AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın sözlerine ilahi gözle bakan taraftarlar her sözünün doğru olduğunu ve tartışılamayacağını düşünerek hareket ediyor. ‘İslam’ın güncellenmesinin gerektiğini’ yönelik sözlerinin ne anlama geldiği bile tartışılmadı.
Türkiye o kadar hızlı gündem değiştiriyor ki hızına yetişemiyoruz. Hemen hemen her gün yeni bir gündemle karşılaşıyoruz!
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “İslam’ın güncellenmesinin gerektiğini” söylediği sözleri epeyce ses getirmisti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dünya Kadınlar Günü toplantısında yaptığı konuşmada, şunları söyledi: “Bunlar ya bu asırda yaşamıyorlar, çok farklı bir dünyada yaşıyorlar. Çünkü İslam’ın güncellenmesinin gerektiğini bilmeyecek kadar da aciz bunlar. Siz İslam’ı 14 asır öncesi hükümleri ile bugün uygulayamazsınız…”
AKP siyasette dini argümanları kullanan bir parti yani siyasal islamı benimsiyor. Seçmeninin dini duygularına hitap ediyor.
Eğer bu sözü söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan yerine bir başkası olsaydı, Erdoğan’ın mahallesindeki “dindar” kesim bu sözü söyleyeni anasından doğduğuna pişman ederdi. Kendisi dahil birçok partiliden de defalarca hakaretvari açıklamalar duyardık.
Hazreti Ali (ra), “Söyleyene değil, söylenen söze bak” demiş.
Bizdeki dindar görünenler bu sözü de ters anlamış olmalı. Söylenene değil, “söyleyene” bakıyorlar.
Güncelleme terimi “reform” kelimesi ile eş anlamlı sayılmaya müsait bir kavram. İslamda güncelleme isteği, Hristiyanlıkta yapılan reformun benzerinin yapılabileceğini iddia etmektir. Reform “yeniden biçimlendirme” anlamına geliyor. Dinin yeniden biçimlendirilmesi onun hükümlerine müdahale etmeyi gerektirir. Din; insanların kendi iradeleriyle iyiye, doğruya, güzele yönlenmelerini sağlayan ilahi kanunlardır. Bu sebeple islamın hükümlerine hiçbir şekilde müdahale edilemez.
İslam, dinin hükmüne göre insanın kendini ve hayatını değiştirmesini, düzenlemesini öngörüyor, yoksa dinin hükmünü kendine göre değiştirmeyi değil!
Reform, dine karışmış olan bidatları “dinde içselleştirme” maksadına yöneliktir.
Mesela dinde haram olan bir eylem yaygınlaşmışsa dinin hükmünü değiştirip haram olmaktan çıkarmak reformdur. Bu durum “fiili durumu hukukileştirmek” gibi bir şey.
“Yolsuzluk hırsızlık değildir” diye yolsuzlukları sevimlileştiren ve rüşvet mekanizmasına kılıf üreten fetvalar bu konuda örnek verilebilir diye düşün
üyorum.
Bu söylemler, Anayasa kurallarına ve Anayasa Mahkemesi kararlarına bile uymayan Cumhurbaşkanı’nın hukuki durumu fiili duruma uydurma alışkanlığını, dinin hükümleri konusunda da yapma çabası olarak görüyorum.
Partisi içindeki bir bakanın “Bakara-makara” saygısızlığı ile Kur’an ayetiyle alay edenlere bir yaptırım uygulamadığı gibi tek kelimelik uyarısı dahi olmadı. Hatta o zat şuan Cumhurbaşkanının başdanışmanlarından biri oldu. Bırakın tenzili, terfi bile aldı danışman yapılarak.
Kendisini “Allah’ın bütün sıfatlarını taşıyan” diye tanımlayan AK Partili milletvekiline de, ‘Siyasi liderimize dokunmak ibadet etmek yerine geçer’ diyen siyaset arkadaşına da bir tepkisi olmadı.
Yine partisi içindeki bir milletvekilinin “günah işleme özgürlüğümüz var” diyerek dinin hükümlerini hafife alması karşısında hiçbir şey yapmadı.
Her türlü hukuksuzluk olduğunda hukuk fakültelerinden, dinin en yanlış yorumlarına karşı İlahiyat fakültelerinden bir ses çıkmıyor.
ENDİŞE EDİYORUM!
Diyanet İşleri Başkanlığı şu sıra harıl harıl “İslâmda güncelleme” üzerine çalışıyor. Yüksek istişare kurulunu topluyor, Parça parça il müftülerini topluyor, sonuç bildirileri yayınlıyor. İçtihat kapısı aralıyor. Bünyesindeki imamlara, müftülere ‘gereken ne ise yapın’ diyor.
Ağızlarını her açtıklarında dinden bahseden, dinle oturup dinle kalkanlar dinin içini boşaltıyorlar. Milleti din kisvesi altında maalesef dinden uzaklaştırıyorlar.
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın sözlerine ilahi gözle bakan taraftarlar her sözünün doğru olduğunu ve tartışılamayacağını düşünerek hareket ediyor. ‘İslam’ın güncellenmesinin gerektiğini’ yönelik sözlerinin ne anlama geldiği bile tartışılmadı.
Türkiye o kadar hızlı gündem değiştiriyor ki hızına yetişemiyoruz. Hemen hemen her gün yeni bir gündemle karşılaşıyoruz!
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “İslam’ın güncellenmesinin gerektiğini” söylediği sözleri epeyce ses getirmisti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dünya Kadınlar Günü toplantısında yaptığı konuşmada, şunları söyledi: “Bunlar ya bu asırda yaşamıyorlar, çok farklı bir dünyada yaşıyorlar. Çünkü İslam’ın güncellenmesinin gerektiğini bilmeyecek kadar da aciz bunlar. Siz İslam’ı 14 asır öncesi hükümleri ile bugün uygulayamazsınız…”
AKP siyasette dini argümanları kullanan bir parti yani siyasal islamı benimsiyor. Seçmeninin dini duygularına hitap ediyor.
Eğer bu sözü söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan yerine bir başkası olsaydı, Erdoğan’ın mahallesindeki “dindar” kesim bu sözü söyleyeni anasından doğduğuna pişman ederdi. Kendisi dahil birçok partiliden de defalarca hakaretvari açıklamalar duyardık.
Hazreti Ali (ra), “Söyleyene değil, söylenen söze bak” demiş.
Bizdeki dindar görünenler bu sözü de ters anlamış olmalı. Söylenene değil, “söyleyene” bakıyorlar.
Güncelleme terimi “reform” kelimesi ile eş anlamlı sayılmaya müsait bir kavram. İslamda güncelleme isteği, Hristiyanlıkta yapılan reformun benzerinin yapılabileceğini iddia etmektir. Reform “yeniden biçimlendirme” anlamına geliyor. Dinin yeniden biçimlendirilmesi onun hükümlerine müdahale etmeyi gerektirir. Din; insanların kendi iradeleriyle iyiye, doğruya, güzele yönlenmelerini sağlayan ilahi kanunlardır. Bu sebeple islamın hükümlerine hiçbir şekilde müdahale edilemez.
İslam, dinin hükmüne göre insanın kendini ve hayatını değiştirmesini, düzenlemesini öngörüyor, yoksa dinin hükmünü kendine göre değiştirmeyi değil!
Reform, dine karışmış olan bidatları “dinde içselleştirme” maksadına yöneliktir.
Mesela dinde haram olan bir eylem yaygınlaşmışsa dinin hükmünü değiştirip haram olmaktan çıkarmak reformdur. Bu durum “fiili durumu hukukileştirmek” gibi bir şey.
“Yolsuzluk hırsızlık değildir” diye yolsuzlukları sevimlileştiren ve rüşvet mekanizmasına kılıf üreten fetvalar bu konuda örnek verilebilir diye düşün
üyorum.
Bu söylemler, Anayasa kurallarına ve Anayasa Mahkemesi kararlarına bile uymayan Cumhurbaşkanı’nın hukuki durumu fiili duruma uydurma alışkanlığını, dinin hükümleri konusunda da yapma çabası olarak görüyorum.
Partisi içindeki bir bakanın “Bakara-makara” saygısızlığı ile Kur’an ayetiyle alay edenlere bir yaptırım uygulamadığı gibi tek kelimelik uyarısı dahi olmadı. Hatta o zat şuan Cumhurbaşkanının başdanışmanlarından biri oldu. Bırakın tenzili, terfi bile aldı danışman yapılarak.
Kendisini “Allah’ın bütün sıfatlarını taşıyan” diye tanımlayan AK Partili milletvekiline de, ‘Siyasi liderimize dokunmak ibadet etmek yerine geçer’ diyen siyaset arkadaşına da bir tepkisi olmadı.
Yine partisi içindeki bir milletvekilinin “günah işleme özgürlüğümüz var” diyerek dinin hükümlerini hafife alması karşısında hiçbir şey yapmadı.
Her türlü hukuksuzluk olduğunda hukuk fakültelerinden, dinin en yanlış yorumlarına karşı İlahiyat fakültelerinden bir ses çıkmıyor.
ENDİŞE EDİYORUM!
Diyanet İşleri Başkanlığı şu sıra harıl harıl “İslâmda güncelleme” üzerine çalışıyor. Yüksek istişare kurulunu topluyor, Parça parça il müftülerini topluyor, sonuç bildirileri yayınlıyor. İçtihat kapısı aralıyor. Bünyesindeki imamlara, müftülere ‘gereken ne ise yapın’ diyor.
Ağızlarını her açtıklarında dinden bahseden, dinle oturup dinle kalkanlar dinin içini boşaltıyorlar. Milleti din kisvesi altında maalesef dinden uzaklaştırıyorlar.
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın sözlerine ilahi gözle bakan taraftarlar her sözünün doğru olduğunu ve tartışılamayacağını düşünerek hareket ediyor. ‘İslam’ın güncellenmesinin gerektiğini’ yönelik sözlerinin ne anlama geldiği bile tartışılmadı.
Türkiye o kadar hızlı gündem değiştiriyor ki hızına yetişemiyoruz. Hemen hemen her gün yeni bir gündemle karşılaşıyoruz!
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “İslam’ın güncellenmesinin gerektiğini” söylediği sözleri epeyce ses getirmisti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dünya Kadınlar Günü toplantısında yaptığı konuşmada, şunları söyledi: “Bunlar ya bu asırda yaşamıyorlar, çok farklı bir dünyada yaşıyorlar. Çünkü İslam’ın güncellenmesinin gerektiğini bilmeyecek kadar da aciz bunlar. Siz İslam’ı 14 asır öncesi hükümleri ile bugün uygulayamazsınız…”
AKP siyasette dini argümanları kullanan bir parti yani siyasal islamı benimsiyor. Seçmeninin dini duygularına hitap ediyor.
Eğer bu sözü söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan yerine bir başkası olsaydı, Erdoğan’ın mahallesindeki “dindar” kesim bu sözü söyleyeni anasından doğduğuna pişman ederdi. Kendisi dahil birçok partiliden de defalarca hakaretvari açıklamalar duyardık.
Hazreti Ali (ra), “Söyleyene değil, söylenen söze bak” demiş.
Bizdeki dindar görünenler bu sözü de ters anlamış olmalı. Söylenene değil, “söyleyene” bakıyorlar.
Güncelleme terimi “reform” kelimesi ile eş anlamlı sayılmaya müsait bir kavram. İslamda güncelleme isteği, Hristiyanlıkta yapılan reformun benzerinin yapılabileceğini iddia etmektir. Reform “yeniden biçimlendirme” anlamına geliyor. Dinin yeniden biçimlendirilmesi onun hükümlerine müdahale etmeyi gerektirir. Din; insanların kendi iradeleriyle iyiye, doğruya, güzele yönlenmelerini sağlayan ilahi kanunlardır. Bu sebeple islamın hükümlerine hiçbir şekilde müdahale edilemez.
İslam, dinin hükmüne göre insanın kendini ve hayatını değiştirmesini, düzenlemesini öngörüyor, yoksa dinin hükmünü kendine göre değiştirmeyi değil!
Reform, dine karışmış olan bidatları “dinde içselleştirme” maksadına yöneliktir.
Mesela dinde haram olan bir eylem yaygınlaşmışsa dinin hükmünü değiştirip haram olmaktan çıkarmak reformdur. Bu durum “fiili durumu hukukileştirmek” gibi bir şey.
“Yolsuzluk hırsızlık değildir” diye yolsuzlukları sevimlileştiren ve rüşvet mekanizmasına kılıf üreten fetvalar bu konuda örnek verilebilir diye düşün
üyorum.
Bu söylemler, Anayasa kurallarına ve Anayasa Mahkemesi kararlarına bile uymayan Cumhurbaşkanı’nın hukuki durumu fiili duruma uydurma alışkanlığını, dinin hükümleri konusunda da yapma çabası olarak görüyorum.
Partisi içindeki bir bakanın “Bakara-makara” saygısızlığı ile Kur’an ayetiyle alay edenlere bir yaptırım uygulamadığı gibi tek kelimelik uyarısı dahi olmadı. Hatta o zat şuan Cumhurbaşkanının başdanışmanlarından biri oldu. Bırakın tenzili, terfi bile aldı danışman yapılarak.
Kendisini “Allah’ın bütün sıfatlarını taşıyan” diye tanımlayan AK Partili milletvekiline de, ‘Siyasi liderimize dokunmak ibadet etmek yerine geçer’ diyen siyaset arkadaşına da bir tepkisi olmadı.
Yine partisi içindeki bir milletvekilinin “günah işleme özgürlüğümüz var” diyerek dinin hükümlerini hafife alması karşısında hiçbir şey yapmadı.
Her türlü hukuksuzluk olduğunda hukuk fakültelerinden, dinin en yanlış yorumlarına karşı İlahiyat fakültelerinden bir ses çıkmıyor.
ENDİŞE EDİYORUM!
Diyanet İşleri Başkanlığı şu sıra harıl harıl “İslâmda güncelleme” üzerine çalışıyor. Yüksek istişare kurulunu topluyor, Parça parça il müftülerini topluyor, sonuç bildirileri yayınlıyor. İçtihat kapısı aralıyor. Bünyesindeki imamlara, müftülere ‘gereken ne ise yapın’ diyor.
Ağızlarını her açtıklarında dinden bahseden, dinle oturup dinle kalkanlar dinin içini boşaltıyorlar. Milleti din kisvesi altında maalesef dinden uzaklaştırıyorlar.
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın sözlerine ilahi gözle bakan taraftarlar her sözünün doğru olduğunu ve tartışılamayacağını düşünerek hareket ediyor. ‘İslam’ın güncellenmesinin gerektiğini’ yönelik sözlerinin ne anlama geldiği bile tartışılmadı.
Türkiye o kadar hızlı gündem değiştiriyor ki hızına yetişemiyoruz. Hemen hemen her gün yeni bir gündemle karşılaşıyoruz!
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “İslam’ın güncellenmesinin gerektiğini” söylediği sözleri epeyce ses getirmisti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dünya Kadınlar Günü toplantısında yaptığı konuşmada, şunları söyledi: “Bunlar ya bu asırda yaşamıyorlar, çok farklı bir dünyada yaşıyorlar. Çünkü İslam’ın güncellenmesinin gerektiğini bilmeyecek kadar da aciz bunlar. Siz İslam’ı 14 asır öncesi hükümleri ile bugün uygulayamazsınız…”
AKP siyasette dini argümanları kullanan bir parti yani siyasal islamı benimsiyor. Seçmeninin dini duygularına hitap ediyor.
Eğer bu sözü söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan yerine bir başkası olsaydı, Erdoğan’ın mahallesindeki “dindar” kesim bu sözü söyleyeni anasından doğduğuna pişman ederdi. Kendisi dahil birçok partiliden de defalarca hakaretvari açıklamalar duyardık.
Hazreti Ali (ra), “Söyleyene değil, söylenen söze bak” demiş.
Bizdeki dindar görünenler bu sözü de ters anlamış olmalı. Söylenene değil, “söyleyene” bakıyorlar.
Güncelleme terimi “reform” kelimesi ile eş anlamlı sayılmaya müsait bir kavram. İslamda güncelleme isteği, Hristiyanlıkta yapılan reformun benzerinin yapılabileceğini iddia etmektir. Reform “yeniden biçimlendirme” anlamına geliyor. Dinin yeniden biçimlendirilmesi onun hükümlerine müdahale etmeyi gerektirir. Din; insanların kendi iradeleriyle iyiye, doğruya, güzele yönlenmelerini sağlayan ilahi kanunlardır. Bu sebeple islamın hükümlerine hiçbir şekilde müdahale edilemez.
İslam, dinin hükmüne göre insanın kendini ve hayatını değiştirmesini, düzenlemesini öngörüyor, yoksa dinin hükmünü kendine göre değiştirmeyi değil!
Reform, dine karışmış olan bidatları “dinde içselleştirme” maksadına yöneliktir.
Mesela dinde haram olan bir eylem yaygınlaşmışsa dinin hükmünü değiştirip haram olmaktan çıkarmak reformdur. Bu durum “fiili durumu hukukileştirmek” gibi bir şey.
“Yolsuzluk hırsızlık değildir” diye yolsuzlukları sevimlileştiren ve rüşvet mekanizmasına kılıf üreten fetvalar bu konuda örnek verilebilir diye düşün
üyorum.
Bu söylemler, Anayasa kurallarına ve Anayasa Mahkemesi kararlarına bile uymayan Cumhurbaşkanı’nın hukuki durumu fiili duruma uydurma alışkanlığını, dinin hükümleri konusunda da yapma çabası olarak görüyorum.
Partisi içindeki bir bakanın “Bakara-makara” saygısızlığı ile Kur’an ayetiyle alay edenlere bir yaptırım uygulamadığı gibi tek kelimelik uyarısı dahi olmadı. Hatta o zat şuan Cumhurbaşkanının başdanışmanlarından biri oldu. Bırakın tenzili, terfi bile aldı danışman yapılarak.
Kendisini “Allah’ın bütün sıfatlarını taşıyan” diye tanımlayan AK Partili milletvekiline de, ‘Siyasi liderimize dokunmak ibadet etmek yerine geçer’ diyen siyaset arkadaşına da bir tepkisi olmadı.
Yine partisi içindeki bir milletvekilinin “günah işleme özgürlüğümüz var” diyerek dinin hükümlerini hafife alması karşısında hiçbir şey yapmadı.
Her türlü hukuksuzluk olduğunda hukuk fakültelerinden, dinin en yanlış yorumlarına karşı İlahiyat fakültelerinden bir ses çıkmıyor.
ENDİŞE EDİYORUM!
Diyanet İşleri Başkanlığı şu sıra harıl harıl “İslâmda güncelleme” üzerine çalışıyor. Yüksek istişare kurulunu topluyor, Parça parça il müftülerini topluyor, sonuç bildirileri yayınlıyor. İçtihat kapısı aralıyor. Bünyesindeki imamlara, müftülere ‘gereken ne ise yapın’ diyor.
Ağızlarını her açtıklarında dinden bahseden, dinle oturup dinle kalkanlar dinin içini boşaltıyorlar. Milleti din kisvesi altında maalesef dinden uzaklaştırıyorlar.