“Onlar korkup geri adım atmadılar, izlerinden gideceğim”
Hürriyet’te yer alan habere göre, cinayetten 3 gün önce evlerinin yanındaki ormanlık alanın ateşe verildiğini söyleyen Emine Büyüknohutçu şunları anlattı: “Anne ve babamın ölümüyle ilgili soruşturma devam ediyor. Dolayısıyla soruşturma ile ilgili konuşmak henüz çok erken. Cinayet şüphelisi tarafından anne ve babamın kaldığı evin etrafında yangın çıkarıldı. Olaydan sonra babamla konuştum. Yangını çıkaran kişi babamı uyarmış, ‘Yanacaksınız’ demiş. ‘Baba bu olayın önemli olduğunu biliyor musun’ dedim. ‘Biliyorum kızım, zaten yakan kişi gelip beni uyardı’ dedi. Babam yangınla ilgili orman müdürlüğü tarafından tutanak tutulduğunu söyledi.”
Ailesinin başlattığı çevre mücadelesini sürdüreceğini söyleyen Büyüknohutçu, “Babam yaklaşık 5 yıldır çevre mücadelesi veriyor. Daha önce de birçok şirkete dava açtı. Annem ve babam bütün davalara beraber giderdi. Hiç ayrılmadılar. Annem ve babam çevre mücadelelerinden dolayı daha önce de birçok kez tehdit aldı. Ancak hiçbir zaman korkup geri adım atmadılar. Bundan sonra da anne ve babamızın izinden gideceğiz. Eniştemiz Zafer Büyüktüpçü ile onların başlattığı mücadeleyi yarım bırakmayacağız. Onların açtığı bütün davaları takip edeceğiz” dedi.
Cinayetin tüm yönleriyle aydınlatılması gerektiğini savunan ailenin avukatı Lider Tanrıkulu, şunları söyledi:
Antalya’da taş ve mermer ocaklarına karşı sürdürdükleri mücadeleyle tanınan Ali Ulvi ve Aysin Büyüknohutçu çifti 9 Mayıs’ta öldürülmüştü
“Davanın aydınlatılması yaşam hakkı için elzem”
“Ali Bey ve eşinin çevre faaliyetlerinden dolayı katledildikleri şüphesi kuvvetli. Olayın oluş şekli düşünüldüğünde, olayın tüm failleri ve saikleri ile aydınlatılması Türkiye’de aktivist eylemler üzerinden yürüyen çevre hareketi ve bütünleyicisi olan tüm yaşam hakkı savunucuları için elzemdir. Keza Türkiye’deki tüm aktivistler kendi alanlarında benzer muhataplara karşı benzer mücadeleler içerisindedir. Bu davanın aydınlatılması ve tüm faillerin ortaya çıkarılması, Türkiye’de sivil hareketin önünü açacaktır.”
27-28 Mayıs destek zirvesi
Büyüknohutçu çifti için Türkiye genelinde doğa örgütleri bir araya geliyor. Karadeniz Çevre Haberleri Portalı üzerinden yapılan ‘Bir ölür, bin diriliriz’ başlıklı çağrıda, bu cinayete sessiz kalmak istemeyen herkesin imzacı ve destek olabileceği belirtildi. 27 Mayıs günü çiftin Kızılcık Yaylası’nda evinin önünde buluşacak olan doğa severler, bölgedeki taş ve mermer ocaklarını da gözlemleyecek ve bir gün bölgede kamp yapacak. 28 Mayıs günü de Antalya’da çevre katliamları üzerine bir forum düzenlenecek. Türkiye’nin dört bir yanından doğa dostu örgütlerin ortak çağrı metninde, “Yaşam savunucularının silahla cinayete kurban gitmeleri bir ilktir ve bir dönüm noktasıdır” denildi. Buluşmanın kendileri için önemli olduğunu söyleyen Emine Büyüknohutçu, “Çevre mücadelesi veren iki kişi hayatını kaybetti. Ancak yüzlerce kişi ayağa kalktı. Anne ve babamın sevenleriyle bir araya gelip ve onların bıraktığı mücadeleyi devam ettirmek için buluşuyoruz” dedi.
Cinayetleri, kapatılan mermer ocaklarından ‘Çirkin’ lakaplı birinin isteği üzerine işlediğini söyleyen Ali Yumaç’ın eşi Fatma Yumaç da ‘yardım ve yataklık’ suçlamasıyla tutuklandı.
O ocakları kapattırmış
Ali Ulvi Büyüknohutçu’nun öldürülmeden 25 gün önce çevre mücadelesinde taşocaklarına karşı büyük bir hukuk zaferi kazandığı ortaya çıktı. Büyüknohutçu’nun Danıştay’da kazandığı dava, 25 hektarın üzerinde ÇED raporu almadan kazı yapan tüm ocakların kapanması sonucunu doğuracak emsal bir karar niteliğindeydi. Bu karar doğrultusunda Finike ilçesinde asırlık sedir ve çam ağaçlarının yanı sıra yabani hayvanların yaşam alanı olan Alacadağ, Gökçeyaka, Kızılcık ve Adala gibi bölgelerde ÇED raporsuz çalışan onlarca taş ve mermer ocağı kapanacaktı.
Büyüknohutçu, Kızılcık Yaylası’nda bir mermer ocağına valilikçe verilen ‘ÇED gerekli değildir’ belgesini Antalya 2´nci İdare Mahkemesi’ne başvurarak iptal ettirmişti. Bu karara karşı valilik ve firma tarafından Danıştay’a yapılan itiraz da yaklaşık 25 gün önce reddedildi.
Danıştay 14’üncü Dairesi, 25 hektarlık izinle alınan ÇED gerekli değildir raporlarıyla 145 hektarı bulan alanda faaliyet göstermenin hukuka aykırı olduğu yönünde karar verdi.
Ali Ulvi Büyüknohutçu, 25 gün önceki Danıştay kararıyla yeni bir dönem başladığını söylemişti. Bundan sonra taşocaklarının artık ÇED raporu almak zorunda olduğunu belirten Büyüknohutçu, “Bütün çevrecilere sesleniyorum, bu kararı bir dilekçe ekinde valiliklere vererek bölgelerindeki ocakların kapatılmasını talep etsinler. Kapatılmaması durumunda ise dava açarak bizim kararımızı dayanak olarak göstersinler. Bu karar vahşi madenciliğin sonu olacaktır. Firmanın itirazına karşı Danıştay, yasaya karşı yapılan hileyi bozdu” demişti. Ali Ulvi Büyüknohutçu bu açıklamayı yaptıktan birkaç gün sonra evinde eşi Aysin Büyüknohutçu ile birlikte tüfekle vurularak öldürüldü.
“Onlar korkup geri adım atmadılar, izlerinden gideceğim”
Hürriyet’te yer alan habere göre, cinayetten 3 gün önce evlerinin yanındaki ormanlık alanın ateşe verildiğini söyleyen Emine Büyüknohutçu şunları anlattı: “Anne ve babamın ölümüyle ilgili soruşturma devam ediyor. Dolayısıyla soruşturma ile ilgili konuşmak henüz çok erken. Cinayet şüphelisi tarafından anne ve babamın kaldığı evin etrafında yangın çıkarıldı. Olaydan sonra babamla konuştum. Yangını çıkaran kişi babamı uyarmış, ‘Yanacaksınız’ demiş. ‘Baba bu olayın önemli olduğunu biliyor musun’ dedim. ‘Biliyorum kızım, zaten yakan kişi gelip beni uyardı’ dedi. Babam yangınla ilgili orman müdürlüğü tarafından tutanak tutulduğunu söyledi.”
Ailesinin başlattığı çevre mücadelesini sürdüreceğini söyleyen Büyüknohutçu, “Babam yaklaşık 5 yıldır çevre mücadelesi veriyor. Daha önce de birçok şirkete dava açtı. Annem ve babam bütün davalara beraber giderdi. Hiç ayrılmadılar. Annem ve babam çevre mücadelelerinden dolayı daha önce de birçok kez tehdit aldı. Ancak hiçbir zaman korkup geri adım atmadılar. Bundan sonra da anne ve babamızın izinden gideceğiz. Eniştemiz Zafer Büyüktüpçü ile onların başlattığı mücadeleyi yarım bırakmayacağız. Onların açtığı bütün davaları takip edeceğiz” dedi.
Cinayetin tüm yönleriyle aydınlatılması gerektiğini savunan ailenin avukatı Lider Tanrıkulu, şunları söyledi:
Antalya’da taş ve mermer ocaklarına karşı sürdürdükleri mücadeleyle tanınan Ali Ulvi ve Aysin Büyüknohutçu çifti 9 Mayıs’ta öldürülmüştü
“Davanın aydınlatılması yaşam hakkı için elzem”
“Ali Bey ve eşinin çevre faaliyetlerinden dolayı katledildikleri şüphesi kuvvetli. Olayın oluş şekli düşünüldüğünde, olayın tüm failleri ve saikleri ile aydınlatılması Türkiye’de aktivist eylemler üzerinden yürüyen çevre hareketi ve bütünleyicisi olan tüm yaşam hakkı savunucuları için elzemdir. Keza Türkiye’deki tüm aktivistler kendi alanlarında benzer muhataplara karşı benzer mücadeleler içerisindedir. Bu davanın aydınlatılması ve tüm faillerin ortaya çıkarılması, Türkiye’de sivil hareketin önünü açacaktır.”
27-28 Mayıs destek zirvesi
Büyüknohutçu çifti için Türkiye genelinde doğa örgütleri bir araya geliyor. Karadeniz Çevre Haberleri Portalı üzerinden yapılan ‘Bir ölür, bin diriliriz’ başlıklı çağrıda, bu cinayete sessiz kalmak istemeyen herkesin imzacı ve destek olabileceği belirtildi. 27 Mayıs günü çiftin Kızılcık Yaylası’nda evinin önünde buluşacak olan doğa severler, bölgedeki taş ve mermer ocaklarını da gözlemleyecek ve bir gün bölgede kamp yapacak. 28 Mayıs günü de Antalya’da çevre katliamları üzerine bir forum düzenlenecek. Türkiye’nin dört bir yanından doğa dostu örgütlerin ortak çağrı metninde, “Yaşam savunucularının silahla cinayete kurban gitmeleri bir ilktir ve bir dönüm noktasıdır” denildi. Buluşmanın kendileri için önemli olduğunu söyleyen Emine Büyüknohutçu, “Çevre mücadelesi veren iki kişi hayatını kaybetti. Ancak yüzlerce kişi ayağa kalktı. Anne ve babamın sevenleriyle bir araya gelip ve onların bıraktığı mücadeleyi devam ettirmek için buluşuyoruz” dedi.
Cinayetleri, kapatılan mermer ocaklarından ‘Çirkin’ lakaplı birinin isteği üzerine işlediğini söyleyen Ali Yumaç’ın eşi Fatma Yumaç da ‘yardım ve yataklık’ suçlamasıyla tutuklandı.
O ocakları kapattırmış
Ali Ulvi Büyüknohutçu’nun öldürülmeden 25 gün önce çevre mücadelesinde taşocaklarına karşı büyük bir hukuk zaferi kazandığı ortaya çıktı. Büyüknohutçu’nun Danıştay’da kazandığı dava, 25 hektarın üzerinde ÇED raporu almadan kazı yapan tüm ocakların kapanması sonucunu doğuracak emsal bir karar niteliğindeydi. Bu karar doğrultusunda Finike ilçesinde asırlık sedir ve çam ağaçlarının yanı sıra yabani hayvanların yaşam alanı olan Alacadağ, Gökçeyaka, Kızılcık ve Adala gibi bölgelerde ÇED raporsuz çalışan onlarca taş ve mermer ocağı kapanacaktı.
Büyüknohutçu, Kızılcık Yaylası’nda bir mermer ocağına valilikçe verilen ‘ÇED gerekli değildir’ belgesini Antalya 2´nci İdare Mahkemesi’ne başvurarak iptal ettirmişti. Bu karara karşı valilik ve firma tarafından Danıştay’a yapılan itiraz da yaklaşık 25 gün önce reddedildi.
Danıştay 14’üncü Dairesi, 25 hektarlık izinle alınan ÇED gerekli değildir raporlarıyla 145 hektarı bulan alanda faaliyet göstermenin hukuka aykırı olduğu yönünde karar verdi.
Ali Ulvi Büyüknohutçu, 25 gün önceki Danıştay kararıyla yeni bir dönem başladığını söylemişti. Bundan sonra taşocaklarının artık ÇED raporu almak zorunda olduğunu belirten Büyüknohutçu, “Bütün çevrecilere sesleniyorum, bu kararı bir dilekçe ekinde valiliklere vererek bölgelerindeki ocakların kapatılmasını talep etsinler. Kapatılmaması durumunda ise dava açarak bizim kararımızı dayanak olarak göstersinler. Bu karar vahşi madenciliğin sonu olacaktır. Firmanın itirazına karşı Danıştay, yasaya karşı yapılan hileyi bozdu” demişti. Ali Ulvi Büyüknohutçu bu açıklamayı yaptıktan birkaç gün sonra evinde eşi Aysin Büyüknohutçu ile birlikte tüfekle vurularak öldürüldü.