Facebook ve Google: Hayatınızı yeniden nasıl kendi elinize alırsınız?
BBC’de yayınlanan Matthew Wall imzalı haberde, internette kişisel verilerin paylaşımlarının yeniden kullanıcıların kontrolüne geçmesine yönelik girişimlere yer verildi.
1993’te internet dünyaya açıldığından beri teknoloji devlerine ücretsiz hizmet karşılığında kişisel verilerimizi veriyoruz. Şimdi artan sayıdaki start-uplar kendi verilerimizin kontrolünü yeniden ele almamızın ve hatta bundan para kazanmamızın zamanının geldiğini düşünüyor. Ama bu umrumuzda mı?
Digi.me kurucusu Julian Ranger, gençken hindi çiftliğinde çalıştığı dönemin “onu o yapan” bir dönem olduğunu söylüyor. Diğer garip işlerinin arasında temizlikçilik ve barmenlik de vardı.
Ama havacılıkla ilgili mühendislik diploması ve doğal bir kodlama yeteneği sonucunda Tornado F3 savaş jetleri için, silah sistemlerinin gizli bir şekilde iletişim kurmasını sağlayan “aeronautical (havacılıkla) internet” geliştirmeye başladı.
Bu, daha sonra 2005 yılında 40 milyon sterline satacakları bir start-up’ı kurmasına giden yolu açtı. 10 yıl sonra içi içine sığmayan Ranger kendisini 500 bin sterline kurduğu Digi.me uygulamasıyla vatandaşların kişisel veri gizliliğini savunurken buldu.
Ranger, “Mevcut diyalog daha az veri paylaşımı üzerine kurulu ama bu da endişe verici. Daha fazla veri paylaşmadığımız sürece kişiselleştirilmiş ilacımız olmayacak” diyor.
Digi.me uygulaması insanların “özel, güvenli bir kişisel veri kütüphanesi kurmasını” sağlıyor.
Ranger, daha sonra şirketlerin, kişilerin izniyle, kişisel verilerine erişebilmek için dijital sertifika almasını sağlayacağını söylüyor, “Veri asla cihazınızdan çıkmıyor ve hiçbir zaman göremiyoruz. Şirketler sadece içindeki bilgiye ulaşabiliyor. Örneğin bu, tıbbi geçmişinize göre daha az prim alan sağlık hizmeti sunan bir sigorta firması olabilir”.
“Daha çok veri paylaştıkça daha fazla hedef haline geliyoruz” diyor Ranger.
Geliştirmesi altı yıl ve 18 milyon sterlini bulan Digi.me’nin yüz binden fazla kullanıcısı var ve yakın zamanda İngiltere Ulusal Sağlık Hizmeti ile uygulamadaki sağlık verilerine erişime izin veren bir anlaşma imzaladı.
“Kullanıma açıldığında nüfusun yüzde 45’ini kapsayacak” diyor Ranger. Kullanıcılar ondan sonra kimle sağlık verilerini paylaşacaklarına karar verecekler.
Ranger en büyük teknik zorluğun, çok çeşitli uluslararası kaynaklardan gelen verilerin ortak bir formata konmasını sağlamak olduğunu söylüyor, “Tüm verilerinizi cihazınızda koleksiyon olarak endüstrileştiriyor, depoluyor ve şifreliyoruz. Dünyayı değiştiriyoruz. Bu toplum için iyi bir şey. Başarısız olabilirim ama fikrin kendisi bir başarısızlık değil”.
Facebook’un Messenger, WhatsApp ve Instagram’ın mesajlaşma hizmetlerini entegre etmeyi planladığını yakın zamanda açıklaması sosyal medyanın gücünün nasıl devleştiğini ve uygulama geliştiricileri tarafından sömürüldüğünü gösteriyor.
Hub of All Things (HAT) kurucusu ve Warwick Üniversitesi’nde pazarlama ve hizmet sistemleri profesörü olan Irene Ng “Facebook, kişisel verilerinizin sahibinin siz olduğunu söylüyor ama bu köleyken kendi bedeninize sahip olduğunuzu söylemek gibi” diyor.
İngiltere üniversiteleriyle işbirliği içinde olan HAT, bulut tabanlı “microserver”lar yarattı. Bunlar kişisel verileriniz için minik kaleler gibi işliyor. Veritabanına sahip olduğunuzda verilerinizi nasıl harcayacağınıza da kendiniz karar veriyorsunuz.
“Veri ekonomisine gerçekten inanıyoruz, daha fazla veri paylaşılmasını istiyoruz” diyor Ng, “ama verilerinizi kiminle nasıl paylaşacağınıza karar vermenizi sağlayan yasal haklar olmalı”.
Ng, HAT’in kredi kartı sistemleri gibi yasal ve teknolojik altyapılarla çalışacağını söylüyor. Firmalar ve kâr gütmeyen kuruluşlar, tıpkı bankaların kredi kartı vermesi gibi HAT verecek.
Büyük zorluklarla karşı karşıya olan hırslı bir plan bu. Şu ana kadar sadece 1800 HAT verildi. Ama Ng, sistemin küreselleşme potansiyelinin olduğuna inanıyor.
People.io ve Citizen.me gibi “vatandaş verisi” alanındaki diğer oyuncular, kullanıcılara, sonuçları pazarlamacıların işine yarayacak sınav ve anketleri cevaplamaları karşılığında küçük miktarlarda para veriyor.
Ama People.io yöneticisi Nicholas Oliver “10 sterlin kazanmanız altı ile sekiz haftayı bulabilir” diyor, “Asıl zorluk bir kişinin verisini kontrol edip onu harcamak için çaba sarf etmeye ikna etmek”.
Oliver, Tinder-vari uygulamaları daha çok eğlenceli olduğu için tercih ettiklerini söylüyor.
People.io sistemine dahil olan uygulamalar kişiselleştirilmiş hizmetler sunabiliyor, “Ne yaptığınızla ilgili olarak Spotify çalma listeleri ya da seçilmiş haber başlıkları olabilir” diyor Oliver, “Microsoft, Amazon, Google ve Apple’ın sizin hakkınızda sahip olduğu verilerin demokratikleşmiş bir veri kümesini oluşturmaya çalışıyoruz”.
Tim Berners-Lee’in kurucusu olduğu Solid, Massachusetts Institute of Technology ile ortaklık içinde ve kullanıcılara “verilerinin nerede bulunduğunu ve bunlara kimlerin erişmesine izin verileceğini seçme özgürlüğü” veriyor.
Bu açık kaynaklı platform, uygulamayı ürettiği veriden ayırıyor böylece kullanıcıların kendi “çevrimiçi kişisel veri deposunu” yaratıp kontrol etmelerini sağlıyor.
Ancak, kullanıcıların kendi verileri üzerinde kontrol sağlamalarını amaçlayan tüm bu hizmetler için asıl zorluk şu ki, geliştiriciler platformlarında uygulamalar oluşturmak için güçlü teşviklere ihtiyaç duyuyor ve katılmaya değer olduğuna ikna edilmeleri gerekiyor.
İngiltere hükümetinin Veri Etiği ve İnovasyonu Merkezi’nin başkanı olan Roger Taylor “Üçüncü parti mekanizmaların bireylerin verileri üzerinde daha fazla kontrol sahibi olmalarına yönelik gerçek bir potansiyel var” diyor, “ve belki adil muamele gördüklerini kontrol etmek için müşteri grupları adına hareket edebilirler. Ancak bu aracıların sürdürülebilir bir iş modeli oluştururken, insanların güvenini de sağlamaları gerekir”.
Ve bir de pürüz var.
2018’deki Facebook-Cambridge Analytica skandalına rağmen küresel kullanıcıların artmayı sürdürüyor. Artık aylık 2.2 milyar aktif kullanıcıları var. Instagram bir milyardan fazla kullanıcıya ulaştı.
Ama görünen o ki insanların hafızaları oldukça zayıf ya da belki de kendi mahremiyetleri ya da verilerinin güvenliğini o kadar umursamıyorlar.
Ama direniş başladı.
Facebook ve Google: Hayatınızı yeniden nasıl kendi elinize alırsınız?
BBC’de yayınlanan Matthew Wall imzalı haberde, internette kişisel verilerin paylaşımlarının yeniden kullanıcıların kontrolüne geçmesine yönelik girişimlere yer verildi.
1993’te internet dünyaya açıldığından beri teknoloji devlerine ücretsiz hizmet karşılığında kişisel verilerimizi veriyoruz. Şimdi artan sayıdaki start-uplar kendi verilerimizin kontrolünü yeniden ele almamızın ve hatta bundan para kazanmamızın zamanının geldiğini düşünüyor. Ama bu umrumuzda mı?
Digi.me kurucusu Julian Ranger, gençken hindi çiftliğinde çalıştığı dönemin “onu o yapan” bir dönem olduğunu söylüyor. Diğer garip işlerinin arasında temizlikçilik ve barmenlik de vardı.
Ama havacılıkla ilgili mühendislik diploması ve doğal bir kodlama yeteneği sonucunda Tornado F3 savaş jetleri için, silah sistemlerinin gizli bir şekilde iletişim kurmasını sağlayan “aeronautical (havacılıkla) internet” geliştirmeye başladı.
Bu, daha sonra 2005 yılında 40 milyon sterline satacakları bir start-up’ı kurmasına giden yolu açtı. 10 yıl sonra içi içine sığmayan Ranger kendisini 500 bin sterline kurduğu Digi.me uygulamasıyla vatandaşların kişisel veri gizliliğini savunurken buldu.
Ranger, “Mevcut diyalog daha az veri paylaşımı üzerine kurulu ama bu da endişe verici. Daha fazla veri paylaşmadığımız sürece kişiselleştirilmiş ilacımız olmayacak” diyor.
Digi.me uygulaması insanların “özel, güvenli bir kişisel veri kütüphanesi kurmasını” sağlıyor.
Ranger, daha sonra şirketlerin, kişilerin izniyle, kişisel verilerine erişebilmek için dijital sertifika almasını sağlayacağını söylüyor, “Veri asla cihazınızdan çıkmıyor ve hiçbir zaman göremiyoruz. Şirketler sadece içindeki bilgiye ulaşabiliyor. Örneğin bu, tıbbi geçmişinize göre daha az prim alan sağlık hizmeti sunan bir sigorta firması olabilir”.
“Daha çok veri paylaştıkça daha fazla hedef haline geliyoruz” diyor Ranger.
Geliştirmesi altı yıl ve 18 milyon sterlini bulan Digi.me’nin yüz binden fazla kullanıcısı var ve yakın zamanda İngiltere Ulusal Sağlık Hizmeti ile uygulamadaki sağlık verilerine erişime izin veren bir anlaşma imzaladı.
“Kullanıma açıldığında nüfusun yüzde 45’ini kapsayacak” diyor Ranger. Kullanıcılar ondan sonra kimle sağlık verilerini paylaşacaklarına karar verecekler.
Ranger en büyük teknik zorluğun, çok çeşitli uluslararası kaynaklardan gelen verilerin ortak bir formata konmasını sağlamak olduğunu söylüyor, “Tüm verilerinizi cihazınızda koleksiyon olarak endüstrileştiriyor, depoluyor ve şifreliyoruz. Dünyayı değiştiriyoruz. Bu toplum için iyi bir şey. Başarısız olabilirim ama fikrin kendisi bir başarısızlık değil”.
Facebook’un Messenger, WhatsApp ve Instagram’ın mesajlaşma hizmetlerini entegre etmeyi planladığını yakın zamanda açıklaması sosyal medyanın gücünün nasıl devleştiğini ve uygulama geliştiricileri tarafından sömürüldüğünü gösteriyor.
Hub of All Things (HAT) kurucusu ve Warwick Üniversitesi’nde pazarlama ve hizmet sistemleri profesörü olan Irene Ng “Facebook, kişisel verilerinizin sahibinin siz olduğunu söylüyor ama bu köleyken kendi bedeninize sahip olduğunuzu söylemek gibi” diyor.
İngiltere üniversiteleriyle işbirliği içinde olan HAT, bulut tabanlı “microserver”lar yarattı. Bunlar kişisel verileriniz için minik kaleler gibi işliyor. Veritabanına sahip olduğunuzda verilerinizi nasıl harcayacağınıza da kendiniz karar veriyorsunuz.
“Veri ekonomisine gerçekten inanıyoruz, daha fazla veri paylaşılmasını istiyoruz” diyor Ng, “ama verilerinizi kiminle nasıl paylaşacağınıza karar vermenizi sağlayan yasal haklar olmalı”.
Ng, HAT’in kredi kartı sistemleri gibi yasal ve teknolojik altyapılarla çalışacağını söylüyor. Firmalar ve kâr gütmeyen kuruluşlar, tıpkı bankaların kredi kartı vermesi gibi HAT verecek.
Büyük zorluklarla karşı karşıya olan hırslı bir plan bu. Şu ana kadar sadece 1800 HAT verildi. Ama Ng, sistemin küreselleşme potansiyelinin olduğuna inanıyor.
People.io ve Citizen.me gibi “vatandaş verisi” alanındaki diğer oyuncular, kullanıcılara, sonuçları pazarlamacıların işine yarayacak sınav ve anketleri cevaplamaları karşılığında küçük miktarlarda para veriyor.
Ama People.io yöneticisi Nicholas Oliver “10 sterlin kazanmanız altı ile sekiz haftayı bulabilir” diyor, “Asıl zorluk bir kişinin verisini kontrol edip onu harcamak için çaba sarf etmeye ikna etmek”.
Oliver, Tinder-vari uygulamaları daha çok eğlenceli olduğu için tercih ettiklerini söylüyor.
People.io sistemine dahil olan uygulamalar kişiselleştirilmiş hizmetler sunabiliyor, “Ne yaptığınızla ilgili olarak Spotify çalma listeleri ya da seçilmiş haber başlıkları olabilir” diyor Oliver, “Microsoft, Amazon, Google ve Apple’ın sizin hakkınızda sahip olduğu verilerin demokratikleşmiş bir veri kümesini oluşturmaya çalışıyoruz”.
Tim Berners-Lee’in kurucusu olduğu Solid, Massachusetts Institute of Technology ile ortaklık içinde ve kullanıcılara “verilerinin nerede bulunduğunu ve bunlara kimlerin erişmesine izin verileceğini seçme özgürlüğü” veriyor.
Bu açık kaynaklı platform, uygulamayı ürettiği veriden ayırıyor böylece kullanıcıların kendi “çevrimiçi kişisel veri deposunu” yaratıp kontrol etmelerini sağlıyor.
Ancak, kullanıcıların kendi verileri üzerinde kontrol sağlamalarını amaçlayan tüm bu hizmetler için asıl zorluk şu ki, geliştiriciler platformlarında uygulamalar oluşturmak için güçlü teşviklere ihtiyaç duyuyor ve katılmaya değer olduğuna ikna edilmeleri gerekiyor.
İngiltere hükümetinin Veri Etiği ve İnovasyonu Merkezi’nin başkanı olan Roger Taylor “Üçüncü parti mekanizmaların bireylerin verileri üzerinde daha fazla kontrol sahibi olmalarına yönelik gerçek bir potansiyel var” diyor, “ve belki adil muamele gördüklerini kontrol etmek için müşteri grupları adına hareket edebilirler. Ancak bu aracıların sürdürülebilir bir iş modeli oluştururken, insanların güvenini de sağlamaları gerekir”.
Ve bir de pürüz var.
2018’deki Facebook-Cambridge Analytica skandalına rağmen küresel kullanıcıların artmayı sürdürüyor. Artık aylık 2.2 milyar aktif kullanıcıları var. Instagram bir milyardan fazla kullanıcıya ulaştı.
Ama görünen o ki insanların hafızaları oldukça zayıf ya da belki de kendi mahremiyetleri ya da verilerinin güvenliğini o kadar umursamıyorlar.
Ama direniş başladı.