İhbarcı binbaşı O.K.’ya takılan dinleme cihazıyla ilgili Fidan, Selvi ve Hande Fırat’a başka şeyler yazdırdı.
Abdülkadir Selvi’nin Hakan Fidan’ı 15 Temmuz tezgâhı konusunda aklamak için bizzat AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla kaleme aldığı “Darbeye Geçit Yok” adlı kitabıyla ilgili yazı dizimizin ikinci bölümünü yayınlıyoruz bugün.
İlk bölümde Hakan Fidan’ın 15 Temmuz akşamı Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ile yemekli buluşması konusundaki yalanları ele almaya çalışmıştık.
Görmez’in Hakan Fidan’la yemekte olmasına rağmen, askerlerin Boğaz Köprüsü’nü kapattığını ve uçakların uçmaya başladığını kendisine telefonla haber veren eşine “Darbe değildir, terör saldırısıdır” cevabını vermesi, medyada gündem oldu.
Erdoğan’ın pelikancıları dâhil kimse inanmadı hikayeye ve Hakan Fidan’ı hedef göstermeye başladılar.
Fidan’ın darbe ihbarının yapıldığı ve tam teyakkuzda olmasının gerektiği o gün, Mehmet Görmez ve Suriye muhalefet lideri Muaz El Hatip’le randevusunu neden iptal etmediği hususu hala merak konusu.
Selvi kitabında, Fidan’ın saat 20.20’de Genelkurmay Başkanlığı’ndan ayrılmasının sebebini “Hakan Fidan’ın daha önce iki kez ertelediği bir randevusu vardı. Bu kez ertelemek istemiyordu. Saat 20.30’da misafirinin geleceğini belirterek saat 20.20’de Karargah’tan ayrıldı” diyor.
Ancak devamında ise darbe ihbarına rağmen Genelkurmay’dan ayılmasına neden olan randevusunda Muaz El Hatip’e “Teyidini alamadığımız önemli bir şey var. O nedenle sizinle görüşme yapamayabilirim ya da bir noktasında ayrılmam gerekebilir. Çok kısa tutun” demiş.
Selvi, “Hakan Fidan, konuğunu dinliyordu ama aklı Genelkurmay’dan gelecek haberdeydi” diyor.
Bu sözleri söylediği saat, takriben 20.30’u az geçe olması gerekiyor, çünkü saat 20.30’da bir araya geliyorlar. Genelkurmay’da askerlerin baskını ise 21.00’den sonra başladı.
Hakan Fidan’ın 20.30’u az geçe, darbe ihbarına dair bir bulguya rastlanmadığı gerekçesiyle ayrıldığı Genelkurmay’dan gelecek hangi haberi beklediği konusu hala muamma.
Bu soruyu da esrarengiz hale getiren bir başka husus daha var: Darbeyi ihbar eden Binbaşı O.K.
15 Temmuz’un en gizemli isimlerinden biri Binbaşı O.K.
Saat 14.45’te tüm detaylarıyla ihbarını anlatıyor MİT görevlilerine.
Ama her ne hikmetse Selvi’nin ifadesine göre MİT görevlileri bu ihbarı Hakan Fidan’a saat 16.05’te bildiriyor.
Arada 1 saat 20 dakikalık bir zaman farkı var. İhbarı Fidan’a iletmek için neyi bekliyorlar?
Yoksa anında haber verdiler de, bu da kurgu kronolojinin bir parçası mı?
Selvi’nin yalanlarında bugün ele alacağımız konu işte noktada başlıyor.
MİT görevlileri, Binbaşı O.K.’nın üstüne bir dinleme cihazı takıp görevli olduğu Kara Havacılık Komutanlığı’na geri gönderiyorlar.
Biz, Binbaşı O.K.’ya takılan dinleme ya da ses kayıt cihazını ilk kez Hande Fırat’ın 2016 yılı Kasım ayında yayınlanan “24 Saat” adlı kitabında okuduk.
Ertuğrul Özkök, 5 Kasım 2016 tarihinde yayınlanan “Esrarengiz Binbaşı H.A. olayı ve bu darbe niye önlenemedi” başlıklı yazısında, Fırat’ın kitabından alıntı yaparak o dönem H.A. olarak bilinen Binbaşı O.K.’ya takılan dinleme ya da ses kayıt cihazından şöyle bahsediyordu: “Bu arada binbaşının sorgusu tamamlanır. Üzerine bir ses kayıt cihazı yerleştirilir ve karargâha gönderilir. Ancak nedense üzerindeki ses kayıt cihazını çalıştıramaz. Binbaşının “yalan söylemediği anlaşılır…””
Binbaşı O.K.’nın üstüne bir ses kayıt cihazı takılmış ancak nedense Binbaşı O.K. cihazı çalıştıramamış. Fırat bu şekilde yansıtıyor kitabında.
Peki, Selvi ne diyor Binbaşı O.K. ve ses kayıt cihazı konusunda?
Abdülkadir Selvi, Binbaşı O.K. ile ilgili ilk yazısını, 3 Ağustos 2016 tarihinde yazdı. “Darbeyi ihbar eden binbaşı” başlıklı yazısında, “Başbakan Binali Yıldırım, CNN Türk’teki yayında Hande Fırat’ın sorusu üzerine darbe ihbarını MİT’e kadar gelen bir binbaşının yaptığını açıkladı. Başbakan’ın açıklamasından sonra herkes gizemli binbaşının peşine düştü. Bilinen, bu binbaşının Kara Havacılık’ta görev yapan pilot olduğu yönünde. Güvenliği sağlanmış durumda. Ama yine de can güvenliği için ismi mahfuz tutuluyor” diye yazdı.
Hemen bir sonraki gün yayınlanan “Darbeyi MİT’e ihbar eden binbaşı ihraç edildi” başlığını attığı yazısında ise “Pilot Binbaşı, MİT’e geldikten sonra bekletildiği yönündeki haberler yalanlanıyor. Aksine acil koduyla güvenlik soruşturması yapılırken, MİT Müsteşarı Hakan Fidan Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ı arayarak, darbe ihbarını iletiyor. Darbeyi ihbar eden binbaşı, o andan itibaren ‘güvenli yer’de koruma altına alınıyor.”
Selvi, Ağustos ayındaki yazısında Binbaşı O.K.’nın güvenli yerde koruma altına alındığını yazarken, Hande Fırat ise Kasım ayında yayınlanan kitabında O.K.’nın üzerine ses kayıt cihazı takılarak Kara Havacılık Okulu’na geri gönderildiğini belirtiyor.
Daha sonra ortaya çıkan bilgiler Fırat’ın aktardıklarını büyük ölçüde doğruluyor. Binbaşı O.K., üzerine ses kayıt ya da dinleme cihazı takılarak Kara Havacılık Okulu’na geri gönderilmiş.
Binbaşı O.K.’nın Yeni Şafak’ta 20 Mayıs’ta yayınlan Savcılık ifadesinde şu sözleri yer alıyor: “(MİT görevlilerinden) Uzun olan adam bana dinleme cihazı takılmasını kabul edip etmeyeceğimi sordu. Ben önce tereddüt ettim ama sonra kabul ettim. Saat 19.00 gibi nizamiyeye döndüm.”
Yani Binbaşı O.K. da üzerine bir dinleme cihazı takıldığını belirtiyor ama Hande Fırat’ın yansıttığı gibi, “Cihazı çalıştıramadım” filan demiyor. Üstelik bu cihaz Fırat’ın dediği gibi ses kayıt değil, dinleme cihazı.
Abdülkadir Selvi’nin 5 Ağustos’taki yazısında alenen yalan söylediği çok net. Peki, ama neden?
Selvi bugüne kadar neden Binbaşı O.K.’nın üzerine dinleme cihazı takılarak Kara Havacılık Okulu’na geri gönderildiğini gizledi ve “güvenli bir yere alındı” diyerek yalan söyledi?
Sevi demek Hakan Fidan demek olduğu için aslında bu soruyu Fidan için sormak gerekir.
BİNBAŞI O.K., ÇOLAK’A ARZ SIRASINDA KARA HAVACLIK’TAYMIŞ!
Hakan Fidan’ın Binbaşı O.K.’nın ismini Genelkurymay Başkanı Hulusi Akar’a ve komuta heyetine söylediğine dair kendi ifadelerinde bir bilgi yok.
Ancak dönemin Kara Havacılık Komutanı Tümgeneral Hakan Atınç, darbe ihbarı nedeniyle komutanlığa gelen Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak’ın kendisine Binbaşı O.K. ve Deniz Aldemir’i ve onların Gülen cemaatinden olup olmadıklarını sorduğunu belirtiyor.
Yani bu ifadeye göre Orgeneral Çolak, Binbaşı O.K.’nın adını biliyormuş.
İhbarın doğru olup olmadığını kontrol etmek için gittiği Kara Havacılık Komutanlığı’nda helikopterlerle ilgili arzı da Yarbay Deniz Aldemir’den almış.
Binbaşı O.K.’nın savcılık ifadesinde MİT’te kendisine dinleme cihazı takıldıktan sonra yaşananları şöyle anlatıyor: “Saat 19.00 gibi nizamiyeye döndüm. Tulumu giydikten sonra Deniz Aldemir’i 2 kez aradım ancak açmadı. Gece uçuşların resmi olup olmadığını kontrol etmek için hangara gittim ancak resmi bir kayıt yoktu. Saat 21.00 gibi Deniz komutan bana mesaj attı, arzın (CH47 helikopteri hakkında bilgi) beğenildiğini ve eve gitmemi yazmıştı. Ben de arayarak gece uçuşunun olup olmadığını sordum, ‘Yok, alay komutanı izin vermedi’ dedi. MİT’çilerden ‘bu numaradan bize ulaşabilirsin’ şeklinde mesaj gelmişti, mesajda kendisini ‘pastacı’ olarak tanıtmıştı. Ben de o numarayı arayarak, ‘gece uçuşu yokmuş, ancak beni arabayla eve bırakacak o esnada onu konuşturup bir şeyler öğrenmeye çalışacağım’ dedim. ‘Tamam sen niyetini anlamaya çalış’ dediler.”
Bu ifadeye göre, Yarbay Deniz Aldemir, Orgeneral Çolak’a helikopterlerle ilgili arz yaparken Binbaşı O.K. da Kara Havacılık Komutanlığı’ndaymış.
O da Çolak gibi hangara gidip gece uçuşlarıyla ilgili kayıtlara bakmış fakat resmi bir kayıt yokmuş. Ancak buna rağmen, MİT görevlilerinin talebi üzerine kendisini gece uçuşunda Hakan Fidan’ı kaçırmakla görevlendirdiğini iddia ettiği Yarbay Deniz Aldemir’in niyetini öğrenmeye çalışmaya devam etmiş.
Dediği gibi Deniz Aldemir’le buluşmuşlar. Sonrasını şu şekilde aktarıyor O.K.: “Deniz Aldemir yanımdayken (darbeye katılan yarbay) Murat Bolat’ın aradığını ve ivedi çağırdığını söyledi. Beni orada bırakarak gitti. Yarım saat sonra tekrar geldi. ‘Uçuşumuz var hemen gidiyoruz’ dedi. Ben kendisinden bilgi almak amacıyla ‘şu telefonlarımızı kapatalım, tam olarak ne yapacağız bilgi verir misin’ dedim. O da ‘komutan ne görev verirse onu yapacağız’ karşılığını verdi. Hızlı hızlı arabayı sürdü. Orta genel maksat taburu pilot bekleme odasına gittik. O sırada bir kısım personelin orada toplandığını gördüm.”
Binbaşı O.K.’nın bu anlattıklarının saati 21.30 civarı olmalı.
O.K.’nın ifadesi şu şekilde devam ediyor: “Karanlıktan fırsat bulup dışarı çıktım ve ‘Pastacı’yı arayarak olanları aktardım, ‘Akıncı’ya geçecekler’ dedim. ‘Tamam derhal kışlayı terk et ve kesinlikle uçuşa katılma. Seni bıraktığımız yere gel, seni oradan aldıracağız’ dedi. Karanlıktan istifade sağdan soldan nizamiyeye ulaştım. İlk minibüse binip MİT’in beni bıraktığı yere gittim. 15-20 dakika sonra MİT’ten gelip beni aldılar. MİT’e gidemedik orada çatışma olduğunu söylediler. 2 saate yakın Ankara içerisinde dolaştık.”
Daha sonra ortaya çıkan bilgilerden Binbaşı O.K.’nın Kara Havacılık Komutanlığı nizamiyesinden 21.53’te çıktığı ve 22.00 civarı da MİT görevlilerini aradığı anlaşıldı. İki minibüs değiştirerek MİT görevlilerinin kendisini bıraktıkları yere gitmiş, onlar da saat 23.00 civarında, Genelkurmay baskını yapılmış, Boğaz köprüleri kapatılmış ve MİT bombalanmışken bıraktıkları yerden alıp Ankara’da dolaşmaya başlamışlar.
Üzerinde dinleme cihazı bulunan Binbaşı O.K.’nın harekâtın başladığını saat 21.30’da öğrendiğinin altını tekrar çizelim.
Hande Fırat kitabında dinleme cihazını ses kayıt cihazı olarak yansıtıyor. Onu da Binbaşı O.K. çalıştıramamış Fırat’a göre.
Dünyanın en gelişmiş elektronik istihbarat teknolojisi ile donatılmış MİT, Binbaşı O.K.’ya 50 yıl öncesinin kasetli teyplerinden birini takmayacağına göre, herhalde Fırat’ın aktardığı bu bilgiye kimse inanacak değildir!
Saat 14.30’dan 18.30’a kadar MİT’te kalan Binbaşı O.K.’ya anlık ses aktaran bir ortam dinleme cihazı takmamaları için hiçbir sebep yok.
Abdülkadir Selvi’nin gizleme ve yalan söyleme çabaları da bu kanaati haklı çıkarıyor.
Yani MİT görevlileri ve Hakan Fidan, Binbaşı O.K.’nın attığı her adımdan, onun ve konuştuklarının ağzından çıkan her kelimeden anında haberdar olduklarına kesin gözüyle bakmak gerekir.
Bu tablo, Hakan Fidan’ın darbe girişiminin başlamasından 1 saat sonra, saat 22.10 sularında Mehmet Görmez ve Muaz El Hatip’le çorba yudumlarken önüne gelen “Boğaz köprüsüne asker çıktığı ve uçakların uçmaya başladığı” iddiasını boşa çıkarıyor ve şu soruyu gündeme getiriyor:
Fidan’ın beklediği haber Binbaşı O.K.’nın üstündeki dinleme cihazından gelecek olan bilgiler miydi?
Ancak ortaya çıkan manzara bundan ibaret değil tabi.
Şu soruları da tarihe not düşmek için soralım;
Hakan Fidan, Genelkurmay’daki görüşme esnasında Hulusi Akar ve komuta kademesine Binbaşı O.K.’nın üstüne dinleme cihazı koyup Kara Havacılık Komutanlığı’na geri gönderdiklerini söyledi mi?
Söyledi ise bugüne kadar Selvi aracılığıyla ya da TBMM Komisyonuna gönderdiği yazıda bundan neden bahsetmedi?
Hulusi Akar ve o görüşmede hazır bulunan dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler neden bu konuda açıklama yapmadı?
Bu soruları yöneltirken, Orgeneral Çolak’ın Binbaşı O.K.’nın adını bildiğini tekrar hatırlatalım.
Yani Fidan’ın Binbaşı O.K.’yı dinleme cihazı yerleştirip Kara Havacılık Komutanlığı’na geri gönderdiklerini söylemiş olması çok güçlü bir ihtimal.
Ama darbe ihbarının gerçek olup olmadığı bilgisi asıl Binbaşı O.K.’nın üstündeki dinleme cihazından gelecekken, Hakan Fidan ve komuta kademesi, Orgeneral Salih Zeki Çolak’ın Kara Havacılık Komutanlığı’nda yaptığı incelemeyi yeterli bulmuş ve normal programlarına devam etmişler.
Ancak Hakan Fidan, Mehmet Görmez ve Muaz El Hatip’le 20.30’u az geçe başlayan görüşmesinde son derece kaygılıymış ve Genelkurmay’dan gelecek haberi bekliyormuş!
Beklediği gibi de olmuş…
Nerden baksan tutarsızlık! Nerden baksan ahmakça!
İhbarcı binbaşı O.K.’ya takılan dinleme cihazıyla ilgili Fidan, Selvi ve Hande Fırat’a başka şeyler yazdırdı.
Abdülkadir Selvi’nin Hakan Fidan’ı 15 Temmuz tezgâhı konusunda aklamak için bizzat AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla kaleme aldığı “Darbeye Geçit Yok” adlı kitabıyla ilgili yazı dizimizin ikinci bölümünü yayınlıyoruz bugün.
İlk bölümde Hakan Fidan’ın 15 Temmuz akşamı Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ile yemekli buluşması konusundaki yalanları ele almaya çalışmıştık.
Görmez’in Hakan Fidan’la yemekte olmasına rağmen, askerlerin Boğaz Köprüsü’nü kapattığını ve uçakların uçmaya başladığını kendisine telefonla haber veren eşine “Darbe değildir, terör saldırısıdır” cevabını vermesi, medyada gündem oldu.
Erdoğan’ın pelikancıları dâhil kimse inanmadı hikayeye ve Hakan Fidan’ı hedef göstermeye başladılar.
Fidan’ın darbe ihbarının yapıldığı ve tam teyakkuzda olmasının gerektiği o gün, Mehmet Görmez ve Suriye muhalefet lideri Muaz El Hatip’le randevusunu neden iptal etmediği hususu hala merak konusu.
Selvi kitabında, Fidan’ın saat 20.20’de Genelkurmay Başkanlığı’ndan ayrılmasının sebebini “Hakan Fidan’ın daha önce iki kez ertelediği bir randevusu vardı. Bu kez ertelemek istemiyordu. Saat 20.30’da misafirinin geleceğini belirterek saat 20.20’de Karargah’tan ayrıldı” diyor.
Ancak devamında ise darbe ihbarına rağmen Genelkurmay’dan ayılmasına neden olan randevusunda Muaz El Hatip’e “Teyidini alamadığımız önemli bir şey var. O nedenle sizinle görüşme yapamayabilirim ya da bir noktasında ayrılmam gerekebilir. Çok kısa tutun” demiş.
Selvi, “Hakan Fidan, konuğunu dinliyordu ama aklı Genelkurmay’dan gelecek haberdeydi” diyor.
Bu sözleri söylediği saat, takriben 20.30’u az geçe olması gerekiyor, çünkü saat 20.30’da bir araya geliyorlar. Genelkurmay’da askerlerin baskını ise 21.00’den sonra başladı.
Hakan Fidan’ın 20.30’u az geçe, darbe ihbarına dair bir bulguya rastlanmadığı gerekçesiyle ayrıldığı Genelkurmay’dan gelecek hangi haberi beklediği konusu hala muamma.
Bu soruyu da esrarengiz hale getiren bir başka husus daha var: Darbeyi ihbar eden Binbaşı O.K.
15 Temmuz’un en gizemli isimlerinden biri Binbaşı O.K.
Saat 14.45’te tüm detaylarıyla ihbarını anlatıyor MİT görevlilerine.
Ama her ne hikmetse Selvi’nin ifadesine göre MİT görevlileri bu ihbarı Hakan Fidan’a saat 16.05’te bildiriyor.
Arada 1 saat 20 dakikalık bir zaman farkı var. İhbarı Fidan’a iletmek için neyi bekliyorlar?
Yoksa anında haber verdiler de, bu da kurgu kronolojinin bir parçası mı?
Selvi’nin yalanlarında bugün ele alacağımız konu işte noktada başlıyor.
MİT görevlileri, Binbaşı O.K.’nın üstüne bir dinleme cihazı takıp görevli olduğu Kara Havacılık Komutanlığı’na geri gönderiyorlar.
Biz, Binbaşı O.K.’ya takılan dinleme ya da ses kayıt cihazını ilk kez Hande Fırat’ın 2016 yılı Kasım ayında yayınlanan “24 Saat” adlı kitabında okuduk.
Ertuğrul Özkök, 5 Kasım 2016 tarihinde yayınlanan “Esrarengiz Binbaşı H.A. olayı ve bu darbe niye önlenemedi” başlıklı yazısında, Fırat’ın kitabından alıntı yaparak o dönem H.A. olarak bilinen Binbaşı O.K.’ya takılan dinleme ya da ses kayıt cihazından şöyle bahsediyordu: “Bu arada binbaşının sorgusu tamamlanır. Üzerine bir ses kayıt cihazı yerleştirilir ve karargâha gönderilir. Ancak nedense üzerindeki ses kayıt cihazını çalıştıramaz. Binbaşının “yalan söylemediği anlaşılır…””
Binbaşı O.K.’nın üstüne bir ses kayıt cihazı takılmış ancak nedense Binbaşı O.K. cihazı çalıştıramamış. Fırat bu şekilde yansıtıyor kitabında.
Peki, Selvi ne diyor Binbaşı O.K. ve ses kayıt cihazı konusunda?
Abdülkadir Selvi, Binbaşı O.K. ile ilgili ilk yazısını, 3 Ağustos 2016 tarihinde yazdı. “Darbeyi ihbar eden binbaşı” başlıklı yazısında, “Başbakan Binali Yıldırım, CNN Türk’teki yayında Hande Fırat’ın sorusu üzerine darbe ihbarını MİT’e kadar gelen bir binbaşının yaptığını açıkladı. Başbakan’ın açıklamasından sonra herkes gizemli binbaşının peşine düştü. Bilinen, bu binbaşının Kara Havacılık’ta görev yapan pilot olduğu yönünde. Güvenliği sağlanmış durumda. Ama yine de can güvenliği için ismi mahfuz tutuluyor” diye yazdı.
Hemen bir sonraki gün yayınlanan “Darbeyi MİT’e ihbar eden binbaşı ihraç edildi” başlığını attığı yazısında ise “Pilot Binbaşı, MİT’e geldikten sonra bekletildiği yönündeki haberler yalanlanıyor. Aksine acil koduyla güvenlik soruşturması yapılırken, MİT Müsteşarı Hakan Fidan Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ı arayarak, darbe ihbarını iletiyor. Darbeyi ihbar eden binbaşı, o andan itibaren ‘güvenli yer’de koruma altına alınıyor.”
Selvi, Ağustos ayındaki yazısında Binbaşı O.K.’nın güvenli yerde koruma altına alındığını yazarken, Hande Fırat ise Kasım ayında yayınlanan kitabında O.K.’nın üzerine ses kayıt cihazı takılarak Kara Havacılık Okulu’na geri gönderildiğini belirtiyor.
Daha sonra ortaya çıkan bilgiler Fırat’ın aktardıklarını büyük ölçüde doğruluyor. Binbaşı O.K., üzerine ses kayıt ya da dinleme cihazı takılarak Kara Havacılık Okulu’na geri gönderilmiş.
Binbaşı O.K.’nın Yeni Şafak’ta 20 Mayıs’ta yayınlan Savcılık ifadesinde şu sözleri yer alıyor: “(MİT görevlilerinden) Uzun olan adam bana dinleme cihazı takılmasını kabul edip etmeyeceğimi sordu. Ben önce tereddüt ettim ama sonra kabul ettim. Saat 19.00 gibi nizamiyeye döndüm.”
Yani Binbaşı O.K. da üzerine bir dinleme cihazı takıldığını belirtiyor ama Hande Fırat’ın yansıttığı gibi, “Cihazı çalıştıramadım” filan demiyor. Üstelik bu cihaz Fırat’ın dediği gibi ses kayıt değil, dinleme cihazı.
Abdülkadir Selvi’nin 5 Ağustos’taki yazısında alenen yalan söylediği çok net. Peki, ama neden?
Selvi bugüne kadar neden Binbaşı O.K.’nın üzerine dinleme cihazı takılarak Kara Havacılık Okulu’na geri gönderildiğini gizledi ve “güvenli bir yere alındı” diyerek yalan söyledi?
Sevi demek Hakan Fidan demek olduğu için aslında bu soruyu Fidan için sormak gerekir.
BİNBAŞI O.K., ÇOLAK’A ARZ SIRASINDA KARA HAVACLIK’TAYMIŞ!
Hakan Fidan’ın Binbaşı O.K.’nın ismini Genelkurymay Başkanı Hulusi Akar’a ve komuta heyetine söylediğine dair kendi ifadelerinde bir bilgi yok.
Ancak dönemin Kara Havacılık Komutanı Tümgeneral Hakan Atınç, darbe ihbarı nedeniyle komutanlığa gelen Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak’ın kendisine Binbaşı O.K. ve Deniz Aldemir’i ve onların Gülen cemaatinden olup olmadıklarını sorduğunu belirtiyor.
Yani bu ifadeye göre Orgeneral Çolak, Binbaşı O.K.’nın adını biliyormuş.
İhbarın doğru olup olmadığını kontrol etmek için gittiği Kara Havacılık Komutanlığı’nda helikopterlerle ilgili arzı da Yarbay Deniz Aldemir’den almış.
Binbaşı O.K.’nın savcılık ifadesinde MİT’te kendisine dinleme cihazı takıldıktan sonra yaşananları şöyle anlatıyor: “Saat 19.00 gibi nizamiyeye döndüm. Tulumu giydikten sonra Deniz Aldemir’i 2 kez aradım ancak açmadı. Gece uçuşların resmi olup olmadığını kontrol etmek için hangara gittim ancak resmi bir kayıt yoktu. Saat 21.00 gibi Deniz komutan bana mesaj attı, arzın (CH47 helikopteri hakkında bilgi) beğenildiğini ve eve gitmemi yazmıştı. Ben de arayarak gece uçuşunun olup olmadığını sordum, ‘Yok, alay komutanı izin vermedi’ dedi. MİT’çilerden ‘bu numaradan bize ulaşabilirsin’ şeklinde mesaj gelmişti, mesajda kendisini ‘pastacı’ olarak tanıtmıştı. Ben de o numarayı arayarak, ‘gece uçuşu yokmuş, ancak beni arabayla eve bırakacak o esnada onu konuşturup bir şeyler öğrenmeye çalışacağım’ dedim. ‘Tamam sen niyetini anlamaya çalış’ dediler.”
Bu ifadeye göre, Yarbay Deniz Aldemir, Orgeneral Çolak’a helikopterlerle ilgili arz yaparken Binbaşı O.K. da Kara Havacılık Komutanlığı’ndaymış.
O da Çolak gibi hangara gidip gece uçuşlarıyla ilgili kayıtlara bakmış fakat resmi bir kayıt yokmuş. Ancak buna rağmen, MİT görevlilerinin talebi üzerine kendisini gece uçuşunda Hakan Fidan’ı kaçırmakla görevlendirdiğini iddia ettiği Yarbay Deniz Aldemir’in niyetini öğrenmeye çalışmaya devam etmiş.
Dediği gibi Deniz Aldemir’le buluşmuşlar. Sonrasını şu şekilde aktarıyor O.K.: “Deniz Aldemir yanımdayken (darbeye katılan yarbay) Murat Bolat’ın aradığını ve ivedi çağırdığını söyledi. Beni orada bırakarak gitti. Yarım saat sonra tekrar geldi. ‘Uçuşumuz var hemen gidiyoruz’ dedi. Ben kendisinden bilgi almak amacıyla ‘şu telefonlarımızı kapatalım, tam olarak ne yapacağız bilgi verir misin’ dedim. O da ‘komutan ne görev verirse onu yapacağız’ karşılığını verdi. Hızlı hızlı arabayı sürdü. Orta genel maksat taburu pilot bekleme odasına gittik. O sırada bir kısım personelin orada toplandığını gördüm.”
Binbaşı O.K.’nın bu anlattıklarının saati 21.30 civarı olmalı.
O.K.’nın ifadesi şu şekilde devam ediyor: “Karanlıktan fırsat bulup dışarı çıktım ve ‘Pastacı’yı arayarak olanları aktardım, ‘Akıncı’ya geçecekler’ dedim. ‘Tamam derhal kışlayı terk et ve kesinlikle uçuşa katılma. Seni bıraktığımız yere gel, seni oradan aldıracağız’ dedi. Karanlıktan istifade sağdan soldan nizamiyeye ulaştım. İlk minibüse binip MİT’in beni bıraktığı yere gittim. 15-20 dakika sonra MİT’ten gelip beni aldılar. MİT’e gidemedik orada çatışma olduğunu söylediler. 2 saate yakın Ankara içerisinde dolaştık.”
Daha sonra ortaya çıkan bilgilerden Binbaşı O.K.’nın Kara Havacılık Komutanlığı nizamiyesinden 21.53’te çıktığı ve 22.00 civarı da MİT görevlilerini aradığı anlaşıldı. İki minibüs değiştirerek MİT görevlilerinin kendisini bıraktıkları yere gitmiş, onlar da saat 23.00 civarında, Genelkurmay baskını yapılmış, Boğaz köprüleri kapatılmış ve MİT bombalanmışken bıraktıkları yerden alıp Ankara’da dolaşmaya başlamışlar.
Üzerinde dinleme cihazı bulunan Binbaşı O.K.’nın harekâtın başladığını saat 21.30’da öğrendiğinin altını tekrar çizelim.
Hande Fırat kitabında dinleme cihazını ses kayıt cihazı olarak yansıtıyor. Onu da Binbaşı O.K. çalıştıramamış Fırat’a göre.
Dünyanın en gelişmiş elektronik istihbarat teknolojisi ile donatılmış MİT, Binbaşı O.K.’ya 50 yıl öncesinin kasetli teyplerinden birini takmayacağına göre, herhalde Fırat’ın aktardığı bu bilgiye kimse inanacak değildir!
Saat 14.30’dan 18.30’a kadar MİT’te kalan Binbaşı O.K.’ya anlık ses aktaran bir ortam dinleme cihazı takmamaları için hiçbir sebep yok.
Abdülkadir Selvi’nin gizleme ve yalan söyleme çabaları da bu kanaati haklı çıkarıyor.
Yani MİT görevlileri ve Hakan Fidan, Binbaşı O.K.’nın attığı her adımdan, onun ve konuştuklarının ağzından çıkan her kelimeden anında haberdar olduklarına kesin gözüyle bakmak gerekir.
Bu tablo, Hakan Fidan’ın darbe girişiminin başlamasından 1 saat sonra, saat 22.10 sularında Mehmet Görmez ve Muaz El Hatip’le çorba yudumlarken önüne gelen “Boğaz köprüsüne asker çıktığı ve uçakların uçmaya başladığı” iddiasını boşa çıkarıyor ve şu soruyu gündeme getiriyor:
Fidan’ın beklediği haber Binbaşı O.K.’nın üstündeki dinleme cihazından gelecek olan bilgiler miydi?
Ancak ortaya çıkan manzara bundan ibaret değil tabi.
Şu soruları da tarihe not düşmek için soralım;
Hakan Fidan, Genelkurmay’daki görüşme esnasında Hulusi Akar ve komuta kademesine Binbaşı O.K.’nın üstüne dinleme cihazı koyup Kara Havacılık Komutanlığı’na geri gönderdiklerini söyledi mi?
Söyledi ise bugüne kadar Selvi aracılığıyla ya da TBMM Komisyonuna gönderdiği yazıda bundan neden bahsetmedi?
Hulusi Akar ve o görüşmede hazır bulunan dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler neden bu konuda açıklama yapmadı?
Bu soruları yöneltirken, Orgeneral Çolak’ın Binbaşı O.K.’nın adını bildiğini tekrar hatırlatalım.
Yani Fidan’ın Binbaşı O.K.’yı dinleme cihazı yerleştirip Kara Havacılık Komutanlığı’na geri gönderdiklerini söylemiş olması çok güçlü bir ihtimal.
Ama darbe ihbarının gerçek olup olmadığı bilgisi asıl Binbaşı O.K.’nın üstündeki dinleme cihazından gelecekken, Hakan Fidan ve komuta kademesi, Orgeneral Salih Zeki Çolak’ın Kara Havacılık Komutanlığı’nda yaptığı incelemeyi yeterli bulmuş ve normal programlarına devam etmişler.
Ancak Hakan Fidan, Mehmet Görmez ve Muaz El Hatip’le 20.30’u az geçe başlayan görüşmesinde son derece kaygılıymış ve Genelkurmay’dan gelecek haberi bekliyormuş!
Beklediği gibi de olmuş…
Nerden baksan tutarsızlık! Nerden baksan ahmakça!
İhbarcı binbaşı O.K.’ya takılan dinleme cihazıyla ilgili Fidan, Selvi ve Hande Fırat’a başka şeyler yazdırdı.
Abdülkadir Selvi’nin Hakan Fidan’ı 15 Temmuz tezgâhı konusunda aklamak için bizzat AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla kaleme aldığı “Darbeye Geçit Yok” adlı kitabıyla ilgili yazı dizimizin ikinci bölümünü yayınlıyoruz bugün.
İlk bölümde Hakan Fidan’ın 15 Temmuz akşamı Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ile yemekli buluşması konusundaki yalanları ele almaya çalışmıştık.
Görmez’in Hakan Fidan’la yemekte olmasına rağmen, askerlerin Boğaz Köprüsü’nü kapattığını ve uçakların uçmaya başladığını kendisine telefonla haber veren eşine “Darbe değildir, terör saldırısıdır” cevabını vermesi, medyada gündem oldu.
Erdoğan’ın pelikancıları dâhil kimse inanmadı hikayeye ve Hakan Fidan’ı hedef göstermeye başladılar.
Fidan’ın darbe ihbarının yapıldığı ve tam teyakkuzda olmasının gerektiği o gün, Mehmet Görmez ve Suriye muhalefet lideri Muaz El Hatip’le randevusunu neden iptal etmediği hususu hala merak konusu.
Selvi kitabında, Fidan’ın saat 20.20’de Genelkurmay Başkanlığı’ndan ayrılmasının sebebini “Hakan Fidan’ın daha önce iki kez ertelediği bir randevusu vardı. Bu kez ertelemek istemiyordu. Saat 20.30’da misafirinin geleceğini belirterek saat 20.20’de Karargah’tan ayrıldı” diyor.
Ancak devamında ise darbe ihbarına rağmen Genelkurmay’dan ayılmasına neden olan randevusunda Muaz El Hatip’e “Teyidini alamadığımız önemli bir şey var. O nedenle sizinle görüşme yapamayabilirim ya da bir noktasında ayrılmam gerekebilir. Çok kısa tutun” demiş.
Selvi, “Hakan Fidan, konuğunu dinliyordu ama aklı Genelkurmay’dan gelecek haberdeydi” diyor.
Bu sözleri söylediği saat, takriben 20.30’u az geçe olması gerekiyor, çünkü saat 20.30’da bir araya geliyorlar. Genelkurmay’da askerlerin baskını ise 21.00’den sonra başladı.
Hakan Fidan’ın 20.30’u az geçe, darbe ihbarına dair bir bulguya rastlanmadığı gerekçesiyle ayrıldığı Genelkurmay’dan gelecek hangi haberi beklediği konusu hala muamma.
Bu soruyu da esrarengiz hale getiren bir başka husus daha var: Darbeyi ihbar eden Binbaşı O.K.
15 Temmuz’un en gizemli isimlerinden biri Binbaşı O.K.
Saat 14.45’te tüm detaylarıyla ihbarını anlatıyor MİT görevlilerine.
Ama her ne hikmetse Selvi’nin ifadesine göre MİT görevlileri bu ihbarı Hakan Fidan’a saat 16.05’te bildiriyor.
Arada 1 saat 20 dakikalık bir zaman farkı var. İhbarı Fidan’a iletmek için neyi bekliyorlar?
Yoksa anında haber verdiler de, bu da kurgu kronolojinin bir parçası mı?
Selvi’nin yalanlarında bugün ele alacağımız konu işte noktada başlıyor.
MİT görevlileri, Binbaşı O.K.’nın üstüne bir dinleme cihazı takıp görevli olduğu Kara Havacılık Komutanlığı’na geri gönderiyorlar.
Biz, Binbaşı O.K.’ya takılan dinleme ya da ses kayıt cihazını ilk kez Hande Fırat’ın 2016 yılı Kasım ayında yayınlanan “24 Saat” adlı kitabında okuduk.
Ertuğrul Özkök, 5 Kasım 2016 tarihinde yayınlanan “Esrarengiz Binbaşı H.A. olayı ve bu darbe niye önlenemedi” başlıklı yazısında, Fırat’ın kitabından alıntı yaparak o dönem H.A. olarak bilinen Binbaşı O.K.’ya takılan dinleme ya da ses kayıt cihazından şöyle bahsediyordu: “Bu arada binbaşının sorgusu tamamlanır. Üzerine bir ses kayıt cihazı yerleştirilir ve karargâha gönderilir. Ancak nedense üzerindeki ses kayıt cihazını çalıştıramaz. Binbaşının “yalan söylemediği anlaşılır…””
Binbaşı O.K.’nın üstüne bir ses kayıt cihazı takılmış ancak nedense Binbaşı O.K. cihazı çalıştıramamış. Fırat bu şekilde yansıtıyor kitabında.
Peki, Selvi ne diyor Binbaşı O.K. ve ses kayıt cihazı konusunda?
Abdülkadir Selvi, Binbaşı O.K. ile ilgili ilk yazısını, 3 Ağustos 2016 tarihinde yazdı. “Darbeyi ihbar eden binbaşı” başlıklı yazısında, “Başbakan Binali Yıldırım, CNN Türk’teki yayında Hande Fırat’ın sorusu üzerine darbe ihbarını MİT’e kadar gelen bir binbaşının yaptığını açıkladı. Başbakan’ın açıklamasından sonra herkes gizemli binbaşının peşine düştü. Bilinen, bu binbaşının Kara Havacılık’ta görev yapan pilot olduğu yönünde. Güvenliği sağlanmış durumda. Ama yine de can güvenliği için ismi mahfuz tutuluyor” diye yazdı.
Hemen bir sonraki gün yayınlanan “Darbeyi MİT’e ihbar eden binbaşı ihraç edildi” başlığını attığı yazısında ise “Pilot Binbaşı, MİT’e geldikten sonra bekletildiği yönündeki haberler yalanlanıyor. Aksine acil koduyla güvenlik soruşturması yapılırken, MİT Müsteşarı Hakan Fidan Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ı arayarak, darbe ihbarını iletiyor. Darbeyi ihbar eden binbaşı, o andan itibaren ‘güvenli yer’de koruma altına alınıyor.”
Selvi, Ağustos ayındaki yazısında Binbaşı O.K.’nın güvenli yerde koruma altına alındığını yazarken, Hande Fırat ise Kasım ayında yayınlanan kitabında O.K.’nın üzerine ses kayıt cihazı takılarak Kara Havacılık Okulu’na geri gönderildiğini belirtiyor.
Daha sonra ortaya çıkan bilgiler Fırat’ın aktardıklarını büyük ölçüde doğruluyor. Binbaşı O.K., üzerine ses kayıt ya da dinleme cihazı takılarak Kara Havacılık Okulu’na geri gönderilmiş.
Binbaşı O.K.’nın Yeni Şafak’ta 20 Mayıs’ta yayınlan Savcılık ifadesinde şu sözleri yer alıyor: “(MİT görevlilerinden) Uzun olan adam bana dinleme cihazı takılmasını kabul edip etmeyeceğimi sordu. Ben önce tereddüt ettim ama sonra kabul ettim. Saat 19.00 gibi nizamiyeye döndüm.”
Yani Binbaşı O.K. da üzerine bir dinleme cihazı takıldığını belirtiyor ama Hande Fırat’ın yansıttığı gibi, “Cihazı çalıştıramadım” filan demiyor. Üstelik bu cihaz Fırat’ın dediği gibi ses kayıt değil, dinleme cihazı.
Abdülkadir Selvi’nin 5 Ağustos’taki yazısında alenen yalan söylediği çok net. Peki, ama neden?
Selvi bugüne kadar neden Binbaşı O.K.’nın üzerine dinleme cihazı takılarak Kara Havacılık Okulu’na geri gönderildiğini gizledi ve “güvenli bir yere alındı” diyerek yalan söyledi?
Sevi demek Hakan Fidan demek olduğu için aslında bu soruyu Fidan için sormak gerekir.
BİNBAŞI O.K., ÇOLAK’A ARZ SIRASINDA KARA HAVACLIK’TAYMIŞ!
Hakan Fidan’ın Binbaşı O.K.’nın ismini Genelkurymay Başkanı Hulusi Akar’a ve komuta heyetine söylediğine dair kendi ifadelerinde bir bilgi yok.
Ancak dönemin Kara Havacılık Komutanı Tümgeneral Hakan Atınç, darbe ihbarı nedeniyle komutanlığa gelen Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak’ın kendisine Binbaşı O.K. ve Deniz Aldemir’i ve onların Gülen cemaatinden olup olmadıklarını sorduğunu belirtiyor.
Yani bu ifadeye göre Orgeneral Çolak, Binbaşı O.K.’nın adını biliyormuş.
İhbarın doğru olup olmadığını kontrol etmek için gittiği Kara Havacılık Komutanlığı’nda helikopterlerle ilgili arzı da Yarbay Deniz Aldemir’den almış.
Binbaşı O.K.’nın savcılık ifadesinde MİT’te kendisine dinleme cihazı takıldıktan sonra yaşananları şöyle anlatıyor: “Saat 19.00 gibi nizamiyeye döndüm. Tulumu giydikten sonra Deniz Aldemir’i 2 kez aradım ancak açmadı. Gece uçuşların resmi olup olmadığını kontrol etmek için hangara gittim ancak resmi bir kayıt yoktu. Saat 21.00 gibi Deniz komutan bana mesaj attı, arzın (CH47 helikopteri hakkında bilgi) beğenildiğini ve eve gitmemi yazmıştı. Ben de arayarak gece uçuşunun olup olmadığını sordum, ‘Yok, alay komutanı izin vermedi’ dedi. MİT’çilerden ‘bu numaradan bize ulaşabilirsin’ şeklinde mesaj gelmişti, mesajda kendisini ‘pastacı’ olarak tanıtmıştı. Ben de o numarayı arayarak, ‘gece uçuşu yokmuş, ancak beni arabayla eve bırakacak o esnada onu konuşturup bir şeyler öğrenmeye çalışacağım’ dedim. ‘Tamam sen niyetini anlamaya çalış’ dediler.”
Bu ifadeye göre, Yarbay Deniz Aldemir, Orgeneral Çolak’a helikopterlerle ilgili arz yaparken Binbaşı O.K. da Kara Havacılık Komutanlığı’ndaymış.
O da Çolak gibi hangara gidip gece uçuşlarıyla ilgili kayıtlara bakmış fakat resmi bir kayıt yokmuş. Ancak buna rağmen, MİT görevlilerinin talebi üzerine kendisini gece uçuşunda Hakan Fidan’ı kaçırmakla görevlendirdiğini iddia ettiği Yarbay Deniz Aldemir’in niyetini öğrenmeye çalışmaya devam etmiş.
Dediği gibi Deniz Aldemir’le buluşmuşlar. Sonrasını şu şekilde aktarıyor O.K.: “Deniz Aldemir yanımdayken (darbeye katılan yarbay) Murat Bolat’ın aradığını ve ivedi çağırdığını söyledi. Beni orada bırakarak gitti. Yarım saat sonra tekrar geldi. ‘Uçuşumuz var hemen gidiyoruz’ dedi. Ben kendisinden bilgi almak amacıyla ‘şu telefonlarımızı kapatalım, tam olarak ne yapacağız bilgi verir misin’ dedim. O da ‘komutan ne görev verirse onu yapacağız’ karşılığını verdi. Hızlı hızlı arabayı sürdü. Orta genel maksat taburu pilot bekleme odasına gittik. O sırada bir kısım personelin orada toplandığını gördüm.”
Binbaşı O.K.’nın bu anlattıklarının saati 21.30 civarı olmalı.
O.K.’nın ifadesi şu şekilde devam ediyor: “Karanlıktan fırsat bulup dışarı çıktım ve ‘Pastacı’yı arayarak olanları aktardım, ‘Akıncı’ya geçecekler’ dedim. ‘Tamam derhal kışlayı terk et ve kesinlikle uçuşa katılma. Seni bıraktığımız yere gel, seni oradan aldıracağız’ dedi. Karanlıktan istifade sağdan soldan nizamiyeye ulaştım. İlk minibüse binip MİT’in beni bıraktığı yere gittim. 15-20 dakika sonra MİT’ten gelip beni aldılar. MİT’e gidemedik orada çatışma olduğunu söylediler. 2 saate yakın Ankara içerisinde dolaştık.”
Daha sonra ortaya çıkan bilgilerden Binbaşı O.K.’nın Kara Havacılık Komutanlığı nizamiyesinden 21.53’te çıktığı ve 22.00 civarı da MİT görevlilerini aradığı anlaşıldı. İki minibüs değiştirerek MİT görevlilerinin kendisini bıraktıkları yere gitmiş, onlar da saat 23.00 civarında, Genelkurmay baskını yapılmış, Boğaz köprüleri kapatılmış ve MİT bombalanmışken bıraktıkları yerden alıp Ankara’da dolaşmaya başlamışlar.
Üzerinde dinleme cihazı bulunan Binbaşı O.K.’nın harekâtın başladığını saat 21.30’da öğrendiğinin altını tekrar çizelim.
Hande Fırat kitabında dinleme cihazını ses kayıt cihazı olarak yansıtıyor. Onu da Binbaşı O.K. çalıştıramamış Fırat’a göre.
Dünyanın en gelişmiş elektronik istihbarat teknolojisi ile donatılmış MİT, Binbaşı O.K.’ya 50 yıl öncesinin kasetli teyplerinden birini takmayacağına göre, herhalde Fırat’ın aktardığı bu bilgiye kimse inanacak değildir!
Saat 14.30’dan 18.30’a kadar MİT’te kalan Binbaşı O.K.’ya anlık ses aktaran bir ortam dinleme cihazı takmamaları için hiçbir sebep yok.
Abdülkadir Selvi’nin gizleme ve yalan söyleme çabaları da bu kanaati haklı çıkarıyor.
Yani MİT görevlileri ve Hakan Fidan, Binbaşı O.K.’nın attığı her adımdan, onun ve konuştuklarının ağzından çıkan her kelimeden anında haberdar olduklarına kesin gözüyle bakmak gerekir.
Bu tablo, Hakan Fidan’ın darbe girişiminin başlamasından 1 saat sonra, saat 22.10 sularında Mehmet Görmez ve Muaz El Hatip’le çorba yudumlarken önüne gelen “Boğaz köprüsüne asker çıktığı ve uçakların uçmaya başladığı” iddiasını boşa çıkarıyor ve şu soruyu gündeme getiriyor:
Fidan’ın beklediği haber Binbaşı O.K.’nın üstündeki dinleme cihazından gelecek olan bilgiler miydi?
Ancak ortaya çıkan manzara bundan ibaret değil tabi.
Şu soruları da tarihe not düşmek için soralım;
Hakan Fidan, Genelkurmay’daki görüşme esnasında Hulusi Akar ve komuta kademesine Binbaşı O.K.’nın üstüne dinleme cihazı koyup Kara Havacılık Komutanlığı’na geri gönderdiklerini söyledi mi?
Söyledi ise bugüne kadar Selvi aracılığıyla ya da TBMM Komisyonuna gönderdiği yazıda bundan neden bahsetmedi?
Hulusi Akar ve o görüşmede hazır bulunan dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler neden bu konuda açıklama yapmadı?
Bu soruları yöneltirken, Orgeneral Çolak’ın Binbaşı O.K.’nın adını bildiğini tekrar hatırlatalım.
Yani Fidan’ın Binbaşı O.K.’yı dinleme cihazı yerleştirip Kara Havacılık Komutanlığı’na geri gönderdiklerini söylemiş olması çok güçlü bir ihtimal.
Ama darbe ihbarının gerçek olup olmadığı bilgisi asıl Binbaşı O.K.’nın üstündeki dinleme cihazından gelecekken, Hakan Fidan ve komuta kademesi, Orgeneral Salih Zeki Çolak’ın Kara Havacılık Komutanlığı’nda yaptığı incelemeyi yeterli bulmuş ve normal programlarına devam etmişler.
Ancak Hakan Fidan, Mehmet Görmez ve Muaz El Hatip’le 20.30’u az geçe başlayan görüşmesinde son derece kaygılıymış ve Genelkurmay’dan gelecek haberi bekliyormuş!
Beklediği gibi de olmuş…
Nerden baksan tutarsızlık! Nerden baksan ahmakça!
İhbarcı binbaşı O.K.’ya takılan dinleme cihazıyla ilgili Fidan, Selvi ve Hande Fırat’a başka şeyler yazdırdı.
Abdülkadir Selvi’nin Hakan Fidan’ı 15 Temmuz tezgâhı konusunda aklamak için bizzat AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla kaleme aldığı “Darbeye Geçit Yok” adlı kitabıyla ilgili yazı dizimizin ikinci bölümünü yayınlıyoruz bugün.
İlk bölümde Hakan Fidan’ın 15 Temmuz akşamı Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ile yemekli buluşması konusundaki yalanları ele almaya çalışmıştık.
Görmez’in Hakan Fidan’la yemekte olmasına rağmen, askerlerin Boğaz Köprüsü’nü kapattığını ve uçakların uçmaya başladığını kendisine telefonla haber veren eşine “Darbe değildir, terör saldırısıdır” cevabını vermesi, medyada gündem oldu.
Erdoğan’ın pelikancıları dâhil kimse inanmadı hikayeye ve Hakan Fidan’ı hedef göstermeye başladılar.
Fidan’ın darbe ihbarının yapıldığı ve tam teyakkuzda olmasının gerektiği o gün, Mehmet Görmez ve Suriye muhalefet lideri Muaz El Hatip’le randevusunu neden iptal etmediği hususu hala merak konusu.
Selvi kitabında, Fidan’ın saat 20.20’de Genelkurmay Başkanlığı’ndan ayrılmasının sebebini “Hakan Fidan’ın daha önce iki kez ertelediği bir randevusu vardı. Bu kez ertelemek istemiyordu. Saat 20.30’da misafirinin geleceğini belirterek saat 20.20’de Karargah’tan ayrıldı” diyor.
Ancak devamında ise darbe ihbarına rağmen Genelkurmay’dan ayılmasına neden olan randevusunda Muaz El Hatip’e “Teyidini alamadığımız önemli bir şey var. O nedenle sizinle görüşme yapamayabilirim ya da bir noktasında ayrılmam gerekebilir. Çok kısa tutun” demiş.
Selvi, “Hakan Fidan, konuğunu dinliyordu ama aklı Genelkurmay’dan gelecek haberdeydi” diyor.
Bu sözleri söylediği saat, takriben 20.30’u az geçe olması gerekiyor, çünkü saat 20.30’da bir araya geliyorlar. Genelkurmay’da askerlerin baskını ise 21.00’den sonra başladı.
Hakan Fidan’ın 20.30’u az geçe, darbe ihbarına dair bir bulguya rastlanmadığı gerekçesiyle ayrıldığı Genelkurmay’dan gelecek hangi haberi beklediği konusu hala muamma.
Bu soruyu da esrarengiz hale getiren bir başka husus daha var: Darbeyi ihbar eden Binbaşı O.K.
15 Temmuz’un en gizemli isimlerinden biri Binbaşı O.K.
Saat 14.45’te tüm detaylarıyla ihbarını anlatıyor MİT görevlilerine.
Ama her ne hikmetse Selvi’nin ifadesine göre MİT görevlileri bu ihbarı Hakan Fidan’a saat 16.05’te bildiriyor.
Arada 1 saat 20 dakikalık bir zaman farkı var. İhbarı Fidan’a iletmek için neyi bekliyorlar?
Yoksa anında haber verdiler de, bu da kurgu kronolojinin bir parçası mı?
Selvi’nin yalanlarında bugün ele alacağımız konu işte noktada başlıyor.
MİT görevlileri, Binbaşı O.K.’nın üstüne bir dinleme cihazı takıp görevli olduğu Kara Havacılık Komutanlığı’na geri gönderiyorlar.
Biz, Binbaşı O.K.’ya takılan dinleme ya da ses kayıt cihazını ilk kez Hande Fırat’ın 2016 yılı Kasım ayında yayınlanan “24 Saat” adlı kitabında okuduk.
Ertuğrul Özkök, 5 Kasım 2016 tarihinde yayınlanan “Esrarengiz Binbaşı H.A. olayı ve bu darbe niye önlenemedi” başlıklı yazısında, Fırat’ın kitabından alıntı yaparak o dönem H.A. olarak bilinen Binbaşı O.K.’ya takılan dinleme ya da ses kayıt cihazından şöyle bahsediyordu: “Bu arada binbaşının sorgusu tamamlanır. Üzerine bir ses kayıt cihazı yerleştirilir ve karargâha gönderilir. Ancak nedense üzerindeki ses kayıt cihazını çalıştıramaz. Binbaşının “yalan söylemediği anlaşılır…””
Binbaşı O.K.’nın üstüne bir ses kayıt cihazı takılmış ancak nedense Binbaşı O.K. cihazı çalıştıramamış. Fırat bu şekilde yansıtıyor kitabında.
Peki, Selvi ne diyor Binbaşı O.K. ve ses kayıt cihazı konusunda?
Abdülkadir Selvi, Binbaşı O.K. ile ilgili ilk yazısını, 3 Ağustos 2016 tarihinde yazdı. “Darbeyi ihbar eden binbaşı” başlıklı yazısında, “Başbakan Binali Yıldırım, CNN Türk’teki yayında Hande Fırat’ın sorusu üzerine darbe ihbarını MİT’e kadar gelen bir binbaşının yaptığını açıkladı. Başbakan’ın açıklamasından sonra herkes gizemli binbaşının peşine düştü. Bilinen, bu binbaşının Kara Havacılık’ta görev yapan pilot olduğu yönünde. Güvenliği sağlanmış durumda. Ama yine de can güvenliği için ismi mahfuz tutuluyor” diye yazdı.
Hemen bir sonraki gün yayınlanan “Darbeyi MİT’e ihbar eden binbaşı ihraç edildi” başlığını attığı yazısında ise “Pilot Binbaşı, MİT’e geldikten sonra bekletildiği yönündeki haberler yalanlanıyor. Aksine acil koduyla güvenlik soruşturması yapılırken, MİT Müsteşarı Hakan Fidan Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ı arayarak, darbe ihbarını iletiyor. Darbeyi ihbar eden binbaşı, o andan itibaren ‘güvenli yer’de koruma altına alınıyor.”
Selvi, Ağustos ayındaki yazısında Binbaşı O.K.’nın güvenli yerde koruma altına alındığını yazarken, Hande Fırat ise Kasım ayında yayınlanan kitabında O.K.’nın üzerine ses kayıt cihazı takılarak Kara Havacılık Okulu’na geri gönderildiğini belirtiyor.
Daha sonra ortaya çıkan bilgiler Fırat’ın aktardıklarını büyük ölçüde doğruluyor. Binbaşı O.K., üzerine ses kayıt ya da dinleme cihazı takılarak Kara Havacılık Okulu’na geri gönderilmiş.
Binbaşı O.K.’nın Yeni Şafak’ta 20 Mayıs’ta yayınlan Savcılık ifadesinde şu sözleri yer alıyor: “(MİT görevlilerinden) Uzun olan adam bana dinleme cihazı takılmasını kabul edip etmeyeceğimi sordu. Ben önce tereddüt ettim ama sonra kabul ettim. Saat 19.00 gibi nizamiyeye döndüm.”
Yani Binbaşı O.K. da üzerine bir dinleme cihazı takıldığını belirtiyor ama Hande Fırat’ın yansıttığı gibi, “Cihazı çalıştıramadım” filan demiyor. Üstelik bu cihaz Fırat’ın dediği gibi ses kayıt değil, dinleme cihazı.
Abdülkadir Selvi’nin 5 Ağustos’taki yazısında alenen yalan söylediği çok net. Peki, ama neden?
Selvi bugüne kadar neden Binbaşı O.K.’nın üzerine dinleme cihazı takılarak Kara Havacılık Okulu’na geri gönderildiğini gizledi ve “güvenli bir yere alındı” diyerek yalan söyledi?
Sevi demek Hakan Fidan demek olduğu için aslında bu soruyu Fidan için sormak gerekir.
BİNBAŞI O.K., ÇOLAK’A ARZ SIRASINDA KARA HAVACLIK’TAYMIŞ!
Hakan Fidan’ın Binbaşı O.K.’nın ismini Genelkurymay Başkanı Hulusi Akar’a ve komuta heyetine söylediğine dair kendi ifadelerinde bir bilgi yok.
Ancak dönemin Kara Havacılık Komutanı Tümgeneral Hakan Atınç, darbe ihbarı nedeniyle komutanlığa gelen Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak’ın kendisine Binbaşı O.K. ve Deniz Aldemir’i ve onların Gülen cemaatinden olup olmadıklarını sorduğunu belirtiyor.
Yani bu ifadeye göre Orgeneral Çolak, Binbaşı O.K.’nın adını biliyormuş.
İhbarın doğru olup olmadığını kontrol etmek için gittiği Kara Havacılık Komutanlığı’nda helikopterlerle ilgili arzı da Yarbay Deniz Aldemir’den almış.
Binbaşı O.K.’nın savcılık ifadesinde MİT’te kendisine dinleme cihazı takıldıktan sonra yaşananları şöyle anlatıyor: “Saat 19.00 gibi nizamiyeye döndüm. Tulumu giydikten sonra Deniz Aldemir’i 2 kez aradım ancak açmadı. Gece uçuşların resmi olup olmadığını kontrol etmek için hangara gittim ancak resmi bir kayıt yoktu. Saat 21.00 gibi Deniz komutan bana mesaj attı, arzın (CH47 helikopteri hakkında bilgi) beğenildiğini ve eve gitmemi yazmıştı. Ben de arayarak gece uçuşunun olup olmadığını sordum, ‘Yok, alay komutanı izin vermedi’ dedi. MİT’çilerden ‘bu numaradan bize ulaşabilirsin’ şeklinde mesaj gelmişti, mesajda kendisini ‘pastacı’ olarak tanıtmıştı. Ben de o numarayı arayarak, ‘gece uçuşu yokmuş, ancak beni arabayla eve bırakacak o esnada onu konuşturup bir şeyler öğrenmeye çalışacağım’ dedim. ‘Tamam sen niyetini anlamaya çalış’ dediler.”
Bu ifadeye göre, Yarbay Deniz Aldemir, Orgeneral Çolak’a helikopterlerle ilgili arz yaparken Binbaşı O.K. da Kara Havacılık Komutanlığı’ndaymış.
O da Çolak gibi hangara gidip gece uçuşlarıyla ilgili kayıtlara bakmış fakat resmi bir kayıt yokmuş. Ancak buna rağmen, MİT görevlilerinin talebi üzerine kendisini gece uçuşunda Hakan Fidan’ı kaçırmakla görevlendirdiğini iddia ettiği Yarbay Deniz Aldemir’in niyetini öğrenmeye çalışmaya devam etmiş.
Dediği gibi Deniz Aldemir’le buluşmuşlar. Sonrasını şu şekilde aktarıyor O.K.: “Deniz Aldemir yanımdayken (darbeye katılan yarbay) Murat Bolat’ın aradığını ve ivedi çağırdığını söyledi. Beni orada bırakarak gitti. Yarım saat sonra tekrar geldi. ‘Uçuşumuz var hemen gidiyoruz’ dedi. Ben kendisinden bilgi almak amacıyla ‘şu telefonlarımızı kapatalım, tam olarak ne yapacağız bilgi verir misin’ dedim. O da ‘komutan ne görev verirse onu yapacağız’ karşılığını verdi. Hızlı hızlı arabayı sürdü. Orta genel maksat taburu pilot bekleme odasına gittik. O sırada bir kısım personelin orada toplandığını gördüm.”
Binbaşı O.K.’nın bu anlattıklarının saati 21.30 civarı olmalı.
O.K.’nın ifadesi şu şekilde devam ediyor: “Karanlıktan fırsat bulup dışarı çıktım ve ‘Pastacı’yı arayarak olanları aktardım, ‘Akıncı’ya geçecekler’ dedim. ‘Tamam derhal kışlayı terk et ve kesinlikle uçuşa katılma. Seni bıraktığımız yere gel, seni oradan aldıracağız’ dedi. Karanlıktan istifade sağdan soldan nizamiyeye ulaştım. İlk minibüse binip MİT’in beni bıraktığı yere gittim. 15-20 dakika sonra MİT’ten gelip beni aldılar. MİT’e gidemedik orada çatışma olduğunu söylediler. 2 saate yakın Ankara içerisinde dolaştık.”
Daha sonra ortaya çıkan bilgilerden Binbaşı O.K.’nın Kara Havacılık Komutanlığı nizamiyesinden 21.53’te çıktığı ve 22.00 civarı da MİT görevlilerini aradığı anlaşıldı. İki minibüs değiştirerek MİT görevlilerinin kendisini bıraktıkları yere gitmiş, onlar da saat 23.00 civarında, Genelkurmay baskını yapılmış, Boğaz köprüleri kapatılmış ve MİT bombalanmışken bıraktıkları yerden alıp Ankara’da dolaşmaya başlamışlar.
Üzerinde dinleme cihazı bulunan Binbaşı O.K.’nın harekâtın başladığını saat 21.30’da öğrendiğinin altını tekrar çizelim.
Hande Fırat kitabında dinleme cihazını ses kayıt cihazı olarak yansıtıyor. Onu da Binbaşı O.K. çalıştıramamış Fırat’a göre.
Dünyanın en gelişmiş elektronik istihbarat teknolojisi ile donatılmış MİT, Binbaşı O.K.’ya 50 yıl öncesinin kasetli teyplerinden birini takmayacağına göre, herhalde Fırat’ın aktardığı bu bilgiye kimse inanacak değildir!
Saat 14.30’dan 18.30’a kadar MİT’te kalan Binbaşı O.K.’ya anlık ses aktaran bir ortam dinleme cihazı takmamaları için hiçbir sebep yok.
Abdülkadir Selvi’nin gizleme ve yalan söyleme çabaları da bu kanaati haklı çıkarıyor.
Yani MİT görevlileri ve Hakan Fidan, Binbaşı O.K.’nın attığı her adımdan, onun ve konuştuklarının ağzından çıkan her kelimeden anında haberdar olduklarına kesin gözüyle bakmak gerekir.
Bu tablo, Hakan Fidan’ın darbe girişiminin başlamasından 1 saat sonra, saat 22.10 sularında Mehmet Görmez ve Muaz El Hatip’le çorba yudumlarken önüne gelen “Boğaz köprüsüne asker çıktığı ve uçakların uçmaya başladığı” iddiasını boşa çıkarıyor ve şu soruyu gündeme getiriyor:
Fidan’ın beklediği haber Binbaşı O.K.’nın üstündeki dinleme cihazından gelecek olan bilgiler miydi?
Ancak ortaya çıkan manzara bundan ibaret değil tabi.
Şu soruları da tarihe not düşmek için soralım;
Hakan Fidan, Genelkurmay’daki görüşme esnasında Hulusi Akar ve komuta kademesine Binbaşı O.K.’nın üstüne dinleme cihazı koyup Kara Havacılık Komutanlığı’na geri gönderdiklerini söyledi mi?
Söyledi ise bugüne kadar Selvi aracılığıyla ya da TBMM Komisyonuna gönderdiği yazıda bundan neden bahsetmedi?
Hulusi Akar ve o görüşmede hazır bulunan dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler neden bu konuda açıklama yapmadı?
Bu soruları yöneltirken, Orgeneral Çolak’ın Binbaşı O.K.’nın adını bildiğini tekrar hatırlatalım.
Yani Fidan’ın Binbaşı O.K.’yı dinleme cihazı yerleştirip Kara Havacılık Komutanlığı’na geri gönderdiklerini söylemiş olması çok güçlü bir ihtimal.
Ama darbe ihbarının gerçek olup olmadığı bilgisi asıl Binbaşı O.K.’nın üstündeki dinleme cihazından gelecekken, Hakan Fidan ve komuta kademesi, Orgeneral Salih Zeki Çolak’ın Kara Havacılık Komutanlığı’nda yaptığı incelemeyi yeterli bulmuş ve normal programlarına devam etmişler.
Ancak Hakan Fidan, Mehmet Görmez ve Muaz El Hatip’le 20.30’u az geçe başlayan görüşmesinde son derece kaygılıymış ve Genelkurmay’dan gelecek haberi bekliyormuş!
Beklediği gibi de olmuş…
Nerden baksan tutarsızlık! Nerden baksan ahmakça!