Türkiye’de 31 Mart seçimleri bitti ama tartışması bitmedi. YSK’nin İstanbul seçimlerini iptal etmesiyle tartışmalar yeniden alevlendi.
İstanbul’da 31 Mart’ta yapılan yerel seçimi CHP adayı Ekrem İmamoğlu’nun kazandığını, seçimlerin yargısal denetimini sağlayan en üst yargı kurumu olan Yüksek Seçim Kurulu (YSK) açıklamıştı. Ancak, AKP’nin 31 Mart seçimini “tarihin en şaibeli seçimi” ilan etmesiyle birlikte Türkiye’de sadece iktidarla muhalefet arasında değil, başta yargı organları olmak üzere toplumun tüm kesimleriyle iktidar arasında “hukuk gerilimi” yaşandı.
DW Türkçe’de yer alan Hilal Köylü’nün haberine göre, AKP’nin itirazlarını değerlendirmek üzere toplantı üstüne toplantı yapan YSK’nın İstanbul’da seçimi iptal eden kararı bu gerilimi en üst noktaya taşıyan gelişme oldu.
11 üyeli YSK’da, İstanbul kararına onay veren yargıçlara “çete üyesi” diyen CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’de yargının çalışamaz hale getirildiğinden yakındı, sorumluluğu iktidara yükledi.
Ankara Barosu Başkanı Erinç Sağkan, YSK’nın İstanbul kararını “hukukun açıkça kullanılarak seçimin tanınmaması, hukuk kullanılarak darbe yapılması” olarak nitelendirdi. YSK’nın İstanbul kararının “hukuksuz” olduğuna ilişkin toplumun her kesiminden mesaj üstüne mesaj yağıyor.
Peki Türkiye’de yargı çalışmıyor mu, muhalefet partilerinin iddia ettiği gibi iktidar yargının bağımsız karar almasını engelliyor mu ve bunu nasıl yapıyor?
Eski cumhuriyet savcısı ve yargıçlar sendikası YARSAV’ın eski başkanlarından Ömer Faruk Eminağaoğlu, bu soruyu yanıtlarken Türk yargısındaki en büyük sorunun “nitelik ve yeterlik sorunu” olduğunu söylüyor. Eminağaoğlu’na göre Türkiye’de yargıçlar yeterli bilgileri olmadığı için doğru kararlar veremiyor. “Ne yazık ki AKP döneminde Türkiye’de yeterli hukuk eğitimi almamış kişiler hukuk mesleğine dahil edildi” diyen Eminağaoğlu, Gülen yapılanmasının merkezi olarak gösterilip kapatılan Adalet Akademisi’nin Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle açılmasının bile yargının tek kişiye bağlanmasının bir göstergesi olduğunu dile getiriyor.
Eminağaoğlu, “Yargıda iktidarın etkisi altında bir kadrolaşma hakim. Bir yandan da yargıçlar, verecekleri kararın iktidarı mutlu edip etmeyeceği endişesi taşıyor. Dolayısıyla, yargı bağımsızlığının olmadığı bir ülkede yargı da çalışmıyor, çalışamıyor. İktidar beğeniyorsa hukuk, beğenmiyorsa hukuksuzluk oluyor. Türkiye’de yargı bağımsızlığı tamamen bitmiştir” çıkışında bulunuyor.
Anayasa hukukçusu Prof. İbrahim Kaboğlu da Türkiye’de “tam anlamıyla bir hukuk karmaşası yaşandığını” belirtirken 15 Temmuz 2016’da yaşanan darbe girişiminin ardından gündeme gelen OHAL uygulamasını hatırlatıyor. Darbe girişimini Türkiye için bir “felaket” olarak tanımlayan Kaboğlu, “OHAL fırsat bilindi, yargının bağımsızlığı ve adil yargılama prensibi hiçe sayıldı. Sürekli anayasa ihlali yapıldı” diyor. Türkiye’de darbe hukuku yaratıldığını ve sonrasında normale dönülmediğini belirten Kaboğlu, “Gelinen noktada iktidar bile yargı organlarının kararlarını halka ‘şaibeli’ diye sunuyor. İstanbul seçiminde yaşananlar Türkiye’de yargı bağımsızlığının olmadığını gözler önüne serdi” şeklinde konuşuyor.