Özel Kuvvetler Komutanı’nın emriyle yapılan işkenceler mahkemede tek tek anlatıldı.
Salonda anlatılan işkenceler, sanık yakınları ve gazeteciler tanık olmasın diye ilginç bir yönteme başvuruldu. 69 sanığı bulunan davaya 120 kişilik küçük bir salon tahsis edildi. Salon avukatlar ve sanıklara ancak yetti. Bu sayede sanık yakınları ve gazeteciler içeri alınmadı. Sadece bir sanık yakını ve bir iki gazeteci içeri alındı.
Duruşma başlangıcında Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu yer sıkıntısının farkında olduğunu, davanın mahiyeti ve sanık sayısının Adalet Komisyonu’na bildirildiğini belirterek, “Ama herhalde sorun çıktı. Yarından itibaren, belki bugün öğleden sonra daha geniş bir salonda görülecektir” dedi. Duruşma sanık Kadir Aslan’ın ifadesiyle başladı.
“ZEKİ AKSAKALLI TEKMELEMEYE BAŞLADI”
O gün sadece nöbetçi olduğu için hain damgası yediğini savunan Aslan o gece komutanlarının kendilerine bilgi vermediği gibi silahlarını bırakıp kendilerini bir odaya kilitlediğini ve kendilerini ateşe attıklarını anlattı. Aslan beyaz bayrakla teslim olmasından sonra yaşananlarla ilgili olarak da şunları söyledi: “Vatan hainleri, şerefsizler diyerek el ayaklarımızı bağladılar. Zekai Aksakallı’nın geldiği söylendi. İçeri girip bir kişiyi tekmelerken, ‘ben bu şerefsizleri gönderecektim, siz engel oldunuz’ diye bağırdı. Yine Aksakallı, kimin nöbetçi olduğunu sordu. Onu tekmelerken de, ‘Ben burayı uzmanlaştırdım. Niye kullanmadınız’ diye tekmeledi. Bana domuz bağıyla işkence yaptılar. Gözlerim kapalıydı savcının odasında gözlerim açıldı.” dedi.
Aslan savunmasını, “Ben cezaevindeyim diye babamı işe almadılar. İnsanların açlığa mahkum edilmemesini talep ediyorum” sözleriyle tamamladı.
“DOMUZ BAĞIYLA BAĞLANIP İŞKENCE GÖRDÜM”
Sanık personel Başçavuş Mehmet Durmaz, 15 Temmuz’dan önce 15 gündür izinli ve Malatya’da olduğunu 16 Temmuz akşamı Ankara’ya dönmeyi planlamışken, amiri Yarbay Özcan Kaya’nın, “İzne ayrılacağım, 16’sı sabahı mesaide ol” demesi üzerine 15 Temmuz akşamı Ankara’ya döndüğünü anlattı. O gece evinde olduğunu, Albay Ali Ülker’in “Talimatımı bekleyin” demesi üzerine beklediğini, sabah da mesaiye gittiğini belirten Durmaz, öğleden sonra gözaltına alındığını, domuz bağıyla bağlanıp kendisine işkence yapıldığını anlattı.
Darbenin planlama ve icra safhasında bulunmadığını, 87 takdir, 6 şerit rozetle ödüllendirilmiş bir asker olduğunu kaydeden Durmaz, “Ben nasıl vatan haini olabilirim. Kimi vurdum, biri çıksın söylesin. Ailem, çocuklarım perişan. 3 çocuk babasıyım. Masraflarını karşılayacak kimse yok. Kaynanamın evinde sığıntı olarak yaşıyorlar” dedi. Durmaz, Başkan Ademoğlu’nun listelerde adının bulunmasını nasıl yorumladığı sorusuna,”Ne olduğunu bilmiyorum. Ümit Bak ve Mehmet Ali Çelik’e sormak lazım” karşılığını verdi.
İŞKENCELERİ ANLATTI
Sanık İkmal Üsteğmen Mehmet Koç, Safranbolu’da olduğu sırada darbeyi duyduğunu, iki gün demokrasi nöbetine katıldığını söyledi. Koç şöyle devam etti: “Amirlerimin çağrısı üzerine 18 Temmuz sabahı mesaiye gittim. 2-3 saat çalıştıktan sonra gözaltına alındım. Domuz bağı, suyla boğma, elektrik ve kafamın klozete sokulması işkenceleri gördüm. Beni kaçıranlara katılsam 15 Temmuz gecesi Volkan Vural Bal’ın yaptığı nöbetçi amirliğini ben yapacaktım. O dışarıda, ben buradayım.”
“BEN DE İŞKENCE GÖRDÜM”
Sanıklardan ÖKK kontrol sistemlerinde görevli Mehmet Kuşlu, aleyhinde ifade veren diğer sanığın bu ifadesini işkence altında verdiğini söylediğini hatırlatarak şöyle konuştu: “Ben de işkence gördüm. Hazırladıkları senaryoları, isimleri aynen kabul edip söylememi istediler, reddettim. ‘Darbeye karışmadığını biliyoruz ama isim vermezsen, bunları kabul etmezsen senin de katıldığını yazarız’ dediler. ‘Kabul et etkin pişmanlıktan yararlandırırız’ dediler. Ancak, Ben kabul etmedim. Bana bu işkenceleri yapan Albay Mustafa Özgür… Kendisi hakkında şikayetçi oldum, ancak ‘kovuşturmaya yer yok’ kararı verildi.”
“SEMİH TERZİ HARİÇ GENERAL DAHİL HİÇBİR KİMSENİN ALINMAMASINI SÖYLEDİ”
Davanın kritik isimlerinden Yarbay Mehmet Ali Çelik ifade vermeye başladı. 15 Temmuz’da vardiya amiri olan Çelik, Genelkurmay Harekat Merkezi’nden gelen uçuşların durdurulduğuna dair telefon emri ve sonrasındaki kargo ve kurye uçuşlarının serbest bırakıldığı emrini cep telefonundan Zekai Aksakallı’ya bildirdiğini anlatıp şöyle devam etti:
“Saat 21.00-21.30’da Genelkurmay’dan yazılı mesaj emri geldi. O gün birkaç mesaj daha gelmişti. Bu mesaj alarm tedbirleriyle ilgiliydi. Terörle mücadeleyle ilgili tedbirler konusundaydı. Altında ÖKK notu vardı tabur değişikliği yapılsın diye. Ankara’da ÖKK taburu yoktu. Bir saldırı olacaksa Diyarbakır’daki iki taburun hazırlıklara başlaması talimatı vardı. Bunu da 21.15’te Zekai Paşa’ya bildirdim. O da bunu ilgililere bildirmemi ve nizamiyede tedbir almamız talimatı verdi. Zekai Paşa 5-10 dakika sonra aynı talimatı nöbetçi amirine de verdi. Çünkü kışlanın güvenliğinden onlar sorumlu. Zekai Paşa, Ümit Koçak Yarbay’a kışlaya giriş çıkışın kapatılması ve Semih Terzi hariç General dahil hiçbir kimsenin alınmamasını söyledi.”
“ELİ KOLU BAĞLI YERDE YATAN ADAMA SIKAMAM”
Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda yaşanan olaylarda nöbetçi amir ve subayının ateşkes emri vermemesinin bu üzücü olaylara yol açtığını öne süren Mehmet Ali Çelik, savunmasını şöyle bitirdi: “Daha o akşam 11:30’da Zekai Paşa tarafından FETÖ’cü, darbeci ilan edildik. Ölüm fermanımız verildi. Kanunsuz emir aranıyorsa, kanunsuz emir budur. 11:30’da kimin darbeci olduğunu anlıyorsa ‘bravo’ demek lazım. 23:50’de Semih Terzi aradı, Ümit Bak’a Ankara’ya geleceğini söyledi. Kışlaya giriş çıkış yapılmaması talimatını verdi o da, Zekai Aksakallı’nın emrini tekrarladı. Sonrasında bir girişim olduğunu televizyonlarda gördük. Odada toplandık, durum değerlendirmesi yapmaya çalıştık. Ömer Halisdemir, birkaç kez bizim odaya geldi. İfadelerden anladığım kadarıyla bizi öldürmek için odaya gelmiş ama kalabalık olduğumuz için yapamamış. Nöbetçi heyet gibi hiçbir sorumluluğu almasam şimdi dışarıda kahramanlar gibi dolaşıyor olacaktım. Benim için 15 Temmuz vardiya odasında başladı, vardiya odasında bitti. Darbeci grup varsa o da Semih Terzi’yle gelen gruptur. Konuşmalarından bizi öldürme emri aldıklarını anladım çünkü Mihrali Atmaca’nın yanındakilerden biri ‘eli kolu bağlı yerde yatan adama sıkamam’ dedi. Sanki birileri kardeş kanı dökülsün diye bir yönlendirme yaptı. Mesela Zekai Aksakallı niye ‘Semih Terzi hariç hiç kimse girmeyecek’ dedi.”
Mehmet Ali Çelik’le ilgili en önemli bölüm üzerinde bulunduğu öne sürülen bir liste idi. Üzerinden böyle bir liste çıkmadığını, herhangi bir tutanak tutulmadığını, hiçbir soru sorulmadığını, böyle bir listeden iddianame çıktıktan sonra, yedi ay sonra haberinin olduğunu belirten Mehmet Ali Çelik, bu listedeki hiç kimseyi tanımadığını, kimseyle toplantı yapmadığını söyledi. Listenin uydurma olduğunu, sonradan tanzim edildiğini düşündüğünü belirten Çelik, kriminal inceleme yapılmasını istedi. İşkence gördüğünü de belirten Çelik, burnunun kırıldığını vurguladı. Duruşmaya kısa bir süre ara verildi.
“ZEKAİ PAŞA ‘BUNLARI CİDDİYE ALMAYIN’ DEMEDİ”
Alarm mesajından sonra ÖKK görev değişikliği, daha sonra sıkıyönetim direktifinin geldiğini, bunları da Zekai Paşa’ya bildirdiğini, Zekai Paşa’nın, “Tamam. Acayip bir durum var. Kobra gönderin” dediğini kaydeden Çelik şöyle konuştu: “Zekai Paşa ‘bunları ciddiye almayın’ demedi. Tek söylediği, emniyetsiz bir durum olduğu, evine geçtiği ve kobra gönderilmesiydi. Zekai Paşa’nın ifadesinde bu görüşmelerimizden tek satır söz etmemesi üzücü. HTS kayıtlarımız incelensin. 23.20’de Zekai Paşa evinden arayıp, sıkıyönetim direktifini okumamı istedi. Okudum. Sanki ben aramışım gibi gösteriliyor, ama o aradı. ‘Partigöç tarafından mı imzalanmış’ diye sordu. O zamana kadar bakmamıştım, o zaman baktım, ‘evet’ dedim. Personelden geldiğini öğrenince bağırıp, çağırdı. Ondan sonra telefona Ümit Bak’ı isteyip, emri kale almamamızı söyledi. Asla ‘herkes tarafını seçsin’ gibi bir ifadem olmadı.”
“BURADA ZEKAİ PAŞA’YI YARGILAMIYORUZ”
Sanıklardan Yarbay Mehmet Ali Eser, darbe teşebbüsü sırasında izinli ve Balıkesir’de olduğunu, 16 Temmuz’da amirlerinin telefonu üzerine Ankara’ya döndüğünü anlatıp, “Nizamiyeden içeri alındıktan sonra yere yatırıldım, bağlandım. Sabaha kadar su vermediler ama darp etmediler de. Sabah Zekai Paşa geldikten sonra darp etmeye başladılar” dedi. Hakkındaki tek iddianın listede adının bulunması olduğunu kaydeden Eser, bu listelerin doğruluğunun bilinmediğini, ayrıca isminin üstünün de çizili olduğuna dikkat çekti. Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu, “Darbeden bilgim yok diyorsun. Peki Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda FETÖ yapılanması hakkında bilgin var mı?” diye sordu. Eser, “Bilmiyorum. Varsa Zekai Paşa ne yapmış?” cevabını verince Başkan, “Burada Zekai Paşa’yı yargılamıyoruz. Dönüp, dolaşıp aynı şeyden bahsediyorsunuz” diye tepki gösterdi.
“LİSTEYE Mİ GİRMEK İSTİYORSUNUZ?”
Eser’in Avukatı Şemsettin Altan da şu ilginç savunmayı yaptı: “Bu listelerin dosyaya girdiği tarih önemli. Müvekkilim bu listeden önce mi tutuklandı, bunu bile bilmiyoruz. Müvekkilimin listede adı var, ama ‘olamıyor’ diye üstü çizilmiş. Ne olamıyor? Listede adı var diye dövünecek, üstü çizilmiş diye övünecek değilim. Yazılsa ne olur, silinse ne olur? Haberi yok ki. Fikir ve eylem birliği deniyor. Şezlongda eylem birliği mi olur? Tatilde. Ankara’da olmayan adamın Ümit Bak’ın cebindeki listede adı var davası bu. Mehmet Ali Eser’in adını çıkarın, herhangi birinin veya benim adımı yazın. Böyle bir durum.” Avukat Altan’ın son sözleri üzerine Başkan Ademoğlu, “Listeye mi girmek istiyorsunuz?” diye espri yaptı.
KOLİ BANDIYLA A-4 KAĞIT KAFAMA YAPIŞTIRILDI
ÖKK’nda MEBS ve Siber Savunma Komutanlığı yapan Albay Murat Aydın savunmasında 15 Temmuz’da yaşadıklarını anlattıktan sonra, “ÖKK’da gözaltına alındığımda insanlık dışı sorgulamaya maruz kaldım. Cuma namazına gittiğimi söyleyince sorgu daha da sertleşti. Koli bandıyla A-4 kağıt kafama yapıştırıldı. Koridorda öyle gezdirildim. Gözaltından cezaevine, sürecin hiçbir aşamasında doktor kontrolünden geçirilmedim” dedi.
NOT: Türkiye’de bağımsız medya yokedildiği için son derece kısıtlı bilgiler yansıyor medyaya. Bu haber bu kısıtlı bilgilerden derlenmiştir. İçeride anlatılan işkencelerin tamamı habere yansıtılamamıştır.