“muhafazakâr siyaset içinde yükselmenin, egemenlerin yani erkeklerin bakış açısını benimsemeyi gerektirdiğini bilmez değiliz ama zengin, bunun da ötesine geçiyor.”
AKP’li Özlem Zengin’in “Bir kadını çıplak arayacaksın, dakikasında bundan rahatsızlığını beyan eder, bir sene beklemez” sözlerine tepkiler sürüyor.
Artı Gerçek’teki son yazısında, “Mesele bir kadının çıplak bedenini erkeklerin görmesi değil” diyen gazeteci yazar Ayşe Düzkan, “mesele kadın-erkek insanların giysilerinin korunmasından dahi mahrum halde -neredeyse hepsi kendilerine düşmanca davranan- başka insanların bakışına, temasına maruz bırakılması, çıplaklarıyla sınanması, aşağılanması.” ifadelerini kullandı.
hatırlayanlar vardır, özgür gündem gazetesiyle dayanışma amacıyla yürütülen nöbetçi genel yayın yönetmenliği kampanyasına katıldığım için aldığım hapis cezasını, 2019 yılında, önce bakırköy kadın kapalı cezaevi’nde, ardından, daha sonra kapatılan çifteler kadın açık cezaevi’nde yattım, oradan denetimli serbestlikle yani mecburi çalışma ve imza zorunluluğuyla tahliye oldum. bir perşembe günü bakırköy’den çıktım, cuma akşam üzeri eskişehir yakınlarındaki çifteler’e teslim oldum. kapıdan girince eşyalarıma bakıldı, sırt çantam alındı, eşyalarımı bir plastik torbaya koydum, bunlar bakırköy’den de alışık olduğum rutin işlemlerdi. sonra bir kadın gardiyan “soyun!” dedi. kabul etmedim, oraya birlikte geldiğim kızım, ablam ve yeğenim henüz gitmemişlerdi, kapının hemen dışındaydılar, sesler yükselirse onların tedirgin olmasından da çekiniyordum. gardiyan biraz daha ısrar etti, bunun herkese yapılan bir uygulama olduğunu söyledi, ben de bakırköy’de gördüğüm gibi x-ray kullanabileceklerini söyledim. o, cihazın bozuk olduğunu iddia etti. ben kabul etmeyince cezaevi müdürünü çağırdı, müdür kabul etmezsem beni tekrar kapalıya göndereceğini söyledi, “gönderin” dedim. “ama bakırköy’e göndermem, afyon’a gönderirim,” dedi. aynı şeyi söyledim. en sonunda, bir erkek görevliye seslenip, “gel bunun üstünü ara,” dedi. yine itiraz ettim, yaptıklarının yasal olmadığını söyledim. bu noktada, artık siyasi ve gazeteci olduğum için mi, o sırada gelen servisi (cezaevi şehre bayağı uzaktı) kaçırmak istemediklerinden mi bilmiyorum, o erkek görevli ve yine erkek olan cezaevi müdürü servise binip gitti. üstümde bir tişört ve eşofman altı vardı, kadın gardiyan, bir perdenin arkasında tişörtümü, ayakkabılarını ve eşofmanımı teker teker çıkartıp kendisine vermemi, onları eliyle arayacağını söyledi. kabul ettim.
daha sonra cemaat davasından birkaç kadın dışında hepsi hırsızlık, madde satışı gibi suçlardan hapis yatan oradaki kadınların hepsinin çıplak aramaya tâbi tutulduğunu ve çoğu defalarca içeri girip çıkmış yani deneyimli olmalarına rağmen itiraz etmeyi akıllarına getirmediklerini gördüm.
özlem zengin, ola ki kulağına giderse, hakkımda olur olmaz şeyler düşünmesin diye söylüyorum, çıktıktan sonraki ilk yazımda bu hadiseye de değindim.
öncelikle çıplak arama uygulamasıyla ilgili gördüğüm birkaç şeyi hatırlatmak istiyorum. bu uygulamanın bahanesi, insanların giysilerinin içine ya da beden çukurlarına bir şeyler saklayarak cezaevine sokması ihtimali ki bu genellikle uyuşturucu/uyarıcı maddeler oluyor. (kimi siyasi tutukluların, siyasi oldukları için madde bulundurmayacakları gerekçesiyle aramaya itiraz ettiklerine şahit oldum, bunu son derece yanlış buluyorum. mesele madde değil çünkü.) bu türden bir arama pekala x-ray cihazıyla yapılabiliyor, nitekim bakırköy kadın kapalı cezaevi’nde ben ve tanıdığımbütün görüşçüler x-ray’den geçiyordu. ama orada da çıplak aramaya maruz bırakılan kadınlar olduğunu biliyoruz. dolayısıyla mesele “arama” değil.
ikinci nokta şu, çıplak arama sadece kadınlara yapılmıyor, erkekler de aşağılama amacı taşıyan bu uygulamaya maruz kalıyor. yani mesele sadece kadınlarla ilgili de değil.
üçüncü nokta; böyle uygulamalara maruz kalan erkekler, her kadın bildiği bir şeyi fark ediyor; erkek bedeninin, cinsel organının, sözünün ve bakışının bir silaha dönüştürülebileceği gerçeği bu. ama kadınlara çıplak arama uygulamasını nadiren erkekler yapıyor.
mesele bir kadının çıplak bedenini erkeklerin görmesi değil, mesele kadın-erkek insanların giysilerinin korunmasından dahi mahrum halde -neredeyse hepsi kendilerine düşmanca davranan- başka insanların bakışına, temasına maruz bırakılması, çıplaklarıyla sınanması, aşağılanması.
bir hukukçu ve bir milletvekili olarak özlem zengin’in bu uygulamadan, bunun yer aldığı yönetmelikten bihaber olması imkânsız, ayrıca buna hakkı yok. özellikle bu konuda konuşmadan önce bunu bilmek zorunda.
konunun onurla ilgili tek bir kısmı var; o da onur kırmaya yönelik bir uygulama olmasına rağmen aslında uygulayanan onursuzluğuna işaret etmesi . gelelim işin iffet kısmına.
“iffet”, sadece kadınlara yönelik bir değerlendirme olması itibarıyla bile cinsiyetçi. tdk’nin, iddia ettiği gibi “namus” anlamına gelmiyor çünkü namus -zaman zaman cinsellik konusunda toplumun ikiyüzlülüğüne prim vermek anlamında kullanılsa da- yalana başvurmamak, sözüne sadık olmak gibi anlamlar içeriyor.
çıplak arama bir baskı bahanesidir, işkencedir. bugün bu uygulamadan mağdur olanlar arasında geçmişte, cezaevlerinde olup bitenleri hiç dert etmeyenler, o uygulamaları savunanlar, o uygulamaları bizzat uygulayanlar var. bunların arasında, herhangi bir cinsel saldırının, saldırıya uğrayan insanın değerini düşürdüğü yanılsamasını taşıyanlar bulunuyor. o bakış açısı, birçok insanı başına gelenleri açıklamaktan hatta hatırlamaktan alıkoyuyor. özlem zengin’in, bir erkeğin ağzında bile irkiltici olan sözlerinin en önemli amacı bu caydırıcılık! bir kadının soyunmaya zorlanması, tecavüze, tacize uğraması o kadının değil bunları yapanın namusuyla ilgili; buna şüphe yok. diğer yandan bir kadının başka kadınlar tarafından soyunmaya zorlanmasının, rezil ve cinsiyetçi bir ifade olarak dahi iffetle alakası yok! konu hukukla, adaletle ilgili. konuyu iffete çekelemek, hukuktan vazgeçtiğini gizlemek için erkeklik silahına başvurmak anlamına geliyor.
muhafazakâr siyaset içinde yükselmenin, egemenlerin yani erkeklerin bakış açısını benimsemeyi gerektirdiğini bilmez değiliz ama zengin, bunun da ötesine geçiyor. umarım ona da hatırlatanlar vardır; kefil olduğu o bakış açısı her kadını, bir gün mutlaka gelir bulur.