Bir Facebook yardımlaşma sayfasına düşülen, “İhtiyaç sahibi küçük çocuğu olan birine 100 TL yardımda bulunmak istiyorum” notuna yüzlerce başvuru yapılıyor.
Bir Facebook yardımlaşma sayfasına şöyle bir teklif düşüyor: “İhtiyaç sahibi küçük çocuğu olan birine 100 TL yardımda bulunmak istiyorum.” Gece yarısı paylaşılan bu postun altına yüzlerce yorum yapılıyor sadece 1 saat içinde. Yorum yapanların çoğu kadın, söyledikleri ortak şey ise “Çok ihtiyacım var, çocuğuma bez ve mama almam gerekiyor.”
Evrensel’den Hilal Tok’un haberi şöyle;
Günde 5 bezden saysan en ucuz bebek bezi masrafı aylık 200 lirayı geçiyor en iyi ihtimalle… Temel ihtiyaç olan bebek bezinden alınan vergi yüzde 18. Bebek mamaları ise marketlerde çalınmasın diye alarmla kilit altında. Gittikçe eriyen alım gücü karşısında fiyatları cep yakıyor. 1 kiloluk bebek mamasının fiyatı 150 lirayı aşıyor, onun vergisi de yüzde 18. Bez de mama da ıtriyat ve parfümeri ürünleri ile aynı sınıfa konuluyor.
İstanbul Dudullu’dan Özlem G. ve Osmaniye’den Derya A, Facebook’taki posta yorum yapan yüzlerce kadından ikisi yalnızca. Öğreniyoruz ki, bebek bezi ve mama almak onlar için hep uğraş, olmayınca çareyi borçta ya da bebeklere muşamba bağlamakta buluyorlar.
“ŞU AN CEBİMDE 1 LİRA PARAM YOK”
Özlem G, henüz 32 yaşında. Biri 8 biri 2 buçuk yaşında iki çocuğu var. Bir de 6 aylık hamile.
Kocasının amcasının evinde kalıyorlar, 750 lira kira veriyorlar bu bodrum katı eve: “Oturduğum evi görsen, alttan parkeler kalkmış, su basıyor sürekli, nasıl söyleyeyim evin içinden b.k kokusu geliyor resmen.” Kocası pandemi öncesi mobilya cilada çalışıyormuş Özlem’in, ancak pandemiyle beraber milyonlarca işsizden biri olmuş o da: “Önceden durumumuz iyiydi. Yani iyiydi derken en azından kiramı verebiliyordum, çocuklarımın az çok ihtiyacını karşılıyordum. Çocuğum dışarıda bir şey istese alabiliyordum. Ama şu anda cebimde 1 lira param yok. Çok utandım, ama yapmak zorundaydım. Arkadaşlarıma rica ettim ‘Fitrenizi eğer kimseye vermediyseniz bana verir misiniz?’ diye. Biri 100 lira yolladı. Diğeri ileri günlerde yollayacakmış. Onlarla çocuklarımın ihtiyaçlarını karşılıyorum. Eşim işsiz kaldıktan sonra depresyona girdi. Sonunda madde bağımlısı oldu, kendini içkiye verdi. Bir senede tepetaklak olduk. Herkes diyor ki ‘Eşin bu durumdayken sen neden hamile kaldın’. İnan ki ben istemedim. Korundum ama oldu işte. Kıyamadım da aldırmaya, korktum. Kaymakamlığa, belediyeye her yere başvurdum iş verin ya da tedavi görsün diye… Toparlanamadı, gitgide muhtaç hale geldik. Faturaları ödeyememekten, geçinememekten, sıkıntıdan çareyi orada gördü diye düşünüyorum. Parası olmasa dahi bir şekilde buluyor içkiyi, maddeyi, inanın nasıl nereden buluyor bilmiyorum, anlayamıyorum.”
BORCU BORÇLA KAPATIYORLAR…
Çocukların ihtiyaçlarını karşılamak için her yolu deniyor Özlem, evdeki eşyaları satıyor, borçlanıyor, yardımları araştırıyor… “He diyeceksin ki ‘Devletten yardım alıyor musun’… Alıyorum devletten yardım. Belediyeden aylık 100 lira gıda yardımı alıyorum, gidiyorum zaten bir yağ alsam, olmuş 70 lira. E ben çocuğumun bezini mi alayım, mamasını mı alayım, sebze meyve mi alayım… Yetişemiyorum. 5-6 aylık kiram birikti, su faturasını ödeyemedim mesela. Sosyal yardıma başvurmuştum, oradan 787 lira yatıyor bir de. Çocuklarımın ihtiyacını bu şekilde karşılamaya çalışıyorum. Bakkala borcum var, veresiye yazdırıyorum, elime geçtikçe ödüyorum. Geçen bakkal, annenin 300 lira borcu var, demiş çocuğa. Amcamızdan borç aldık öyle ödedik. Sonra yazdırmaya devam ettik. Yok çünkü, elimde hiçbir şey yok. Eczaneye borcum var. Çocuk mama dışında bir şeyle beslenmiyor sağlık sorunundan dolayı. Doktorun söylediği mamayı veriyorum. Geçen sefer alamamıştım bu sefer alacağım dedim, eczacıya yalvardım rica ettim “Bir şekilde ödeyeceğim” dedim. 188 lira da oraya borçlandım. Düşünsene bana 100 liralık yardım yapılıyor, yemek yapmak zorundayım çocukları doyurmak için. Kendim de hamileyim, beslenmem lazım. Bir yağa gidiyor aldığın. İnancın olsun, dolabımda şu anda sadece çocuk için aldığım bir muz var başka bir şey yok. Onu da geçen arkadaşımın yatırdığı parayla aldık. Çok zor geçiyor hamileliğim, sebzemiz falan yok. Patates soğan dağıttılar onlarla besleniyorum. Hazır çorba alıp ekmek doğrayıp içine yiyoruz.”
Özlem hamile kalmadan önce konfeksiyonda, markette çalışmış, çaycılık yapmış, ev temizliğine girmiş, merdiven silmiş, pazarda kıyafet satmış sırf eline para geçsin, çocukları başkasına muhtaç olmasın diye. “Her işe koşturdum ama çocuklara bakan yok, bırakamıyorsun. Bir süre eşyalarımı satmaya çalıştım. Bulaşık makinemi, çeyizimi, çamaşır makinemi sattım. Bebek bezi alamadığım çok oldu. Evdeki çarşaflardan bez yapıyorum. Yıkayıp tekrar kullanıyorum. Çamaşır makinesini de satmıştım, elde yıkıyordum o bezleri. Egzama oldu sonra ellerim, artık yıkamaktan ellerim tutmuyordu. Sonra taksitle senetle mecbur kaldım çamaşır makinesi aldım ama ödeyemiyorum…”
“KIŞIN SOĞUK BAHÇEDE KOMŞUNUN İNTERNETİNE BAĞLANIP DERS GÖRDÜ KIZIM”
Özlem için en önemli şey çocuklarının istekleri ve geleceği… Onları bu yoksulluktan kurtarmak, mutlu etmek istiyor, bunun için de uğraşıyor: “Çocuklarım bir şey istediğinde alamıyorum. Büyük kızım anlayabiliyor ama küçük oğlum anlayamıyor. Büyüğe söylüyorum bir şey istediğinde ‘Alamayız paramız yok’. Ama paramız olunca alacağıma söz veriyorum. Elime bu yardımlardan para gelince sözümü tutmaya çalışıyorum. Uzaktan eğitime devam ediyor kızım, tabletimizi Büyükşehir Belediyesinden aldık o da daha 1 ay oldu, telefonum bozuk çünkü. Mecbur olduğum için, çocuğum ders görsün benim gibi olmasın diye eğitimlerine önem veriyorum. Komşuların internetinden bağlanmaya çalıştık, ama bodrum katta olduğumuz için wifi çekmedi. Bahçede bir köşede çekiyordu sadece. Kışın o bahçede soğukta eğitim görmeye çalıştı kızım, ama hem çok üşüdük hem çok ses oluyordu. Çocuğumun kafası alamıyordu dersi anlayacağın, çok geride kaldı. Herkes okumayı sökerken benim çocuğum sökemedi. Sonunda eve internet bağlattım. Bu gelen yardımlarla onu ödemeye çalışıyorum.”
“BOŞANSAM NEREYE GİDECEĞİM ÜÇ ÇOCUKLA”
Madde bağımlısı kocadan da kurtulmak istiyor bir yandan Özlem ancak başını sokacak bir evi olmadığı için daha kötüsünü yaşamaktan korkuyor… “Boşanayım diyorum ama kardeşim kanser hastası, annem yaşlı ona bakıyor. Üç çocukla nasıl sığınayım baba evine. Babamın kazandığı anca kardeşimin tedavisine gidiyor. Çalışayım ama ben nasıl çalışayım, çocuklar var, bir de hamileyim. Devlet bana yardım verecek mi vermeyecek mi… Verse önce gider evimi tutarım, çocuklarımı okullarına yazdırırım… Ama verdiği yardım ne kiraya yeter ne geçinmeye. Her şeyi düşünmek zorundayım. Bazen ne kadar yaparsan yap olmuyor, yetişmiyor. Doğum yaptıktan sonra tüplerimi bağlatmak istiyorum çünkü bir çocuğa daha bakacak gücüm yok. Psikolojik olarak da çok yıpranıyorum. Kendimi iyi hissetmiyorum. Ne bileyim ya hep sıkıntı işte…”
“EVDEKİ HER EŞYAYI SATTIK, TENCERELERE KADAR…”
Osmaniye’de yaşayan Derya’nın sesi o kadar derinden o kadar çaresiz geliyor ki, bütün yorgunluğu hissediliyor sesinin tonundan. Kendi 29, kızı 10, oğlu 1 buçuk yaşında. Eşinin beyninde tümör var, hastalık son evresinde. Eve giren tek para 900 liralık bir engelli maaşı. 450 lira kira veriyorlar, geri kalanla da 4 kişilik aile karınlarını doyurmaya çalışıyor. 2 ayda bir 90 lira çocuk yardımı dışında aldıkları bir yardım yok. Küçüğün bezini alamıyor o da. Mahalle bakkalından borçla bez alıyor bazen, 600 lira borcu birikmiş. Onun da eczaneye borcu var Özlem gibi. “Çaresiz hissediyorum” diyor. Bu yoksulluğun bitmesi için önce Cumhurbaşkanının değişmesinin gerektiğini düşünüyor. Facebook sayfalarında sürekli yardım arayışında. Tüm hayatın derdi içinde bebek bezi en küçük ayrıntı belki de onun için… “Ramazanda biraz rahat ettik en azından sağdan soldan erzak yardımı yapıldı, sonrasında ne yapacağız bilmiyorum. Eşim rahatsızlanmadan önce ikimiz de çalışıyor, geçiniyorduk. Eşimin tedavisi için Adana’ya gidip gelmemiz gerekiyor ama yol parası olmadığı için onu bile yapamıyoruz bir süredir. Evimdeki her eşyayı sattım. Oturma grubu, beyaz eşya, yatak odası takımımızı, tencerelere kadar… Sırf yol parası çıksın diye… Çocuğa mama vermiyoruz, emziriyorum hâlâ. Ama bebek bezini karşılayamıyoruz. Evdeki bezlerden, muşambadan bez yapıyorum. Rahmetli annem vermişti eskiden kullanılırdı. Onları kullanıyorum bebeğe… Eşime belli etmemeye çalışıyorum, moral olmaya çalışıyorum ama tek başımayken hep düşünüyorum ona bir şey olsa ayakta durabilecek miyim, çocuklarla ne yapacağım… Bu nereye kadar böyle gidecek… Çocuklar bir şey istediğinde hep ‘Alırım sonra’ diye oyalıyorum. Komşuların internetini kullanıyoruz çocuk öyle ders görüyor. Çocuklarım okusun istiyorum. Böyle yaşamasın. Bir umudum onlar…”
ÇALINAN BEBEK MAMALARI, KASADA BIRAKILAN BEZLER…
Yedikule’den bir market çalışanı, kimi zaman alınan bebek bezlerinin kadınların parası yetmeyince kasada geri bırakıldığını, kimi zamansa bebek mamalarının çalındığını ifade ediyor. Onlar alarm takmamışlar mamalara ancak hemen kasanın yanına almışlar çalınmaması için.
“MAMA ALIMI YÜZDE 50 DÜŞTÜ”
Esenyalı Mahallesinden Eczacı Ayşegül Bektaş, son zamanlarda mama ve bebek bezlerindeki satışların geçtiğimiz yıla oranla yüzde 50 azaldığını, mama almak isteyenlerin veresiye sorduğunu ifade ediyor: “Bebek maması fiyatları çok arttı bu yüzden veresiye mama isteyen çok kadın oluyor. Bazen veresiye veriyoruz, bazen hiç alamayan da oluyor. Şimdi yasaklar, kapanmalar geldi. ‘Ne yapacağız’ diye soruyor kadınlar. ‘En azından bir mama yardımı yapılsa, çalışamayacağız alamayacağız’ diyenler oluyor. Mama yerine pirinç unundan, çocuğa hiçbir besleyiciliği olmayan kilo yapan, sağlıksız mamalar yapmaya çalışıyor. Anne de iyi beslenemediği için emzirme de sorun. Alamıyorlar yani, maaşının 10’da biri 1 paket mamaya gidiyor, o mama da 1 hafta gidiyor anca. Yani bir baba çalıştığının çoğunu mamaya veriyor. Başka bir çözüm yaratmak zorunda kalıyorlar. Dördüncü, beşinci aydan itibaren mesela ek gıdaya başlatıyorlar bebeği. Normalde anne sütünden sonra damak gelişimi için günde bir öğün ek gıda önerilir ancak süreklisi zarar. Ya da mama olmayınca yoğurda ekmek doğuruyor kadınlar, bu da çocukta sindirim sistemi, çölyak hastalığı gibi sorunlara neden olabiliyor ileride… Geçen senenin ilk 4 ayına göre, bu yılın ilk 4 ayındaki mama satış oranı yüzde 50 azaldı. Fiyatlar da tabii geçen seneye göre yüzde 30-40 arttı. Çok ciddi bir oran. Bir de pandemide doğum oranı arttı diyorlar, kıyaslarsanız bebek sayısında artış var ama alım gücünde çok büyük düşüş var olduğu görülür. Vergileri de çok fazla. Bu ürünler temel ihtiyaç. Malnütrisyon diye bir hastalık var, bu hastalığı olan bebeğin 1 yaşına kadar mama dışında bir şey yememesi gerekiyor. Mamayı ilaç gibi vermelisiniz, yani yüzde 8’lik vergi üzerinden en azından değerlendirilmeli. Ama ıtriyat sınıfına sokup yüzde 18 KDV alınıyor. Bu konuda destek mutlaka sağlanmalı, devletin bunları ödeme kapsamına alması lazım. Çocuk hasta olmasa bile çocuk vitaminsizlikten, gıdasızlıktan hasta olmaya mahkum ediliyor.”
Bir Facebook yardımlaşma sayfasına düşülen, “İhtiyaç sahibi küçük çocuğu olan birine 100 TL yardımda bulunmak istiyorum” notuna yüzlerce başvuru yapılıyor.
Bir Facebook yardımlaşma sayfasına şöyle bir teklif düşüyor: “İhtiyaç sahibi küçük çocuğu olan birine 100 TL yardımda bulunmak istiyorum.” Gece yarısı paylaşılan bu postun altına yüzlerce yorum yapılıyor sadece 1 saat içinde. Yorum yapanların çoğu kadın, söyledikleri ortak şey ise “Çok ihtiyacım var, çocuğuma bez ve mama almam gerekiyor.”
Evrensel’den Hilal Tok’un haberi şöyle;
Günde 5 bezden saysan en ucuz bebek bezi masrafı aylık 200 lirayı geçiyor en iyi ihtimalle… Temel ihtiyaç olan bebek bezinden alınan vergi yüzde 18. Bebek mamaları ise marketlerde çalınmasın diye alarmla kilit altında. Gittikçe eriyen alım gücü karşısında fiyatları cep yakıyor. 1 kiloluk bebek mamasının fiyatı 150 lirayı aşıyor, onun vergisi de yüzde 18. Bez de mama da ıtriyat ve parfümeri ürünleri ile aynı sınıfa konuluyor.
İstanbul Dudullu’dan Özlem G. ve Osmaniye’den Derya A, Facebook’taki posta yorum yapan yüzlerce kadından ikisi yalnızca. Öğreniyoruz ki, bebek bezi ve mama almak onlar için hep uğraş, olmayınca çareyi borçta ya da bebeklere muşamba bağlamakta buluyorlar.
“ŞU AN CEBİMDE 1 LİRA PARAM YOK”
Özlem G, henüz 32 yaşında. Biri 8 biri 2 buçuk yaşında iki çocuğu var. Bir de 6 aylık hamile.
Kocasının amcasının evinde kalıyorlar, 750 lira kira veriyorlar bu bodrum katı eve: “Oturduğum evi görsen, alttan parkeler kalkmış, su basıyor sürekli, nasıl söyleyeyim evin içinden b.k kokusu geliyor resmen.” Kocası pandemi öncesi mobilya cilada çalışıyormuş Özlem’in, ancak pandemiyle beraber milyonlarca işsizden biri olmuş o da: “Önceden durumumuz iyiydi. Yani iyiydi derken en azından kiramı verebiliyordum, çocuklarımın az çok ihtiyacını karşılıyordum. Çocuğum dışarıda bir şey istese alabiliyordum. Ama şu anda cebimde 1 lira param yok. Çok utandım, ama yapmak zorundaydım. Arkadaşlarıma rica ettim ‘Fitrenizi eğer kimseye vermediyseniz bana verir misiniz?’ diye. Biri 100 lira yolladı. Diğeri ileri günlerde yollayacakmış. Onlarla çocuklarımın ihtiyaçlarını karşılıyorum. Eşim işsiz kaldıktan sonra depresyona girdi. Sonunda madde bağımlısı oldu, kendini içkiye verdi. Bir senede tepetaklak olduk. Herkes diyor ki ‘Eşin bu durumdayken sen neden hamile kaldın’. İnan ki ben istemedim. Korundum ama oldu işte. Kıyamadım da aldırmaya, korktum. Kaymakamlığa, belediyeye her yere başvurdum iş verin ya da tedavi görsün diye… Toparlanamadı, gitgide muhtaç hale geldik. Faturaları ödeyememekten, geçinememekten, sıkıntıdan çareyi orada gördü diye düşünüyorum. Parası olmasa dahi bir şekilde buluyor içkiyi, maddeyi, inanın nasıl nereden buluyor bilmiyorum, anlayamıyorum.”
BORCU BORÇLA KAPATIYORLAR…
Çocukların ihtiyaçlarını karşılamak için her yolu deniyor Özlem, evdeki eşyaları satıyor, borçlanıyor, yardımları araştırıyor… “He diyeceksin ki ‘Devletten yardım alıyor musun’… Alıyorum devletten yardım. Belediyeden aylık 100 lira gıda yardımı alıyorum, gidiyorum zaten bir yağ alsam, olmuş 70 lira. E ben çocuğumun bezini mi alayım, mamasını mı alayım, sebze meyve mi alayım… Yetişemiyorum. 5-6 aylık kiram birikti, su faturasını ödeyemedim mesela. Sosyal yardıma başvurmuştum, oradan 787 lira yatıyor bir de. Çocuklarımın ihtiyacını bu şekilde karşılamaya çalışıyorum. Bakkala borcum var, veresiye yazdırıyorum, elime geçtikçe ödüyorum. Geçen bakkal, annenin 300 lira borcu var, demiş çocuğa. Amcamızdan borç aldık öyle ödedik. Sonra yazdırmaya devam ettik. Yok çünkü, elimde hiçbir şey yok. Eczaneye borcum var. Çocuk mama dışında bir şeyle beslenmiyor sağlık sorunundan dolayı. Doktorun söylediği mamayı veriyorum. Geçen sefer alamamıştım bu sefer alacağım dedim, eczacıya yalvardım rica ettim “Bir şekilde ödeyeceğim” dedim. 188 lira da oraya borçlandım. Düşünsene bana 100 liralık yardım yapılıyor, yemek yapmak zorundayım çocukları doyurmak için. Kendim de hamileyim, beslenmem lazım. Bir yağa gidiyor aldığın. İnancın olsun, dolabımda şu anda sadece çocuk için aldığım bir muz var başka bir şey yok. Onu da geçen arkadaşımın yatırdığı parayla aldık. Çok zor geçiyor hamileliğim, sebzemiz falan yok. Patates soğan dağıttılar onlarla besleniyorum. Hazır çorba alıp ekmek doğrayıp içine yiyoruz.”
Özlem hamile kalmadan önce konfeksiyonda, markette çalışmış, çaycılık yapmış, ev temizliğine girmiş, merdiven silmiş, pazarda kıyafet satmış sırf eline para geçsin, çocukları başkasına muhtaç olmasın diye. “Her işe koşturdum ama çocuklara bakan yok, bırakamıyorsun. Bir süre eşyalarımı satmaya çalıştım. Bulaşık makinemi, çeyizimi, çamaşır makinemi sattım. Bebek bezi alamadığım çok oldu. Evdeki çarşaflardan bez yapıyorum. Yıkayıp tekrar kullanıyorum. Çamaşır makinesini de satmıştım, elde yıkıyordum o bezleri. Egzama oldu sonra ellerim, artık yıkamaktan ellerim tutmuyordu. Sonra taksitle senetle mecbur kaldım çamaşır makinesi aldım ama ödeyemiyorum…”
“KIŞIN SOĞUK BAHÇEDE KOMŞUNUN İNTERNETİNE BAĞLANIP DERS GÖRDÜ KIZIM”
Özlem için en önemli şey çocuklarının istekleri ve geleceği… Onları bu yoksulluktan kurtarmak, mutlu etmek istiyor, bunun için de uğraşıyor: “Çocuklarım bir şey istediğinde alamıyorum. Büyük kızım anlayabiliyor ama küçük oğlum anlayamıyor. Büyüğe söylüyorum bir şey istediğinde ‘Alamayız paramız yok’. Ama paramız olunca alacağıma söz veriyorum. Elime bu yardımlardan para gelince sözümü tutmaya çalışıyorum. Uzaktan eğitime devam ediyor kızım, tabletimizi Büyükşehir Belediyesinden aldık o da daha 1 ay oldu, telefonum bozuk çünkü. Mecbur olduğum için, çocuğum ders görsün benim gibi olmasın diye eğitimlerine önem veriyorum. Komşuların internetinden bağlanmaya çalıştık, ama bodrum katta olduğumuz için wifi çekmedi. Bahçede bir köşede çekiyordu sadece. Kışın o bahçede soğukta eğitim görmeye çalıştı kızım, ama hem çok üşüdük hem çok ses oluyordu. Çocuğumun kafası alamıyordu dersi anlayacağın, çok geride kaldı. Herkes okumayı sökerken benim çocuğum sökemedi. Sonunda eve internet bağlattım. Bu gelen yardımlarla onu ödemeye çalışıyorum.”
“BOŞANSAM NEREYE GİDECEĞİM ÜÇ ÇOCUKLA”
Madde bağımlısı kocadan da kurtulmak istiyor bir yandan Özlem ancak başını sokacak bir evi olmadığı için daha kötüsünü yaşamaktan korkuyor… “Boşanayım diyorum ama kardeşim kanser hastası, annem yaşlı ona bakıyor. Üç çocukla nasıl sığınayım baba evine. Babamın kazandığı anca kardeşimin tedavisine gidiyor. Çalışayım ama ben nasıl çalışayım, çocuklar var, bir de hamileyim. Devlet bana yardım verecek mi vermeyecek mi… Verse önce gider evimi tutarım, çocuklarımı okullarına yazdırırım… Ama verdiği yardım ne kiraya yeter ne geçinmeye. Her şeyi düşünmek zorundayım. Bazen ne kadar yaparsan yap olmuyor, yetişmiyor. Doğum yaptıktan sonra tüplerimi bağlatmak istiyorum çünkü bir çocuğa daha bakacak gücüm yok. Psikolojik olarak da çok yıpranıyorum. Kendimi iyi hissetmiyorum. Ne bileyim ya hep sıkıntı işte…”
“EVDEKİ HER EŞYAYI SATTIK, TENCERELERE KADAR…”
Osmaniye’de yaşayan Derya’nın sesi o kadar derinden o kadar çaresiz geliyor ki, bütün yorgunluğu hissediliyor sesinin tonundan. Kendi 29, kızı 10, oğlu 1 buçuk yaşında. Eşinin beyninde tümör var, hastalık son evresinde. Eve giren tek para 900 liralık bir engelli maaşı. 450 lira kira veriyorlar, geri kalanla da 4 kişilik aile karınlarını doyurmaya çalışıyor. 2 ayda bir 90 lira çocuk yardımı dışında aldıkları bir yardım yok. Küçüğün bezini alamıyor o da. Mahalle bakkalından borçla bez alıyor bazen, 600 lira borcu birikmiş. Onun da eczaneye borcu var Özlem gibi. “Çaresiz hissediyorum” diyor. Bu yoksulluğun bitmesi için önce Cumhurbaşkanının değişmesinin gerektiğini düşünüyor. Facebook sayfalarında sürekli yardım arayışında. Tüm hayatın derdi içinde bebek bezi en küçük ayrıntı belki de onun için… “Ramazanda biraz rahat ettik en azından sağdan soldan erzak yardımı yapıldı, sonrasında ne yapacağız bilmiyorum. Eşim rahatsızlanmadan önce ikimiz de çalışıyor, geçiniyorduk. Eşimin tedavisi için Adana’ya gidip gelmemiz gerekiyor ama yol parası olmadığı için onu bile yapamıyoruz bir süredir. Evimdeki her eşyayı sattım. Oturma grubu, beyaz eşya, yatak odası takımımızı, tencerelere kadar… Sırf yol parası çıksın diye… Çocuğa mama vermiyoruz, emziriyorum hâlâ. Ama bebek bezini karşılayamıyoruz. Evdeki bezlerden, muşambadan bez yapıyorum. Rahmetli annem vermişti eskiden kullanılırdı. Onları kullanıyorum bebeğe… Eşime belli etmemeye çalışıyorum, moral olmaya çalışıyorum ama tek başımayken hep düşünüyorum ona bir şey olsa ayakta durabilecek miyim, çocuklarla ne yapacağım… Bu nereye kadar böyle gidecek… Çocuklar bir şey istediğinde hep ‘Alırım sonra’ diye oyalıyorum. Komşuların internetini kullanıyoruz çocuk öyle ders görüyor. Çocuklarım okusun istiyorum. Böyle yaşamasın. Bir umudum onlar…”
ÇALINAN BEBEK MAMALARI, KASADA BIRAKILAN BEZLER…
Yedikule’den bir market çalışanı, kimi zaman alınan bebek bezlerinin kadınların parası yetmeyince kasada geri bırakıldığını, kimi zamansa bebek mamalarının çalındığını ifade ediyor. Onlar alarm takmamışlar mamalara ancak hemen kasanın yanına almışlar çalınmaması için.
“MAMA ALIMI YÜZDE 50 DÜŞTÜ”
Esenyalı Mahallesinden Eczacı Ayşegül Bektaş, son zamanlarda mama ve bebek bezlerindeki satışların geçtiğimiz yıla oranla yüzde 50 azaldığını, mama almak isteyenlerin veresiye sorduğunu ifade ediyor: “Bebek maması fiyatları çok arttı bu yüzden veresiye mama isteyen çok kadın oluyor. Bazen veresiye veriyoruz, bazen hiç alamayan da oluyor. Şimdi yasaklar, kapanmalar geldi. ‘Ne yapacağız’ diye soruyor kadınlar. ‘En azından bir mama yardımı yapılsa, çalışamayacağız alamayacağız’ diyenler oluyor. Mama yerine pirinç unundan, çocuğa hiçbir besleyiciliği olmayan kilo yapan, sağlıksız mamalar yapmaya çalışıyor. Anne de iyi beslenemediği için emzirme de sorun. Alamıyorlar yani, maaşının 10’da biri 1 paket mamaya gidiyor, o mama da 1 hafta gidiyor anca. Yani bir baba çalıştığının çoğunu mamaya veriyor. Başka bir çözüm yaratmak zorunda kalıyorlar. Dördüncü, beşinci aydan itibaren mesela ek gıdaya başlatıyorlar bebeği. Normalde anne sütünden sonra damak gelişimi için günde bir öğün ek gıda önerilir ancak süreklisi zarar. Ya da mama olmayınca yoğurda ekmek doğuruyor kadınlar, bu da çocukta sindirim sistemi, çölyak hastalığı gibi sorunlara neden olabiliyor ileride… Geçen senenin ilk 4 ayına göre, bu yılın ilk 4 ayındaki mama satış oranı yüzde 50 azaldı. Fiyatlar da tabii geçen seneye göre yüzde 30-40 arttı. Çok ciddi bir oran. Bir de pandemide doğum oranı arttı diyorlar, kıyaslarsanız bebek sayısında artış var ama alım gücünde çok büyük düşüş var olduğu görülür. Vergileri de çok fazla. Bu ürünler temel ihtiyaç. Malnütrisyon diye bir hastalık var, bu hastalığı olan bebeğin 1 yaşına kadar mama dışında bir şey yememesi gerekiyor. Mamayı ilaç gibi vermelisiniz, yani yüzde 8’lik vergi üzerinden en azından değerlendirilmeli. Ama ıtriyat sınıfına sokup yüzde 18 KDV alınıyor. Bu konuda destek mutlaka sağlanmalı, devletin bunları ödeme kapsamına alması lazım. Çocuk hasta olmasa bile çocuk vitaminsizlikten, gıdasızlıktan hasta olmaya mahkum ediliyor.”
Bir Facebook yardımlaşma sayfasına düşülen, “İhtiyaç sahibi küçük çocuğu olan birine 100 TL yardımda bulunmak istiyorum” notuna yüzlerce başvuru yapılıyor.
Bir Facebook yardımlaşma sayfasına şöyle bir teklif düşüyor: “İhtiyaç sahibi küçük çocuğu olan birine 100 TL yardımda bulunmak istiyorum.” Gece yarısı paylaşılan bu postun altına yüzlerce yorum yapılıyor sadece 1 saat içinde. Yorum yapanların çoğu kadın, söyledikleri ortak şey ise “Çok ihtiyacım var, çocuğuma bez ve mama almam gerekiyor.”
Evrensel’den Hilal Tok’un haberi şöyle;
Günde 5 bezden saysan en ucuz bebek bezi masrafı aylık 200 lirayı geçiyor en iyi ihtimalle… Temel ihtiyaç olan bebek bezinden alınan vergi yüzde 18. Bebek mamaları ise marketlerde çalınmasın diye alarmla kilit altında. Gittikçe eriyen alım gücü karşısında fiyatları cep yakıyor. 1 kiloluk bebek mamasının fiyatı 150 lirayı aşıyor, onun vergisi de yüzde 18. Bez de mama da ıtriyat ve parfümeri ürünleri ile aynı sınıfa konuluyor.
İstanbul Dudullu’dan Özlem G. ve Osmaniye’den Derya A, Facebook’taki posta yorum yapan yüzlerce kadından ikisi yalnızca. Öğreniyoruz ki, bebek bezi ve mama almak onlar için hep uğraş, olmayınca çareyi borçta ya da bebeklere muşamba bağlamakta buluyorlar.
“ŞU AN CEBİMDE 1 LİRA PARAM YOK”
Özlem G, henüz 32 yaşında. Biri 8 biri 2 buçuk yaşında iki çocuğu var. Bir de 6 aylık hamile.
Kocasının amcasının evinde kalıyorlar, 750 lira kira veriyorlar bu bodrum katı eve: “Oturduğum evi görsen, alttan parkeler kalkmış, su basıyor sürekli, nasıl söyleyeyim evin içinden b.k kokusu geliyor resmen.” Kocası pandemi öncesi mobilya cilada çalışıyormuş Özlem’in, ancak pandemiyle beraber milyonlarca işsizden biri olmuş o da: “Önceden durumumuz iyiydi. Yani iyiydi derken en azından kiramı verebiliyordum, çocuklarımın az çok ihtiyacını karşılıyordum. Çocuğum dışarıda bir şey istese alabiliyordum. Ama şu anda cebimde 1 lira param yok. Çok utandım, ama yapmak zorundaydım. Arkadaşlarıma rica ettim ‘Fitrenizi eğer kimseye vermediyseniz bana verir misiniz?’ diye. Biri 100 lira yolladı. Diğeri ileri günlerde yollayacakmış. Onlarla çocuklarımın ihtiyaçlarını karşılıyorum. Eşim işsiz kaldıktan sonra depresyona girdi. Sonunda madde bağımlısı oldu, kendini içkiye verdi. Bir senede tepetaklak olduk. Herkes diyor ki ‘Eşin bu durumdayken sen neden hamile kaldın’. İnan ki ben istemedim. Korundum ama oldu işte. Kıyamadım da aldırmaya, korktum. Kaymakamlığa, belediyeye her yere başvurdum iş verin ya da tedavi görsün diye… Toparlanamadı, gitgide muhtaç hale geldik. Faturaları ödeyememekten, geçinememekten, sıkıntıdan çareyi orada gördü diye düşünüyorum. Parası olmasa dahi bir şekilde buluyor içkiyi, maddeyi, inanın nasıl nereden buluyor bilmiyorum, anlayamıyorum.”
BORCU BORÇLA KAPATIYORLAR…
Çocukların ihtiyaçlarını karşılamak için her yolu deniyor Özlem, evdeki eşyaları satıyor, borçlanıyor, yardımları araştırıyor… “He diyeceksin ki ‘Devletten yardım alıyor musun’… Alıyorum devletten yardım. Belediyeden aylık 100 lira gıda yardımı alıyorum, gidiyorum zaten bir yağ alsam, olmuş 70 lira. E ben çocuğumun bezini mi alayım, mamasını mı alayım, sebze meyve mi alayım… Yetişemiyorum. 5-6 aylık kiram birikti, su faturasını ödeyemedim mesela. Sosyal yardıma başvurmuştum, oradan 787 lira yatıyor bir de. Çocuklarımın ihtiyacını bu şekilde karşılamaya çalışıyorum. Bakkala borcum var, veresiye yazdırıyorum, elime geçtikçe ödüyorum. Geçen bakkal, annenin 300 lira borcu var, demiş çocuğa. Amcamızdan borç aldık öyle ödedik. Sonra yazdırmaya devam ettik. Yok çünkü, elimde hiçbir şey yok. Eczaneye borcum var. Çocuk mama dışında bir şeyle beslenmiyor sağlık sorunundan dolayı. Doktorun söylediği mamayı veriyorum. Geçen sefer alamamıştım bu sefer alacağım dedim, eczacıya yalvardım rica ettim “Bir şekilde ödeyeceğim” dedim. 188 lira da oraya borçlandım. Düşünsene bana 100 liralık yardım yapılıyor, yemek yapmak zorundayım çocukları doyurmak için. Kendim de hamileyim, beslenmem lazım. Bir yağa gidiyor aldığın. İnancın olsun, dolabımda şu anda sadece çocuk için aldığım bir muz var başka bir şey yok. Onu da geçen arkadaşımın yatırdığı parayla aldık. Çok zor geçiyor hamileliğim, sebzemiz falan yok. Patates soğan dağıttılar onlarla besleniyorum. Hazır çorba alıp ekmek doğrayıp içine yiyoruz.”
Özlem hamile kalmadan önce konfeksiyonda, markette çalışmış, çaycılık yapmış, ev temizliğine girmiş, merdiven silmiş, pazarda kıyafet satmış sırf eline para geçsin, çocukları başkasına muhtaç olmasın diye. “Her işe koşturdum ama çocuklara bakan yok, bırakamıyorsun. Bir süre eşyalarımı satmaya çalıştım. Bulaşık makinemi, çeyizimi, çamaşır makinemi sattım. Bebek bezi alamadığım çok oldu. Evdeki çarşaflardan bez yapıyorum. Yıkayıp tekrar kullanıyorum. Çamaşır makinesini de satmıştım, elde yıkıyordum o bezleri. Egzama oldu sonra ellerim, artık yıkamaktan ellerim tutmuyordu. Sonra taksitle senetle mecbur kaldım çamaşır makinesi aldım ama ödeyemiyorum…”
“KIŞIN SOĞUK BAHÇEDE KOMŞUNUN İNTERNETİNE BAĞLANIP DERS GÖRDÜ KIZIM”
Özlem için en önemli şey çocuklarının istekleri ve geleceği… Onları bu yoksulluktan kurtarmak, mutlu etmek istiyor, bunun için de uğraşıyor: “Çocuklarım bir şey istediğinde alamıyorum. Büyük kızım anlayabiliyor ama küçük oğlum anlayamıyor. Büyüğe söylüyorum bir şey istediğinde ‘Alamayız paramız yok’. Ama paramız olunca alacağıma söz veriyorum. Elime bu yardımlardan para gelince sözümü tutmaya çalışıyorum. Uzaktan eğitime devam ediyor kızım, tabletimizi Büyükşehir Belediyesinden aldık o da daha 1 ay oldu, telefonum bozuk çünkü. Mecbur olduğum için, çocuğum ders görsün benim gibi olmasın diye eğitimlerine önem veriyorum. Komşuların internetinden bağlanmaya çalıştık, ama bodrum katta olduğumuz için wifi çekmedi. Bahçede bir köşede çekiyordu sadece. Kışın o bahçede soğukta eğitim görmeye çalıştı kızım, ama hem çok üşüdük hem çok ses oluyordu. Çocuğumun kafası alamıyordu dersi anlayacağın, çok geride kaldı. Herkes okumayı sökerken benim çocuğum sökemedi. Sonunda eve internet bağlattım. Bu gelen yardımlarla onu ödemeye çalışıyorum.”
“BOŞANSAM NEREYE GİDECEĞİM ÜÇ ÇOCUKLA”
Madde bağımlısı kocadan da kurtulmak istiyor bir yandan Özlem ancak başını sokacak bir evi olmadığı için daha kötüsünü yaşamaktan korkuyor… “Boşanayım diyorum ama kardeşim kanser hastası, annem yaşlı ona bakıyor. Üç çocukla nasıl sığınayım baba evine. Babamın kazandığı anca kardeşimin tedavisine gidiyor. Çalışayım ama ben nasıl çalışayım, çocuklar var, bir de hamileyim. Devlet bana yardım verecek mi vermeyecek mi… Verse önce gider evimi tutarım, çocuklarımı okullarına yazdırırım… Ama verdiği yardım ne kiraya yeter ne geçinmeye. Her şeyi düşünmek zorundayım. Bazen ne kadar yaparsan yap olmuyor, yetişmiyor. Doğum yaptıktan sonra tüplerimi bağlatmak istiyorum çünkü bir çocuğa daha bakacak gücüm yok. Psikolojik olarak da çok yıpranıyorum. Kendimi iyi hissetmiyorum. Ne bileyim ya hep sıkıntı işte…”
“EVDEKİ HER EŞYAYI SATTIK, TENCERELERE KADAR…”
Osmaniye’de yaşayan Derya’nın sesi o kadar derinden o kadar çaresiz geliyor ki, bütün yorgunluğu hissediliyor sesinin tonundan. Kendi 29, kızı 10, oğlu 1 buçuk yaşında. Eşinin beyninde tümör var, hastalık son evresinde. Eve giren tek para 900 liralık bir engelli maaşı. 450 lira kira veriyorlar, geri kalanla da 4 kişilik aile karınlarını doyurmaya çalışıyor. 2 ayda bir 90 lira çocuk yardımı dışında aldıkları bir yardım yok. Küçüğün bezini alamıyor o da. Mahalle bakkalından borçla bez alıyor bazen, 600 lira borcu birikmiş. Onun da eczaneye borcu var Özlem gibi. “Çaresiz hissediyorum” diyor. Bu yoksulluğun bitmesi için önce Cumhurbaşkanının değişmesinin gerektiğini düşünüyor. Facebook sayfalarında sürekli yardım arayışında. Tüm hayatın derdi içinde bebek bezi en küçük ayrıntı belki de onun için… “Ramazanda biraz rahat ettik en azından sağdan soldan erzak yardımı yapıldı, sonrasında ne yapacağız bilmiyorum. Eşim rahatsızlanmadan önce ikimiz de çalışıyor, geçiniyorduk. Eşimin tedavisi için Adana’ya gidip gelmemiz gerekiyor ama yol parası olmadığı için onu bile yapamıyoruz bir süredir. Evimdeki her eşyayı sattım. Oturma grubu, beyaz eşya, yatak odası takımımızı, tencerelere kadar… Sırf yol parası çıksın diye… Çocuğa mama vermiyoruz, emziriyorum hâlâ. Ama bebek bezini karşılayamıyoruz. Evdeki bezlerden, muşambadan bez yapıyorum. Rahmetli annem vermişti eskiden kullanılırdı. Onları kullanıyorum bebeğe… Eşime belli etmemeye çalışıyorum, moral olmaya çalışıyorum ama tek başımayken hep düşünüyorum ona bir şey olsa ayakta durabilecek miyim, çocuklarla ne yapacağım… Bu nereye kadar böyle gidecek… Çocuklar bir şey istediğinde hep ‘Alırım sonra’ diye oyalıyorum. Komşuların internetini kullanıyoruz çocuk öyle ders görüyor. Çocuklarım okusun istiyorum. Böyle yaşamasın. Bir umudum onlar…”
ÇALINAN BEBEK MAMALARI, KASADA BIRAKILAN BEZLER…
Yedikule’den bir market çalışanı, kimi zaman alınan bebek bezlerinin kadınların parası yetmeyince kasada geri bırakıldığını, kimi zamansa bebek mamalarının çalındığını ifade ediyor. Onlar alarm takmamışlar mamalara ancak hemen kasanın yanına almışlar çalınmaması için.
“MAMA ALIMI YÜZDE 50 DÜŞTÜ”
Esenyalı Mahallesinden Eczacı Ayşegül Bektaş, son zamanlarda mama ve bebek bezlerindeki satışların geçtiğimiz yıla oranla yüzde 50 azaldığını, mama almak isteyenlerin veresiye sorduğunu ifade ediyor: “Bebek maması fiyatları çok arttı bu yüzden veresiye mama isteyen çok kadın oluyor. Bazen veresiye veriyoruz, bazen hiç alamayan da oluyor. Şimdi yasaklar, kapanmalar geldi. ‘Ne yapacağız’ diye soruyor kadınlar. ‘En azından bir mama yardımı yapılsa, çalışamayacağız alamayacağız’ diyenler oluyor. Mama yerine pirinç unundan, çocuğa hiçbir besleyiciliği olmayan kilo yapan, sağlıksız mamalar yapmaya çalışıyor. Anne de iyi beslenemediği için emzirme de sorun. Alamıyorlar yani, maaşının 10’da biri 1 paket mamaya gidiyor, o mama da 1 hafta gidiyor anca. Yani bir baba çalıştığının çoğunu mamaya veriyor. Başka bir çözüm yaratmak zorunda kalıyorlar. Dördüncü, beşinci aydan itibaren mesela ek gıdaya başlatıyorlar bebeği. Normalde anne sütünden sonra damak gelişimi için günde bir öğün ek gıda önerilir ancak süreklisi zarar. Ya da mama olmayınca yoğurda ekmek doğuruyor kadınlar, bu da çocukta sindirim sistemi, çölyak hastalığı gibi sorunlara neden olabiliyor ileride… Geçen senenin ilk 4 ayına göre, bu yılın ilk 4 ayındaki mama satış oranı yüzde 50 azaldı. Fiyatlar da tabii geçen seneye göre yüzde 30-40 arttı. Çok ciddi bir oran. Bir de pandemide doğum oranı arttı diyorlar, kıyaslarsanız bebek sayısında artış var ama alım gücünde çok büyük düşüş var olduğu görülür. Vergileri de çok fazla. Bu ürünler temel ihtiyaç. Malnütrisyon diye bir hastalık var, bu hastalığı olan bebeğin 1 yaşına kadar mama dışında bir şey yememesi gerekiyor. Mamayı ilaç gibi vermelisiniz, yani yüzde 8’lik vergi üzerinden en azından değerlendirilmeli. Ama ıtriyat sınıfına sokup yüzde 18 KDV alınıyor. Bu konuda destek mutlaka sağlanmalı, devletin bunları ödeme kapsamına alması lazım. Çocuk hasta olmasa bile çocuk vitaminsizlikten, gıdasızlıktan hasta olmaya mahkum ediliyor.”
Bir Facebook yardımlaşma sayfasına düşülen, “İhtiyaç sahibi küçük çocuğu olan birine 100 TL yardımda bulunmak istiyorum” notuna yüzlerce başvuru yapılıyor.
Bir Facebook yardımlaşma sayfasına şöyle bir teklif düşüyor: “İhtiyaç sahibi küçük çocuğu olan birine 100 TL yardımda bulunmak istiyorum.” Gece yarısı paylaşılan bu postun altına yüzlerce yorum yapılıyor sadece 1 saat içinde. Yorum yapanların çoğu kadın, söyledikleri ortak şey ise “Çok ihtiyacım var, çocuğuma bez ve mama almam gerekiyor.”
Evrensel’den Hilal Tok’un haberi şöyle;
Günde 5 bezden saysan en ucuz bebek bezi masrafı aylık 200 lirayı geçiyor en iyi ihtimalle… Temel ihtiyaç olan bebek bezinden alınan vergi yüzde 18. Bebek mamaları ise marketlerde çalınmasın diye alarmla kilit altında. Gittikçe eriyen alım gücü karşısında fiyatları cep yakıyor. 1 kiloluk bebek mamasının fiyatı 150 lirayı aşıyor, onun vergisi de yüzde 18. Bez de mama da ıtriyat ve parfümeri ürünleri ile aynı sınıfa konuluyor.
İstanbul Dudullu’dan Özlem G. ve Osmaniye’den Derya A, Facebook’taki posta yorum yapan yüzlerce kadından ikisi yalnızca. Öğreniyoruz ki, bebek bezi ve mama almak onlar için hep uğraş, olmayınca çareyi borçta ya da bebeklere muşamba bağlamakta buluyorlar.
“ŞU AN CEBİMDE 1 LİRA PARAM YOK”
Özlem G, henüz 32 yaşında. Biri 8 biri 2 buçuk yaşında iki çocuğu var. Bir de 6 aylık hamile.
Kocasının amcasının evinde kalıyorlar, 750 lira kira veriyorlar bu bodrum katı eve: “Oturduğum evi görsen, alttan parkeler kalkmış, su basıyor sürekli, nasıl söyleyeyim evin içinden b.k kokusu geliyor resmen.” Kocası pandemi öncesi mobilya cilada çalışıyormuş Özlem’in, ancak pandemiyle beraber milyonlarca işsizden biri olmuş o da: “Önceden durumumuz iyiydi. Yani iyiydi derken en azından kiramı verebiliyordum, çocuklarımın az çok ihtiyacını karşılıyordum. Çocuğum dışarıda bir şey istese alabiliyordum. Ama şu anda cebimde 1 lira param yok. Çok utandım, ama yapmak zorundaydım. Arkadaşlarıma rica ettim ‘Fitrenizi eğer kimseye vermediyseniz bana verir misiniz?’ diye. Biri 100 lira yolladı. Diğeri ileri günlerde yollayacakmış. Onlarla çocuklarımın ihtiyaçlarını karşılıyorum. Eşim işsiz kaldıktan sonra depresyona girdi. Sonunda madde bağımlısı oldu, kendini içkiye verdi. Bir senede tepetaklak olduk. Herkes diyor ki ‘Eşin bu durumdayken sen neden hamile kaldın’. İnan ki ben istemedim. Korundum ama oldu işte. Kıyamadım da aldırmaya, korktum. Kaymakamlığa, belediyeye her yere başvurdum iş verin ya da tedavi görsün diye… Toparlanamadı, gitgide muhtaç hale geldik. Faturaları ödeyememekten, geçinememekten, sıkıntıdan çareyi orada gördü diye düşünüyorum. Parası olmasa dahi bir şekilde buluyor içkiyi, maddeyi, inanın nasıl nereden buluyor bilmiyorum, anlayamıyorum.”
BORCU BORÇLA KAPATIYORLAR…
Çocukların ihtiyaçlarını karşılamak için her yolu deniyor Özlem, evdeki eşyaları satıyor, borçlanıyor, yardımları araştırıyor… “He diyeceksin ki ‘Devletten yardım alıyor musun’… Alıyorum devletten yardım. Belediyeden aylık 100 lira gıda yardımı alıyorum, gidiyorum zaten bir yağ alsam, olmuş 70 lira. E ben çocuğumun bezini mi alayım, mamasını mı alayım, sebze meyve mi alayım… Yetişemiyorum. 5-6 aylık kiram birikti, su faturasını ödeyemedim mesela. Sosyal yardıma başvurmuştum, oradan 787 lira yatıyor bir de. Çocuklarımın ihtiyacını bu şekilde karşılamaya çalışıyorum. Bakkala borcum var, veresiye yazdırıyorum, elime geçtikçe ödüyorum. Geçen bakkal, annenin 300 lira borcu var, demiş çocuğa. Amcamızdan borç aldık öyle ödedik. Sonra yazdırmaya devam ettik. Yok çünkü, elimde hiçbir şey yok. Eczaneye borcum var. Çocuk mama dışında bir şeyle beslenmiyor sağlık sorunundan dolayı. Doktorun söylediği mamayı veriyorum. Geçen sefer alamamıştım bu sefer alacağım dedim, eczacıya yalvardım rica ettim “Bir şekilde ödeyeceğim” dedim. 188 lira da oraya borçlandım. Düşünsene bana 100 liralık yardım yapılıyor, yemek yapmak zorundayım çocukları doyurmak için. Kendim de hamileyim, beslenmem lazım. Bir yağa gidiyor aldığın. İnancın olsun, dolabımda şu anda sadece çocuk için aldığım bir muz var başka bir şey yok. Onu da geçen arkadaşımın yatırdığı parayla aldık. Çok zor geçiyor hamileliğim, sebzemiz falan yok. Patates soğan dağıttılar onlarla besleniyorum. Hazır çorba alıp ekmek doğrayıp içine yiyoruz.”
Özlem hamile kalmadan önce konfeksiyonda, markette çalışmış, çaycılık yapmış, ev temizliğine girmiş, merdiven silmiş, pazarda kıyafet satmış sırf eline para geçsin, çocukları başkasına muhtaç olmasın diye. “Her işe koşturdum ama çocuklara bakan yok, bırakamıyorsun. Bir süre eşyalarımı satmaya çalıştım. Bulaşık makinemi, çeyizimi, çamaşır makinemi sattım. Bebek bezi alamadığım çok oldu. Evdeki çarşaflardan bez yapıyorum. Yıkayıp tekrar kullanıyorum. Çamaşır makinesini de satmıştım, elde yıkıyordum o bezleri. Egzama oldu sonra ellerim, artık yıkamaktan ellerim tutmuyordu. Sonra taksitle senetle mecbur kaldım çamaşır makinesi aldım ama ödeyemiyorum…”
“KIŞIN SOĞUK BAHÇEDE KOMŞUNUN İNTERNETİNE BAĞLANIP DERS GÖRDÜ KIZIM”
Özlem için en önemli şey çocuklarının istekleri ve geleceği… Onları bu yoksulluktan kurtarmak, mutlu etmek istiyor, bunun için de uğraşıyor: “Çocuklarım bir şey istediğinde alamıyorum. Büyük kızım anlayabiliyor ama küçük oğlum anlayamıyor. Büyüğe söylüyorum bir şey istediğinde ‘Alamayız paramız yok’. Ama paramız olunca alacağıma söz veriyorum. Elime bu yardımlardan para gelince sözümü tutmaya çalışıyorum. Uzaktan eğitime devam ediyor kızım, tabletimizi Büyükşehir Belediyesinden aldık o da daha 1 ay oldu, telefonum bozuk çünkü. Mecbur olduğum için, çocuğum ders görsün benim gibi olmasın diye eğitimlerine önem veriyorum. Komşuların internetinden bağlanmaya çalıştık, ama bodrum katta olduğumuz için wifi çekmedi. Bahçede bir köşede çekiyordu sadece. Kışın o bahçede soğukta eğitim görmeye çalıştı kızım, ama hem çok üşüdük hem çok ses oluyordu. Çocuğumun kafası alamıyordu dersi anlayacağın, çok geride kaldı. Herkes okumayı sökerken benim çocuğum sökemedi. Sonunda eve internet bağlattım. Bu gelen yardımlarla onu ödemeye çalışıyorum.”
“BOŞANSAM NEREYE GİDECEĞİM ÜÇ ÇOCUKLA”
Madde bağımlısı kocadan da kurtulmak istiyor bir yandan Özlem ancak başını sokacak bir evi olmadığı için daha kötüsünü yaşamaktan korkuyor… “Boşanayım diyorum ama kardeşim kanser hastası, annem yaşlı ona bakıyor. Üç çocukla nasıl sığınayım baba evine. Babamın kazandığı anca kardeşimin tedavisine gidiyor. Çalışayım ama ben nasıl çalışayım, çocuklar var, bir de hamileyim. Devlet bana yardım verecek mi vermeyecek mi… Verse önce gider evimi tutarım, çocuklarımı okullarına yazdırırım… Ama verdiği yardım ne kiraya yeter ne geçinmeye. Her şeyi düşünmek zorundayım. Bazen ne kadar yaparsan yap olmuyor, yetişmiyor. Doğum yaptıktan sonra tüplerimi bağlatmak istiyorum çünkü bir çocuğa daha bakacak gücüm yok. Psikolojik olarak da çok yıpranıyorum. Kendimi iyi hissetmiyorum. Ne bileyim ya hep sıkıntı işte…”
“EVDEKİ HER EŞYAYI SATTIK, TENCERELERE KADAR…”
Osmaniye’de yaşayan Derya’nın sesi o kadar derinden o kadar çaresiz geliyor ki, bütün yorgunluğu hissediliyor sesinin tonundan. Kendi 29, kızı 10, oğlu 1 buçuk yaşında. Eşinin beyninde tümör var, hastalık son evresinde. Eve giren tek para 900 liralık bir engelli maaşı. 450 lira kira veriyorlar, geri kalanla da 4 kişilik aile karınlarını doyurmaya çalışıyor. 2 ayda bir 90 lira çocuk yardımı dışında aldıkları bir yardım yok. Küçüğün bezini alamıyor o da. Mahalle bakkalından borçla bez alıyor bazen, 600 lira borcu birikmiş. Onun da eczaneye borcu var Özlem gibi. “Çaresiz hissediyorum” diyor. Bu yoksulluğun bitmesi için önce Cumhurbaşkanının değişmesinin gerektiğini düşünüyor. Facebook sayfalarında sürekli yardım arayışında. Tüm hayatın derdi içinde bebek bezi en küçük ayrıntı belki de onun için… “Ramazanda biraz rahat ettik en azından sağdan soldan erzak yardımı yapıldı, sonrasında ne yapacağız bilmiyorum. Eşim rahatsızlanmadan önce ikimiz de çalışıyor, geçiniyorduk. Eşimin tedavisi için Adana’ya gidip gelmemiz gerekiyor ama yol parası olmadığı için onu bile yapamıyoruz bir süredir. Evimdeki her eşyayı sattım. Oturma grubu, beyaz eşya, yatak odası takımımızı, tencerelere kadar… Sırf yol parası çıksın diye… Çocuğa mama vermiyoruz, emziriyorum hâlâ. Ama bebek bezini karşılayamıyoruz. Evdeki bezlerden, muşambadan bez yapıyorum. Rahmetli annem vermişti eskiden kullanılırdı. Onları kullanıyorum bebeğe… Eşime belli etmemeye çalışıyorum, moral olmaya çalışıyorum ama tek başımayken hep düşünüyorum ona bir şey olsa ayakta durabilecek miyim, çocuklarla ne yapacağım… Bu nereye kadar böyle gidecek… Çocuklar bir şey istediğinde hep ‘Alırım sonra’ diye oyalıyorum. Komşuların internetini kullanıyoruz çocuk öyle ders görüyor. Çocuklarım okusun istiyorum. Böyle yaşamasın. Bir umudum onlar…”
ÇALINAN BEBEK MAMALARI, KASADA BIRAKILAN BEZLER…
Yedikule’den bir market çalışanı, kimi zaman alınan bebek bezlerinin kadınların parası yetmeyince kasada geri bırakıldığını, kimi zamansa bebek mamalarının çalındığını ifade ediyor. Onlar alarm takmamışlar mamalara ancak hemen kasanın yanına almışlar çalınmaması için.
“MAMA ALIMI YÜZDE 50 DÜŞTÜ”
Esenyalı Mahallesinden Eczacı Ayşegül Bektaş, son zamanlarda mama ve bebek bezlerindeki satışların geçtiğimiz yıla oranla yüzde 50 azaldığını, mama almak isteyenlerin veresiye sorduğunu ifade ediyor: “Bebek maması fiyatları çok arttı bu yüzden veresiye mama isteyen çok kadın oluyor. Bazen veresiye veriyoruz, bazen hiç alamayan da oluyor. Şimdi yasaklar, kapanmalar geldi. ‘Ne yapacağız’ diye soruyor kadınlar. ‘En azından bir mama yardımı yapılsa, çalışamayacağız alamayacağız’ diyenler oluyor. Mama yerine pirinç unundan, çocuğa hiçbir besleyiciliği olmayan kilo yapan, sağlıksız mamalar yapmaya çalışıyor. Anne de iyi beslenemediği için emzirme de sorun. Alamıyorlar yani, maaşının 10’da biri 1 paket mamaya gidiyor, o mama da 1 hafta gidiyor anca. Yani bir baba çalıştığının çoğunu mamaya veriyor. Başka bir çözüm yaratmak zorunda kalıyorlar. Dördüncü, beşinci aydan itibaren mesela ek gıdaya başlatıyorlar bebeği. Normalde anne sütünden sonra damak gelişimi için günde bir öğün ek gıda önerilir ancak süreklisi zarar. Ya da mama olmayınca yoğurda ekmek doğuruyor kadınlar, bu da çocukta sindirim sistemi, çölyak hastalığı gibi sorunlara neden olabiliyor ileride… Geçen senenin ilk 4 ayına göre, bu yılın ilk 4 ayındaki mama satış oranı yüzde 50 azaldı. Fiyatlar da tabii geçen seneye göre yüzde 30-40 arttı. Çok ciddi bir oran. Bir de pandemide doğum oranı arttı diyorlar, kıyaslarsanız bebek sayısında artış var ama alım gücünde çok büyük düşüş var olduğu görülür. Vergileri de çok fazla. Bu ürünler temel ihtiyaç. Malnütrisyon diye bir hastalık var, bu hastalığı olan bebeğin 1 yaşına kadar mama dışında bir şey yememesi gerekiyor. Mamayı ilaç gibi vermelisiniz, yani yüzde 8’lik vergi üzerinden en azından değerlendirilmeli. Ama ıtriyat sınıfına sokup yüzde 18 KDV alınıyor. Bu konuda destek mutlaka sağlanmalı, devletin bunları ödeme kapsamına alması lazım. Çocuk hasta olmasa bile çocuk vitaminsizlikten, gıdasızlıktan hasta olmaya mahkum ediliyor.”