uluslararası sularda yabancı gemiye müdahale edileceği zaman geminin uyruğunun bayrak devletince doğrulanması gerekiyor. Doğrulama için Bayrak Devletinin kendisine yapılan talebe en kısa sürede cevap vermesi bekleniyor. Geminin uyruğu doğrulandıktan müdahale için izlenecek sonra müdahale için bayrak devletinden talepte bulunuyor. Bayrak devleti kendisine yapılan talebe olumlu cevap verebileceği gibi, olumsuz cevap vererek müdahaleyi kendisini yapacağını da beyan edebilir.
Ancak burada tartışmalı bir durum söz konusudur. Müdahalede bulunmak isteyen devlet tarafından International Maritime Organisation (IMO) Genel Sekreterliğinden bayrak devletinin bilgilendirilmesi için yapılan talebe 4 saat içerisinde cevap verilmemiş ise, bazı devletler bu süre geçtikten sonra müdahale edilebileceğini iddia ederken, bazı devletler bunun mümkün olmadığını ileri sürüyor. Türkiye tarafından IMO’ya yapılan deklarasyonda Türk Bayrağı taşıyan gemilere kendi rızası alınmadan müdahale edilmemesi gerektiği, taleplere 24 saat görev yapan deniz Kuvvetleri Harekat Merkezi tarafından en kısa sürede cevap verileceği beyan edilmiştir. Türkiye bir anlamda bu beyanı ile kendisine yapılan talebe zımni olarak 4 saatten kısa bir sürede cevap vereceği taahhüdünde bulunmuş oluyor.
Yaşanan hadiseden anlaşıldığı kadarıyla Türkiye imkânı olmasına rağmen 4 saatlik süre içerisinde bu talebe cevap vermemiş. Şaşırtıcı bir şekilde daha önce Libya’ya giden ticari gemilere Türk Deniz Kuvvetleri tarafından refakat ve koruma sağlanırken bu gemi yalnız bırakılmış.
Öte yandan Libya’ya yönelik silah ambargosunu düzenleyen 2292 sayılı BM Güvenlik Konseyi (BMGK) kararı bayrak devletinin rızasını şart koşarken, Almanya müdahale için yapılan açıklamada özellikle üzerinde durulan 4 saat ifadesiyle SUA 2005 Protokolüne gönderme yaparak yapılan faaliyeti terörizm ile mücadele kapsamına sokmuş ve çok ince ve diplomatik bir lisan ile Türkiye’nin Libya’daki terörist gruplara silah gönderdiğini uluslararası kamuoyuna duyurmuştur.
Anlaşılan Almanya AB Zirvesi öncesinde Türkiye’yi Doğu Akdeniz ve Libya konusunda tavize zorlamak için bu tür bir girişimde bulundu. Şu hususu da hatırda tutmak gerekiyor, Türkiye’nin 4 saat içerisinde müdahale talebine cevap vermemesi ve Roselina-A isimli ticari gemiye refakat sağlamaması sanki müdahale olsun da IRINI harekatının meşruiyeti sorgulansın gibi bir düşünce ile hareket etmiş olabileceği ihtimalini gündeme getiriyor.
Ancak her ne olursa olsun müdahale edilen gemi Türk Bayrağı taşıyor ve Türkiye örtülü bir şekilde Libya’daki teröristlere silah gönderen ülke konumuna düşürülüyor. Daha önceki yazılarda da sıkça ifade edildiği şekilde Erdoğan Rejimi ve onun karanlık ilişkileri Türkiye Cumhuriyeti Devleti için en büyük ulusal güvenlik sorunudur.