Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, medyanın hem tiraj hem de izlenme oranlarının oldukça düşük olduğunu ve son seçimle birlikte medyanın “bittiğini” söyledi.
Dilipak, basın mensuplarının bir futbolcu kadar değerleri olmadığına dikkat çekti ve “Futbolcuya teşvik ve muafiyetler söz konusu, fikir işçilerinin esamesi bile okunmuyor. Yazık! Ayak-bacak baştan değerli sanki!” dedi.
Dilipak, medya ve muhafazakâr camiaya dair eleştirilerini sürdürüyor. 80 milyonluk Türkiye’de tiraj rakamlarının 1 milyona gerileyebileceği uyarısında bulunan Dilipak, birçok gazetenin satış rakamlarında yalan söylediğini bildirdi. Gazetecilere yönelik olarak “Hepsi sahibinin sesi” eleştirisini yöneltti.
“Bu seçim mediayı bitirdi” başlığıyla bir yazı kaleme Alan Akit yazarı şöyle dedi:
“Seçim bitti. Gazete tirajları yerlerde sürükleniyor. Seçim sonuçları üzerine yapılan tartışmalarda kullanılan dil ve üslub da aynı şekilde basın için “yüz karası” bir durumdu. Bilgi, analiz, ihtimal hesabı değil, telkin vardı. Meydan okuma, tehdit, korkutma, yıldırma, caydırma, bastırma… Media siyasiler için bir “sopa” gibi kullanıldı ve media da kendini kullandırttı. Seçimin son haftası tirajlara bakacak olursak, 200’lerdeki ilk 3 gazete, Sabah, Hürriyet ve Sözcü’nün toplam tirajı 800.000’i zor buluyordu. 100’lük seviyede 8 gazete vardı ve toplamı 1 milyona yaklaşıyordu. 2 spor gazetesini çıkarsanız 250.000’de kalırsınız. Toplam tiraj 2 milyondan az fazla.”
Bu tirajların bir kısmının gerçek değil, naylon olduğunu yazan Dilipak, “Daha fazla resmi ilan almak için uydurulmuş tirajlar. Bunların sayısı en az %25. Bu tirajların %20’si promosyon, satılmıyor, dağıtılıyor. Bu tirajların %25’ini kamu satın alıyor. Merkezi Hükümet ve yerel yönetimler. Bu tirajların %20’sini STK, Vakıf, Dernek, Oda, Sendika, otel, berber gibi sivil kurumlar alıyor. Bu tirajların %10’u ancak gerçek kişiler tarafından alınıyor” ifadelerini kullandı.
Radyo ve Televizyonların durumunun da daha iyi olmadığına dikkata çeken Akit yazarı, devam etti:
“Bazı izlenen programlar var, yoksa kanalların izleyicileri de kalmadı. İnandırıcılıklarını ve ciddiyetlerini kaybettiler. Seçim bitti, şimdi tirajlar biraz daha düşer. Ardından yaz geliyor, tirajlar biraz daha düşer. Zaten naylon tirajları çıkarsanız 1,5 milyona düşer, haziran-temmuzda seçim sonrası, yaz tatili diye biraz daha düşerse 80 milyonluk Türkiye’de gerçek gazete tirajları 1 milyona geriler. Niye gazeteci ve yazarlar cemiyetleri bir şûra yapıp, bu konuyu müzakere etmezler bilmiyorum. Patronlar zaten büyük ölçüde sırtlarını bir yerlere dayamışlar, gazetecilik zaten yan işleri, parayı veren düdüğü çalıyor. Sermaye ve siyaset birlikte medianın köküne kibrit suyu döktüler sanki. Bunlar medianın bedenine sahip oldular ama işin manevi derinliğini ıskaladılar.
Sermaye ve siyaset, media ile tek kullanımlık ilişkiye girdi. Kullandı ve attılar. Bindikleri dalı kestiler. Meydanı internet mediasına bıraktılar. Görürler günlerini ve herkes bu anlamda ağır bir bedel öder. İnternet mediası önemli ama oraya da fincancı dükkanına giren fil gibi giriyoruz. Herkes “malı ele geçirmek” isteyen “açgözlü kabzımal” gibi hareket ediyor. Bunun sağı-solu yok, birileri mediayı bir tetikçi gibi kullanmak istiyor sanki. Aynı ekip sosyal mediada troller üzerinden iş tutuyor.”