MİT’çilerin başına geçirilen “Kürt çuvalı”, AKP’nin Ortadoğu siyasetinde gelinen aşamayı özetliyor.
MİT’çiler
takas mı edilecek?PKK’nin, iki “üst düzey” MİT’çiyi kaçırmış olması AKP tarafından yalanlanmadı. Bu konuda resmi bir açıklamanın yapılması zor görünüyor. Çünkü 25 Ağustos’ta yayımlanan 694 Sayılı KHK ile “2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu”nda ciddi değişiklikler yapıldı.
Birincisi; MİT Cumhurbaşkanı’na bağlandı.
İkincisi; “MİT personelinin kimliğinin gizlenmesi esastır” fıkrası eklendi.
Üçüncüsü; MİT Müsteşarı hakkında soruşturma yapılması Cumhurbaşkanı’nın iznine bağlandı.
Ancak 26. Madde’ye eklenen yeni fıkra, AKP’nin nasıl bir yol izleyebileceğine dair fikir veriyor: “Türk vatandaşları hariç olmak üzere tutuklu veya hükümlü bulunanlar (…) milli güvenliğin veya ülke menfaatlerinin gerektirdiği hallerde Dışişleri Bakanı’nın talebi, Adalet Bakanı’nın teklifi ve Cumhurbaşkanı’nın onayı ile başka bir ülkeye iade edilebilir veya başka bir ülkede tutuklu ya da hükümlü bulunanlar ile takas edilebilir.”
Kürt illerinde ve Rojava’da artan saldırılar
PKK’nin elindeki MİT’çileri “Kasımpaşa tarzı” diplomatik hamlelerle kurtaramayan Erdoğan-AKP iktidarı hızlıca en iyi bildiği yönteme, askeri seçeneklere başvurdu. Rojava’da ve Kürt illerinde hem sivilleri hem de silahlı güçleri hedef alan bir dizi saldırı gerçekleşti.
Sadece 24 Ağustos-30 Ağustos tarihlerinde Afrin ve Kobanê kantonları ile Şehba ve Münbiç bölgelerine yönelik sınırın her iki tarafından saldırılar düzenlendi. 27 Ağustos’ta TSK, ağır silah ve askeri malzemelerle Kobanê’nin 15 km batısındaki Bobane köyü karşısındaki sınırı geçti ve duvar örmeye çalıştı. Aynı gün Kobanê’nin 20 km doğusunda, Süleyman Şah Türbesi’nin de içinde olduğu Eşme Köyü’nde sınır üzerine duvar örmeye başladı. Kürt kaynaklar, YPG-YPJ güçlerinin TSK birliklerine karşı “meşru savunma hakkını” kullandıklarını ve bunun üzerine askerlerin geri çekildiğini yazdı.
30 Ağustos’ta Şırnak Valiliği Cudi Dağı’nın yamaçlarındaki 17 bölgeyi “geçici güvenlik bölgesi” ilan etti. Ertesi gün Hakkâri kırsalında köylüler Heron tipi insansız hava aracı (İHA) tarafından vuruldu, bir sivil hayatını kaybederken 3’ü de yaralandı. Hakkâri Valiliği İHA saldırısının “PKK mensubu işbirlikçiler”e düzenlendiğini açıklasa da İçişleri Bakanı Süleyman Soylu “Birtakım hatalar, eksiklikler olabilir” şeklindeki sözleriyle sivil ölümleri örtük biçimde kabul etmiş oldu.
3 Eylül akşam saatlerinde ise Diyarbakır Lice kırsalında askeri helikopter sivilleri taradı, bir kişi hayatını kaybederken ikisi ağır olmak üzere üç kişi yaralandı. Diyarbakır Valiliği ise olayın “PKK operasyonu” olduğunu açıkladı.
Öte yandan savaşın yeniden Batı’yı da vuracağı yönünde emareler var. 31 Ağustos’ta İzmir Buca’da F tipi cezaevi personelini taşıyan servis otobüsünün geçişi sırasında bombalı saldırı düzenlendi. Biri ağır olmak üzere 10 kişinin yaralandığı saldırıyı PKK’nin öncülüğündeki “Halkların Birleşik Devrim Hareketi” üstlendi.
ABD ve Rusya’dan Rojava ayarı
Rojava’ya yönelik saldırılar ise Fırat Kalkanı’na bağlı cihatçıların 29 Ağustos’ta Münbiç’teki ABD askerleriyle çatışmasıyla AKP ve ABD arasında yeni bir krize yol açtı. ABD öncülüğündeki IŞİD karşıtı koalisyonun sözcüsü Albay Ryan Dillon, Türkiye’ye “Güçlerimize ateş açmak kabul edilemez” mesajı gönderdiklerini söylerken, Washington da Irak-Suriye savaşlarındaki dahline ilişkin olarak AKP’yi zorda bırakacak bir bilgiyi servis etti.
ABD Hazine Bakanlığı, “IŞİD’in Musul’daki mali emiri” Salim Mustafa Muhammed el-Mansur’un “özel tanımlı küresel teröristler listesine” dahil edildiğini ve El-Mansur’un şu an faaliyetlerini Türkiye’de sürdürdüğünü duyurdu.
Rusya da AKP’nin Afrin’e yönelik saldırılarına set çekmek için bir kez daha devreye girdi. 29 Ağustos’ta YPG, “askeri gözlem için” Rus ordusuna bağlı askerlerin Afrin ve Şehba’nın farklı birkaç bölgesine konuşlandığını açıkladı.
Gelinen noktada Kürt sorununda çözümsüzlük ve savaş siyasetini kendi başına bir çuval olarak getiren AKP iktidarının manevra kabiliyetini yitirdiği; ABD, Rusya, İran, Irak ve Suriye’nin tutum ve açıklamalarından görülüyor. YPG de bunun özgüveniyle AKP’nin olası saldırı girişimlerine sert yanıt vereceğini söylüyor. PKK’li avlamaya giderken avlanan MİT’çilerin başına geçirilen “Kürt çuvalı”, AKP’nin Ortadoğu siyasetinde gelinen aşamayı özetliyor.
MİT’çilerin başına geçirilen “Kürt çuvalı”, AKP’nin Ortadoğu siyasetinde gelinen aşamayı özetliyor.
MİT’çiler
takas mı edilecek?PKK’nin, iki “üst düzey” MİT’çiyi kaçırmış olması AKP tarafından yalanlanmadı. Bu konuda resmi bir açıklamanın yapılması zor görünüyor. Çünkü 25 Ağustos’ta yayımlanan 694 Sayılı KHK ile “2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu”nda ciddi değişiklikler yapıldı.
Birincisi; MİT Cumhurbaşkanı’na bağlandı.
İkincisi; “MİT personelinin kimliğinin gizlenmesi esastır” fıkrası eklendi.
Üçüncüsü; MİT Müsteşarı hakkında soruşturma yapılması Cumhurbaşkanı’nın iznine bağlandı.
Ancak 26. Madde’ye eklenen yeni fıkra, AKP’nin nasıl bir yol izleyebileceğine dair fikir veriyor: “Türk vatandaşları hariç olmak üzere tutuklu veya hükümlü bulunanlar (…) milli güvenliğin veya ülke menfaatlerinin gerektirdiği hallerde Dışişleri Bakanı’nın talebi, Adalet Bakanı’nın teklifi ve Cumhurbaşkanı’nın onayı ile başka bir ülkeye iade edilebilir veya başka bir ülkede tutuklu ya da hükümlü bulunanlar ile takas edilebilir.”
Kürt illerinde ve Rojava’da artan saldırılar
PKK’nin elindeki MİT’çileri “Kasımpaşa tarzı” diplomatik hamlelerle kurtaramayan Erdoğan-AKP iktidarı hızlıca en iyi bildiği yönteme, askeri seçeneklere başvurdu. Rojava’da ve Kürt illerinde hem sivilleri hem de silahlı güçleri hedef alan bir dizi saldırı gerçekleşti.
Sadece 24 Ağustos-30 Ağustos tarihlerinde Afrin ve Kobanê kantonları ile Şehba ve Münbiç bölgelerine yönelik sınırın her iki tarafından saldırılar düzenlendi. 27 Ağustos’ta TSK, ağır silah ve askeri malzemelerle Kobanê’nin 15 km batısındaki Bobane köyü karşısındaki sınırı geçti ve duvar örmeye çalıştı. Aynı gün Kobanê’nin 20 km doğusunda, Süleyman Şah Türbesi’nin de içinde olduğu Eşme Köyü’nde sınır üzerine duvar örmeye başladı. Kürt kaynaklar, YPG-YPJ güçlerinin TSK birliklerine karşı “meşru savunma hakkını” kullandıklarını ve bunun üzerine askerlerin geri çekildiğini yazdı.
30 Ağustos’ta Şırnak Valiliği Cudi Dağı’nın yamaçlarındaki 17 bölgeyi “geçici güvenlik bölgesi” ilan etti. Ertesi gün Hakkâri kırsalında köylüler Heron tipi insansız hava aracı (İHA) tarafından vuruldu, bir sivil hayatını kaybederken 3’ü de yaralandı. Hakkâri Valiliği İHA saldırısının “PKK mensubu işbirlikçiler”e düzenlendiğini açıklasa da İçişleri Bakanı Süleyman Soylu “Birtakım hatalar, eksiklikler olabilir” şeklindeki sözleriyle sivil ölümleri örtük biçimde kabul etmiş oldu.
3 Eylül akşam saatlerinde ise Diyarbakır Lice kırsalında askeri helikopter sivilleri taradı, bir kişi hayatını kaybederken ikisi ağır olmak üzere üç kişi yaralandı. Diyarbakır Valiliği ise olayın “PKK operasyonu” olduğunu açıkladı.
Öte yandan savaşın yeniden Batı’yı da vuracağı yönünde emareler var. 31 Ağustos’ta İzmir Buca’da F tipi cezaevi personelini taşıyan servis otobüsünün geçişi sırasında bombalı saldırı düzenlendi. Biri ağır olmak üzere 10 kişinin yaralandığı saldırıyı PKK’nin öncülüğündeki “Halkların Birleşik Devrim Hareketi” üstlendi.
ABD ve Rusya’dan Rojava ayarı
Rojava’ya yönelik saldırılar ise Fırat Kalkanı’na bağlı cihatçıların 29 Ağustos’ta Münbiç’teki ABD askerleriyle çatışmasıyla AKP ve ABD arasında yeni bir krize yol açtı. ABD öncülüğündeki IŞİD karşıtı koalisyonun sözcüsü Albay Ryan Dillon, Türkiye’ye “Güçlerimize ateş açmak kabul edilemez” mesajı gönderdiklerini söylerken, Washington da Irak-Suriye savaşlarındaki dahline ilişkin olarak AKP’yi zorda bırakacak bir bilgiyi servis etti.
ABD Hazine Bakanlığı, “IŞİD’in Musul’daki mali emiri” Salim Mustafa Muhammed el-Mansur’un “özel tanımlı küresel teröristler listesine” dahil edildiğini ve El-Mansur’un şu an faaliyetlerini Türkiye’de sürdürdüğünü duyurdu.
Rusya da AKP’nin Afrin’e yönelik saldırılarına set çekmek için bir kez daha devreye girdi. 29 Ağustos’ta YPG, “askeri gözlem için” Rus ordusuna bağlı askerlerin Afrin ve Şehba’nın farklı birkaç bölgesine konuşlandığını açıkladı.
Gelinen noktada Kürt sorununda çözümsüzlük ve savaş siyasetini kendi başına bir çuval olarak getiren AKP iktidarının manevra kabiliyetini yitirdiği; ABD, Rusya, İran, Irak ve Suriye’nin tutum ve açıklamalarından görülüyor. YPG de bunun özgüveniyle AKP’nin olası saldırı girişimlerine sert yanıt vereceğini söylüyor. PKK’li avlamaya giderken avlanan MİT’çilerin başına geçirilen “Kürt çuvalı”, AKP’nin Ortadoğu siyasetinde gelinen aşamayı özetliyor.