‘Meğerse Erdoğan rejimi her türlü suça ortak ettiği, gözde bürokratlarıyla ilgili de gizli “F.TÖ soruşturmaları” yürütüyormuş.’
Bugüne kadar 15 Temmuz darbe girişimi iddiasına dair sayısız yazı yazdım, Youtube videosu yaptım.
Daha da yazmaya, yapmaya devam edeceğim.
Çünkü Selahattin Demirtaş’ın deyimiyle Türkiye tarihinin gördüğü en büyük kumpaslardan biriyle karşı karşıyayız.
Erdoğan, Hakan Fidan ve Hulusi Akar ikilisiyle kurgulayıp TSK bünyesindeki Ergenekoncular aracılığıyla uyguladığı sahte darbe sayesinde, uzun yıllardır hazırlığını yaptığı “tek adam rejimini” kolayca hayata geçirdi.
15 Temmuz’un olağanüstü atmosferi sayesinde radikal değişiklikleri tereyağından kıl çeker gibi uygulamaya soktu.
Bugün gelinen noktada “yeni rejimin” son rötuşları yapılıyor.
Eğer mahkeme dosyalarına bakarsanız, içinden geçtiğimiz sürecin aslında ne olduğunu daha net görmeniz mümkün.
Bu yazıda mahkeme dosyaları arasında unutulan (veya unutulmuş gibi yapılan) bir evraktan hareketle 15 Temmuz’un gözlerden kaçırılan başka bir boyutuna bakacağız.
SAVCILARI YALANLAYAN RAPORLAR
Erdoğan rejimi 15 Temmuz bahanesiyle Fethullah Gülen Hareketi ile ilgili binlerce şirkete, kaynağı belirsiz fişleme notlarıyla el koydu.
Koza-İpek Holding ve Boydak Holding gibi devasa şirketler yanında Anadolu’nun ücra şehirlerindeki küçük esnafın işyerleri bile gasp edildi.
32 milyar doları bulan bu kapital hırsızlığına “terörizmin finansmanı” gibi bir kılıf uyduruldu ancak bugüne kadar bu iddiayı destekleyecek tek bir somut delil sunulamadı.
Aslında el koymaya bahane olarak kullanılan raporlara baktığınızda garabeti bütün çıplaklığı ile görebiliyorsunuz.
Üstelik finans uzmanı ya da hukukçu olmanıza gerek yok. Okuma yazma bilmeniz yeterli.
Raporlar mahkemeleri boşa düşürüyor ama aynı zamanda yeni suçlar da oluşturuyor.
Çünkü el konulan şirketlerin geçmişe dönük tüm ticari işlemlerini inceleyip onlarca kişi hakkında kişisel bilgileri gelişi güzel, ulu orta raporlara koyuyorlar.
Muhtemelen o raporda ismi geçen kişilerin kendileriyle ilgili bir “F.TÖ soruşturması” yapıldığından haberleri bile yoktur.
Mesela 15 Temmuz bahane edilerek el konulan şirketlerden birinin dosyasını incelerken karşıma şöyle bir garabet çıktı: Erdoğan rejiminin gasp ettiği şirketin ticaret yaptığı kişilerin listesi herhangi bir filtrelemeye tabi tutulmadan raporlara eklenmiş.
FİŞLEYEN FİŞLEYENE
Düşünün, hakkınızda herhangi bir yargılama ya da soruşturma yok. Siz kendinizle ilgili bir soruşturma, inceleme olduğunu bile bilmiyorsunuz.
Ancak bir de bakıyorsunuz ki sizinle ilgili İstanbul Cumhuriyet Savcılığı “dikkat edilmesi gereken kişi” fişlemesi yapmış. Rutin bir ticari faaliyetten dolayı hakkınızda “F.TÖ soruşturması” açılmış ve tüm bilgileriniz mahkeme kayıtlarına girmiş.
Sizin tüm kişisel verileriniz de mahkeme dosyasında ve sansürsüz yayınlanmış.
Daha önce de dediğim gibi, yılların şirketlerine el koyma gerekçesi yapılan bu raporları yazan kişilere suiistimal ve ihmalden dava açmak şart.
Çünkü kayıtlar kasıtlı olarak çarpıtılmış, yorumlanmış. Hayatın ve ticaretin olağan akışına uygun yapılan işlemler suçmuş gibi gösterilmiş.
El konulan şirketlerle yapılan rutin ticari faaliyetler suçmuş gibi gösterilmiş.
Söz konusu şirketle ticaret yapan kişilere ait veriler de aynen rapora konmuş. Bu arada mahkeme dosyalarından gördüğümüz kadarıyla vatandaşı fişleyen kurumlar arasında sadece istihbarat birimleri yok.
Mesela mali suçları takip etmekle sorumlu kurumlar da haklarında herhangi bir suç isnadı olmasa bile sivilleri fişlemiş.
Kim kimle ticaret yapmış, ne zaman ne ödemiş, ne almış ne satmış hepsi oraya konmuş.
Hayatın akışına uygun ve yasal ticari faaliyetler — ev araba almak vs. — suç gibi gösterilerek binlerce kişi hakkında dosya oluşturulmuş.
İlginç olan şu, fişlenen kişilerin büyük bir kısmı ile ilgili soruşturma ya da dava yok. Ancak MASAK başta olmak üzere kamu kurumları bu kişileri fişlemiş, dosyalarını oluşturmuş ve mahkemelere yollamış.
Neresinden baksanız skandal ancak Türkiye’de öyle büyük hukuk cinayetleri işleniyor ki bu olay resmen devede kulak kalıyor.
ERDOĞAN’IN GÖZDE BÜROKRATINA GİZLİ ‘F.TÖ’ SORUŞTURMASI
Geçtiğimiz günlerde okuduğum bir 15 Temmuz dosyasında çok önemli bir fişlemeye rastladım.
Meğerse Erdoğan rejimi her türlü suça ortak ettiği, gözde bürokratlarıyla ilgili de gizli “F.TÖ soruşturmaları” yürütüyormuş.
Her şeyden habersiz Saray’ın önünde el pençe divan duran, rejim adına her türlü suçu pervasızca işleyen bürokratlar gizlice soruşturma konusu yapılmış.
Mesela Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı Ali Fuat Taşkesenlioğlu. Erdoğan’ın gözde bürokratlarından.
Halkbank’ın eski genel müdürlerinden. Reza Zarrab’dan aldığı rüşvetleri evinde istifleyen Süleyman Aslan’dan sonra Halkbank genel müdürü yapılmıştı.
Reza Zarrab itirafçı olup ABD’de bütün bildiklerini anlatırken Taşkesenlioğlu’nun adını da vermişti.
Zarrab New York’taki mahkemede cezaevinden rüşvet vererek çıktığını, tekrar Halkbank’a giderek işlerine “kaldığı yerden devam etmek için” girişimlerde bulunduğunu, o dönem bankanın genel müdürünün Ali Fuat Taşkesenlioğlu olduğunu anlatmıştı.
Taşkesenlioğlu ile yaptığı görüşmelere dair detaylar vardı ifadesinde. O yargılamanın konusu Taşkesenlioğlu olmadığı için savcılar Zarrab’a Taşkesenlioğlu ile ilgili fazla soru sormadılar. Belki de başka bir soruşturmanın konusu olduğu için o dosyayı mahkeme önüne getirmediler.
Bu arada önemli bir hatırlatma yapayım: Taşkesenlioğlu o gün bugündür ABD’ye seyahat etmiyor.
17 Aralık dosyası Türkiye’de kapatıldıktan sonra Ali Fuat Taşkesenlioğlu’nun bürokraside dikine yükselişi devam etti ve son olarak Sermaye Piyasası Kurulu başkanı yapıldı.
Halen de o görevde.
Kendisi bir dönem Bank Asya’da yöneticiydi.
Bankanın önünden geçenlerin tutuklandığı bir dönemde Taşkesenlioğlu Halkbank’taki performansı (!) nedeniyle itibar gördü ve terfi aldı.
İşte Erdoğan rejiminin gözde bürokratlarından Taşkesenlioğlu da aslında İstanbul Cumhuriyet Savcılığı tarafından ‘sakıncalı’ olarak fişlenmiş.
Hakkında gizli bir ‘F.TÖ’ soruşturması yapılmış.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 20 Mayıs 2019’da MASAK’a yazı yazıp Ali Fuat Taşkesenlioğlu’nun finansal hareketlerinin incelenmesini istemiş.
Peki bu ne anlama geliyor?
İlk akla gelen ihtimal: Şu anda Erdoğan rejiminin gözde bürokratlarından olan Taşkesenlioğlu ile ilgili gizli bir soruşturma var ve MASAK finansal hareketlerini inceliyor.
Bu durum konjonktüre göre Taşkesenlioğlu’nun sanık olabileceğini gösterir.
İkinci ve en güçlü alternatif ise şu: Erdoğan illegal işlerini yaptırdığı bürokratlarla ilgili bu tür dosyalar hazırlatıp ‘sigorta’ olarak elinde tutuyor. Böylece söz konusu bürokratın dosyası Demokles’in Kılıcı gibi başında sallandırılıyor.
Bir diğer alternatife göre ise bürokraside ekip çatışması yaşanıyor ve Taşkesenlioğlu hakkında dosya tutanlar bunu başka bir mahkeme dosyasında “unutarak” sopa gösteriyor.
Her iki durumda da Taşkesenlioğlu’nun adını önümüzdeki dönemlerde daha sık duyacağız demektir.
Olayın bir başka boyutu da şu: Erdoğan üst düzey bürokrasiyi kullanıp atma konusunda çok başarılı. Her dönem kirli işlerini yaptıracak bürokratlar buluyor, sonra da onları, kullanılmak için bekleyen başka bürokratlara yem ediyor.
15 Temmuz yargılamalarının ek klasörleri arasında “unutulan” bu fişleme belgeleri, gizli soruşturma evrakları gösteriyor ki bugünün üst düzey bürokratlarının iplerinin çekilmesi de an meselesi.
Daha önce dediğim gibi: Eğer 15 Temmuz dosyalarına daha yakından bakarsanız saçma sapan raporlarla yüzyıllık şirketlerin nasıl gasp edildiğini, AKP teşkilatlarından toplanan savcı ve hakimlerin ne tür hukuk cinayetleri işlediğini ve Saray’a yakın bürokratlar arasında yaşanan ekip savaşlarının ne denli şiddetli olduğunu görebilirsiniz.
Kaynak: Tr724